Hadis Sohbetleri 70:Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
besmele-arapca1.jpg



Selamünaleyküm Degerli Kardeslerim;


avatar.jpg


Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz basladi.

avatar.jpg

Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..



[BILGI](Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.) [Tirmizi]

[/BILGI]
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

Sual:
Aksırmanın [hapşırmanın] imanla, doğru söylemekle ve duanın kabul olması ile bir ilgisi var mıdır?

CEVAP
Evet vardır. Aksırmak çok iyidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.) [Tirmizi]

Hazret-i Osman aksırınca Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müjde sana ya Osman. Şu gelen Cebrail aleyhisselamdır. Allahü teâlâdan bana haber getirdi ki: Hiç bir mümin yoktur ki, peş peşe üç kere aksırsın da onun kalbinde iman sabit olmasın.)
[Tirmizi, Hakim]

Konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği anlaşılır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Konuşurken aksırmak, sözün doğruluğuna işarettir.) [Taberani,

 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Hapşırmak (Aksırmak)

Hapşırmak vücutta meydana gelen bir zorlama sonucu olur. Bu ihtiyacı duyan kimse hapşırdığı anda ferahlar.Bu ferahlamadan dolayı da müslümanın Allah'a şükretmesi gerekir.Zira Hz. Peygamber (s.a.s.), bu konuda şöyle buyururlar:"Allah kulunun aksırmasını sever, fakat esnemesinden hoşlanmaz. Ey Müminler sizden biriniz aksırıp Allah'a hamd ederse, (el-Hamdülillah derse) onun hamdettiğini işiten her. müslümana, "Yerhamükellah" diye karşılık vermesi gerekir.

Esneme işi şeytandandır. Birinize esneme hâli gelirse mümkün olduğu kadar esnemeye engel olsun. Çünkü biriniz esnemek üzere ağzını açınca onun bu gafletine şeytan güler."
(Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 165).

Bu hadîs-i şerif'e göre aksıran kişinin:"Elhamdülillah"demesi icab eder. Karşısındaki müslüman da ona:"Yerhamükellah " diye karşılık verince aksıran kişinin tekrar dönüp bu kardeşine:" Yehdîkumullah ve yuslih bâleküm" (Yani Allah sizi hidâyet kılsın ve hatırınızı hoş tutsun), demesi sünnetin talimi gereğidir.

Aksırma anında büyük bir gürültü ve ağızdan etrafa tükrük yayılabileceği için, aksıranın eliyle veya başka bir şeyle ağzını kapatarak, bunlara engel olması edeptendir. Bu da Resulullah'ın tavsiyesi ve sünnetidir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Aksırmak Allah'tan, Esnemek Şeytan’dan mı?

Aksırmak ve esnemek sağlıklı her insanda olan fiziksel bir hadisedir. Bilim çevrelerinde aksırma ile esnemenin mahiyetleri, sebepleri, bulaşıcı olup olmadıkları hakkında değişik yazılar yayınlanıyor. Bu konuda "din ne diyor?" diye hiç düşündünüz mü? İsterseniz şimdi gelin hem bilimin, hem de dinin verilerini ortaya koyarak aksırma ve esneme hakkında bir değerlendirmede bulunalım.

Önce konuyla alakalı Efendimiz'in şu hadisini bir okuyalım: ”Allah (c.c.), aksırmayı sever, fakat esnemeyi sevmez. Bir kimse aksırıp "Elhamdülillâh" derse, bunu işiten Müslümanların, "yerhamükellah" diye karşılık vermesi gerekir. Esneme ise, şeytandandır. Bunun için, esneme ihtiyacı duyan kişi mümkün olduğu kadar buna mani olsun. Çünkü biriniz esnediği zaman şeytan ona güler." (Buhâri, Edeb, 165, 166; Müslim, Zühd, 54; Tirmizî, Edeb, 1, 4; Nesaî, Cenâiz, 52)

Aksırmayı bilim adamları şöyle tarif ediyor: "Aksırma burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan dışarı atma ameliyesidir." Aksırma esnasında insan ister istemez kendini kasar. Bu sırada normalden fazla miktarda kan beyne hücum edip beyin için yeterli oksijen ve glikozu temin edecektir. Aynı zamanda burundaki zararlı şeyler aksırmayla dışarı atıldığı için de vücutta bir rahatlama ve ferahlama meydana gelecektir. İşte bu yüzden Efendimiz,
hadiste hapşıran kişinin bu nimete şükür sadedinde "elhamdülillah" demesini istiyor. Hadisten anlaşıldığına göre aksıran kişinin "elhamdülillah" demesi sünnettir. Ancak burada hemen şunu ifade edelim ki, bu ifadenin yerine Fatiha suresini sonuna kadar okumanın sünnette yeri olmadığı gibi hapşırdıktan sonra kelime-i şehadet getirip arkasından hamdetmek de mekruh sayılmıştır. Aksırdıktan sonra "elhamdülillah" diyen kişinin yanında bulunanların "yerhamükellah", yani "Allah sana rahmetiyle muamele etsin" demesi gerekir. Bunun karşılığında ise aksıran kişinin "yehdînâ ve yehdîkumullah, Allah bizi ve sizi doğru yola iletsin" veya "yağfirullahu lenâ ve leküm, Allah bizi de sizi de bağışlasın" demesi sünnettir. (Ebu Davud, Edeb, 90)

Esnemeyi ise bilim adamları, can sıkıntısı, uyku başlangıcı, anksiyete, (sinirlilik, asabi olma hali) ve uykusuzluk gibi nedenlere bağlıyor. Esneme vücutta, hem zihnen hem de bedenen bir tembellik, uyuşukluk, gevşeklik ve dikkatsizlik meydana getiriyor. Yani hadisteki ifadesiyle beden şeytanın devreye girmesine hazır hale geliyor ve şeytanın görevini yapması kolaylaşıyor. Tabii insanın böyle gaflet içinde olması ise şeytanı sevindiriyor. Bu sebeple esneme emaresi belirdiğinde insan, kendisini sıkmalı, esnemeyi önlemeye çalışmalı, bütün bunlara rağmen esnemeden kurtulamazsa, esneme halinde ağzını el veya başka bir şeyle kapatması gerekir. Ayrıca elini yüzünü yıkayarak veya abdest alarak, yorgunsa dinlenerek bir an önce bu gaflet halinden kurtulmaya çalışmalıdır. Bu sayılan şeyler, İslâmî edebin gereğidir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

Esnemek



Esnemek, uykusuzluk, yorgunluk veya can sıkıntısı sebebiyle kişinin gayr-i irâdi bir şekilde ağzını açarak uzunca nefes alıp vermesidir. Bu hâl, bir bakıma dalgınlık ve gaflet göstergesidir.

Halk arasında “hapşırma” diye de bilinen “aksırma” ise nefes kaslarının basınçlı hareketiyle kişinin içerisindeki havayı bir anda ağız ve burun yoluyla şiddetlice dışarı atmasıdır. Aksırmak vücûtta meydana gelen bir zorlama sonucu olur ve bu ihtiyâcı duyan kimse aksırdığı an ferahlar. Dolayısıyla bu durum esnemenin aksine vücût için bir zindelik vesilesidir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- de aksırmanın Allâh Teâlâ'nın hoşlandığı bir durum olduğuna, esnemenin ise şeytandan geldiğine dikkat çekerek:

“Biriniz esneyeceği zaman gücü nisbetinde onu gidermeye çalışsın. (Ağzını açarak hâh demesin) . Çünkü bir kimse esnediğinde şeytan ona güler. ” (Buhârî, Edeb, 125) buyurmuştur.

Hadis-i şerifte şeytandan geldiğine dikkat çekilen esneme, genellikle çok yiyip içmek, karnı tıka basa doldurmak, hareketsizlik ve uyku hâlinin öne geçmesi gibi durumlardan kaynaklanır. Ayrıca esnemeye sebep olan durumlardan her biri şeytanın hoşlandığı işlerdir. Bu sebeple esnemek uygun bir davranış değildir. Mümkün mertebe önüne geçilmesi, her şeye rağmen engellenemediği durumlarda ise ağzın el ile kapatılması gerekir.

Gaflet sebebiyle meydana gelen esnemeden kurtulmanın değişik yolları vardır. Özellikle namazda esnememek için şu hususlara dikkat etmek lâzımdır:

- Tuvalet âdâbına riayet etmek,

- Her namaz için yeni bir abdest almak,

- İftitah tekbiri alırken elinin tersiyle masivayı arkaya attığının farkında olmak,

- Euzü besmeleyi şuurlu bir şekilde söylemek.

Namazda esnemek ise çirkin bir davranıştır. Hele bir de esnerken garip sesler çıkarmak daha da çirkindir. İnsan ne yapıyorsa onun hakkını vermeli, kendi anlamına uygun olarak yapmalıdır. Özellikle namaz kılan bir kişinin esnemesi veya gerinmesi, onun namazdan bir şey anlamadığını ve ne yaptığını bilmediğini göstermeye yeter. Böyle şuursuzca kılınan bir namaz, çevresindekileri rahatsız edeceği gibi, insanı da Kuranda belirtilen, “fuhşiyat ve münkerattan” da alıkoymaz. Yani insanın yapabileceği kötülüklerden ve çirkinliklerden engellemez. Bu sebeple, hadisi şeriflerde belirtildiği gibi, vakti girer girmez, ertelenip yorgunluk ve tembellik basmadan o vaktin namazı kılınmalıdır. Nitekim, şeytanın insanı oylayıp namazı ertelettiği hususunu daha önce belirtmiştik. Böyle, kendisine gaflet gelmiş ve rehavet çökmüş olarak namaza duran bir kişinin, önce kimin huzuruna çıktığını çok iyi bilmesi ve namazını da bir o kadar uyanık ve dinç kılması gerekir.

Binaenaleyh, Peygamberimizi (s.a.v.), insanın böyle, gafilce namaz kılmasını hoş görmediği için değişik şekillerde ikaz etmiş ve namazda esnemenin şeytandan olduğunu belirtmiştir. Nitekim, Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edilen bir hadisi şerifte, normal zamanda bile esnemenin şeytanından olduğunu belirterek şöyle buyurmuştur:

“Esnemek şeytandandır. Binaenaleyh sizden herhangi biriniz esneyeceği zaman gücü yettiği kadar onu tutsun.”(1)

Ebu Saidi’l-Hudri kanalıyla gelen bir hadiste ise, Rasül-i Ekrem (s.a.v)’in; “Biriniz namazda iken esneyeceği zaman gücü yettiği kadar esnemeyi hapsedip tutsun, çünkü şeytan girer.”(2) buyurduğu rivayet edilmektedir.

Hadisi şeriflere bakıldığı zaman, her iki halde de insanın esnemeyi hapsetmesi, gerek namazda gerekse, içinde bulunduğu toplumda, ağzını sonuna kadar açarak esnemekten kaçınması emredilmektedir. Müslüman her yerde âdâbı muaşeret kurallarına uyan, nazik ve kibar bir insan olmak durumundadır. Çünkü kişinin yaptığı iyi veya kötü (özellikle kötü olan) bir davranışı, temsil ettiği din ile bağlantılı olarak değerlendirilmektedir. Bu yüzden insanların en nazik davranışlı olanı Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Müslüman’ın davranışlarına dikkat etmesi, kendini daima kontrol altında tutmasını ve başkalarına tiksinti verebilecek şekilde ağzının içini göstermemesi gerektiğini vurgulamıştır. Bunun yanı sıra, ağzını alabildiğine açıp yayarak esneyen bir insanın, o anda kısmen müdafaasız kaldığını bildiği için, içeri girebilecek mikroplara ve diğer istenmeyen şeylere karşı da bu hadisi şerifi ile uyarmıştır.


(1) Müslim, Zühd, 56, (2994); Tirmizi, Salât, 273/370; A. Hanbel, Müsned, II, 397, 517.
(2) Müslim, Zühd, 57, (2995), 58, 59.

sorularla islamiyet.
 

Livza

Well-known member
HADİSLER IŞIĞINDA AKSIRMA VE ESNEME

Aksırma (hapşırma), Allah'ın insana bahşettiği şaşırtıcı bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü aksırma ihtiyacı hissettiğimiz zaman engel olamayız. Vücudunuza bu mekanizma konulmamış olsaydı, bize rahatsızlık veren pek çok zararlı maddelerden ve tozlardan kurtulamazdık. İşte bu sebepledir ki milyonlarca mikrop ve zararlı maddelerden kurtulduğumuz için, aksırdıktan sonra Rabbimize şükrediyor ve "elhamdülillah" diyoruz.

İnsan aksırınca çok kısa bir an kalbin atışı durur ve tekrar çalışmaya başlar. İşte bu, insanın ölüp de tekrar hayata dönmesi gibidir. Bu sebeple aksırma engellenmemelidir. Zira aksırma esnasında duran kalp, tekrar çalışmayabilir. Cenabı Hakk'ın insana tekrar kalbin çalışması nimetini vermesi karşısında da yine, 'elhamdülillah' diyerek Cenâb-ı Hakka şükredilir.

Aksırmak vücutta meydana gelen bir sıkıntı, bir zorlama sonucu olur. Bu ihtiyacı duyan kimse aksırdığı anda ferahlar. Bu ferahlamadan dolayı da Müslümanın yine Allah'a şükretmesi gerekir. Zira Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

"Allah kulunun aksırmasını sever, fakat esnemesinden hoşlanmaz. Ey Müminler! Sizden biriniz aksırıp Allah'a hamd ederse, (el-Hamdülillah derse) onun hamdettiğini işiten her müslümana, "Yer-hamükellah" diye karşılık vermesi gerekir Esneme işi şeytandandır. Birinize esneme hâli gelirse mümkün olduğu kadar esnemeye engel olsun. Çünkü biriniz esnemek üzere ağzını açınca onun bu gafletine şeytan güler" buyururlar. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 165).

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

"Aksıran yahut geğiren kişi "elhanıdülillahi âlâ külli halin minelhâl' derse, ondan en hafifi cüzzam olan yetmiş hastalık def edilir." buyurmuşlardır.

Başka bir rivayette ise şöyledir: "Kim aksırdığı zaman 'elhamdülillahi Rabbi'l âlemine âlâ külli hâlin makâne' derse ebediyen ne kulak ne dil (ne de karın) ağrısı çeker." (Kütübi Sitte, c. 9, s. 426.)

İbni Ömer radıyallahu anh rivayet ediyor:

"Bir gün Peygamberimizin yanında otururken aksırdım. Ashâb bana: "'Yerhamükellah' (Allah sana merhamet edip, hastalık vermesin) dediler. Peygamberimiz de onlara: " 'Yehdikümullahu ve yuslihubâleküm (Allah sizi şaşırtmayıp hidayete (doğru yola) iletsin ve işinizi yoluna koysun) diye dua etti" (Hayâtü's Sahabe, c-3/79)

Aksırma karşılıklı duâlaşmaya vesiledir. Bu, aynı zamanda, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin de sünnetidir. Aksırmakla saniyenin onda biri kadar bir zamanda gözlerimiz ve hava yollarımız kapanarak saatte 300-350 kın hızla 85 milyon bakteriyi bomba gibi havaya fırlatırız. Aksıran kişinin mikropları etrafa saçmaması ve grip gibi hastalıkları yaymaması için el, mendil ya da elbisesiyle ağzını kapaması sünnettir. Zira Ebu Hureyre ra-dıyallahuanh ın bu husustaki bir rivayeti şöyledir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdığmda elini veya elbisesini ağzına koyar sesini gizler veya aksırmayı içinden yapardı'' Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu hareketi, çevrede bulunan insanları, bulaşıcı hastalıklardan korumaya yönelik, ilâhî hikmetin gereği, bir nevi vahiyle kendisine ilhâm edilen bir davranıştır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Üç defaya kadar aksıran kimseye dua edilir. Eğer daha fazla aksıracak olursa; ister dua edersin, ister etmezsin [Çünkü artık o hastadır]" (EbûDâvud, Edeb; 91)

Aksıran kimse, "Elhamdülillâh" demelidir. Böyle dedikten sonra orada bulunanlar da kendisine dua eder. -Aksıran da duaya mukabele eder. "Elhamdülillâh" demeyene ise bir şey denilmez-Şeytan, asrı saadette, adı bilinmeyen "mikrop" anlamında kullanılmış olmalıdır. Ağzı kapatmak görgü kuralları açısından da önemlidir. Sahabeden biri peygamberimizin yanında aksırmış, hamd etmeyince de peygamberimiz tarafından ikaz edilmiştir. Günümüzde aksırana "çok yaşa" denir. Bu dini ve milli bir anlam taşımamaktadır. Bu sadece bir iyi dilek ifadesidir.

ESNEME ADABI

Peygamberimiz (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde:

"Esnemek şeytandan, aksırmak ise rahmandan kaynaklanır." buyurmuşlar.

Bir insan üç yerde çok esner:

1- Uykusu gelince

2- Acıkınca

3- Nazar değince.

Her üç zamanda insanın bedenen ve ruhen zayıfladığı zamanlardır. Bedenen ve ruhen gücü azalmış olan insanı şeytanın etkilemesi veya hastalanması çok kolaydır.

Rasül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

"Biriniz namazda iken esneyeceği zaman gücü yettiği kadar esnemeyi hapsedip tutsun, çünkü şeytan girer." (Müslim, Zühd, 57,58, 59) buyurmaktadır.

Özellikle namazdayken esneme uygun görülmemiş ve esneme halinin uygun bir şekilde geçiştirilmesi tavsiye edilmiştir. Namaz kılan bir kişinin esnemesi veya gerinmesi, onun namazdan bir şey anlamadığını ve ne yaptığını bilmediğini göstermeye yeter. Böyle şuursuzca kılınan bir namaz, çevresindekileri rahatsız edeceği gibi, insanı da Kuranda belirtilen, kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoymaz. Bu sebeple, Hadis-i Şeriflerde belirtildiği gibi, ertelemeden, yorgunluk ve tembellik basmadan namaz vakti girer girmez kılınmalıdır. Nitekim şeytan insanı oyalayıp namazı erteletmeye çalışır. Namaza duran bir kişinin, önce kimin huzuruna çıktığını çok iyi bilmesi ve namazını da bir o kadar uyanık ve dinç kılması gerekir.

İnsanın esnemeyi hapsetmesi, gerek namazda, gerekse içinde bulunduğu toplumda, ağzını sonuna kadar açarak esnemekten kaçınması emredilmektedir. Müslüman, her yerde âdâbı muaşeret kurallarına uyan, nazik ve kibar bir insan olmak durumundadır. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in, kendisinin esnemediği eserlerimizde yazılıdır. Esnemesi gelen kişinin, bunu düşünmesi durumunda esneme halinin gittiği de tecrübe ile sabittir.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

"Sizden biriniz esneyeceği zaman elini ağzına koysun; zira şeytan ağzına girer." (Müslim) buyurması bu sebeptendir.

Müslüman'ın davranışlarına dikkat etmesi ve başkalarına tiksinti verebilecek şekilde ağzının içini göstermemesi gerekir. Bunun yanı sıra, ağzını alabildiğine açıp yayarak esneyen bir insanın, o anda kısmen müdafaasız kaldığı için, içeri girebilecek mikroplara ve diğer istenmeyen şeylere karşı da uyarılmıştır.

Ahmet Ağmanvermez
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
Bu konuyu yakın bir geçmişte Haluk Hocam işlemişti fakat bir makale tutarında yazmış olduğum yorum güvenlik kodu barajını aşamayınca uçmuş gitmişti. İşin doğrusu bende ihmale bürünerek yeniden yazmamıştım. Yakın zamanda Oltu Aslan Paşa Camiinde vaaz veren Hoca efendinin sanki ısrarla "esnemek şeytandandır" diye cümle kurarak fıtrata aykırı cümleler kurması beni yeniden yazmaya teşvik etti.

Esnemek fıtri bir ihtiyaç olduğundan şeytanidir diye başlamak yanlış olur, bu konuda sunusu olanların bir anatomi ilmine vakıf insan fizyolojisini bilen bir tıpçı ile istişare ederek sunu yapmaları daha bir doğru olur. Bu istişare ahlakını kaybedeli beri bu gün söylediğimizi yarın yalanlar bir kişiliğe büründük. Böyle bir kişilik hali, bizi tedebbürden ve tefakkuhdan gayrı bırakarak çala pala bir hayat yaşamamıza sebep oldu.

Canlılar neden esner?

Bunun uyku haliyle ifade edilmesi yanlış olur, beyin vücuttaki kanın üçte ikisine ihtiyaç duyar. Beyin çalışma ve yoğunlaşma durumuna göre kandaki oksijen miktarının eksik olması halini, baskın nefes almayı refleks halinde uyarma ile gidermeye çalışır. Bu baskın nefes almalar kandaki oksijen miktarını artırarak karbondioksit oranını düşürür. Beyni yoğunluk yorgunluğundan kurtarmanın fıtri tezahürlerindendir esnemek. Aynı zamanda vücudun radyatör soğutma sistemidir esnemek.

Araçların hararet yapmalarını önlemek amacıyla araçlarda dizayn edilen radyatör sistemi esnemenin nesnel varlığıdır. Radyatörün önüne konulan fan üflemeyle radyatördeki suyun soğumasına yardımcı olarak aracın hararet yapmasını önlemiş olur. Aksi halde araç conta yakıp kapağın eğilmesine sebep olur. Esnemek aynı anlamı ifade ettiğinden vücuttan koparılmaya çalışılması bedene zulümden başka bir şey olmayacaktır. Beynin yoğunlaşmasıyla oluşan harareti serinletmek amacıyla vücut gayr-i iradi biçimde esner. Ya da vücut yüksek basınca maruz kaldığında, (hızla yüksek yerlere çıkanlarda olur) kulak zarlarını korumanın başka bir sigortasıdır esnemek.

Esnemek yalnızca insani bir özellik değildir, canlıların hepsi de esneyen varlıktır, canınız varsa esnersiniz. Şeytanın insan haricindeki canlılarla işi olmadığına göre, şeytandan bir özellik denilemez.

Vücut için af edersiniz yellenmek ne kadar ihtiyaç ise ve bu toplum içinde giderilmesi ayıp olan bir ihtiyaç ise, esnemekte aynı şekilde ihtiyaçtır ve toplum içinde esnerken sol elinizin tersiyle ağzınızı kapatarak ve gak guk ses çıkarmadan yapmanızdır evla olan. Sol el ile ağzı kapatmak Efendimizin adetlerindendir. Solumayla ağızdan çıkan çeşitli mikropları tokalaştığınız insanın eline bulaştırmazsınız bu yönüyle. Dikkat etmeyi öğreneceksek temiz bir şekilde esneyecek ahlaka sahip olmayı öğrenmeliyiz kürsülerden. Öğretenler de bunları öğretecek bir belagate sahip olarak anlatmalılar anlattıklarını. Araştırmadan her önlerine geleni anlatacaklarsa onu bende yaparım.

Esnemeye neler sebep olur?

Az uyumak, çok uyumak (biyolojik saate aykırı davranmak), yoğunlaşmak (en iy namazı, orta namazı kılmaya çalışan müminin beyni oksijeni daha fazla harcar bu da kişiyi istemese de esnetir), çok yemek.

Bu sebepler göz önüne alındığında biz toplum olarak namazlarda en fazla çok yemekten esneriz. Hele ki yatsı namazlarında. Özür dilerim esnemelerin ardından gelen soğan kokulu geğirtiler şeytandandır denilse idi nasıl mutlu olurdum. Çünkü bu davranış şekli yandaki şahsın namazını ifsat etmeye yönelik olduğundan şeytandandır.

Efendimizden rivayet edilen hadisi sahihlik tahliline tabi tutacak kadar hadis ilmine vakıf değilim. Ama hikmetle, tefakkuh ve tedebbür ile anlamaya çalıştığım da yani önüme gelir gelmez al sana bir hadis demeden anlamaya çalıştığımda şöyle bir şey ortaya çıktı. Tıksırıncaya kadar yerseniz şeytan sizi esnetir. Çok yemek biz müminlerin ahlakına yaraşır bir durum değildir. Az yemek, az uymak bizlere tavsiye edildiğine göre, bizde bunlara riayet etmeden yaşayıp açları gözetmeden yediğimizde esnerken şeytan bize müdahale etmiyor ve kenardan gülerken de başkalarını da doyuracak yemekleri yiyerek esnediğimize gülmektedir. Yani şeytandan olan esnememiz değil çok yediğimizin alameti olan esnememizdir. Bu hadisi bu şekilde anlamaya çalışmak daha bir şeytanı yaralayıcı olurdu kanaatimce. Eğer esneyeceksek bu Allah'ı razı eden bir çalışma ve yorgunluğa bağlı olmalı, şeytanın eğlencesi olacağımız amellere alamet olmamalıdır esnemelerimiz.

Esnemek var ama doğru esnemeliyiz.

Muhterem hocalarımız sırf görev yapma adına anlatım yapacaklarına, biraz da ellerini taşın altına koyarak anlatım yapsalar bu gün her meselede bu kadar bocalar halde olmayacaktık. Kullanılan cümleler muğlak olmasaydı anlaşılan değerler daha değerli ve pratize edilir olacaktı. İnsan bir peygamber gönderen Allah'ın dinini örnek alınması mümkün olmayan bir Peygamber anlayışı ile yaşamaya çalışıyor olmazdık.

"Esnemek şeytandandır"

"Efendimiz esnediğinde sol elinin dışı ile ağzını kapatırdı."

Bu iki rivayet anlatılanlarla ne kadar çelişiyor değil mi?

Selam ve dua ile...
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: ”Esnemek şeytandan, aksırmak ise rahmandan kaynaklanır” buyurmuşlar.

Bir dergide Ahmet Ağmanvermez tarafından kaleme alınan yazı ise yalnız manevi değil maddi yönüyle de insan sağlığı açısından dikkate değer.Sizler için alıntıladık:



ASKIRMA VE ESNEME


Aksırma, Allah‘ın insana bahşettiği şaşırtıcı bir savunma mekanizmasıdır. Çünkü aksırma ihtiyacı hissettiğimiz zaman engel olamayız. Vücudunuza bu mekanizma konulmamış olsaydı, bize rahatsızlık veren pek çok zararlı maddelerden ve tozlardan kurtulamazdık. İşte bu sebepledir ki milyonlarca mikrop ve zararlı maddelerden kurtulduğumuz için, aksırdıktan sonra Rabbimize şükrediyor ve ”elhamdülillah” diyoruz.

İnsan aksırınca çok kısa bir an kalbin atışı durur ve tekrar çalışmaya başlar. İşte bu, insanın ölüp de tekrar hayata dönmesi gibidir. Bu sebeple aksırma engellenmemelidir. Zira aksırma esnasında duran kalp, tekrar çalışmayabilir. Cenabı Hakk‘ın insana tekrar kalbin çalışması nimetini vermesi karşısında da yine, ‘elhamdülillah‘ diyerek Cenâb-ı Hakka şükredilir.

Aksırmak vücutta meydana gelen bir sıkıntı, bir zorlama sonucu olur. Bu ihtiyacı duyan kimse aksırdığı anda ferahlar. Bu ferahlamadan dolayı da Müslümanın yine Allah‘a şükretmesi gerekir. Zira Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:”Allah kulunun aksırmasını sever, fakat esnemesinden hoşlanmaz. Ey Müminler! Sizden biriniz aksırıp Allah‘a hamd ederse, (el-Hamdülillah derse) onun hamdettiğini işiten her müslümana, ”Yer-hamükellah” diye karşılık vermesi gerekir Esneme işi şeytandandır. Birinize esneme hâli gelirse mümkün olduğu kadar esnemeye engel olsun. Çünkü biriniz esnemek üzere ağzını açınca onun bu gafletine şeytan güler” buyururlar. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 165).

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

”Aksıran yahut geğiren kişi ”elhanıdülillahi âlâ külli halin minelhâl‘ derse, ondan en hafifi cüzzam olan yetmiş hastalık def edilir.” buyurmuşlardır.Başka bir rivayette ise şöyledir: ”Kim aksırdığı zaman ‘elhamdülillahi Rabbi‘l âlemine âlâ külli hâlin makâne derse ebediyen ne kulak ne dil (ne de karın) ağrısı çeker.” (Kütübi Sitte, c. 9, s. 426.)

İbni Ömer radıyallahu anh rivayet ediyor:


”Bir gün Peygamberimizin yanında otururken aksırdım. Ashâb bana: ”‘Yerhamükellah‘ (Allah sana merhamet edip, hastalık vermesin) dediler. Peygamberimiz de onlara: ” ‘Yehdikümullahu ve yuslihubâleküm (Allah sizi şaşırtmayıp hidayete (doğru yola) iletsin ve işinizi yoluna koysun) diye dua etti” (Hayâtü‘s Sahabe, c-3/79)

Aksırma karşılıklı duâlaşmaya vesiledir. Bu, aynı zamanda, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin de sünnetidir. Aksırmakla saniyenin onda biri kadar bir zamanda gözlerimiz ve hava yollarımız kapanarak saatte 300-350 kın hızla 85 milyon bakteriyi bomba gibi havaya fırlatırız. Aksıran kişinin mikropları etrafa saçmaması ve grip gibi hastalıkları yaymaması için el, mendil ya da elbisesiyle ağzını kapaması sünnettir. Zira Ebu Hureyre ra-dıyallahuanh ın bu husustaki bir rivayeti şöyledir:Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aksırdığmda elini veya elbisesini ağzına koyar sesini gizler veya aksırmayı içinden yapardı‘‘ Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu hareketi, çevrede bulunan insanları, bulaşıcı hastalıklardan korumaya yönelik, ilâhî hikmetin gereği, bir nevi vahiyle kendisine ilhâm edilen bir davranıştır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

”Üç defaya kadar aksıran kimseye dua edilir. Eğer daha fazla aksıracak olursa; ister dua edersin, ister etmezsin [Çünkü artık o hastadır]” (Ebu Davud, Edeb; 91)Aksıran kimse, ”Elhamdülillah” demelidir. Böyle dedikten sonra orada bulunanlar da kendisine dua eder. -Aksıran da duaya mukabele eder. ”Elhamdülillâh” demeyene ise bir şey denilmez- Şeytan, asrı saadette, adı bilinmeyen ”mikrop” anlamında kullanılmış olmalıdır. Ağzı kapatmak görgü kuralları açısından da önemlidir. Sahabeden biri peygamberimizin yanında aksırmış, hamd etmeyince de peygamberimiz tarafından ikaz edilmiştir. Günümüzde aksırana ”çok yaşa” denir. Bu dini ve milli bir anlam taşımamaktadır. Bu sadece bir iyi dilek ifadesidir.

ESNEME ADABI


Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde:”Esnemek şeytandan, aksırmak ise rahmandan kaynaklanır.” buyurmuşlar.Bir insan üç yerde çok esner:1- Uykusu gelince
2- Acıkınca
3- Nazar değince.

Her üç zamanda insanın bedenen ve ruhen zayıfladığı zamanlardır. Bedenen ve ruhen gücü azalmış olan insanı şeytanın etkilemesi veya hastalanması çok kolaydır.Rasül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

”Biriniz namazda iken esneyeceği zaman gücü yettiği kadar esnemeyi hapsedip tutsun, çünkü şeytan girer.” (Müslim, Zühd, 57,58, 59) buyurmaktadır.Özellikle namazdayken esneme uygun görülmemiş ve esneme halinin uygun bir şekilde geçiştirilmesi tavsiye edilmiştir. Namaz kılan bir kişinin esnemesi veya gerinmesi, onun namazdan bir şey anlamadığını ve ne yaptığını bilmediğini göstermeye yeter. Böyle şuursuzca kılınan bir namaz, çevresindekileri rahatsız edeceği gibi, insanı da Kuranda belirtilen, kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoymaz. Bu sebeple, Hadis-i Şeriflerde belirtildiği gibi, ertelemeden, yorgunluk ve tembellik basmadan.namaz vakti girer girmez kılınmalıdır. Nitekim şeytan insanı oyalayıp namazı erteletmeye çalışır. Namaza duran bir kişinin, önce kimin huzuruna çıktığını çok iyi bilmesi ve namazını da bir o kadar uyanık ve dinç kilması gerekir.İnsanın esnemeyi hapsetmesi, gerek namazda, gerekse içinde bulunduğu toplumda, ağzını sonuna kadar açarak esnemekten kaçınması emredilmektedir. Müslüman, her yerde âdâbı muaşeret kurallarına uyan, nazik ve kibar bir insan olmak durumundadır. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem‘in, kendisinin esnemediği eserlerimizde yazılıdır. Esnemesi gelen kişinin, bunu dü-şünmesi durumunda esneme halinin gittiği de tecrübe ile sabittir.Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

”Sizden biriniz esneyeceği zaman elini ağzına koysun; zira şeytan ağzına girer.” (Müslim) buyurması bu sebeptendir.

Müslüman‘ın davranışlarına dikkat etmesi ve başkalarına tiksinti verebilecek şekilde ağzının içini göstermemesi gerekir. Bunun yanı sıra, ağzını alabildiğine açıp yayarak esneyen bir insanın, o anda kısmen müdafaasız kaldığı için, içeri girebilecek mikroplara ve diğer istenmeyen şeylere karşı da uyarılmıştır.
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
Bilim adamlarının esnemeyle ilgili bulguları kısmı yanlış. İyi araştırıp müminleri doğru bilgilendirelim inşallah.

Aksırmak Allah'tan, Esnemek Şeytan’dan mı?

Aksırmak ve esnemek sağlıklı her insanda olan fiziksel bir hadisedir. Bilim çevrelerinde aksırma ile esnemenin mahiyetleri, sebepleri, bulaşıcı olup olmadıkları hakkında değişik yazılar yayınlanıyor. Bu konuda "din ne diyor?" diye hiç düşündünüz mü? İsterseniz şimdi gelin hem bilimin, hem de dinin verilerini ortaya koyarak aksırma ve esneme hakkında bir değerlendirmede bulunalım.

Önce konuyla alakalı Efendimiz'in şu hadisini bir okuyalım: ”Allah (c.c.), aksırmayı sever, fakat esnemeyi sevmez. Bir kimse aksırıp "Elhamdülillâh" derse, bunu işiten Müslümanların, "yerhamükellah" diye karşılık vermesi gerekir. Esneme ise, şeytandandır. Bunun için, esneme ihtiyacı duyan kişi mümkün olduğu kadar buna mani olsun. Çünkü biriniz esnediği zaman şeytan ona güler." (Buhâri, Edeb, 165, 166; Müslim, Zühd, 54; Tirmizî, Edeb, 1, 4; Nesaî, Cenâiz, 52)

Aksırmayı bilim adamları şöyle tarif ediyor: "Aksırma burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan dışarı atma ameliyesidir." Aksırma esnasında insan ister istemez kendini kasar. Bu sırada normalden fazla miktarda kan beyne hücum edip beyin için yeterli oksijen ve glikozu temin edecektir. Aynı zamanda burundaki zararlı şeyler aksırmayla dışarı atıldığı için de vücutta bir rahatlama ve ferahlama meydana gelecektir. İşte bu yüzden Efendimiz,
hadiste hapşıran kişinin bu nimete şükür sadedinde "elhamdülillah" demesini istiyor. Hadisten anlaşıldığına göre aksıran kişinin "elhamdülillah" demesi sünnettir. Ancak burada hemen şunu ifade edelim ki, bu ifadenin yerine Fatiha suresini sonuna kadar okumanın sünnette yeri olmadığı gibi hapşırdıktan sonra kelime-i şehadet getirip arkasından hamdetmek de mekruh sayılmıştır. Aksırdıktan sonra "elhamdülillah" diyen kişinin yanında bulunanların "yerhamükellah", yani "Allah sana rahmetiyle muamele etsin" demesi gerekir. Bunun karşılığında ise aksıran kişinin "yehdînâ ve yehdîkumullah, Allah bizi ve sizi doğru yola iletsin" veya "yağfirullahu lenâ ve leküm, Allah bizi de sizi de bağışlasın" demesi sünnettir. (Ebu Davud, Edeb, 90)

Esnemeyi ise bilim adamları, can sıkıntısı, uyku başlangıcı, anksiyete, (sinirlilik, asabi olma hali) ve uykusuzluk gibi nedenlere bağlıyor. Esneme vücutta, hem zihnen hem de bedenen bir tembellik, uyuşukluk, gevşeklik ve dikkatsizlik meydana getiriyor. Yani hadisteki ifadesiyle beden şeytanın devreye girmesine hazır hale geliyor ve şeytanın görevini yapması kolaylaşıyor. Tabii insanın böyle gaflet içinde olması ise şeytanı sevindiriyor. Bu sebeple esneme emaresi belirdiğinde insan, kendisini sıkmalı, esnemeyi önlemeye çalışmalı, bütün bunlara rağmen esnemeden kurtulamazsa, esneme halinde ağzını el veya başka bir şeyle kapatması gerekir. Ayrıca elini yüzünü yıkayarak veya abdest alarak, yorgunsa dinlenerek bir an önce bu gaflet halinden kurtulmaya çalışmalıdır. Bu sayılan şeyler, İslâmî edebin gereğidir.
 
Üst