GÜZELLİK NEDİR?

Katregül

Member
Birgün dayımla msn de görüşürken msninde şu yazı gözüme çarptı.

GÜZELLİĞİNİZ LANETİNİZDİR.
Niye diye sordum şunları yazdı;
güzelik görseldir
güzel bir insanın etrafında şeytanlar dolaşır
herkes onu ister
dünyanın en zeki insanı şuan yürüyemiyor
konuşamıyor
ve çok çirkin.
bende o güzelliğini teşhir eden insanlar için geçerlidir dedim
güzeliğini gizleyen güzelmidir?diye sordu
ve şunları ilave etti ama şeklen olan güzeliği tercih ederiz
görekmediğimiz bir güzeliği anlatmak çokta kolay değil
bir eşyanın güzeliği seni çekiyorsa
ber insanın dış güzelliğidi çeker
elmada güzeldi ama adem yedi
neden güzellik lanetir anlaman gerekir

BEN NE DEDİYSEM TATMİN EDEMEDİM
GÜZELLİK Allahın cemal ismine ayinedarlıktır dedim hiç bir anlam ifade etmedi onun için.

ODA BANA ŞUNLARI SÖYLEDİ
sonuç itibariyle güzeliği ne olduğuna dair bir fikrimizin olmadığına kanat getirmekteyim GÜZELLİK dışımı içimi
görmemiz gerekenmi?
arayıp bulmamız gerekenmi?
Dayıma en güzel şekilde nasıl izah edebilirim?DAYIM HAKİKATLERDEN HABERSİZ BİR İNSAN ona göre cevaplar yazın
 

Sergerdan

Well-known member
Şu an ilmi bir cevap aklıma gelmedi,ama yinede bir zihin jimnastigi mi diyorlar ondan yapayım.

Mesela bir gül kabaktan daha zariftir,sanatlıdır,daha güzeldir.Ama mesela gerçekten Allah ın isimlerinin tecellisi olarak bakabilsek, herşeye, belki o kabaktan da ruhumuz bir güzellik bulacak.Mesela yine herhalde tavşan,hamamböceginden daha güzeldir,sevimlidir.dayınızın kızdıgı veya herkesin kızması gereken herkesin güzel olarak adlandırdıgı şeylerde kalbe düşen duyguların ne oldugu ile ilgili.

Mesela üstad hazretleri insan zahirperesttir der,acaba zahirperestlik olmayacak Allah hesabına,yine onun bir isminin tecellisi olarak güzel var mıdır?Bence olabilir.İnsan ve tüm mahlukat ;anlama,kendisini tanıtmak isteyen zatı sevme,bilme makamı oldugundan safi bir teslimiyetle kabul etmekle yükümlüdür.Allah istemiş ve yaratmıştır.Mesela ben isteyebilirimki melek olayım veya enbiya olayım ama insan isteme makamından çok oldugu yerden itaat eden makamında olması gerekiyor.Ve böylece belki ayrıcalıklı gibi gözüken şeyleri Allah namına o da sevebiliyor.Hani Barla bahçelerinde gezen küçük bir hayvan diyebilir ya tüm Barla benim mülkümdür,sahibine olan baglılıgı cihetiyle aynen öyle belki de nefsimin begenmesi,zahirperestligi olmadan şu güzeller Rabbimin eseridir,beni de şöyle yaratmayı irade etmiştir diyebilecegi cemil ismine mazhar mahlukatı olabilir.
 

makaskterh

Yeni Üye
Efendim işlenmemiş konulara devam ediyoruz. Güzel ve güzellik nedir, nasıldır, nereden söylenir. Neden herkesin güzeli, farklıdır. Bana göre şu güzeldir, başkasına göre bu hepsinden beter çirkindir. Nasıl olmaktadır? Güzelliği tanımlayanlar fen bilgilerimi, yoksa estetik mi tanımını yapmaktadırlar. Bana göre estetik olan bir şey ile başkasına estetik gelen, neden farklılık gösterir. Mesela resim müzik veya diğer sanat eserlerinde beni hiç cezb etmeyen, isteme duygusunu harekete geçirmeyen sanat eseri olur mu? Başka bir cepheden, kadınlar kendilerini erkeklere beğendirmek amacıyla boya küpüne girip çıkmaları ile bir yerlerini açmaları acaba ne kadar güzel olmaktadır. Açmaya çalıştıkları yer aslında insanların idrar ve dışkı yaptıkları yerler değil midir? Pisliğin ne kadar güzelliği olabilir. Elbette cinsel beraberliğin insana verdiği bir haz vardır. Onu yadsımak doğru değildir. Ama her şeyi ona bağlamak, ondan başka şey yokmuş, en güzel ve istenen oymuş gibi davranmak, hangi akıllı insanın yapacağı iştir. Güzel ve güzellik eskilerin tarif ettiği ve isimlendirdiği Melahat ve Sabahat isimleri ile hayat bulmaktadır. Eskiler bunu tanımlarken aynı zamanda isimlendirmişlerdir. Melahat ismi dış güzelliği Sabahat ismi ise iç güzelliği tanımlamaktadır. Bir insanın iç güzelliği nasıl değerlendirilir. Dış güzellik genelde beden hatlarının mütenasip ve uyumlu olması, aşırılığa kaçılmaması, güzel mevhumunu hak eder. Ancak Sabahat ismi ile müsemma iç güzellik tanımı çok zor bir hadisedir. Bu tanım batılı müellifler açısından hiç değerlendirilmemiştir. Sadece dış görünüşe önem verebilmek, inanç sistemi ile alakalıdır. Yani bu dünyaya kıymet veren ve başka bir tarafı düşünmeyen birisinin, iç güzelliğe önem verebilmesi katiyen mümkün değildir. İstekler ve arzular ihtiyaç duyulan şeyler ile oluşmaktadır. Ben eğer iç güzelliği ön plana almamışsam, buradan beklenti içerisinde olabilmem mümkün değildir. Bu gibi insanın herhangi bir hareket için sen kalbime bak kalbim temizdir demesinin kıymeti yoktur. Kalp temizliği yaratıcının kuralları ile kaimdir. Hepimiz kalbim temizdir sözünü çok kullanmaktayız. Ancak bizim dememizle yaptığımız uygulamalar ve neticeleri açısından değerlendirildiğinde, kalbim temiz deyip, başkalarına zarar vermek hiç uygun durum değildir.
Güzel ve güzellik konusunda yapılan tanımlamalar ve nitelendirmeler, her daim kişiye göre değişmektedir. Bu demektir ki hayatta çirkin ve çirkinlik yoktur. Sadece kişilere göre izafi bir kavramdır. Yani bir maddeye, duruma hayvana veya insana güzel yahut çirkin diyebilmişsem, aslen kendi yapımı ortaya koymaktan öte bir şekil göstermemişimdir. İnsanların güzel çirkin mefhumunu değerlendirmeye almaları, hatta güzeli değil çirkini tercihte bulunmaları güzeli yapamadıkları içindir. İnsanlara güzeli gösterip alıştırmazsanız, çirkini yapanları görüp ona alıştırırsanız bundan sonra devamlı çirkin yapılacaktır. Şeytana tapanlar ve satanistlerin yaşamlarına dikkat edildiğinde güzel ve temizi uygulamak onlar için imkânsızdır. Bu olay çok standart olmuştur. Güzel insanlardan güzellikler meydana gelirken, kötü insanlardan kötülükler meydana gelmektedir. Medeniyet tanımında daha önceleri insana faydalı olan her şeydir demiştik. İnananlar ahirete faydalı olabilmeği düşünürler. Yalnız bu davranış içinde iken başkasının hak ve hukukuna riayet ederler. Bir tarafı yaparken diğer tarafa zarar vermek akıllı iş değildir. Burada ne anlatılmak istenmektedir? İnanlar için yaşam ikiye ayrılır. Dünya hayatı ve sonrası da ölüm ile başlayan ahiret hayatı. Ölümü tatmadan ahirete inanabilmek, herkes için mümkün değildir. İnsanlara emir edilen gayıba iman dediğimiz şeylerdir ki; bunlar görülmeden inanılır. Eğer görülmüş olsaydı, herkese mutlaka inanırdı. Peki, herkes neden iman etme güzelliğine sahip değildir. Yaratıcı kendi mülkünde yaptığı işlerin hesabını, kimseye vermek zorunda değildir. Bu durum şuna benzer; benim evimdeki eşyaların yerleri konusunda; sokaktan gelen adam bunları neden buraya koydun demeye hakkı olamadığı gibi bende yaratıcıyı kul olarak hesaba çekme lüksüne sahip değilim.

guzel_kb2.jpg
Güzellikler inananlar için sadece ilahi güzellik şeklindedir. Bu ne demektir. Her şeyi yoktan var eden yaratıcı aynı zamanda güzellikler ve onları gösteren çirkinliklerinde yaratıcısıdır. Her şey nakısı ile anlam kazandığından, çirkinlikler olmasa güzellikler de anlam kazanamaz. Çirkinlikler ve güzellikler yaratılmıştır. Bizler ise onları ancak gözlemleyip ifadede bulunabiliriz. Ama güzel güzeli gördüğünde güzelliği ifade edebilir. Çirkin çirkini gördüğünde bunu güzel olarak ifade eder. Çünkü kabahat samur kürk olsa hiç kimse üzerine almazmış dedikleri gibi insanın kendisi çirkinliği kabul etmeyecektir. Hele kendisine çirkin denmesini asla kabul etmeyecektir. Eğer kendi yaptıkları davranışları, başkasından daha kötü olarak gören kişi olursa çevresindekiler ondan daima daha iyidir. Bundan dolayı o kişi çevresindeki insanları hep doğru ve güzel kendini kötü ve çirkin algılar. Biraz daha açmak gerekirse; ben çevremdekileri kendimden daha iyi ve güzel görüp ona göre davranışta bulunsam insanlara güzel hitap ederim. Benim başkalarına gönderdiğim uyarı çevrenin beni doğru ve güzel algılaması demektir. Kendini başkalarından üstün görüp başkalarını çirkin bulan kimse başkalarına üstten bakıp, onların kendinse layık olmadığını düşünür. Bu düşünce çevreye olumsuz mesaj yollanması demektir. Yavuz Sultan Selimin ifadesi ile herkes yanında olandan başkasına ikram edecektir. Güzellik bakılan referans noktasına göre belirlenmektedir. Kendisi güzel olup başkasından kendini kötü gören ve tevazu içinde olanlar, toplum nazarında güzel insanlar olmaya hak kazanmışlardır. Yunus Emre’nin menkıbesini burada anlatmaya ihtiyaç vardır. Yunus Taptık Emre dergâhında hizmetli iken ilerleyemediğini düşünüp, dergâhtan ayrılma kararı vermiştir. Ancak dağda arkadaşları arasında kendi üstün hallerini müşahede ettiğinden pişmanlık ve hüsran ile tekrar geri dönmüştür. Elbette nihayetsiz güzellik sahibi olabilmek için Yunus gibi yanmak ve kendisini yok etmiş olmak gereklidir. Aksi halde kendisini başkalarından üstün görenlerin sonları mutlaka hüsran olacaktır.

Anlatımımızda dış güzellik ile iç güzellik karışmış gibi anlaşılsa da; aslında iç güzellik ve dış güzellik birbirlerini takip etmektedir. Burada ekstansiyalizmin kurucusu Jean Paule Sartre’nin yaşamından kısaca söz etmek istiyorum. Bu kişinin çocukluk yaşamında, fiziksel kusurları dolayısıyla arkadaşları arasında devamlı kötülenip aşağılan yapıya sahipti. Bu yapı içerisinde yetiştikçe toplumdan kaçan ve toplumun değer yargıları ile alay eden kişilik geliştirerek ayakta kalma çabasında bulunuyordu. Kaçışlar büyüyünceye kadar devam etti. Daha sonra yazdığı protest er eserler ile dünyanın kötülüğünü ve anlamsızlığını ortaya koymaya çalıştı. Bunun adına kendi gibi düşünenler için varoluşçuluk ismini verdi. Anlatılan felsefeye göre ölüm, dünya gerçeğini anlamak için gereken tek şarttı. Yani yoklukta varlığın anlamsızlığı iddia ediliyordu. Böyle olunca kendi gibi toplum tarafından itilenmiş ve kakılmış insanlar, onun anlattıklarını doğru bulmaya başladılar. Aslında insanları yok ederek, varlığın anlamsızlığı kişilerin dünyaya çirkin bakmalarından kaynaklanıyordu. Tek başına ve yapayalnız yaşamak zorunda olanlara çevre devamlı itilmişlik muamelesi yapmıştı. Düşmüşe bir tekme sende vur kampanyası başlayacaktır. Babasız yetişmekte olan çocuklar temel güvenlik duygusundan yoksun olduklarından arkalayamadıklarından çevreye karşı hırs ve öfke geliştirmekte dolayısıyla suç zemini oluşturmaktadırlar. İşte şimdiye kadar kimsenin ifade etmediği suç ve suçlu psikolojisinin temelinde, evvelce aşağılanma ve değersizleştirme yöntemi yatmaktadır. Çocuk gelişimi açısından insanlara hitap şeklinin bu nedenle çok önemi vardır. Eğer bir çocuğu yetiştirirken kötü ve çirkin ifadeler ile aşağılarsanız ayağa kalkamamış kişiliği, daha kalkmadan çökertmiş vurmuş olursunuz. İddialı olarak söylüyorum kim ki; çocuğuna insan olarak değer vermeden onu çirkin ve aşağılayıcı sözcükler ile tahkir ederse, çok kolay kendisini yok edecek psikopat meydana getiriyordur. Yetişmiş psikopat olan bu çocuk daha önce kendisine yapılanların hıncını bir şekilde anne babadan çıkaracaktır. Sonrasında anne baba, ben ne yaptım da bu çocuk bana bunları yapıyor der.

guzel_kb3.jpg
Güzel ve güzellik konusunda dış görünüşe pek dokunmadan iç güzelliğin özelliklerinden söz etmek gerekirse; iç güzelliğin göstergesi insanın güler yüzlü huzurlu ve rahat olmasıdır. Hiç kimse ben rahatsız sıkıntılı problemli olmak istiyorum diyemez. Genelde deniyorsa başkalarına tepki olsun diyerek o şekilde ifade edildiğindendir. İnsanın gülmesinin sahte mi, yoksa gerçek mi olduğu gözler ile ağız kenarının uygun veya uyumsuz olması ile anlaşılabilmektedir. Psikiyatride herhangi zıt bir durum söz konusu ise buna diskordans denmektedir. Yani içi kan ağlarken, gözler bunu göstermekte ama ağız kenarı ben gülüyorum demektedir. Burada fıkra anlatmak gerekirse; adam sıkıntılı ve problemli olduğunda psikiyatri doktoruna gider. Doktor sıkıntıları dinledikten sonra daha önce gittiği sirkteki palyaçoya çok güldüğünden terapi olsun diye ona gitmesini önerir. Gelen adamın cevabı enteresandır. O bahsettiğiniz palyaço benim der. Sirkte insanları güldürürken aslında içi kan ağlamaktadır. Şu anda toplumlarda gerçek anlamda huzurlu ve rahat insan sayısı gerçekte çok çok azdır. İnsanların sıkıntılı halleri, genelde toplumun içindeki ruhsal problemlerden kaynaklanmaktadır. İnsanlar sevgi ve dostluk ile birbirlerine yaklaşmaları gerekirken birbirlerinin kuyularını kazabilmek amacıyla her türlü pislik yapmaktadırlar. İnsanları zor duruma düşürmek, onlar ile dalga geçmek, onları hiç istemedikleri durumlarla karşı karşıya bırakmak başkalarını sıkıntıya düşürürken, bu sıkıntılı haller dönüp dolaşıp tekrar bizlerin başlarına gelecektir. Yani topluma sıkıntı ve problem ektiğimizde hasat zamanı gelince bunları toplamak durumunda kalacağımız kesindir.

Güzel ve güzellik tabiri insanlar arasında daha ziyade kadına iltifat ve kompliman yapabilmek amacıyla çok sık kullanılmaktadır. Ay ne hoş ve güzel bir hanımsınız dendiğinde, ben seni beğendim ve elde etmek istiyorum anlamı çıkmaktadır. Bir insandan çıkar ve faydalanma olmadan, ona güzel ve tatlı demenin, ne derece realiteye sahip olduğunu ayrıştırmak gerekir. Peki, insanların güzelliğe dikkat etmek amacıyla kime neye ne kadar dikkat ettikleri sorgulanması gerekir. İnsanlığın faydalı olabilmek ve mutlu edebilmek adına yapmaları gerekli en somut şey, başkalarını mutluluğu için çalışıyor olmaktır. Bu çalışma her zaman için tüm insanlığın faydasına olacaktır. Mutluluk ve huzurumuzu artırmak için iç güzelliğine önem vermemiz gerekmektedir. Sağlıklı mutlu ve huzurlu yaşam sürmeniz dileklerimi sunarım.

Saygılarımla.


Dr. F. Efser Gökçen

MANYETİK DUNYAMIZ
MANYETİK DÜNYAMIZ

Y A S A L U Y A R I
"5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"nun ilgili maddeleri gereğince, özellikle bu yazının hakları saklı olup, telif hakkı içeren bütün içeriği izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve paylaşılamaz. Fakat; paylaşılacaksa ya da alıntı yapılacaksa www.manyetikdunyamiz.com adresi ile Dr.F.Efser GÖKÇEN'e ait olduğunu belirtir bir dip notuyla hiç bir değişiklik yapılmaksızın yayınlanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
 

duasart

Member
Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir. Güzellik, estetiğin, toplumbilimin, toplumsal ruhbiliminin ve kültürün bir parçası olarak incelenir ve kültürel yapılanmada son derece ticarileşmiştir.
 
Üst