Gençlik rehberi 22- Konferans

müdavim

Üye Sorumlusu
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى
اَللّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى الذَّاتِ الْمُحَمَّدِيَّةِ اللَّطِيفَةِ اْلاَحَادِيَّةِ شَمْسِ سَمَاءِ اْلاَسْرَارِ وَ مَظْهَرِ اْلاَنْوَارِ وَ مَرْكَزِ مَدَارِ الْجَلاَلِ وَ قُطْبِ فَلَكِ الْجَمَالِ اَللّهُمَّ بِسِرِّهِ لَدَيْكَ وَ بِسَيْرِهِ اِلَيْكَ آمِينْ خَوْفِى وَ اَقِلْ عُثْرَتِى وَ اَذْهِبْ حُزْنِى وَ حِرْصِى وَ كُنْ لِى وَ خُذْنِى اِلَيْكَ مِنِّى وَ ارْزُقْنِى الْفَنَاءَ عَنِّى وَ لاَ تَجْعَلْنِى مَفْتُونًا بِنَفْسِى مَحْجُوبًا بِحِسِّى وَاكْشِفْلِى عَنْ كُلِّ سِرٍّ مَكْتُومٍ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ. وَ ارْحَمْنِى وَارْحَمْ رُفَقَائِ وَ ارْحَمْ اَهْلِ اْلاِيمَانِ وَ الْقُرْآنِ آمِينَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ وَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ
وَ آخِرُ دَعْوَيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

* * *
sh:» (G: 198)

«Ziver Gündüzalp kardeşimizin Konya Nur Talebeleri adına, Risale-i Nur hakkında görüşlerini ifade edip, Ankara Üniversitesi gençlerine gönderdiği bir konferanstır.»

BİSMİHİ SÜBHANEHU

RİSÂLE-İ NUR'un dersiyle ve aziz ve kıymetli Üstâdımız Bediüzzamanın himmetiyle yazılabilen bu konferans, Risâle-i Nur hakkında tatlı ve zevkli bir sohbettir. Risâle-i Nur'un kıymetini anlatmaya kudretim yetmez. Ve buna da cesaret edemem. Ve böyle de zannedilmesin. Çünki: Ben, Risâle-i Nur'un yeni, kültürsüz, câhil ve en âciz okuyucusuyum. Milletler içinde bu kadar şöhret kazanmış bir şaheserin kıymetini anlatmağa kültürüm kâfi değil. Bunu itiraf ederim. Ve büyük şeref ancak Risâle-i Nur'un münevver, âlim, fâzıl, idrâkli ve kavrayışlı takdirkâr okuyucularına hâs ve mahsustur.

Evet Risâle-i Nur'a kavuşuncaya kadar matbuatımızda ve kitaplarımızda KUR'ÂN-I KERخM'in kıymetini anlatan tek bir yazı okumamıştım. Sonradan anladım ki: Kur'ân-ı Kerîm'i, şimdiki yarım asırdan beri bizde yetişen ediplerden ziyade, ecnebî büyükleri takdir ediyorlarmış. Ameri-

sh:» (G: 199)

ka'da Beyaz Saray'da bütün dünyanın güneşi olan Kur'ân-ı Kerîm yeşil ipekliler arasında lâyık olduğu, yüksek mevkie konmuştur. Mucidler, feylesoflar, doktorlar, hukukçular, psikologlar; Kur'ân-ı Kerîmi esas tutarak yazılmış eserleri tetkik ediyorlar, faydalanıyorlar.

Bu şahsiyetler, bu Mukaddes Kitaptan aldıkları malûmat ile milletler arası şöhret kazanıyorlar. İsveç, Norveç, Finlandiya en büyük ilim adamlarından müteşekkil bir heyet teşkil etmişler. Gençleri için en büyük halâskâr bir kitabı senelerle aramışlar. Nihayet gençliği en yüksek ahlâk ile ahlâklandırmak için ve dünyada açık fikirli ilim adamı yapmak için KUR'ÂN-I KERخM'i okutuyorlarmış.

İslâmiyeti ve Kur'ân'ı takdir eden yabancılar pek çoktur. Müslüman olmayan kimseler, İslâm Kitâbının kıymetini takdir edip istifade ederlerse, uyanık müslüman gençliği daha fazla duramaz ve uyuyamaz.

Mâbud-u Zîşânımız gençlerin bu ulvî ve kudsî ve içten gelen isteklerini yirminci asırda da yerine getirdi. Bu asr-ı medeniyette KUR'ÂN-I KERخM'in hakikî bir tefsiri olan RİSALE-İ NUR ESER'lerini ihsân etti. Bu eserler Kur'ân-ı Kerîm'den alınmış ve Kur'ân-ı Kerîm'in esasları dairesinde yazılmış eserlerdir. Eseri yazan Bedîûzzaman'dır. Bütün ilim adamları, müttefikan Ri-


sh:» (G: 200)

sale-i Nûr'un muhterem müellifinin, Bedîüzzaman denmeğe lâyık bir şahsiyet olduğunu tasdik etmişler. Böyle iken bu kadar şöhret sâhibi kudretli bir şahsiyeti herkes tanımıyor, denebilir.

Evet, içimizde onbeş yirmi seneden beri komünistler çalışıyorlarmış. Böyle dâhilerimizi tanıtmak şöyle dursun türlü türlü isnatlarla kötülermişler. Buna muvaffak olmak için de bütün imkânlardan istifade etmeye çalışmışlar. İlim adamlarımızı millete fena göstermek için bütün gayretlerini sarfetmişler. Bu hâlin böyle olduğunu ancak bu bir seneye yakın idrak edebildik. Matbuâatımızın Komünist mikroplariyle dolduğunu; demokrasinin memleketimizde gelişmeye başlaması sayesinde anlayabildik.

Meğer aldanmışız. Ve aldatılmışız. Şimdiye kadar din adamlarımız hakkında bize yapılan uydurma telkinatları ve yalan yanlış propagandaları bu hakikatları öğrendikten sonra kafamızdan çıkarabildik. Menfi intibalarımızı silebildik. Bütün hakikî dünya münevverlerinin istifade ettikleri Kur'ân'ımıza öyle sarılabildik. Ve öylelikle KUR'ÂN'dan dilimize çevrilen eserleri okumağa başladık. Eserleri garp dillerine çevrilen MEVLÂNA CELÂLEDDİN, YغNUS EMRE, EVLİYA ÇELEBİ gibi daha bir çok büyüklerimizin eserlerini ve hakikî kıymetlerini


sh:» (G: 201)

gençlik nasıl bilmiyorsa, Bedîuzzaman gibi bir büyüğümüzü de gençlik tam tanımıyor. Fakat böyle kıymetli bir adamın şimdi de mevcut olduğunu öğrenenler kıymetini derhal idrak etmiş. Ve istifade için can atmışlardır. İnşâallah bütün Türk Milleti ve bütün dünya da bu büyüğün eserlerinden faydalananlar çok olacaktır. Bu tahmin ve temenniyi Risâle-i Nur'daki kudret ve kuvvet ve yenilik, kat kat kuvvetlendiriyor.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Evet bu asırdaki insanları saadete kavuşturacak eser ancak Risâle-i Nur'dur. Bu hüküm Nur Risâlelerini okuyanların kât'î bir hükmüdür. Benim gibi bir miskinin sözü değildir. Nasıl Kur'ân-ı Kerîm'e sarılanların dünya ve âhiretleri mamur olursa; O'nun parlak ve yüksek bir tefsiri olan Risâle-i Nur'u okuyup amel edenler de hakikî saâdete erişeceklerdir.

Okuyan gençlerin istikbali parlayacak; İlim ve irfan sahibi olacaklardır. Okudukça ahlâkımızın yükseleceğine kaniiz. Buna sarsılmaz bir îmanla inanıyoruz... Okudukça ALLAHIMIZA, PEYGAMBERİMİZE, anne ve babalarımıza, haklı ve hakiki kanuna itaatı öğreniyoruz. Bu sözler karşısında belki, ehemmiyete alınmadığını ifâde eden bir söz söylenebilir. Fakat okunsun, tecrübe edilsin. O vakit bu hükümleri okuyanlar kendileri vereceklerdir.


sh:» (G: 202)

Peygamberimiz Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED ALEYHİSSALÂTÜ VESSELÂM'ın mescidine girebilsem, minâresine çıkabilsem. Allahım da söyliyeceklerimi bütün cihânın işitebileceği şekilde gür bir sada bana verse bütün kudret ve kuvvetimle Risâle-i Nur'un bütün gençliği ve insanlığı fenalıktan, dalâlet ve hayvâni hallerden kurtaracak bir şaheser olduğunu ilân ederim...

Risâle-i Nûr'un uyandırdığı bu ulvî istek benim gibi yalnız dokuz on kitabını okuyabilenlerde bu derece olursa NUR DERYASINA okumakla dalmış kimselerdeki istek ve arzunun kutsiyet ve büyüklüğünü tahmin edemiyorum. Risâle-i Nûr hakkında bir fikir edinebilmek için hiçbir yerden izahat almaya lüzum yok.

Siz bu nurlu eserleri okuyun. Kur'ân-ı Kerîm'in Nuru sizin içinize dolacak ve îmanınızı inkişaf ettirecektir. خman cihetinden, dünyanın cennetten, bu noktada daha zevkli olduğunu Risâle-i Nur telkin edecektir. Dünyayı fâni hayat değil, ebedî âlem için sevmeğe başlayacaksınız. Namaz kılmanın büyük hakikî bir zevk olduğunu bir kat daha anlayacaksınız.

Namazda büyük ve sevgili Allâhımızın huzurunda durmaktan o kadar fazla zevk duymaya başlıyacaksınız ki: namazsız geçen günleriniz ız-


sh:» (G: 203)

dırap ve sıkıntılarla geçecektir. En sevinçli, en neş'eli, en mes'ud anlarınızı namazda bulacaksınız. Zaten sizler de bilirsiniz ki bu mukaddes vazifeyi hakkıyla yapanların dünya ve âhireti şen ve bahtiyar geçecektir ve geçiyor.

RİSÂLE-İ NUR'un hizmeti oldukça, dünyada iken Cennete dâvet etseler, KUR'ÂN-I KERخM'e hizmet etmek gibi büyük bir şerefi terk edip, böyle mukaddes bir vazifenin, böyle ulvî bir saâdetin dünyada olduğunu anlayarak şimdi o hizmeti bırakıp Cennete gitmek istemiyeceksiniz.

Dünyanın îman cihetiyle bir manevî cennet hükmüne geçtiğini söyleyince, Dünya'dan şimdiye kadar ne gördük ki: Bundan sonra safa süreceğiz, diyenler olabilir. Halbuki: Dünya ehl-i îman için îman cihetiyle bir nevî mânevî cennet ve ehl-i dalâlet için bir mânevi cehennem hükmünde olduğunu Risâle-i Nur kuvvetli mizanlarıyla ve kat'î delilleriyle ispat etmiştir.

RİSÂLE-İ NUR, yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanlarını koyu fikir karanlıklarından ve müthiş dalâlet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyariyle yazılmış değil, Cenab-ı Hakkın ihsaniyyle yazılmış bir eserdir. Risale-i Nur'u devamlı olarak teenni ile ve içindeki lügatların mânalarını öğrenerek okuyabilirsiniz; içi-

sh:» (G: 204)

nizde, geceli gündüzlü çalışanlar gibi bir ferah, bir heves uyanacaktır. Eğer biraz ağır davranıyorsanız, nefsin tesiri altında kaldığınızı hatırlayınız. O vakit faaliyetinizi derhal arttırmalısınız. Çünki: gençlik gidiyor. Bu gibi kıymeti ölçüye sığmayan eserleri okumak için beş dakikayı bile boşa gidermemek bizim kuvvetli bir azmimizdir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
RİSÂLE-İ NUR'a çalışan mes'ut kimseler arasında menfaat-i şahsiye kat'iyen mevzu-u bahis değildir. Çünki gâye Rızâ-yı İlâhidir. Hamd olsun Risâle-i Nûr'a çalışmanın mukaddes kitabımıza hizmet olduğunu öğrenen sevgili arkadaşlarımız milyonları geçmiş. Akıl ve fikri yerinde olanlar için pek âşikâr olarak görünen bu hakikatı hiçbir fert inkâr edemez. Allah için bir çalışma olan Risâle-i Nur çalışmalarında gece uykularını bile terk edenler var.

Risâle-i Nûr'a hizmet eden NUR'un öyle hakikî talebeleri var ki: onlardan birisine denilse: Risâle-i Nûr yerine şu kitapları kopya et de Amerika'lı milyarderler Ford'un servetini sana verelim. Risâle-i Nûr'un satırlarından kaleminin ucunu bile kaldırmadan şöyle cevap verir: «Dünyayı servetiyle ve saltanatıyla verseniz kabul etmem. Çünki: Cenâb-ı Hak Risâle-i Nûr'un hizmetiyle tükenmez bâki bir hâzîneyi veriyor. Acaba sizin o

sh:» (G: 205)

servetiniz beni mes'ut edecek mi? O da şüphelidir. Fakat Cenab-ı Allâhın ihsan edeceği bâki servet ile hakikî saâdete kavuşacağımdan şek ve şüphe yoktur.»


Eğer bir genç Risâle-i Nur'un kıymetini anlamakta biraz gecikmiş bulunuyorsa; içi sızlaya sızlaya şöyle devam edecek: «Şu geç uyanan biçâre gençliğimi geçici şeylerle değil, ancak ve ancak Kur'ân'a ve îmana hizmet uğrunda sevgili Allâhımıza ve sevgili Peygamberimize kavuşmak çığırında çalışmalara vakf etmeliyim. Onların milyonları için Risâle-i Nûr'u yazmaktan geri kalamam.»

Risâle-i Nûr'a bu kadar bağlanıldığını görünce dünyadan alâkamızın kesildiğini zannedenler olabilir. Bilâkis bu cihet şu vasıflarımızla tebarüz eder: mücerred isek işlerimizi en evvel, talebe isek derslerimizi en önce, memur isek vazifemizi en başta yapıyoruz. Risâle-i Nûr'un okunması bu işlerimizde muvaffakiyetimizi kat kat artırarak kuvvet ve heves veriyor. Bize vaktin kıymetini anlatıyor. Çalışılması lâzım gelen saatlerde caddede, şurada burada boşu boşuna vakit öldürmekten bizi men ediyor. İşlerimizi program içine aldırıyor. Hattâ istirahat zamanlarımızda bile çalışmak azmini taşıtıyor.

sh:» (G: 206)

RİSÂLE-İ NغR'un kıymetini tam beyan etmek mümkün değildir. O'nun kıymeti okuyanların içini o kadar sarıyor ki: öyle olanlardan öyle fedakârlar var ki: bütün insanlar onlardan birinin başına toplanıp Risâle-i Nur'dan vazgeçirmeye çalışsalar yine muvaffak olamıyorlar.

Risâle-i Nûr'u te'lif ile vazifelendirilen ÜSTÂD'ın da hizmetçisi olurum. Hizmetçisinin hizmetçisi de olmayı bir şeref biliyorum. Bu bağlılığı çok görenler olabilir. Kat'iyen hiçde fazla görülmemelidir. Kıymetli bir eser okuruz. Onu yazana karşı içimizde az çok bir bağlılık belirir. Meselâ: Molyer'in, Şekspir'in, Viktor Hügo'nun eserlerinden okunur. Bunların eserleri okunduğu zaman bir takdir hissedilir.

Acaba İSLÂM dininin rehberi olan KUR'ÂN-I KERخM'in müfessirinin şahsına karşı bağlılığın derecesi nasıl olabilir? Meşhur GÖTE'nin eseri kâğıda yazılırsa, Bediüzzaman'ın eseri yâni RİSÂLE-İ NUR, altın gümüş levhalar üzerine işlenmeğe lâyıktır. Eflâtunun üstadı Sokrat'ın ve Aristo'nun eserlerini tetkik için gece yarılarına kadar çalışılırsa, Bediüzzaman'ın eserlerini okumak için uykularımızı terk edersek çok mu görülmelidir? Yalnız dünyaca şöhret kazanmış bir müellifin eserine beş lira verilirse, Risâle-i Nûr gibi her iki âlemde de en

sh:» (G: 207)

büyük şöhret ve yüksek mevkilere lâyık, kudsî bir eser için bütün bir servet feda edilir ve edilmelidir. Dürüst fikirli eserlere bağlılığımızın derecesi on ise, Risâle-i Nûr gibi dünya ve âhiretimize rehberlik eden bir MغCİZE-İ KUR'ÂNİYE'ye râbıtamız; sonsuz ve nihayetsiz olmalıdır.

Öyle ise geliniz kardeşlerim. Sarılalım, nurundan nur almaya. Şiddetli ihtiyâcı olan yüzlerimizi ve gözlerimizi Kur'ân-ı Kerîm'in i'câz-ı mânevisi olan Risâle-i Nûr kütüphanesine çevirelim. Orayı nokta-i nazar yapalım. Ve Kur'ân-ı Kerîm'in mukaddes sözlerini bütün kudret ve kuvvetimizle tekrarlıyalım. Kur'ân-ı Kerîm'in hakikî bir tefsiri olan Risâle-i Nûr bizim özümüz, kalbimiz ruh ve cânımızdır. Onu gaye-i hayatımız ve sermâye-i ömrümüz biliyoruz ve bilmeliyiz.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
RİSÂLE-İ NUR'a çalışan mes'ut kimseler arasında menfaat-i şahsiye kat'iyen mevzu-u bahis değildir. Çünki gâye Rızâ-yı İlâhidir. Hamd olsun Risâle-i Nûr'a çalışmanın mukaddes kitabımıza hizmet olduğunu öğrenen sevgili arkadaşlarımız milyonları geçmiş. Akıl ve fikri yerinde olanlar için pek âşikâr olarak görünen bu hakikatı hiçbir fert inkâr edemez. Allah için bir çalışma olan Risâle-i Nur çalışmalarında gece uykularını bile terk edenler var.

Risâle-i Nûr'a hizmet eden NUR'un öyle hakikî talebeleri var ki: onlardan birisine denilse: Risâle-i Nûr yerine şu kitapları kopya et de Amerika'lı milyarderler Ford'un servetini sana verelim. Risâle-i Nûr'un satırlarından kaleminin ucunu bile kaldırmadan şöyle cevap verir: «Dünyayı servetiyle ve saltanatıyla verseniz kabul etmem. Çünki: Cenâb-ı Hak Risâle-i Nûr'un hizmetiyle tükenmez bâki bir hâzîneyi veriyor. Acaba sizin o

sh:» (G: 205)

servetiniz beni mes'ut edecek mi? O da şüphelidir. Fakat Cenab-ı Allâhın ihsan edeceği bâki servet ile hakikî saâdete kavuşacağımdan şek ve şüphe yoktur.»


Eğer bir genç Risâle-i Nur'un kıymetini anlamakta biraz gecikmiş bulunuyorsa; içi sızlaya sızlaya şöyle devam edecek: «Şu geç uyanan biçâre gençliğimi geçici şeylerle değil, ancak ve ancak Kur'ân'a ve îmana hizmet uğrunda sevgili Allâhımıza ve sevgili Peygamberimize kavuşmak çığırında çalışmalara vakf etmeliyim. Onların milyonları için Risâle-i Nûr'u yazmaktan geri kalamam.»

Risâle-i Nûr'a bu kadar bağlanıldığını görünce dünyadan alâkamızın kesildiğini zannedenler olabilir. Bilâkis bu cihet şu vasıflarımızla tebarüz eder: mücerred isek işlerimizi en evvel, talebe isek derslerimizi en önce, memur isek vazifemizi en başta yapıyoruz. Risâle-i Nûr'un okunması bu işlerimizde muvaffakiyetimizi kat kat artırarak kuvvet ve heves veriyor. Bize vaktin kıymetini anlatıyor. Çalışılması lâzım gelen saatlerde caddede, şurada burada boşu boşuna vakit öldürmekten bizi men ediyor. İşlerimizi program içine aldırıyor. Hattâ istirahat zamanlarımızda bile çalışmak azmini taşıtıyor.

sh:» (G: 206)

RİSÂLE-İ NغR'un kıymetini tam beyan etmek mümkün değildir. O'nun kıymeti okuyanların içini o kadar sarıyor ki: öyle olanlardan öyle fedakârlar var ki: bütün insanlar onlardan birinin başına toplanıp Risâle-i Nur'dan vazgeçirmeye çalışsalar yine muvaffak olamıyorlar.

Risâle-i Nûr'u te'lif ile vazifelendirilen ÜSTÂD'ın da hizmetçisi olurum. Hizmetçisinin hizmetçisi de olmayı bir şeref biliyorum. Bu bağlılığı çok görenler olabilir. Kat'iyen hiçde fazla görülmemelidir. Kıymetli bir eser okuruz. Onu yazana karşı içimizde az çok bir bağlılık belirir. Meselâ: Molyer'in, Şekspir'in, Viktor Hügo'nun eserlerinden okunur. Bunların eserleri okunduğu zaman bir takdir hissedilir.

Acaba İSLÂM dininin rehberi olan KUR'ÂN-I KERخM'in müfessirinin şahsına karşı bağlılığın derecesi nasıl olabilir? Meşhur GÖTE'nin eseri kâğıda yazılırsa, Bediüzzaman'ın eseri yâni RİSÂLE-İ NUR, altın gümüş levhalar üzerine işlenmeğe lâyıktır. Eflâtunun üstadı Sokrat'ın ve Aristo'nun eserlerini tetkik için gece yarılarına kadar çalışılırsa, Bediüzzaman'ın eserlerini okumak için uykularımızı terk edersek çok mu görülmelidir? Yalnız dünyaca şöhret kazanmış bir müellifin eserine beş lira verilirse, Risâle-i Nûr gibi her iki âlemde de en

sh:» (G: 207)

büyük şöhret ve yüksek mevkilere lâyık, kudsî bir eser için bütün bir servet feda edilir ve edilmelidir. Dürüst fikirli eserlere bağlılığımızın derecesi on ise, Risâle-i Nûr gibi dünya ve âhiretimize rehberlik eden bir MغCİZE-İ KUR'ÂNİYE'ye râbıtamız; sonsuz ve nihayetsiz olmalıdır.

Öyle ise geliniz kardeşlerim. Sarılalım, nurundan nur almaya. Şiddetli ihtiyâcı olan yüzlerimizi ve gözlerimizi Kur'ân-ı Kerîm'in i'câz-ı mânevisi olan Risâle-i Nûr kütüphanesine çevirelim. Orayı nokta-i nazar yapalım. Ve Kur'ân-ı Kerîm'in mukaddes sözlerini bütün kudret ve kuvvetimizle tekrarlıyalım. Kur'ân-ı Kerîm'in hakikî bir tefsiri olan Risâle-i Nûr bizim özümüz, kalbimiz ruh ve cânımızdır. Onu gaye-i hayatımız ve sermâye-i ömrümüz biliyoruz ve bilmeliyiz.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Evet kardeşlerim, Risâle-i Nûr'daki hususiyetler; şimdiye kadar te'lif edilen hiç bir eserde görülmüyor. Bunu ne biliyorsun diyebilirsiniz? Ömrünü vakfedip cildlerle eser okuyan hakikî ilim adamlarından Risâle-i Nûr'u okuyanlar bu hakikatı ilân ediyorlar. Ve o şahsiyetler, şu zamanda yaşayan insanların, ilmi ne kadar yüksek ve zengin olursa olsun Risâle-i Nûr'u okumağa muhtaç oldukları kanaatına varıyorlar. Gurur, kibir ve enaniyet gibi hastalıklara müptelâ olmaktan fazla korkan

sh:» (G: 208)

âlim, fâzıl ve münevverler Risâle-i Nûr'a derhâl sarılıyorlar. Bazılar altmış yetmiş yaşlarında oldukları halde Risâle-i Nûr'a talebe olmıya çalışıyorlar. Risâle-i Nûr'un en mühim husûsiyetlerinden birisini müellifi şu şekilde buyurmuştur: (Herhangi bir eser okunur, malûmat elde edilir. Fakat Risâle-i Nûr aynı zamanda akıl ile beraber kalbe ve ruha bir mânevî, zevkli dersi de verir.)

Evet kardeşlerim.. Risâle-i Nûr'un bu hususiyeti okuyucularında göz ile görünüyor. Türk Müslaman gençliği de kendini karanlık fikirli değil, imanlı, münevver ilim ve fen adamı yapmak istiyor. Bunun içni her türlü malûmatın esasını hâvi eseri okuyacak hukuk, tıp ve fen fakültelerinin talebeleri kendi mesleklerini alâkadar eden bahisleri, Risâle-i Nûr'da okudukları zaman ilmî, içtimaî, ve ruhî, çeşitli bilgilerin hakikatlarını elde etmeye muvaffak oluyorlar.

Edebiyat meraklıları da Risâle-i Nûr'u okuyorlar. Kelâm, kitabet, şiir kudretleri Risâle-i Nûr'u okumadan evvel bir ise okuduktan sonra on oluyor. Risâle-i Nûr-u okuyan, herhangi bir ilim meclisindeki tartışmalarda mutlaka zaferi kazanıyor. Hakikatı en açık bir ifade ile anlatıyor. Risâle-i Nûr'u tam kabul ile okuyan hâkimlerin isâbetsiz karar verdikleri görülmüyor. Hakikî medeniyetin ve yüksek içtimâiyâtın ve in-

sh:» (G: 209)

sanlık kanunlarının esası KUR'ÂN'dır. Aradıklarınızı Kur'ân-ı Kerîm'in hakikî bir mübarek tefsiri olan Risâle-i Nûr'da bulacak ve takdir hisleri içinde def'alarla okumak iştiyakına sahip olacaksınız. Üniversiteye gitmeden evvel Risâle-i Nûr'u tamamen okumuş olmak faydaların üstünde bir fayda temin eder. Yoksa büyük felâketlere düçar olmak kuvvetle muhtemeldir.

Risâle-i Nûr'un üslûbu başlıbaşına yekta ve hiç bir üslûpla kabil-i kıyas olmayan bir üslûptur. Bu çekici, akıcı üslûp devamlı bir okuma iştiyâkı uyandırır. İşte o zaman insana bu asırda eşsiz bir te'lifin tatlı ve bambaşka üslûbunun verdiği bir haz ile Nûr Külliyatını bir an evvel okumak için gayret ve heves geliyor. Kur'ân-ı Kerîm; mânası bilinmeden okunduğu halde okuyana mânevî bir tesir yapar.

Risâle-i Nûr'da Kur'ân-ı Kerîm'in İ'câz-ı Mânevîsi olduğu için içerisinde rastlanan arabî kelimelerin bazılarını anlayamazsınız da onların feyzi, ruhu insana nüfuz eder ve ediyor. Evet Risâle-i Nûr'dan bir parça okuyan takdirkâr bir münevver, okuduğu bir parça ile Risâle-i Nûr Külliyatının bir şaheser olduğu hükmünü veriyor ve vermektedir. Risâle-i Nûr'un öyle emsalsiz bir te'lifi var ki; hakikatlarını her âlim anladığı gibi, her okuyabilene ve her dinleyene -cahil de olsalar-

sh:» (G: 210)

anlamak ve anlatmak kudret ve hususiyetine mâliktir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Risâle-i Nûr; veciz hakikatlar ve sözler hazinesidir. Risâle-i Nûr'un cümle ve vecizelerini hâfızamıza alırsak, onların kalbimiz ve dilimizden gâyet kıymettar mücevherât parçaları halinde çıktığını görürüz.

Bediüzzaman, İhlâs Risalesi'nin sonunda bizlere çok büyük müjde veriyor. Bu kadar hârika bir kolaylığı müjde etmek şimdiye kadar hiç bir müellife nasip olmamış, diye kanaat ediyoruz. Hazreti Üstad o risalesinde şöyle buyuruyor: «Bu risâleleri anlıyarak ve kabul ederek bir sene okuyan, bu zamanın hakikatlı bir âlimi olabilir.»

Âlim demek, ilim kudretine sahip olan kimse demektir. Bu hususta genç ve ihtiyar farkı yoktur. Risâle-i Nûr kendisini sadakatla okuyan gençleri bir senede âlim yapıyor. Sevgili Allâhımızın bu zaman insanlarına lütuf buyurduğu bu kadar kolay ve sür'atle elde edilebilecek bir maârifin mevcudiyetini işiten aklı başında, kalbi yerinde olan bir genç buna mâlik olmak için beş dakikasını bile kaybetmemek azmiyle çalışmaktan geri kalabilir mi? Hayır, ASLA ve KAT'A...

Bu vatan ve bu millet gençliği uyanıyor. Bu uyanan gençlik, hakikî refah ve saadete eriştirecek hizmeti, Risâle-i Nûr'la yapmak istidadına

sh:» (G: 211)

sahiptir. Yalnız gerek dar ölçüde olsun ve gerek geniş ölçüde olsun, hârikulâde muvaffakiyete erişebilmek için Risâle-i Nûr'un şahs-ı mânevisinin himmetine muhtaçtır. Bunun için de Risâle-i Nûr'un şahs-ı mânevisine ciddi ve samimî bir alâka ile bağlanmak lâzımdır.

Sevgili kardeşlerim; bu kadar kıymetli eserleri bir an evvel okumak için bütün gayretinizle çalışacağımızdan eminim. Ve öyle olmanızı temenni ediyorum. Şimdiden içinizden mânevî bir kuvvetin sizi çalışmaya sevk ettiğini fark ediyorsunuz, ve anlıyorsunuz. Bu eserlerden faydalanmak için eski yazıyı öğrenmeğe karar veriniz. Biz kendimizi yetiştirmek zaruret ve azmindeyiz. İnşâallah, devamlı, sebatlı ve azimli çalışmalarımızla her halde yükseleceğiz.

Risâle-i Nûr'a bizlere bahşedilen harikulâde ihsanâtı gören ve işiten Türk-Müslüman Gençliği daha fazla sabr edemez ve edemiyor ve edemiyecek. Kafasını ilimle, kalbini nurla dolduracak ve dolduruyor. Böylelikle büyük Allahımızın hakikî bir kulu ve bütün dünya gençliğine örnek bir Müslüman-Türk genci olmaya çalışıyoruz. Risâle-i Nûr'u yazmaktaki kazançlarımız çok büyük ve çeşitlidir. Eski yazı pek kısa bir zamanda öğreniliyor. Hem yazarken malûmat elde ediliyor. Risâle-i Nûr'u çoğaltmakla Kur'ân-ı Kerîm'e hizmet

sh:» (G: 212)

edildiği için, bir sahifelik bir yazıya sahifeler adedince kazançlar lütuf buyuruluyor. Yazılarak edinilen bilgi de hâfızaya daha esaslı bir şekilde yerleşiyor. Risâle-i Nûr'un kıymetini idrâk edip okumaya başlayan bir arkadaş sormuştu: -«Risâle-i Nûr iki cild midir?» Hayır zengin bir külliyat. Dedim. Tekrar sordu: «Hepsi yeni yazı mı?» Dedim: Şu gördüğün cildler yeni yazıdır. O arkadaşım bir lâhza düşündü. Anî ve isabetli karar veren büyük bir adamın tavrını andırır bir şekilde, çalışkanlık ve uyanıklık ifade eden bir tarz ile şöyle dedi: «Bu kadar kıymetli bir eserin eski yazılarını okumaktan mahrum kalamam. Eski yazıyı öğrenmek için çalışmaya başlamalıyım.»

Biz, ilim ve kemâlâtla bütün insanlığa en ulvî bir hizmeti yapmak istiyoruz. VE İNŞAALLAH YAPACAĞIZ...

Eskiden de temiz ve dürüst arkadaşlar edinmeye meraklı idim. Bir arkadaşlar tanıştığım zaman evvelâ onu arkadaş namzedi olarak seçerdim. Arkadaşlığı hakikî ve ebedî olabilmesi için de en aşağı bir iki sene tecrübe etmek lâzımdır. Diyordum. Şimdi birisiyle tanışırken Risâle-i Nûr'un sadık ve hakikî talebesi denildiği anda, ona bütün samimiyetimle bağlanıyorum.

RİSÂLE-İ NغR'daki hârikulâde kuvvet; mis-


sh:» (G: 213)

kinleri cevval yapıyor. Süflî ve pis zevklerden hoşlanan kimseleri zevk-i selim sâhibi yapıyor. Menhus zevklerden ikrah ettiriyor. Vaz geçiriyor. Hem en temiz hakikî ve ebedî ve sonu gelmeyen hazlar veriyor. İnsana hayatı sevdiriyor. Bedbinlikten kurtarıp imanlı bir bahtiyarlık aşılıyor. Orta halli değil, en ileri ve en yüksek bir insan olmak heves ve iştiyakını lütfediyor. Gurur ve kibir gibi sevimsiz amelleri tedâvi ediyor. Vakar ve tevâzu gibi faziletlerle değerlendiriyor. Hasım ve kinleri barıştırıyor. Fenalığa karşı fenalıkla mukabele etmeyi değil, bilâkis iyilik etmeyi, sabır ve tahammülü aşılıyor. Sizin gibi halîm, selim, ahlâklı, terbiyeli, temiz, sevimli, kıymetli gençleri, bozulmuş fena muhitin, sosyete yâni serbest hayatın fena görenekleriyle ahlâksız, terbiyesiz, çirkin, sevimsiz değersiz kıymetsiz bir insan haline getirmekten vikaye ediyor.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
İşte bunun için Risâle-i Nûr'un sâdık, hakikî bir talebesi, milyonlarla ahlâken düşük insanlar arasında kalsa, ahlâkını değşitirmiyor. Bilâkis ahlâkını daha fazla yükseltmek için nefîs mücadelesine girişiyor. Risâle-i Nûr'dan aldığı malûmat ile, azimle ve mânevî kuvvetle galibiyeti kazanıyor. Kendini o bozuk cemiyete uydurmak değil, öyle cemiyetleri islâh etmek azmine sahip oluyor. Büyük Allâhın

sh:» (G: 214)

yardımı ve Risâle-i Nûr'un verdiği tahkikî îman dersleriyle en ileri ve en yüksek içtimaî esaslarla mücehhez bir ıslahatçı oluyor. Anarşistliğe yüz tutmuş, insaniyet çerçevesinden çıkmış olanları medenileştirmeye çalışıyor.

İşte bizler, Yardımcımız olan ve büyüklüğünün ve kudretin ölçüsü olmayan Allâha iltica ediyoruz. Ona sığınıyoruz. Ve Ona yalvarıyoruz. Bütün insanları; insaniyete, refah ve saadete kavuşturan hakikî medeniyetin müessisi ve nâşiri olan PEYGAMBERİMİZ Hazret-i MUHAMMED Aleyhissalâtü Vesselâm'dan İmdat ve Risâle-i Nûr'un şahs-ı mânevisinden himmet dileyerek çalışıyoruz.

Evet kardeşlerim, içtimaî derd ve yaralarımızı tedâvi edecek bugünde esaslı tek bir HAKİKAT var. O da KUR'ÂN-I KERخM'in tefsiri olan RİSÂLE-İ NغR eczalarıdır. Bu hakikatı, gençleri yetiştirmek şeref ve kıymetine nail olan öğretmenler idrak etmektedirler. Gözümüz daima terakki etmekte olacaktır.

Dünyanın ebedî saadeti kazanmak için bir ticarethane olduğunu Risâle-i Nûr ders veriyor. Biz de nihayeti olmayan bir ilim için muvaffakiyetleri kazanmakta aza kanaat etmeyeceğiz. Daima fazla kazanmak ve ilmen yükselmek için azimli ve sebatlı olarak çalışacağız İnşaallah.


sh:» (G: 215)

Fen bütün hızıyla ilerlemektedir. Mâneviyatta yükselmek de, bununla muvazidir. Maddî sahada bir saatlik yol bir dakikaya indirildiği bir devri yaşıyoruz. Mâneviyat sahası ise daha sür'atli daha vüs'atlidir.

Eski zamanda yarım asırda elde edilebilen İlmî Hakikat, şimdi bir senede kazanılabiliyor. Belki de daha kısa bir zamanda elde edilebiliyor. Bu muvaffakiyet ise ancak ve ancak azimli ve devamlı çalışmakla mümkündür.

Evet kardeşlerim, hakikî ve yüksek bir insan olabilmek ve bu olgunlukda millet ve vatanımıza ve bütün dünyaya ulvî bir hizmet yapmak için Risâle-i Nûr yolunda koşmamız lâzımdır. Hattâ bu koşmamızda daha çok sür'at göstermemiz lâzım.

Yâni beş dakikalık okumaya müsait olan bir zamanımızı boşa gidermemek zaruretindeyiz. Okumakda sür'at bu şekilde olur. Her zaman ve her yerde kendimizle şöyle konuşmalıyız: «Vakit kaybediyoruz. Aman vaktimiz boşa gitmesin. Sermâye-i hayatımız olan vaktimizi öldürmiyelim. Ve, vakit kazanmak için şöyle yapalım, böyle yapalım» diye vakte çok büyük ehemmiyet vererek NغR hizmetleri ile teâli etmeye pek ciddî çalışmalıyız.

Konya Nûr Talebeleri namına
ZİVER GÜNÜZALP


sh: » (G: 216)
 

müdavim

Üye Sorumlusu
BİSMİHİ SÜBHANEHU
Esselâmü âleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü Ebeden Daima.


Şu kâinat semasının gurubu olmayan, manevî güneşi Kur'an-ı Kerim; şu mevcudat kitab-ı kebirinin âyât-ı tekviniyesini okutturmak, mahiyetini göstermek için şuaları hükmünde olan envarını neşrediyor. Beşerin aklını tenvir ile sırat-ı müstakimi gösteriyor.

Beşeriyet âleminde her ferd; hilkatindeki maksadlar ve fıtratındaki arzular ve istikametindeki gayesini, o hidayet güneşinin nuru ile görür ve bilir. O hidayet nurunun tecellisine mazhar olanlar; kalb kabiliyeti nisbetinde ona âyinedarlık ederek yakınlık kesbeder. Eşya ve hayatın mahiyeti; o nur ile tezahür ederek ancak o nur ile görünür, anlaşılır ve bilinir.

Ezelî Güneş'in manevî hidayet nurlarını temsil eden Kur'an-ı Kerim, akıl ve kalb gözüyle hak ve hakikatı görmeyi temin eder. Onun nurundan uzakta kalanlar zulmette kalırlar. Zira her şey nur ile görünür, anlaşılır ve bilinir. İşte şu hakikatın manevî ve sermedî güneşi olan Kur'an-ı Kerim'in nur tecellisine bu asrımızda Nûr ismiyle müsemma olan Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsi mazhar olmuştur. O nurlar ki; zulmetten ay

sh: » (G: 217)

rılmak istemeyen yarasa tabiatlı, gaflet uykusuyla gündüzünü gece yapan, sefahetperest, aklı gözüne inmiş, zulmette kalarak gözü görmez olanlara ve yolunu şaşıranlara karşı projeksiyon gibi nurlarını îman hakikatlarına tevcih ederek sırat-ı müstakimi büsbütün kör olmayanlara gösteriyor. Nur topuzunu ehl-i küfür ve münkirlerin başına vurup:

Ya aklını başından çıkar at, hayvan ol. Yahutta aklını başına al, insan ol, diyor. İlim bir nur olduğuna göre, Risale-i Nur'un ilme olan en derin vukufunu gösterecek bir-iki delile kısaca işaret ederiz:

Evvelâ: Şunu hatırlamalıyız ki; Risale-i Nur başka kitabları değil, yalnız Kur'an-ı Kerim'i üstad olarak tanıması ve ona hizmet etmesi itibariyle makbuliyeti hakkında bizim bu mevzuda söz söylememize hacet bırakmıyor. Biz ancak ilim erbabı nazarında, Risale-i Nur'un değerini belirtmek için deriz ki:

Risale-i Nur şimdiye kadar hiç bir ilim adamının tam bir vuzuh ile isbat edemediği en muğlak mes'eleleri, gayet kolay bir şekilde en basit avam tabakasından tut da en yüksek havas tabakasına kadar herkesin istidadı nisbetinde anlayabileceği bir tarzda şübhesiz tam ikna' edici bir şekilde izah ve isbat etmesidir. Bu

sh: » (G: 218)

hususiyet, hemen hemen hiç bir ilim adamının eserinde yoktur.

İkincisi: Bütün Nur eserleri; Kur'an-ı Kerim'in bir kısım âyetlerinin tefsiri olup onun manevî parıltıları olduğunu her hususta göstermesidir.

Üçüncüsü: İnsanların en derin ihtiyaçlarına kat'î delil ve bürhanlarla ilmî mahiyette cevab vermesidir. Meselâ: Allah'ın varlığı, âhiret ve sair îman rükünlerini, bir zerrenin lisan-ı hal ve kal suretinde tercümanlığını yaparak isbat etmesidir.

En meşhur İslâm feylesoflarından İbn-i Sina, Farabî, İbn-i Rüşd bu mes'elelerde bütün mevcudatı delil olarak gösterdikleri halde, Risale-i Nur o hakikatları bir zerre veya bir çekirdek lisaniyle isbat ediyor. Eğer Risale-i Nur'un ilmî kudretini şimdi onlara göstermek mümkün olsa idi, onlar hemen diz çöküp Risale-i Nur'dan ders alacaklar idi.

Dördüncüsü: Risale-i Nur, insanın senelerce uğraşarak elde edemeyeceği bilgileri komprime hülâsalar nev'inden kısa bir zamanda temin etmesidir.

Beşinci: Risale-i Nur ilmin esas gayesi olan rıza-yı İlahîyi tahsile sebeb olması ve dünya menfaatına, ilmi hiç bir cihetle âlet etmeyerek

sh: » (G: 219)

tam manasıyla insaniyete hizmet gibi en ulvî vazifeyi temsil etmesidir.

Altıncısı: Risale-i Nur kuvvetli ve kudsî ve îmanî bir tefekkür semeresi olup, bütün mevcudatın lisan-ı hal ve kal suretinde tercümanlığını yapar. Aynı zamanda îman hakikatlerini ilmelyakîn ve aynelyakîn ve hakkalyakîn derecelerinde inkişaf ettirir.

Yedincisi: Risale-i Nur, esas bakımından bütün ilimleri câmi' oluşudur. Âdeta ilim iplikleriyle dokunmuş müzeyyen bir kumaş gibidir. Ve şimdiye kadar hiçbir ilim erbabı tarafından söylenmemiş ve her ilme olan vukufunu tebarüz ettiren vecizeler mecmuasıdır. Misal olarak birkaçını zikrederek, heyet-i mecmuası hakkında bir fikir edinmek isteyenlere Risale-i Nur bahrına müracaat etmelerini tavsiye ederiz.

1- Sivrisineğin gözünü halkeden, güneşi dahi o halk etmiştir.
2- Pirenin midesini tanzim eden Manzume-i Şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.
3- Bir zerreyi icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın her bir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, her bir cümlesine müteveccih birer yüzü ve nâzır birer gözü vardır.
4- Tabiat; misalî bir matbaadır, tâbi' değil. Na
sh: » (G: 220)
kıştır, nakkaş değil. Mistardır, masdar değil. Nizamdır, nâzım değil. Kanundur, kudret değil. Şeriat-ı iradiyedir, hakikat-ı hariciye değil.
5- Sabit, daim, fıtrî kanunlar gibi; ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş ve kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Ve bir seyyale-i latifeyi o cevhere sadef etmiştir.


Ve hâkeza binlerce vecizeler var.

Elbâşki Hüvel Bâki
Dr. Mustafa Hilmi RAMAZANOĞLU


kaynak:saidnur.com
 
Üst