Gençlik rehberi 17- Onyedinci Söz'ün İKİNCİ MAKAMI

müdavim

Üye Sorumlusu
Onyedinci Söz'ün
İKİNCİ MAKAMI


(Haşiye)

Bırak bîçare feryadı, beladan gel tevekkül kıl!
Zira feryad, bela-ender, hata-ender beladır bil!
* * *

Bela vereni buldunsa, atâ-ender, safa-ender beladır bil!
Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, dema keyfinden güler hep gül mül.
* * *

Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender hebadır bil!
Cihan dolu bela başında varken, ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl!

* * *
________________________
(Haşiye): Bu ikinci makamdaki parçalar şiire benzer, fakat şiir değiller. Kasdî nazmedilmemişler. Belki hakikatların kemal-i intizamı cihetinde, bir derece manzum suretini almışlar.

sh: » (G: 96)

Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün.
O güldükçe küçülür, eder tebeddül.
* * *
Bil ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada.
Hudabîn isen, o kâfidir, bıraksan da bütün eşya lehinde
* * *
Ger hodbîn isen, helâkettir, ne yaparsan bütün eşya aleyhinde.
Demek terki gerektir her iki halde bu dünyada.
* * *
Terki demek: Huda mülkü, onun izni, onun namıyla bakmakta.
Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bâkiye tebdilde.
* * *
Eğer nefsine talib isen, çürüktür hem temelsiz de.
Eğer âfâkı ister isen, fena damgası üstünde.
* * *
Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda.
Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında...
* * *


sh: » (G:97)

Siyah Dutun Bir Meyvesi

[O mübarek dut başında Eski Said, Yeni Said lisanıyla söylemiştir.]


Muhatabım Ziya Paşa değil, Avrupa meftunlarıdır.
Mütekellim nefsim değil, tilmiz-i Kur'an namına kalbimdir.
* * *
Geçen sözler hakikattır, sakın şaşma, hududundan hazer aşma,
Ecanib fikrine sapma, dalalettir kulak asma, eder elbet seni nâdim.
* * *
Görürsün en ziyadarın, zekâvette alemdarın,
O hayretten der daim: "Eyvah, kimden kime şekva edeyim ben dahi şaştım!"
* * *

Kur'an dedirtir ben de derim, hiç de çekinmem.
Ondan ona şekva ederim sen gibi şaşmam
* * *
sh: » (G:98)

Hak'tan Hakk'a feryad ederim, sen gibi aşmam,
Yerden göğe dava ederim, sen gibi kaçmam.
* * *
Ki, Kur'anda hep dava nurdan nuradır, sen gibi caymam.
Kur'andadır hak hikmet, isbat ederim, muhalif felsefeyi beş paraya saymam.
* * *
Furkan'dadır elmas hakikat, dercan ederim, sen gibi satmam.
Halktan Hakk'a seyran ederim, sen gibi sapmam.
* * *
Dikenli yolda tayran ederim, sen gibi basmam.
Ferşten arşa şükran ederim, sen gibi asmam.
* * *
Mevte, ecele dost bakarım, sen gibi korkmam.
Kabre gülerekten girerim, sen gibi ürkmem.

* * *
Ejder ağzı, vahşet yatağı, hiçlik boğazı; sen gibi görmem.
Ahbaba kavuşturur beni, kabirden darılmam, sen gibi kızmam.
* * *
sh: » (G:99)

Rahmet kapısı, Nur kapısı, Hak kapısı, ondan sıkılmam, geri çekilmem.
Bismillah diyerek çalıyorum, (Haşiye-1) arkama bakmam, dehşet de almam.
* * *
Elhamdülillah diyerek rahat bulup yatacağım, zahmeti çekmem, vahşette kalmam.
Allahü Ekber diyerek ezan-ı haşri işitip kalkacağım, (Haşiye-2) mahşer-i ekberden çekinmem, mescid-i azamdan çekilmem.
* * *
Lütf-u Yezdan, nur-u Kur'an, feyz-i îman sayesinde hiç üzülmem.
Durmayıp koşacağım, arş-ı Rahman zılline uçacağım, sen gibi şaşmam inşâallah.


* * *
___________________________
(Haşiye-1): Eyvah diyerek kaçmıyorum.
(Haşiye-2): İsrafil'in ezanını fecr-i haşirde işitip Allahü Ekber diyerek kalkacağım. Salât-ı kübradan çekilmem, mecma-ı ekberden çekinmem...
sh: » (G:100)
 

zerrat

Well-known member
Onyedinci Söz'ün
İKİNCİ MAKAMI

(Haşiye)

Bırak bîçare feryadı, beladan gel tevekkül kıl!
Zira feryad, bela-ender, hata-ender beladır bil!
* * *

Bela vereni buldunsa, atâ-ender, safa-ender beladır bil!
Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, dema keyfinden güler hep gül mül.
* * *

Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender hebadır bil!
Cihan dolu bela başında varken, ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl!

* * *

!!!
Her bir kelime her bir satır ayrı bir güzellik sunuyor.RABB'İMİZ(C.C.) İHLAS ile okuyup yaşayabilmeyi nasip eylesin cümlemize inşaALLAH.

ALLAH(C.C.) Razı Olsun Kardeşim.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvela: Umum Nurcu'ların mübarek bayramlarını ve hacc-ül-Ekberde bulunan Nur şakirtleriyle ve hacdaki Nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandanberi esaret altında kalmış ve istiklâliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi Âlem-i İslâmın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde -Hint'de yüz milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava'da elli milyondan ziyade bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan'da dört-beş hükümet, bir Cemahir-i Müttefika gibi «Arap Birliği» ile, İslâm birliğini- birleştirmesindeki Âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddimesini tebrik ile, bu bayram bize müjde veriyor.

Sâniyen: İstanbul'da Re'fet Beyin ve


sh:» (G: 101)

Mustafa Oruc'un yazdıklarına göre, çok zaman İslâm ordusunu idare eden ve sonra Darülfünuna inkılâb eden Harbiye Nezareti ve Bâb-ı Seraskerî -o muazzam binanın- alnında

اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا * وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا

hatt-ı Kur'anî ile o mânidar Kur'an Âyeti yazılmışken, sonradan mermer taşlarla üzeri kapatılıp o nurları gizlemişlerdi. Şimdi yeniden hatt-ı Kur'aniyeye bir numûne-i müsaade ve Risale-i Nur'un tâkib ettiği maksadına bir vesile ve Üniversite ileride bir Nur Medresesi olmasına bir işaret olduğu gibi; Denizli Nurcularından Ahmetler'in, meşhur âlim ve akılca ondokuzuncu asrın en büyüğü ve içtimaî feylesofların en ilerisi Bismarkın eserinden aldıkları bir fıkrada, o yüksek Bismark, eserinde, diyor ki:

«Kur'anı her cihetle tetkik ettim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve beşeriyeti idare edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez.» ve Peygambere hitaben der:

«Ya Muhammed! Sana muasır olamadığımdan çok müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, badema


sh:» (G: 102)

göremiyecektir. Binaenaleyh, senin huzurunda kemâl-i hürmetle eğilirim.»

Bismark


diye imzasını atmış (*) ve o fıkrasında, tahrif ve nesholunan kütüb-ü münzeleyi ziyade tenkıs ettiği için o cümleler yazılmamalı.

Ben de işaret ettim. O zât, ondokuzuncu asrın en akıllı ve en büyük bir feylesofu ve siyasetin ve içtimaiyat-ı beşeriyenin en mühim bir şahsiyeti olması, hem Âlem-i İslâm istiklâliyetini bir derece elde etmesi ve ecnebi hükümetlerin hakaik-ı Kur'aniyeyi araması ve Garp ve Şimâl-i Garbî'de Kur'an lehinde büyük cereyan bulunması.. hem Amerika'nın en yüksek ve meşhur feylesofu olan Mister Karlayl dahi aynen Bismark gibi demiş:

«Başka kitaplar hiçbir cihette Kur'ana yetişemez. Hakikî söz odur. Onu dinlemeyiniz.» diye kat'î karar vermesi (**) ve Nurların da her tarafta fütuhatı ve ileri gitmesi büyük bir fâl-i hayırdır ki: Ecnebîde çok Bismark'lar ve

__________________

(*) - Ahmetler'in mektubunda işaret ettiğim gibi, o fırka, bu mektubumla beraber Rehbere girebilir.

(**) - Risale-i Nurdan Arabî «İşarat-ül-İ'caz» Tefsiri, otuz sene evvel, onun bu kıymetli, hakperestane hükmüne işâret etmiş.


sh:» (G: 103)

Mister Karlayl'lar çıkacaklar ve emareleri de var diye, Nurculara bir bayram hediyesi olarak takdim ediyoruz ve Bismark'ın fırkasını leffen gönderiyoruz. Umuma selâm...

اَلْبَاقِى هُوً الْبَاقِى
Kardeşiniz
Said Nursî

(Ahmed'lerin Mektubunda Bismark'ın Beyanatı)

İzzetli Üstadımız Efendimiz!

Meşhur Alman hükümdarlarından Prens Bismark'ın edyan-ı muhtelife ve bilhassa İslâmiyet hakkında sarfetmiş olduğu sözlerini siz üstadımız efendimize arzediyoruz. Garbda İslâmiyetin ne kadar ileri gideceğini bu sözler göstermektedir.

Azamî müşahede-i içtimaiyyemden ve bilhassa ondokuzuncu asrın müteferrikalarıyla müteveffa Prens Bismark'ın edyan-ı mefsuha hakkındaki beyanatı:

"Edvar-ı muhtelifede beşeriyeti idare etmek için taraf-ı Lahutîden vürud ettiği iddia olunan bütün kütüb-ü münzele-i semaviyeyi

sh: » (G: 104)

tedkik ettim. Tahrif edilmelerinden hiçbirisinde aradığım hikmeti bulamadım. Bu kanunlar, beşeriyetin saadetini temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin, Muhammedîlerin Kur'anı bu kayıddan âzadedir. Ben Kur'anı her cihetle, her noktadan tedkik ettim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm ve bu kitabı Hazret-i Muhammed'in zade-i tab'ı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel bir dimağdan böyle bir hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakaika göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade ediyor. Bu da ilim ve hikmet ile kabil-i te'lif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki: Hazret-i Muhammed mümtaz bir kudrettir. Destgâh-ı kudretin böyle bir ikinci vücudu saha-i imkâna getirmesi, ihtimalden baiddir.

Ya Muhammed! Sana muasır bir vücud olamadığımdan müteessirim. Naşiri olduğun bu kitab, senin değil. Belki Lahutî olduğunu inkâr etmek, ilim mevzuatının butlanını irtikâb etmek gibi gülünçtür. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş; badema göremeyecektir. Binaenaleyh huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim."
BİSMARK
* * *

sh: » (G: 105)
 
Üst