Esmâ-ül Hüsnâ

Zuhr

Talebe
İlyas RAMAZANOĞLU
irfanmektebi


İnsan ne kadar ayinedarlığını bilerek Allah’ın güzel isimlerini okuyup okuttursa o nisbette kıymet ve değer kazanır. İşte bu sırla Peygamberimiz (asm) Cenâb-ı Hakk’a en cami’ ve en mükemmel bir ayine olmuş ve böylece Allah’ın en sevgili kulu olarak Habîbullah ünvanını almıştır.

......


Kur’ân’da Cenâb-ı Hakk:
“Esmâ-ül Hüsnâ (en güzel isimler) ise Allah’ındır. Öyleyse Ona onlarla duâ edin.” buyuruyor.
(A‘raf, 180)

Hadiste Peygamberimiz (asm):
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları anlayarak ezberlerse cennete girer.” buyuruyor.
(Tirmizî)
Başka rivayetlerde Allah’ın isimlerinin sayısını ancak Allah’ın bileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla 99 rakamı sınırlandırmak için değildir. Hem Peygamberimiz (asm) Cevşenü’l-Kebîr isimli münâcatında Allah’a bin bir ismiyle duâ etmiştir.

İnsan, kâinatın küçük bir misali ve numûnesidir. Cenâb-ı Hakk, insanı kâinata bir fihrist, bir nümûne olarak yaratmıştır…

İşte bu sırla kâinatta tecellî eden Cenâb-ı Hakk’ın bütün isimleri insanda da tecellî etmektedir. Yani insan, kâinat kadar Cenâb-ı Hakk’ı gösteren cami‘(toplayıcı) bir aynadır.



İnsan, Cenâb-ı Hakk’a ayinedarlığını üç vecihle yapıyor.

Birinci vecih:

Nümûneler i‘tibariyle. Yani insana verilen cüzî ilim, kudret, görme, işitme, malikiyet gibi duygular ile Cenâb-ı Hakk’a ayinedarlık eder. Mesela, “Ben nasıl bu evi kendi ilmimle kuvvetimle yaptım, ve görüyorum ve sahibiyim ve idarecisiyim; Allah da kâinatın yaratıcısı, mâliki, idarecisidir. Her şeyi görür ve duyar.” diyerek ayinedarlık edip gösterir.


İkinci vecih:

Zıtlar i‘tibariyle. Yani nasılki gecede karanlık aydınlığı gösterir. İnsan da nihayetsiz acizliği ile Allah’ın nihayetsiz kudretini, nihayetsiz fakirliği ile Allah’ın nihayetsiz ğınasını (zenginliğini) gösterir ve hâkezâ.


Üçüncü vecih:

Yani infial cihetiyle Cenâb-ı Hakk’ın bazı isimleri insanın üzerinde nakışlar suretinde görünür. Mesela yaratılışında Hâlık ismini, san‘atlı yapılışı Sani‘ ismini, kendisine çokca ikram edilmesiyle Kerîm ismini gösterir. Böylece bir ayine olur.



İnsan ne kadar ayinedarlığını bilerek Allah’ın güzel isimlerini okuyup okuttursa o nisbette kıymet ve değer kazanır. İşte bu sırla Peygamberimiz (asm) Cenâb-ı Hakk’a en cami‘ ve en mükemmel bir ayine olmuş ve böylece Allah’ın en sevgili kulu olarak Habîbullah ünvanını almıştır.

Burada münasebet gelmişken “zâhirden hakikate geçmek” ta‘birini izah edelim. Zâhir: Görünen demek. Eşyanın bir görünen yüzü bir de hakikati var. Eşyanın arkasındaki hakikat, Esmâ-i ilahiye (Allah’ın isimleri) dir.

Bedi‘üzzaman Hazretleri Ene Risâlesi’nde (30. Söz):
“Kâinatın kapıları zahiren açık görünürken hakikaten kapalıdır.” diyor.


32. Sözün 3. mevkifinin başında da bu mevzu‘ şöyle izah ediliyor.
“Bütün mevcûdatın hakaiki (hakikatleri), bütün kâinatın hakikatı Esmâ-i ilahiyeye istinad eder (dayanır). Her bir şeyin hakîkati bir isme veyahut çok Esmâya (isimlere) istinad eder (dayanır). Eşyadaki san‘atlar dahi her biri bir isme dayanıyor.
Hatta hakîkî fenn-i hikmet Hakîm ismine ve hakikatli fenn-i tıb Şafî ismine ve fenn-i hendese (geometri) Mukaddir ismine ve hakeza her bir fen bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi bütün fen ve kemalat-ı beşeriye (insanlığın ilerlemesi olgunlaşması) ve tabakat-ı kümmelin-i insaniyenin (insanların mükemmellerinin tabakaları) hakikatleri Esmâ-i ilahiyeye istinad eder. Hatta muhakkikin-i evliya (evliyanın araştırıcı olanları)nın bir kısmı demişler: “Hakiki hakaik-i eşya (eşyanın hakikatleri) Esmâ-i ilahiye (Allah’ın isimleri)dir.”
Yine Mu‘cizat-ı Enbiya Risalesi’nde şöyle geçiyor:
“Her bir kemalin, her bir terakkiyatın (ilerlemelerin), her bir fennin bir hakâkat-ı âliyesi (yüce hakîkati) var ki: O hakikat ise bir ism-i ilahiye dayanıyor.”
Yani asıl gaye Allah’ın isimlerine ulaşmak ve onları anlamak ve böylece her şeyin asıl hakikatine ulaşmak.




Esmâ-i Hüsnânın celalî ve cemalî kısımları var. Rahman, Rahîm, Latîf, Gafur, Halîm, Cemîl gibi cemalî tecellileri olduğu gibi Kahhar, Cebbar, Müntekim, Celîl gibi celalî tecellileri de vardır. Bu sırra ve en baştaki âyette geçen “Ona onlarla duâ edin!” emrine binâen herkes ihtiyacına göre farklı isimlerle duâ eder. Mesela hasta olan şifâ için Şafî ismiyle, af ve bağışlanma isteyen Afüvv, Gafur, Gaffar, Tevvab gibi isimlerle, düğümlerin ve kapıların açılmasını isteyen Fettah ismiyle, sabır isteyen Sabûr ismiyle, zulüm gören Kahhar-ı Zülcelal, Cebbar, Müntekîm gibi isimlerle duâ eder.


Yâ Rabbenâ! Bütün Esmâ-i Hüsnâ’nı şefaatçi yaparak niyaz ediyoruz ki, bizleri, isimlerini güzel bir ayna olarak gören ve gösteren, okuyan ve okutturan kıllarından eyle! Amin.

 
Üst