Emirdağ lahikasi(1.kisim) notlari-3

FaKiR

Meþveret Bþk.
EMİRDAĞ LAHİKASI(1.KISIM) NOTLARI-3


2005.jpg

· Üstad Yeni Said’in hususi üstadları olarak şu zatları sıralıyor:

1-İmam Rabbani

2-A. Geylani

3-İmam Gazali

4-Zeynelabidin

5-Hz. Ali

6-Hz. Hüseyin. s:194


· Üstad, Cevşen’i İmam Gazali ve Zeynelabin hazretlerinden almış.s:194


· Zâlimlerin gaddarlıklarını değil deşmek, bakmak, belki düşünmek de meşrebimize gelmiyor” s:194


· Üstad, Ehl-i sünnet çizgisi için şunları söylüyor: “Ulema-i ilm-i kelâmın ve usûlü'd-din allâmelerinin ve Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatin dâhi muhakkiklerinin İslâmî akidelere dair çok tetkik ve muhakematla ve âyât ve hadisleri müvazene ile kabul ettikleri usûlü'd-din düsturları” s:194


· Hâricî ve büyük bir düşmanın hücumu zamanında, dahilî küçük düşmanlıkları bırakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden büyük düşmana yardım hükmüne geçer” s:195


· Üstad, Efendimizin(SAV) in görüldüğü rüyalar için şöyle diyor: “Nasıl, bir küçücük cam parçasında güneşin bir timsali, ziyasıyla o elindeki camı tutanla münasebettar olur, bir nevi muhabere eder. Öyle de hususî bir tecellî ile, rü'yalarda-Selef-i Sâlihînde bu çeşit rüyalar görülmüş-makbuliyet ve rıza alâmetidir.”s:195


· Vazifemiz, ihlâs ile ve sebat ve tesanüdle ve mümkün olduğu kadar ihtiyatla, "sırren tenevveret" irşad-ı Alevîyi fiilen tasdik etmek, ona göre hareket etmektir. Yoksa, muarızlara mukabele etmek ve onların hücumundan telâş etmek değil. Muvaffakiyet ve fütuhat-ı Nuriye ve revaç ile intişarı ise, vazife-i İlâhiyedir. Vazifemizi yapıp, vazife-i İlâhiyeye karışmamak gerektir” s:195


· Medrese hocalarının o zaman Risalelere karlı uzak kalma sebepleri:


1-Derd-i maişet, memuriyet gibi bir makama gelme endişesi,


2-Kendi teshil ettiği ilm-i dini kendi imanını kurtaracak derecesindedir zannı


3-Derin devletin ürküntü yayması


4-Eserlerin zahirci nazara alışmış bu tip zevatın sathi nazarlarına uygun gelmemesi. s:197-198


· “Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, bu zamanda Risale-i Nur'da, nokta-i istinad olarak avam-ı mü'minînin en ziyade muhtaç oldukları ve Nurda buldukları öyle bir hakikattir ki; hiçbir şeye âlet olmayacak ve hiçbir garaz ve maksat, içine girmeyecek ve hiçbir şüphe ve vesveseye meydan vermeyecek ve hiçbir düşman ona bahane bulup çürütmeyecek ve yalnız hak ve hakikat için ona çalışanlar bulunacak, dünya maksatları ona karışmayacak, tâ ki, uzakta olan ehl-i iman, o hakikate ve sadık nâşirlerine tam itimad edip imanlarını, zındıkların ve dinsizlerin, din aleyhindeki dehşetli filozofların itirazlarından ve inkârlarından kurtarsınlar.”s:198


· “Zaten ben bekliyordum ki, Mevlevîlerden bazı Nur kahramanları çıksın.”s:198


· Bin seneden beri âlem-i İslâmiyeti kahramanlığı ile memnun eden ve vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyeti, küfr-ü mutlaktan ve dalâletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri” s:201


· Üstad siyasetle meşgul bir zihnin Risaleleri derinlemesine anlayamayacağını söylüyor: “Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur, siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor” s:206


· Üstad bütün yükü şahs- maneviye bırakıyor: “Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var” s:206


· “Bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiği için, haddimden çok ziyade olan hüsn-ü zanları kendime almıyorum.”s:210


· Velayetin mahiyetinde ihlas ve mahviyet gizli. s:210


· “Nurlar, âdi şahsımdan değil, Kur'ân güneşinin menbaından nurları alıyor.”s:210


· Enaniyet-i nefsiye ve hissiyat-ı hayatiye, Risale-i Nur'un telifi zamanında hükmetmemişler, Nurların ihlâs ve safiyetini bulandırmamışlar.”s:211


· Üstad kendisine zulmedenler için bile şöyle diyor: “Ben onlara beddua değil, bilâkis dua ediyorum ki: Yâ Rabbi! Onlara iman-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver ve Nurlardan müstefid yap."s:216


· Ahmed Hamdi Akseki Diyanet reisi iken kendisini ziyarete gelen Refet Barutçu ağabeye şöyle demiş: “Ben Hoca Hazretlerini Dârü'l-Hikmetten tanırım, hürmetim vardır. Kendisine selâm ve hürmetlerimi iblâğ ediniz” s:218


· Üstad Latin harfleri ile Kur’an okunması hakkında: “Sizin bildiğiniz yeni harfte noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harften okunmamak lâzım gelir” diyor.s:220


· Üstad Medresetüz Zehra hakkında: “Medresetü'z-Zehranın maddî tesisine çok mâniler bulunduğundan, şimdilik Nur şakirtlerinin heyet-i mecmuasının dairesinden ibarettir”diyor. s:222


· “Nurun mesleği, hakikat ve sünnet-i seniye ve feraize dikkat ve büyük günahlardan çekinmek esastır; tarikate ikinci, üçüncü derecede bakar” s:223


· Üstadın Alevilere müspet yaklaşımı: “Madem Nur şakirtlerinin üstadı İmam-ı Ali Radıyallahu Anh'tır ve Nur'un mesleğinde hubb-u Âl-i Beyt esastır; elbette hakikî Alevîler kemâl-i iştiyakla o daireye girmeleri gerektir” s:224


· Bu zaman, imanı kurtarmak zamanıdır. Seyr-i sülûk-ü kalbî ile tarikat mesleğinde bu bid'alar zamanında çok müşkilât bulunduğundan, Nur dairesi hakikat mesleğinde gidip, tarikatlerin faydasını temin eder diye o kardeşimize Ramazanını tebrik ve selâmımla beraber yazınız” s:224


· Üstad hastalıkların psikolojik ciheti hakkında şunları söylüyor: “Hastalığa ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; "Zarurettir, mecburiyet var" der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hâkim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiği ilâçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fedakârane, ihlâsla hizmete zarar verir” s:225


· “Böyle enaniyet ve benlik ve menfaatperestlik ve nefsini kurtarmak hissi galebe çaldığı bir zamanda” s:226


· Üstad, Kadir gecesi hakkında şunları söylüyor: “Bu aşr-ı ahir-i Ramazanda her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadrin bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadis-i şerif ferman ediyor. Onun için nurcular o nur-u azamdan istifade etmek gerektir.” s:226


· Üstad, İkinci Dünya Savaşı ve getirdiği yıkım için: “Nev'-i beşer bu son harb-i umumînin eşedd-i zulüm ve istibdadı ile ve merhametsiz tahribatı ile ve bir düşmanın yüzünden yüzermasumu perişan etmesiyle ve mağlubların dehşetli me'yusiyetleriyle ve galiblerin dehşetli telaş ve hâkimiyetlerini muhafaza ve büyük tahribatlarını tamir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla ve dünya hayatının bütün bütün fâni ve muvakkat olması ve medeniyet fantaziyelerinin aldatıcı ve uyutucu olması umuma görünmesiyle ve fıtrat-ı beşeriyedeki yüksek istidadatın, mahiyet-i insaniyesinin umumî bir surette dehşetli yaralanmasıyla ve ebedperest hissiyat-ı bâkiye ve fıtrî aşk-ı insaniyenin heyecan içinde uyanmasıyla, ve gaflet ve dalaletin, en sert, sağır olan tabiatın, Kur'anın elmas kılıncı altında parçalanmasıyla ve gaflet ve dalaletin en boğucu, aldatıcı en geniş perdesi olan siyasetin rûy-i zeminde pek çirkin, pek gaddarane hakikî sureti görünmesiyle” s:229


· Üstad mümkün olduğu her yerde nur dershanelerinin açılmasını istiyor: “elbette bizlere lâzım ve millete elzem, şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususî dershaneler açılma ve izin verilmesine binaen, Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır.”s:230


· Üstad hazretleri küçük çocukların kendisine teveccühleri hakkında şöyle diyor: “Bu küçücük masumlar taifesi, bir hiss-i kablelvuku' ile ileride Risale-i Nur ile saadeti bulacaklarını ve tehlike-i manevîden kurtulacaklarını, belki de içinde çokları şakird olacaklarını ve buranın maddî-manevî havasına imtizaç edemediğim için menfîlere verilen serbestiyet münasebetiyle buradan gitmemekliğim için lâkayd olan büyüklerin bedeline, "Bizler Nur dairesindeyiz, bizi bırakma, gitme" gibi bir mana var, hissettim” s:233


· İman yolu: 1- Hadsiz derecede kolay


2-Vücub derecesinde suhuletli.s:233





· Şirk ve dalalet mesleği: 1- Hadsiz derecede müşkülatlı


2-İmkansız. s:234


· Eğer bir yaratıcıyı kabul edip bütün hava atomlarının onun emrinde işlediği kabul edilmezse bütün hava zerrelerine bir nevi ilahlık vermek gerekecektir. s:234


· Üstad, Risalelerin çabuk yayılması için şunları söylüyor: “Merak etmeyiniz ve Nurun fevkalâde perde altındaki fütuhatına kanaat ediniz. Şimdiye kadar hiçbir eserin böyle ağır şerait altında bu derece tesirli intişarını tarih göstermiyor” s:237


· “Merak etmeyiniz, Nur galebe edecek” s:237


· “Hem Nur mesleğinde benlik ve gösteriş bir nevi şöhretperestlik, merdud olduğundan, bu enaniyet zamanında insanlara kendini satmaya çalışmak ve beğendirmek, bir anda Nur şakirtleri böyle büyük bir imtiyaz gibi bu eserlerle meşhur mevkilere kendilerini göstermek bir nevi gösteriş olması cihetiyle” s:238


· “Esasen Risale-i Nur ise, ona şakirt olmak şartıyla, herkesin kendi malı gibidir” s:239


· Üstad risalelerin hakiki fiyatı olarak, “Asıl bunun ehemmiyetli hakikî fiyatı, alan adam hiç olmazsa on adama okutmaktır.” diyor. s:240


· Hizmette lakaydlık şefkat tokadı sebebi-s:242


· Hizmetin zevki çoğalınca nefsani hevesat azalıyor. s:245


· Hizmet ehli her zaman ihtiyat ve dikkatli harekete muhtac. s:245


· Üstada göre Mehdi, eserleri hazır program yapacak. s:246


· Mehdi hilafeti ve şeairi ihya edecektir. s:246


· Mehdi milyonlarca insana hükmedecek. s:246


· Ahirzamanda çok Kur’an ahkamı ve şer’i kanunlar tatile uğramış ve zedelenmiş. s: 246


· Ziyade hüsnüzan eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez.”s:247


· Mehdinin üç vazifesi:1-İmanı tahkiki bir surette kurtarmak, umumi irşad


2-Muhammedi hilafeti ve şeair-iİslamiyeyi ihya


3-Kur’an ahkamını tatbik. s:246-247


· Eskiden beri ve şimdi de çok safdil ve makamperest zatlar, Mehdî olacağım diye dâvâ ederler” s:247


· “Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdî ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat her biri, üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibarıyla, âhir zamanın Büyük Mehdî unvanını almamışlar” s:247


· “Ben, kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor” s:247


· “Âl-i Muhammed Aleyhisselâm bir mânâda hakikî Nur şakirtlerine şâmil olmasından” s:247


· “Nurun mesleğinde hiçbir cihette benlik ve şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek ve şan şeref kazanmak olmaz; ve sırr-ı ihlâsa tam muhalif olmasından” s:247


· Tarafgirlik damarı ihlâsı kırar, hakikati değiştirir” s:251


· Üstadın enginliği: “hapiste size yazdığım gibi, benim idamıma hükmeden adamlar, beni işkenceli tâzip edenler, Risale-i Nur ile imanlarını kurtarsalar, şahit olunuz ki, ben, onları helâl ediyorum” s:252


· Üstadın titizliği: “Bilirsiniz ki, kendim sadaka ve yardımları kabul etmediğim gibi, öyle yardımlara da vesile olamadığımdan, kendi elbisemi ve lüzumlu eşyamı satıp o parayla kendi kitaplarımı, yazan kardeşlerimden satın alıyorum. Tâ Risale-i Nurun ihlâsına dünya menfaatleri girmesin, bir zarar vermesin ve başka kardeşler de ibret alıp hiçbir şeye âlet edilmesin.” s:252


· Nurun hakikî şakirtlerine Nur kâfidir. Onlar da kanaat etmeli, başka şereflere veya maddî, mânevî menfaatlere gözünü dikmesin” s:252


· Üstad ehl-i iman ile münakaşamızı yasaklıyor: “Hem münakaşa, münazaa ve mesail-i dîniyede damarlara dokunacak tarafgirane mübahese etmemek lâzımdır ki, Nur aleyhinde garazkârlar çıkmasın. Hattâ, bir hiss-i kablelvuku ile, Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur'un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahesesi, aynı zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi. Hattâ o Nurdan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu, kalben müteessir oldum. Bu benim için bir Abdurrahman idi, neden böyle şiddetli hiddet ettim? Sonra bu bayramda yanıma geldi, Cenab-ı Hakka şükür ki, çok ehemmiyetli bir ders dinledi ve o büyük hatâsını da anladı ve benim burada hiddetimin aynı dakikada hatâsını itiraf etti. İnşaallah o kefaret oldu, tam temiz olarak kurtuldu” s:252


· Üstad Türk milleti için: “yirmi sene hayatının şehadetiyle, yüz binler Türk, kıymettar zatların tasdikiyle, bir dindar müttakî Türkü, lâkayt çok Kürtlere tercih eden, hattâ mahkemede Hâfız Ali gibi kuvvetli imanı bulunan Türk kardeşlerini yüz Kürde değiştirmediğini ispat eden ve hürmet ve ihtiram görmemek için zaruret olmadan halklarla görüşmeyen ve camie gitmeyen ve kırk seneden beri bütün kuvvetiyle ve âsârıyla İslâmiyetin uhuvvetine ve Müslümanların birbirine muhabbetine çalışan ve şedid düşmanına karşı menfî hareket etmeyen ve hattâ onunla meşgul olmayan, bedduayı dahi etmeyen ve Türk milleti Kur'ân'ın bayraktarı ve senâ-yı Kur'âniyeye mazhar olduğu için o milleti çok seven ve hayatını onların içinde geçiren bir adam” diyor. s:261


· Üstad ta o zamanlar şimdiki idarecilerin Avrupa zoruyla koymaya çalıştıkları fikir hürriyetini şöyle savunmuş: “İslâm hükûmetlerde Hıristiyan ve Yahudi bulunması ve Hıristiyan ve Mecusî hükûmetlerde Müslümanlar bulunduğu gösteriyor ki, idare, âsâyişe bilfiil ilişmeyen muhaliflere kanunca ilişilmez. Hem imkânat, medâr-ı mes'uliyet olamaz. Yoksa herkes bir adamı öldürebilir; herkesi bu imkânatla mahkemeye vermek lâzım gelir.” s:261


· Üstad bir keresinde bir Ramazan’da bir ekmek, bir kilo torba yoğurdu ve bir kilo pirinç ile Ramazan geçirmiş. s: 262


· “Risale-i Nur, belâların def'ine bir vesiledir ki, Nurlara hücum edildi, belâ yol buldu, geldi.”s:262


· Üstad Türk ordusu için şöyle diyor: “beş yüz, belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur'ân bayraktarlığını kılıçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir ordu” diyor. s:263



“Nasıl sadaka belâyı def ediyor; öyle de, Risale-i Nur, bu memlekette belânın def'ine vesile olduğu çok hadiselerle tahakkuk etmiş. Bu defa da Risale-i Nur'a hücum edildiğinin aynı zamanda bu yangın belâsının gelmesi, Risale-i Nur belânın def'ine vesile olduğunu ispat ediyor” s:267

Salih Okur
 
Üst