El-Vekil

Huseyni

Müdavim
[BILGI]El-Vekil[/BILGI]


“Yaratıkların bütün işlerine kefil olan.”
“İşlerini kendisine bırakanların, isteklerini en iyi şekilde yerine getiren.”
“Kendisine tevekkül edilen.”

“...Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah’a tevekkül et. Vekîl olarak Allah yeter.”( Nisâ Sûresi, 4/81)


Bir işi kendi başına yapmaya güç yetiremeyenler, onu bir vekile havale ederler. Kâinata bu mânâda nazar ettiğimizde, herkesin ve her şeyin hemen bütün işlerini, mutlak Vekîl olan Allah’a bıraktıklarını görürüz.


Bütün bitkiler âleminin, baharın gelmesi konusunda vekilleri ancak Allah’tır. Bir milyondan fazla hayvan türünün, o rakamlara sığmaz fertlerinin tümünün, rızık konusunda vekilleri yine Allah’tır. Bedendeki yüz trilyona yakın hücreye rızık yetiştirme hususunda insanın yaptığı şey, sadece lokmasını ağzına atmak, çiğnemek ve yutmaktır. Bundan öte bütün işler, mutlak Vekîl olan Allah tarafından, en güzel şekilde görülür.


Tohumu tarlaya eken bir çiftçi de köyüne gelip istirahata çekilirken, yine O mutlak Vekîl’e işini bırakmıştır.


Yavrusunu emzirmek isteyen bir anne, gıdasını alır ve yediği yemeği süte çevirmesi için Allah’a tevekkül eder. Bu tevekkülün bir başka şekli de, o emzirilen bebekte görülür. Kendini O Vekîl’e teslim etmiş, beşiğinde her şeyden ve herkesten gafil olarak uyumakta ve O’nun koyduğu şefkat kanunuyla, anne kucağında ve baba ocağında rahat bir hayat sürmektedir.


İnsan olsun hayvan olsun, bütün canlılar geceleyin uykuya dalarken Allah’a tevekkül ederler ve dünyayı güneş etrafında saatlerce döndürerek kendilerini sabaha sâlimen çıkaracak o mutlak Vekîl’e tevekkül ile rahatça uyurlar. Bunun bir benzerini de, gündüzün sergilerler. Dünyanın hassas ölçülere uyarak intizamla dönüşünden, aldıkları nefesin kanlarını temizlemesine kadar her işlerinde Allah’ı vekil tanır ve O’na tevekkül ederler.


İşin tuhaf tarafı, tevekküle karşı çıkan insanların da yine tevekkül sayesinde hayatlarını emniyet içinde geçirmeleridir.

İşte bu emniyet halinin şuurunda olmak tevekkül, bundan gafil olmak ise en büyük bir cehalettir.

Müslümanın tevekkül anlayışını en güzel şekilde ifade eden şu hadis-i şerifi beraberce okuyalım:

“Çalışmak âdetim, tevekkül hâlimdir.”


Ve Nur Külliyatı'ndan özlü bir tevekkül tarifi:


“Tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek ve esbaba teşebbüs ise bir nevi dua-yı fiilî telâkki ederek, müsebbebatı yalnız Cenâb-ı Hak’dan bilmek, neticeleri O’ndan istemek ve O’na minnettar olmaktan ibarettir.” (Sözler)


Vekîl isminin mânâsını iyi anlayan bir mü’min, ulaşmak istediği maddî veya manevî bir netice için gerekli sebeplere tam olarak teşebbüs eder. Bunu ‘fiilî bir dua’ telakki ederek yapar. Ama müsebbebatı, yani neticeleri ancak Allah’tan bekler; şükrünü ve minnettarlığını ancak O’na verir.


Alaaddin BAŞAR
 

Asa1

Yeni Üye
“Muhakkak ki, Allahu teâlâ’ya mahsus olarak doksan dokuz isim vardır. Her kim bu doksan dokuz ismi ihsâ ederse Cennete girer, sonsuz saadete ulaşmış olur.” [19]
 

Asa1

Yeni Üye
Allahu teâlâ’yi bilmek, O’nun isimlerini ve sıfatlarını öğrenmekle olur. Allahu teâlâ’yı sevmek: Bu da bütün kemâlâtın ancak Allah’ta bulunduğunu ve O’ndan olduğunu bilmekle kazanılır. Rûh kemâle âşıktır. Bir şeyin kemâlini öğrenince hemen oraya akıverir ve gördüğü kemâlin kuvvetine göre bir zevk duyar. Bütün kemâlâtın ancak Allah’ta bulunduğuna kat’î bilgi edinen rûh, bu bilgiden sonsuz bir zevke dalar ki, kendisinden bu zevkin asla kesilmemesini ister.


Allah razi olsun..
 
Üst