Eğer Görmeseydi

ASHAB-I BEDR

Well-known member
941949_455835794484750_985286762_n.jpg



Hazret-i Ömer (r.a), hilafeti zemanında, rum padişahına adam gönderip,
dine da'vet eyledi. Rum padişahı da kıymetli hediyeler ile elçi gönderdi. Elçi Medine-i münevvereye geldi. Hediyesini alıp, hazret-i Ömer (r.a) ile buluşulduğu mahalde, hazret-i Ömer, bir kadıncağızın dıvarını yapıyor idi. O halde iken, haber verdiler ki,


-Rum padişahının elçisi geldi. Emriniz nedir.


Buyurdular ki,


-Ssöyleyin, gelsin. Ellerinizi yıkayıp, bir yerde otursanız, olmaz mı, dediler. Razı olmadı. Ne yapsınlar. Elçiyi çağırıp, hazret-i Ömer ile buluşdurdular.


Elçi, hazret-i Ömeri bu halde görüp, dedi ki,


-Arab padişahı bu mudur. Eğer böyle olduğunu bilseydim, gelmezdim. Rum padişahı da beni buraya göndermezdi.


Hazret-i Ömer iki mubarek parmaklarıyla işaret edip, buyurdular ki,

-Eğer göndermeseydi, onun iki gözünü çıkarırdım.

Tarih yazdılar ki, meğer hazret-i Ömer böyle işaret ettiği gibi, rum padişahı oturduğu yerde iki balçıklı parmak gelip, iki gözünü çıkardı. Hatta parmaklarının balçığı iki gözünün üzerinde yapışıp kaldı. Her ne kadar uğraştılar ise de, gidermek mümkün olmadı. Bir zamandan sonra elçi, izin alıp, rum padişahına geldiğinde, gördü ki, iki gözü de ama olmuş. Sebebini süal eyledi. Ahvali anlattılar. Ta'accüb edip, o da hazret-i Ömer ile geçen ahvali bunlara bildirdi.

Ba'zı rivayetlerde, rum padişahının elçisi geldiği vakt, Eshab-ı güzin hazret-i Ömerin (ra) yanında otururlar idi. Hazret-i Ömer, hurma lifinden bir gömlek giymiş, dokuz yerinden yamanmış idi. Acaba, sultanım, mubarek arkanıza bir kaftan alsanız caiz olmaz mı, dediklerinde, hemen hazret-i Ömer (ra) gadaba gelip, dedi ki:


-Daha bu itibar görmek arzusundan kurtulmadınız mı. Din-i islamda kudreti böyle mi fehm etdiniz. Bize din-i islamın şerefi yetmez mi. Din-i islamdan efdal ve eşref bir nesne varmıdır ki, ona i'tibar edersiniz.

Bu se'adet ve bu devlet ki, Hak sübhanehü ve teala hazretleri bize ihsan eylemişdir. Kime müyesser olmuşdur ki,
din-i islam tacını başımıza koydu. Şer'ı şerifi Muhammedi elbisesini arkamıza giydirdi. Kalbimizi kelime-i şehadet ile münevver eyledi.

Allah, Allah!

Din-i islam kadrini bilmemişsiniz. Ancak kendinizi halka libas ile mi göstermek istersiniz.


O şekilde gadaba geldi ki, belki kimse öyle gadaba gelmemiştir. Söyliyenler pişman olup, artık, cevaba kadir olmayıp, başlarını aşağıya eğip, sükut eylediler. Şimdi, bizim sultanlarımız bu hal ile dünyada geçinip, asla i'tibar etmeyince, bize de layık olan budur ki, onların yolunu gözetip, kıyamet gününde, Allahü tealanın huzuruna ve Habibullahın (sav) huzuruna vardıkda mahcub olmayalım.




Kaynak : Dini Hikayeler
 
Üst