Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Peygamberler ve Peygamberlerin Hayatı
"“Din, samimiyettir.”
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="rasulgülü" data-source="post: 489418" data-attributes="member: 1030493"><p>“Din, samimiyettir.”</p><p>اﻟﺪﻳﻦ اﻟﻨﺼﻴﺤﺔ ﻗﻠﻨﺎ ﳌﻦ ؟ ﻗﺎل ﻪﻠﻟ وﻟﻜﺘﺎﺑﻪ وﻟﺮﺳﻮﻟﻪ وﻷﺋﻤﺔ اﳌﺴﻠﻤﲔ وﻋﺎﻣﺎﻫﻢ </p><p>Allah Resûlü, “Din, samimiyettir.” buyurunca biz: “Kime?” diye sorduk. O </p><p>şöyle cevap verdi: “Allah’a, Kitabına, Resûlü’ne, Müslümanların yöneticilerine ve </p><p>bütün Müslümanlara.”11 </p><p>Peygamberimizin bu hadisi, 5 maddelik içeriği ve vermiş olduğu mesajı </p><p>sebebiyle bazı âlimler tarafından İslam’ın dörtte birine denk kabul edilmiştir. </p><p>Hadisimizin dördüncü maddesi, Müslümanların idarecilerine karşı samimiyetini ifade </p><p>etmektedir. İdeal bir idareden söz edebilmek için idareci ile tebaa arasında karşılıklı </p><p>bir bağlılığın olması kaçınılmazdır. Yukarıdan aşağıya koruyan, kollayan, emanet </p><p>bilinciyle ve adalet prensibiyle sevk ve idare eden, himaye edip yöneten bir bağlılık; </p><p>aşağıdan yukarıya doğru ise meşru otoriteyi can u gönülden kabul edip ona itaat ve </p><p>ittiba eden, hak ve hayr işlerde daima ona arka çıkan ve destek veren bir bağlılık. </p><p>Ancak hemen belirtmeliyiz ki burada söz konusu olan, asla kayıtsız-şartsız körü </p><p>körüne bir bağlılık değildir. Aksine, maruf olan işlerde itaat etmek, özden bağlanmak </p><p>ve desteklemek demektir; münker olan işlerde ise samimi bir şekilde itiraz ve </p><p>muhalefet etmek, onu uyarmaktır. Ayet-i kerimede Allah Resûlüne dahi “iyi işlerde </p><p>isyan etmeme”12 kaydının düşülmesi; aynı şekilde “Allah'a isyan hususunda itaat </p><p>yoktur. İtaat, ancak maruf işlerdedir”13 buyrulması, söz konusu itaatin mutlak bir </p><p>itaat olmadığını ortaya koymaktadır. </p><p>Bu ayetlerin nüzul ortamı ile bu hadislerin vürud ortamını Hz. Peygamberle </p><p>birlikte yaşayan sahabiler, Mekke ve Medine’de bunun birçok canlı örneğini </p><p>sergilemişlerdir. Onlar, peygamberleri olduğu kadar, liderleri ve yöneticileri olan </p><p>Allah Resûlü’ne itaatin eşsiz örneklerinin yanı sıra samimi bir şekilde itirazların, </p><p>eleştirilerin hatta muhalefetlerin de oldukça ilginç örneklerini gerçekleştirmişlerdir. </p><p> Hz. Peygamber’e karşı sahabenin bağlılığını Hudeybiye’de müşahede imkânı </p><p>bulan Kureyş’in ulularından Urve b. Mes’ud’un Kureyş’e aktardığı izlenimleri </p><p>şöyledir: “Ey kavmim, vallahi ben birçok krallar gördüm, heyet olarak Kayser’e, </p><p>Kisrâ’ya ve Necâşî’ye gittim. Vallahi, Muhammed’in ashabının ona tazim ettiği </p><p>kadar, hiçbir kralın adamlarının tazim ettiğini görmedim...”14 Yine Hudeybiye </p><p>sulhunu yenilemek için Medine’ye gelen, fakat ne Hz. Peygamberden, ne de </p><p>sahabeden olumlu bir cevap alamayan Ebu Sufyan da Mekke’ye vardığında, “Size </p><p>hepsinin kalpleri tek bir kalbe bağlı bir kavimden geldim” demekteydi.15 </p><p>Sahabenin Resûl-i Ekrem’in otoritesini kabullerinde iman, hidayet, muhabbet, </p><p>teslimiyet ve samimiyet vardı. Onlar Allah Resûlü’nü her yönüyle kendilerine örnek </p><p>ve rehber edinmişler, ona can u gönülden bağlanmışlardı.</p><p>Yüce Allah, Kur’an’ın birçok ayetinde, inananlara Allah ile birlikte Resûlüne </p><p>de itaat etmelerini emretmiş,16 hatta Resûle itaat eden kimsenin, Allah’a itaat etmiş </p><p>olacağını,17 keza ona biat edenlerin de Allah’a biat etmiş olacaklarını haber </p><p>vermiştir.18 Öyle ki, Allah’ı sevme iddiasında olanların, Allah sevgisine nail </p><p>olabilmeleri için, Hz. Peygamber’e uymaları şart koşulmuştur.19 </p><p>Yine Hz. Peygamber’in Mekke’yi fethettiğinde, Kureyş’ten intikam almayıp </p><p>onları affetmesi, Ebu Sufyan’ın evine sığınanlarla evlerine girip kapılarını </p><p>kapatanların güvende olduğunu ilan etmesi, Ensar da, Hz. Peygamber’in ana yurdu </p><p>Mekke’ye yerleşeceği endişesini uyandırmış ve bazıları “Adamı, şehrine karşı bir </p><p>rağbet, aşiretine karşı bir merhamet aldı yürüdü!” demişlerdi. Bunun üzerine </p><p>Resûlullah (s.a.s.) “Ey Ensar topluluğu! Ben Allah’ın kulu ve Resûlüyüm, Allah’a ve </p><p>size hicret ettim. Hayatım da sizinle, ölümüm de sizinle olacak!” buyurarak onların </p><p>endişelerini gidermişti.”20</p><p>Zaman zaman bazı sahabiler, Hz. Peygamber’in birtakım tasarruflarına itiraz </p><p>da edebilmişlerdi. H. 6. yılda Hz. Peygamber ve sahabe, ilk defa Kâbe’yi ziyaret </p><p>etmek üzere yola çıktıklarında, Mekke’li müşrikler tarafından Hudeybiye’de </p><p>durdurulmuşlar ve onlarla bir anlaşma imzalamak durumunda kalmışlardı. Zahiren </p><p>şartları çok ağır ve Müslümanların aleyhine gibi gözüken bu anlaşmaya Hz. Ömer, </p><p>Hz. Peygamber’e gelerek itiraz etti ve: “Sen Allah’ın hak Peygamberi değil misin? </p><p>Biz hak üzere, düşmanımız bâtıl üzere değil mi? Niçin dinimizden taviz veriyoruz?” </p><p>dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ben Allah’ın Resûlüyüm ve O’na isyan edecek </p><p>değilim ve o bana yardım edecektir” buyurdu.21</p><p> Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in vadine o kadar inanmış ki, altı yıldır hasretini </p><p>çektikleri Kâbe’ye gireceklerinden zerre miktarı şüphesi yoktu. Hakk’ın daima bâtıla </p><p>üstün geleceğine o denli güvenmektedir ki, bâtıl tarafından engellenmeyi, yenilgiyi ve </p><p>kendi ifadesiyle taviz vermeyi kabullenemiyordu. Bu inanç ve psikolojik şartlanma </p><p>neticesinde, Hz. Peygamber’in gördüğü rüyasına dayanarak vadettiği Kâbe ziyaretinin </p><p>gerçekleşmemesinin doğurduğu hayal kırıklığının ardından, tamamen aleyhlerine gibi </p><p>gözüken böyle bir anlaşma yapılmasını, Hz. Ömer’in havsalası almıyordu. Ancak </p><p>unutmamak lazımdır ki, Hz. Peygamber’in böylesi konularda ashabıyla istişare </p><p>etmesi, bazen kendi reyiyle, bazen de sahabenin görüşleriyle hareket etmesi; onlara </p><p>Hz. Peygamber’in savaş, barış vb. askerî ve siyasî tasarruflarına müdahale cesaretini </p><p>vermişti. Elbette böylesi bir atmosfer içerisinde Hz. Ömer’in ne denli samimi </p><p>olduğunu da, ne kadar cesur, gayûr ve acûl bir mizaca sahip olduğunu da unutmamak </p><p>gerekir. Hz. Peygamber, samimiyetini ve mizacını çok iyi bildiği Hz. Ömer’in bu </p><p>tavrını anlayışla karşılamış, onu dinledikten sonra kınama cihetine gitmemiş, inen </p><p>Fetih Sûresi’ni ilk ona tebliğ etmek suretiyle onu teskin etmeye çalışmıştır.</p><p>Netice olarak yöneticilerle yönetilenlerin aralarındaki mevcut ilişkileri, Resûlsahabe</p><p>ilişkileri doğrultusunda yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Zira bize</p><p>göre, Resûl-sahabe ilişkilerindeki bu tabiîlik ve samimiyet, bu anlayış ve hoşgörü,</p><p>onların saadet asrını gerçekleştirmelerini sağlamıştır. Resûl-sahabe arasındaki</p><p>ilişkilere benzer samimi bir ilişkinin ortaya konulması, modern çağda yeni bir saadet</p><p>asrını, huzurlu ve temiz bir toplumu tesise büyük ölçüde katkıda bulunacaktır.</p><p>Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamün aleyke ya Rasulallah...</p><p>Hatice BAŞKAN</p><p></p><p>11 Müslim, İman, 95 12 Mümtehine, 60/12. 13 Müslim, İmâre, 39; Buharî, Ahkâm, 4; Ebu Dâvud, Cihad, 87. 14 Ahmed, Müsned, IV. 329-330. 15 Abdurrazzâk, Musannef, V. 375-6, no: 9739. 16 Bkz: Âl-i İmrân, 3/32, 132; Nisâ, 4/59; Mâide, 5/92; Enfal, 8/1, 20, 46. 17 Nisâ, 4/80. 18 Hucurât, 48/10. 19 Âl-i İmrân, 3/31.</p><p>20 Müslim, Cihad 84-6; Ahmed, Müsned, II. 538. </p><p>21 Abdurrazzâk, Musannef, V. 339-340; Buharî, Şurût 15.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="rasulgülü, post: 489418, member: 1030493"] “Din, samimiyettir.” اﻟﺪﻳﻦ اﻟﻨﺼﻴﺤﺔ ﻗﻠﻨﺎ ﳌﻦ ؟ ﻗﺎل ﻪﻠﻟ وﻟﻜﺘﺎﺑﻪ وﻟﺮﺳﻮﻟﻪ وﻷﺋﻤﺔ اﳌﺴﻠﻤﲔ وﻋﺎﻣﺎﻫﻢ Allah Resûlü, “Din, samimiyettir.” buyurunca biz: “Kime?” diye sorduk. O şöyle cevap verdi: “Allah’a, Kitabına, Resûlü’ne, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara.”11 Peygamberimizin bu hadisi, 5 maddelik içeriği ve vermiş olduğu mesajı sebebiyle bazı âlimler tarafından İslam’ın dörtte birine denk kabul edilmiştir. Hadisimizin dördüncü maddesi, Müslümanların idarecilerine karşı samimiyetini ifade etmektedir. İdeal bir idareden söz edebilmek için idareci ile tebaa arasında karşılıklı bir bağlılığın olması kaçınılmazdır. Yukarıdan aşağıya koruyan, kollayan, emanet bilinciyle ve adalet prensibiyle sevk ve idare eden, himaye edip yöneten bir bağlılık; aşağıdan yukarıya doğru ise meşru otoriteyi can u gönülden kabul edip ona itaat ve ittiba eden, hak ve hayr işlerde daima ona arka çıkan ve destek veren bir bağlılık. Ancak hemen belirtmeliyiz ki burada söz konusu olan, asla kayıtsız-şartsız körü körüne bir bağlılık değildir. Aksine, maruf olan işlerde itaat etmek, özden bağlanmak ve desteklemek demektir; münker olan işlerde ise samimi bir şekilde itiraz ve muhalefet etmek, onu uyarmaktır. Ayet-i kerimede Allah Resûlüne dahi “iyi işlerde isyan etmeme”12 kaydının düşülmesi; aynı şekilde “Allah'a isyan hususunda itaat yoktur. İtaat, ancak maruf işlerdedir”13 buyrulması, söz konusu itaatin mutlak bir itaat olmadığını ortaya koymaktadır. Bu ayetlerin nüzul ortamı ile bu hadislerin vürud ortamını Hz. Peygamberle birlikte yaşayan sahabiler, Mekke ve Medine’de bunun birçok canlı örneğini sergilemişlerdir. Onlar, peygamberleri olduğu kadar, liderleri ve yöneticileri olan Allah Resûlü’ne itaatin eşsiz örneklerinin yanı sıra samimi bir şekilde itirazların, eleştirilerin hatta muhalefetlerin de oldukça ilginç örneklerini gerçekleştirmişlerdir. Hz. Peygamber’e karşı sahabenin bağlılığını Hudeybiye’de müşahede imkânı bulan Kureyş’in ulularından Urve b. Mes’ud’un Kureyş’e aktardığı izlenimleri şöyledir: “Ey kavmim, vallahi ben birçok krallar gördüm, heyet olarak Kayser’e, Kisrâ’ya ve Necâşî’ye gittim. Vallahi, Muhammed’in ashabının ona tazim ettiği kadar, hiçbir kralın adamlarının tazim ettiğini görmedim...”14 Yine Hudeybiye sulhunu yenilemek için Medine’ye gelen, fakat ne Hz. Peygamberden, ne de sahabeden olumlu bir cevap alamayan Ebu Sufyan da Mekke’ye vardığında, “Size hepsinin kalpleri tek bir kalbe bağlı bir kavimden geldim” demekteydi.15 Sahabenin Resûl-i Ekrem’in otoritesini kabullerinde iman, hidayet, muhabbet, teslimiyet ve samimiyet vardı. Onlar Allah Resûlü’nü her yönüyle kendilerine örnek ve rehber edinmişler, ona can u gönülden bağlanmışlardı. Yüce Allah, Kur’an’ın birçok ayetinde, inananlara Allah ile birlikte Resûlüne de itaat etmelerini emretmiş,16 hatta Resûle itaat eden kimsenin, Allah’a itaat etmiş olacağını,17 keza ona biat edenlerin de Allah’a biat etmiş olacaklarını haber vermiştir.18 Öyle ki, Allah’ı sevme iddiasında olanların, Allah sevgisine nail olabilmeleri için, Hz. Peygamber’e uymaları şart koşulmuştur.19 Yine Hz. Peygamber’in Mekke’yi fethettiğinde, Kureyş’ten intikam almayıp onları affetmesi, Ebu Sufyan’ın evine sığınanlarla evlerine girip kapılarını kapatanların güvende olduğunu ilan etmesi, Ensar da, Hz. Peygamber’in ana yurdu Mekke’ye yerleşeceği endişesini uyandırmış ve bazıları “Adamı, şehrine karşı bir rağbet, aşiretine karşı bir merhamet aldı yürüdü!” demişlerdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) “Ey Ensar topluluğu! Ben Allah’ın kulu ve Resûlüyüm, Allah’a ve size hicret ettim. Hayatım da sizinle, ölümüm de sizinle olacak!” buyurarak onların endişelerini gidermişti.”20 Zaman zaman bazı sahabiler, Hz. Peygamber’in birtakım tasarruflarına itiraz da edebilmişlerdi. H. 6. yılda Hz. Peygamber ve sahabe, ilk defa Kâbe’yi ziyaret etmek üzere yola çıktıklarında, Mekke’li müşrikler tarafından Hudeybiye’de durdurulmuşlar ve onlarla bir anlaşma imzalamak durumunda kalmışlardı. Zahiren şartları çok ağır ve Müslümanların aleyhine gibi gözüken bu anlaşmaya Hz. Ömer, Hz. Peygamber’e gelerek itiraz etti ve: “Sen Allah’ın hak Peygamberi değil misin? Biz hak üzere, düşmanımız bâtıl üzere değil mi? Niçin dinimizden taviz veriyoruz?” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ben Allah’ın Resûlüyüm ve O’na isyan edecek değilim ve o bana yardım edecektir” buyurdu.21 Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in vadine o kadar inanmış ki, altı yıldır hasretini çektikleri Kâbe’ye gireceklerinden zerre miktarı şüphesi yoktu. Hakk’ın daima bâtıla üstün geleceğine o denli güvenmektedir ki, bâtıl tarafından engellenmeyi, yenilgiyi ve kendi ifadesiyle taviz vermeyi kabullenemiyordu. Bu inanç ve psikolojik şartlanma neticesinde, Hz. Peygamber’in gördüğü rüyasına dayanarak vadettiği Kâbe ziyaretinin gerçekleşmemesinin doğurduğu hayal kırıklığının ardından, tamamen aleyhlerine gibi gözüken böyle bir anlaşma yapılmasını, Hz. Ömer’in havsalası almıyordu. Ancak unutmamak lazımdır ki, Hz. Peygamber’in böylesi konularda ashabıyla istişare etmesi, bazen kendi reyiyle, bazen de sahabenin görüşleriyle hareket etmesi; onlara Hz. Peygamber’in savaş, barış vb. askerî ve siyasî tasarruflarına müdahale cesaretini vermişti. Elbette böylesi bir atmosfer içerisinde Hz. Ömer’in ne denli samimi olduğunu da, ne kadar cesur, gayûr ve acûl bir mizaca sahip olduğunu da unutmamak gerekir. Hz. Peygamber, samimiyetini ve mizacını çok iyi bildiği Hz. Ömer’in bu tavrını anlayışla karşılamış, onu dinledikten sonra kınama cihetine gitmemiş, inen Fetih Sûresi’ni ilk ona tebliğ etmek suretiyle onu teskin etmeye çalışmıştır. Netice olarak yöneticilerle yönetilenlerin aralarındaki mevcut ilişkileri, Resûlsahabe ilişkileri doğrultusunda yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Zira bize göre, Resûl-sahabe ilişkilerindeki bu tabiîlik ve samimiyet, bu anlayış ve hoşgörü, onların saadet asrını gerçekleştirmelerini sağlamıştır. Resûl-sahabe arasındaki ilişkilere benzer samimi bir ilişkinin ortaya konulması, modern çağda yeni bir saadet asrını, huzurlu ve temiz bir toplumu tesise büyük ölçüde katkıda bulunacaktır. Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamün aleyke ya Rasulallah... Hatice BAŞKAN 11 Müslim, İman, 95 12 Mümtehine, 60/12. 13 Müslim, İmâre, 39; Buharî, Ahkâm, 4; Ebu Dâvud, Cihad, 87. 14 Ahmed, Müsned, IV. 329-330. 15 Abdurrazzâk, Musannef, V. 375-6, no: 9739. 16 Bkz: Âl-i İmrân, 3/32, 132; Nisâ, 4/59; Mâide, 5/92; Enfal, 8/1, 20, 46. 17 Nisâ, 4/80. 18 Hucurât, 48/10. 19 Âl-i İmrân, 3/31. 20 Müslim, Cihad 84-6; Ahmed, Müsned, II. 538. 21 Abdurrazzâk, Musannef, V. 339-340; Buharî, Şurût 15. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Peygamberler ve Peygamberlerin Hayatı
"“Din, samimiyettir.”
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst