Çocuk Taziyenamesi

tuncerr

Active member
BEŞİNCİ NOKTA

Rahmet-i İlâhiyenin en lâtîf, en güzel, en hoş, en şirin cilvelerinden olan şefkat, bir iksir-i nuranîdir, aşktan çok keskindir. Çabuk Cenâb-ı Hakka vusule vesile olur. Nasıl aşk-ı mecazî ve aşk-ı dünyevî, pek çok müşkülâtla aşk-ı hakikîye inkılâp eder, Cenâb-ı Hakkı bulur. Öyle de, şefkat, fakat müşkülâtsız, daha kısa, daha safî bir tarzda, kalbi Cenâb-ı Hakka rapteder.

Gerek peder ve gerek valide, veledini bütün dünya gibi severler. Veledi elinden alındığı vakit, eğer bahtiyar ise, hakikî ehl-i İmân ise, dünyadan yüzünü çevirir, Mün’im-i Hakikîyi bulur. Der ki: "Dünya madem fânidir, değmiyor alâka-i kalbe." Veledi nereye gitmişse, oraya karşı bir alâka peydâ eder, büyük mânevî bir hal kazanır.

Ehl-i gaflet ve dalâlet, şu beş hakikatteki saadet ve müjdeden mahrumdurlar. Onların hali ne kadar elîm olduğunu şununla kıyas ediniz ki: Bir ihtiyar hanım gayet sevdiği sevimli birtek çocuğu sekeratta görüp, dünyada tevehhüm-ü ebediyet hükmünce, gaflet veya dalâlet neticesinde, mevti adem ve firak-ı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp, gaflet veya dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimînin cennet-i rahmetini, firdevs-i nimetini düşünmediğinden, ne kadar meyusâne bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin. Fakat vesile-i saadet-i dâreyn olan İmân ve İslâmiyet, mü’mine der ki: Şu sekeratta olan çocuğun Hâlık-ı Rahîmi, onu bu pis dünyadan çıkarıp Cennetine götürecek. Hem sana şefaatçi, hem ebedî bir evlât yapacak. Mufarakat muvakkattir, merak etme. -1- -2- de, sabret. -3-



Said Nursî
 

TESBIHAT

Active member
o padişah ki bizi bizden iyi bilen
her halımıze nıgehban
musıbetlerle degıl nımetlerıyle ımtıhan etsın ınsallah
evlad sevgısı oyle coskulu bır sevgı kı
rabbım bızı rızaya muhalıf hallere gırmekten muhafaza eylesın
 

Eyvàh!

Well-known member
Onyedinci Mektub (Çocuk Taziynamesi)

Onyedinci Mektub

Çocuk tâziyenamesi



بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَبَشِّرِ الصَّابِرينَ . اَلَّذِينَ اِذَآ اَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ . قَالُوا اِنَّا لِلَّهِ وَاِنَّآ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ .

Aziz Âhiret Kardeşim Hâfız Hâlid Efendi:

Kardeşim! Çocuğun vefatıbeni müteessir etti. Fakat, "Elhükmü lillâh. Kazaya rıza kadere teslim" İslâmiyetin bir şiârıdır. Cenab-ıHak sizlere sabr-ıcemil versin. Merhumu da size zahîre-i âhiret ve şefaatçıyapsın. Size ve sizin gibi müttakî mü'minlere büyük bir müjde ve hakikî bir teselli gösterecek "Beş Noktayı" beyan ederiz.



Sh: (Ha-107)

BİRİNCİ NOKTA: Kur'an-ıHakîmde وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ sırrıve meâli şudur ki: Mü'minlerin kalb-el-bülûğ vefat eden evlâtlarıCennette ebedî sevimli Cennete lâyık bir surette dâimî çocuk kalacaklarını; ve Cennete giden peder ve vâlidelerinin kucaklarında ebedî medar-ısürurlarıolacaklarını; ve çocuk sevmek ve evlâd okşamak gibi en lâtif bir zevki ebeveynine temine medar olacaklarını; ve her bir lezzetli şeyin Cennette bulunduğunu; "Cennet tenasül yeri olmadığından evlad muhabbeti ve okşamasıolmadığı"nıdiyenlerin hükümleri hakikat olmadığını; hem dünyada on senelik kısa bir zamanda teellümatla karışık evlâd sevmesine ve okşamasına bedel sâfi, elemsiz. milyonlar sene ebedî evlâd sevmesini ve okşamasınıkazanmak ehl-i îmanın en büyük bir medar-ısaadeti olduğunu şu âyet-i kerime وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ cümlesiyle işaret ediyor ve müjde veriyor.

İKİNCİ NOKTA: Bir zaman, bir zât bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O biçâre mahbus hem kendi



Sh: (Ha-108)

elemini çekiyor, hem veledinin istirahatınıtemin edemediği için onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki; "Şu çocuk çendan senin evlâdındır. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım. güzel bir sarayda beslettireceğim." O adam ağlar, sızlar, "Benim medar-ıtesellim olan evladımıvermiyeceğim." der. Ona arkadaşlarıder ki: "Senin teessürâtın mânâsızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan; çocuk şu mülevves ufunetli, sıkıntılızindana bedel ferahlı, saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şüpheli bir menfaatinle beraber çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntıve elem çekmek var. Eğer oraya gitse sana bin menfaati var. Çünkü; padişahın merhametini celbe sebeb olur. sana şefaatçi hükmüne geçer. Padişah onu senin ile görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek. Belki seni zindandan çıkarıp o saraya celbedecek, çocukla görüştürecek. Şu şartla ki. padişaha emniyetin ve itaatın varsa..."

İşte şu temsil gibi, aziz kardeşim: senin gibi mü'minlerin evlâdıvefat ettikleri vakit

Sh: (Ha-109)

şöyle düşünmeli: Şu veled mâsumdur. Onun Hâlikıdahi Rahim ve Kerîmdir. Benim nâkıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inâyet ve rahmetine aldı; dünyanın elemli, musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennet-ül-Firdevs'ine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsa idi, kimbilir ne şekle girerdi. Onun için; ben ona acımıyorum.,bahtiyar biliyorum.

Kaldı kendi nefsime âit menfaati için kendime dahi acımıyorum, elîm müteessir olmuyorum. Çünkü: Dünyada kalsa idi; on senelik, muvakkat, elemle karışık bir evlâd muhabbeti temin edecekti. Eğer sâlih olsa idi, dünya işinde muktedir olsa idi; belki bana yardım edecekti. Fakat vefatiyle, ebedî Cennette on milyon sene bana evlâd muhabbetine medar ve saadet-i ebediyyeye vesile bir şefaatçıhükmüne geçer. Elbette ve elbette, meşkûk, muaccel bir menfaati kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaati kazanan; elîm teessürat göstermez, me'yusâne feryad etmez.

ÜÇÜNCÜ NOKTA: Vefat eden çocuk, bir Hâlik-ıRahîmin mahlûku, memlûkü ve abdi ve bütün hey'etiyle onun masnuu ve ona âit

Sh: (Ha-110)

olarak, ebeveyninin bir arkadaşıidi ki; müvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiş,peder ve vâlideyi ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine mukabil, muaccel bir ücret olarak lezzetli bir şefkat vermiş, Şimdi, binden dokuzyüz doksan dokuz hisse sahibi olan o Hâlik-ıRâhim muktezâ-yırahmet ve hikmet olarak o çocuğu senin elinden alsa, hizmetine hâtime verse; sûrî bir hisse ile, hakikî bin hisse sahibine karşışekvayıandıracak bir tarzda me'yusane hüzün ve feryad etmek ehl-i îmana yakışmaz. belki ehl-i gaflet ve dalâlete yakışıyor.

DضRDÜNCÜ NOKTA: Eğer dünya ebedî olsa idi, insan içinde ebedî kalsa idi ve firak ebedî olsa idi, elîmane teessürat ve me'yusâne teellümatın bir mânâsıolurdu. Fakat madem dünya bir misafirhânedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse siz de biz de oraya gideceğiz ve hem bu vefat yalnız ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem müfârakat dahi ebedî değil; ileride hem berzahda, hem Cennette görüşülecektir. "Elhükmülillâh" demeli... "O verdi o aldı."

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ deyip sabır ile şükretmeli.

Sh: (Ha-111)

BEŞİNCİ NOKTA: Rahmet-i İlâhiyyenin en lâtif en güzel en hoş, en şirin, cilvelerinden olan şefkat; bir iksir-i nûranidir. Aşktan çok keskinder. Çabuk Cenab-ıHakka vusûle vesile olur. Nasıl aşk-ımecâzî ve aşk-ıdünyevi; pekçok müşkilâtla aşk-ıhakikîye inkılâb eder. Cenab-ıHakkıbulur. ضyle de; Şefkat:- fakat müşkilâtsız- daha kısa, daha sâfi bir tarzda kalbi Cenab-ıHakka rabteder. Gerek peder ve gerek vâlide veledini bütün dünya gibi severler. Veledi elinden alındığıvakit eğer bahtiyar ise, hakikî ehl-i îman ise; dünyadan yüzünü çevirir. Mün'im-i Hakikîyi bulur. Der ki: "Dünya mâdem fânidir, alâka-i kalbe değmiyor!" Veledi nereye gitmişse, oraya karşıbir alâka peyda eder. Büyük mânevî bir hâl kazanır.

Ehl-i gaflet ve dalâlet, şu beş hakikattaki saadet ve müjdeden mahrumdurlar. Onların hâli ne kadar elim olduğunu şununla kıyas ediniz ki: gayet sevdiği, sevimli tek bir çocuğunu sekeratta görüp, dünyada tevehhüm-ü ebediyet hükmünce, gaflet veya dalâlet neticesinde mevti, idam ve firak-ıebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağınıdüşünüp gaflet veya dalâlet cihetiyle Erhamürrahimînin Cennet-i rahmetini,



Sh: (Ha-112)

Firdevs-i nîmetini düşünmediğinden, ne kadar me'yûsâne bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin. Fakat vesile-i saadet-i dâreyn olan îman ve İslâmiyet, mü'mine der ki: Şu sekeratta olan çocuk onun Hâlik-ıRahîmi, tarafından bu pis dünyadan çıkarılıp Cennete götürülecek. Hem sana şefaatçi, hem ebedî bir evlât yapacak. Müfarakat muvakkattır. merak etme.

اَلْحُكْمُ لِلَّهِ . اِنَّا لِلَّهِ وَاِنَّآ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ .

de, sabret.

Elbâki Hüvelbaki

Said Nursî
 
Üst