Ceylan Çalışkan'dan Notlar

Gül-i İkra

Well-known member
Cevap: Merhum Ceylan Çalışkan ağabeyin notlarından

İhlâsa ma’ni olan önemli bir şey yok!

İhlâsa ma’ni olan, önemsiz şeylerdir: Lüzumsuz, kederli, hodfurûşâne, sakîl, riyakârane bazı hissiyât-ı süfliyedir.
 

PIRLANTA

Well-known member
Ceylan abinin tesbit ettiği notlar

Ceylan Ağabeyin tespit ettiği notlar

- Bir Nur talebesini Makam-ı sıddıkiyete götüren iki yol vardır: Sadakat ve İhlas.
- İhlas; kelimelerin ruh-u manevisidir. İhlas olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi, hedefi bulsada çok te’sir etmez. Onun için attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, te’sirsiz kalıyor.
- Risale-i Nur’un yolusırr-ı ihlastır, kulluktur. Bu hakikatları baştaiç dünyamızı ma’mur etmek için kullanacağız. İçimizdeki putları kırmak için kullanacağız.
- Bütün peygamberlerin, evliyaların ve kutupların yolu ihlas yoludur.
- İhlasa ma’ni olan önemli birşey yok! İhlasa ma’ni olan, önemsiz şeylerdir. Lüzumsuz, kederli, hodfüruşane, sakil, riyakarane bazı hissiyat-ı süfliyedir.
- Hizmette başarılı olmak için; Anlatılan hakikatın muhatabın kalbine yerleşmesinin iki sebebi var: Biri, sebeb-i zahiri; Digeri sebeb-i ma’nevi.
- Sebeb-i zahirinin bazı şartları şunlardır: Fiziki yapı endam ve sima güzelligi ve bakımı, Libas, giyiniş. Yaş. Şahsiyet.
- Lisan hakimiyeti, yani müdellel konuşması, terkib kabiliyeti, cümle kurması, mantıki konuşması, beliğ ve fasih konuşması için ilim şarttır.
- Sebeb-i ma’nevinin (hakiki sebeb) sebebleri şöyledir: İhlas: İ’vazsız sırf rıza-i İlahi için konuşmak. Fenâ hakikatta fâni olmak. Nefsini ıslâh edemeyen, başkasını ıslâh edemez. Önce nefsini tezkiye etki, tezkiyeye vesile olasın. Anlattın anlattın tesir etmedi, diyeceksinki ” İhlassız anlatmışım, manen kirliyim.” Salahat: Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lafızlar kalbden çıkmaz. Islatsa ıslatsa dili ıslatır, kalbden gelmez. Onun için ma’nevi hayatın temiz ve tâhir olması şarttır.
- Az olduğumuza üzülmeyecegiz! Çünkü keyfiyeten az degiliz. Kainat kuruldu kurulalı bu, böyledir. Cemadat fazla nebatat az. Nebadat fazla hayvanat az. Hayvanat fazla insanlar az; Kafirler fazla, müslümanlar az; Âmiler fazla, veliler az; Veliler fazla, asfiyalar az;asfiyalar fazla, enbiyalar az.
- Risale-i Nur’a makamsız hizmet eden, ma’nevi makamatın müntehası olan sıddıkiyete vasıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.
- Sıddıkiyet makamı, niyet ve takva ile olur.
- Mes’ele, yalnız Risale-i Nurdaki hakikatları ezberlemek, mâlumat sahibi olmak degil; mes’ele o hakikatları yaşaya bilmektir.
- Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet göstere biliyorsan, işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.
- Anlamak iki çeşittir: İbareyi anlamak, hakikatını anlamak. Uhuvvet risalesini okuduğu halde kardeşiyle dövüşen adam, ibâreyi anlamış, hakikatını anlamamıştır. Çünki, hakikatını anlayan insan, kardeşiyle dövüşmez.
- Bir Nur talebesinin ma’nevi dengesi, onun samimi ve hâli hizmetidir.Ne nisbette hizmet ederse, o nisbette dengede demektir.
- Risale-i Murda merhaleler vardır: 1- Şevk devresi, Ruhun hakikatleri kapmasıyla olur. 2- Muhabbet devresi; Risale-i Nur kalbte mekan tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer, fakat o medresede çorbaya koşar. Evinde kuş tüyü yatak vardır, o dershananin kırpıntı yatağına gelir. 3- Sebat devresi; tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enaniyet ve süfli arzular çok olur. bu devre sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye en az zaiyatla bu dönemi azaltmaktır. :Çünkü irtibatı azalır, içtimai mes’eleler aklını kurcalar. sebat ancak günahlardan çekilmekle, ve Risale-i Nur’un kudsiyetine inançla, Nurlarla meşguliyetle ve derslere devamla olur. 4- sadakat devri; Arabistandan Kutb-u azamda dâvet etse, hürmet eder, fakat yine Risale-i Nur’a koşar.
- Bir âlimin sohbeti, yaralı kalbleri tedavi eder. Fakat bir ârifin sohbeti ölmüş kalbleri diriltir. Risale-i Nur sohbeti o sohbet-i ârifindir.
- Hastanın başında, yaygaracı kadınlar gibi ağlamak hüner degildir. Sessizce gidip doktor çağırmak hünerdir. İlaç yetiştirmek hünerdir. Muazzez üstadımız, cemiyetteki hastalıkların temelindeiman zaafiyeti olduğu teshişini koymuş. Biz de, Kur’an eczanesinden Risale-i Nur ilaçlarını muhtac gönüllere ve hasta insanlara taşıyoruz.
- Diş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır, amma kimisine iyi gelir, kimisine kötü gelir. Hakikatları yerli yerinde kullanmalıyız. Bunun için faydalı olmalıyız, faydalı olamıyorsak zararlı olmamalıyız.
- Bizim meslegimizde ihtilafların çok önemli sebeblerinden birisi de denkliktir. Aynı seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birisinin fedakarlık yapıp digerine inkıyad etmesi lazımdır. Böyle yapan bir nur talebesini melekler bile alkışlar.
- Her Nur talebesine ma’nevi müzahelet( Arkadan yardım etmek, korumak) vardır İlk intikal devresinde ma’nen hep müzaheret var. Tutuşma devresinden sonra şevk devresine giriyor. Otuz yaşına doğru o müzaheret kesiliyor. Artık kendi cehd-ü gayreti ile ilerliyor.Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.
- Üstad, Ceylan ağabeye diyor: 1- İktisada tam riayet et. 2- Nazar-ı dikkati kendine celb etme, hevesatına uyma. 3- Herkeze açılma!
- Avam-ı nas’ın imanını kurtarma vazifesini şefkatkarane yüklenecegiz. Risale-i Nurla ilgili her şeye sahib çıkacağız. Bu dava benim, Sözleri ben yazdım anlayışına sahib olacağız.
- Risale-i Nur, ” Vazife-i fıtratım, gâye-i hilkatim, sebeb-i sadetim ” deyip, hizmet-i nuriyeyi hayatın birinci gayesi bilecegiz.
- Fedainin feda edemiyecegi hiçbir şey yoktur. Üstad:” biz muhabbet fedaileriyiz” diyor. Öyle ise muhabbet için feda edemiyecegimiz hiçbir şeyimiz olmamalı. Hissiyatımız, haysiyetimiz, enaniyetimiz, hatta şerefimiz.
- Nur talebesi herkezin dostudur. Çünki, Risale-i nur dersleriyle Allah’ı ögrenmeye ve ögretmeye çalışıyorlar. Allah’da (cc) onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünki, muhabbet kainatın sebeb-i vücudu, râbıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmuyacak.
- Nur talebeleri ileride İhsan-ı İlahi ile, kemal-i şaşa ile tezahür edecek olan İslamiyet sefinesinin omurgası ve hizmetgarı olmak emelindedir. Bu asrın fırtınası, ma’nen Nuh (as) zamanındaki fırtınadan daha tehlikelidir.
- Üstad Lahikaların satırları ile, sadık nur talebelerinin vasıflarını ve modelini çiziyor.İşte o modele kavuşup, o vasıflara benzemeliyiz.
- Kardeşlerimizin hatalarını bir doktorun hastasını tedavi ettigi gibi tedaviye çalışacağız.İ’tin ile, kavl-i leyyin( yumuşak söz) ile i’kaz edecegiz. Bazan Lisan-ı Hal, lisan-ı kalden üstündür ve tesirlidir.
- Bir tezgahtar, dükkana giden müşeriye iltifat ediyor. Gururu, enaniyeti terk ediyor. Dünyevi işlerde bu gerekiyorsa, uhrevi hizmetlerde çok daha fazlası lazımdır.
- Nefs-i emmare; yavaş yavaş, aldata aldata kendine uydurur. Elli sene evvelki dede kabirden çıkıp, şimdikileri görse, kafir der. İnsanlar bu hale nasıl geldi? Yavaş yavaş…
- Bu kudsi hizmette durmak, yani fıtri vazifesi olan ibadeti ve dersleri terk etmek, düşmek demektir. Durmadan, yılmadan hizmet, daima hizmet.
- Lillah için muhabbette, nefse menfaat beklemekte hiçbir fayda yoktur. Çünki karşılık beklenmez.
- Hizmet, Allah rızası için olur, bu niyet, bu ruh yoksa; hizmette yoktur.
- Risale-i nur’a köle gibi, makamsız hizmet eden, manevi makamatın en müntehası olansıddıkiyete vasıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.
- Niye biz Risale-i Nur’un sarhoşu olamıyaruz? Çünki içmiyoruz.
- Sarhoş sıhhatı pahasına alkolik oluyor. Biz de nurkolik olmalıyız. Nuru içip sızmalıyız. Neticede ebedi bir sıhhah ve saadet kazanacağız.
- Risale-i Nr hizmeti; hem cihaddır, hem ubudiyettir. Bu ikisini beraber götürmemiz lazımdır.
- Her nur talebesi; takvası, şefkati ve duası ile mannen yağmur gibi olmalıdır. Rahmetin yağdığı topraklar, cennete döner. Nur talebesinin vazifesi, yağmur gibi gittigi yere ihlas, muhabbet ve hakikat götürmek, etrafı aydınlatmaktır.
- Bir nur talebesişuurî olsunş olmasın,da2vaya karşı lakayd kalsa ( Allah korusun ) zamanla davaya adavet etmeye başlıyor. Hem de manen helak olur.
- Bir atomda nihayetsiz enerji var. Fakat atomun kışrı parçalanmadan, o enerji açığa çıkamıyor.İnsanda da nihayetsiz muhabbet istidadı var. Fakat ene kışrını, kabuğunu parçalamadanş o muhabbet kalbe yerleşemiyor. Bu muhabbet Cenab-ı Allahın ism ve sıfatlarına olmalı. Nefsin arzuları muhabbeti tatmin etmez.
- Risale-i Nur mayasında acelecilik yoktur. Bizim meşrebimiz tefekkür meşrebidir. Tefekkürde nasıl acelecilik olsun?
- İnsanları riyaya sevk eden,za’f-ı iman,hırs ve tama, hırs-ı şöhret gibi şeylerdir.
- Tarih; insanın idrakini, Edebiyat; nükte ve mizacını, Matematik; dikkatini, Dini eserler; fikir ve ruh derinligini arttırır.
- Nefis; harici alemde vucud giyse Yahudiye benzer. Çünki Yahudi menfaatperesttir.
- Üstad, ” said tam toprak olmak elzemdir. Ta ki Risale-i Nur-u bulandırmasın. ” diyor. Bu kaziyye mucibince tam toprak olmuyanlar Risale-i Nur’u bulandırırlar.
- Akıl başka iman başkadır. Öyle akıllılar varki, cehenneme gitmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
- Öyle hareket edeceksinki kardeşini kıskandırmayacaksın. Bunun çaresi de, sen başkasını kıskanmayacaksın ki, başkasıda seni kıskanmasın.
- Bazı taşlar sahtedir çok parlar, yanındaki elmas sönük kalır. İşte hakiki nur talebesi, elmas gibi olmalıdır.
- Hakiki mürşid Risale-i Nur’dur. Ağabeyler ise muvain ve muzahirdirler.
- Kardeşlerimizi niçin tenkid etmeyecegiz? Çünki kardeşimiz zaten şeytanla mücadele içindedir. Nefis içerden şeytan dışardan kardeşimize hücum ediyorlar. Birde biz hücum edersek, o hücum şeytan hesabına geçer.
 

nurunalanur

Well-known member
Cevap: Ceylan abinin tesbit ettiği notlar

Nur talebesi herkezin dostudur. Çünki, Risale-i nur dersleriyle Allah’ı ögrenmeye ve ögretmeye çalışıyorlar. Allah’da (cc) onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünki, muhabbet kainatın sebeb-i vücudu, râbıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmuyacak.


Allah razı olsun..istifade edilecek çok güzel bi paylaşım...
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Diş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır, amma kimisine iyi gelir, kimisine kötü gelir. Hakikatları yerli yerinde kullanmalıyız. Bunun için faydalı olmalıyız, faydalı olamıyorsak zararlı olmamalıyız.

evet ne kadar doğru bir söz
bence günümüzün insanları buna çok dikkat etmeli

Her Söylediğin Hak Olsun, Fakat Her Hakkı Söylemeye Senin Hakkın Yoktur."

Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati Bazen damara dokundurur, aksülâmel yapar.
 
Üst