Huseyni
Müdavim
Günümüzde bid'alar ve hurafeler almış başını gidiyor. Aşağıda bir alıntıda olduğu gibi, Üstad risalelerde bir çok yerde bid'a lardan uzak durmamız, bunun yerine sünneti seniyyeyi ihya etmemiz yönünde bizleri uyarıyor.
Bu anketi düzenlemekteki amaç, bid'a lar ve hurafelerle ne kadar mücadele ediyoruz ya da ediyormuyuz? Amacımız bunu teşvik etmenin yanı sıra, gözlemlediğimiz bid'a ve hurafeleri paylaşarak, bu konuda bilgi sahibi olmak.
Bu anketi düzenlemekteki amaç, bid'a lar ve hurafelerle ne kadar mücadele ediyoruz ya da ediyormuyuz? Amacımız bunu teşvik etmenin yanı sıra, gözlemlediğimiz bid'a ve hurafeleri paylaşarak, bu konuda bilgi sahibi olmak.
"Hem mektubunuzda yedi kebâiri soruyorsunuz. Kebâir çoktur; fakat ekberü'l-kebâir ve mûbikat-ı seb'a tâbir edilen günahlar yedidir: Katl, zina, şarap, ukuk-u vâlideyn (yani kat-ı sıla-i rahim), kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid'alara taraftar olmaktır." Barla Lahikası
BİD’A
Fıkhî terim olarak bid’a, dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetlerdir. Bazı ulema, bid’anın tarifini “Peygamberimiz (asm) den sonra ortaya çıkan her şey” diye tarif eder. Diğer bir kısım ulema ise, “Peygamberimiz (asm)den sonra ortaya çıkmış, dinle alakalı mes’elelerde ilave veya eksiltmeyi netice veren, dinin aslına zarar veren amellerdir” demişler. Bu kısım ortaya çıkışların dine zarar verenlerine “bid’a-yı seyyie”, dine zarar vermeyen adet ve gelenek nev’inden olanlarına ise “bid’a-yı hasene" namını vermişlerdir.
Nitekim Bediüzaman Hazretleri de: “Ahkâm-ı ubudiyette (ibadetlerin hükümlerinde) yeni icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ (Bu gün, sizin dininizi kemale erdirdim. Maide:3) sırrına münafi (zıt) olduğu için, merduttur (reddedilmiştir).
Fakat, tarikatte evrad ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları kitap ve sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan (yerleşmiş) usul ve esasat-ı sünnet-i seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek (değiştirmemek) şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dahil edip, fakat bid’a-i hasene namını vermiş.” diyerek bu konuya açıklık getirmiştir.
HURAFE
Hurafe lugatte; inanılmaz, uydurma, aslı esası olmayan, yalan hikaye ve rivayetler, sacma sapan sözler, efsaneler demektir. Cemisi, hurafat olarak gelir. Dini ıstılahımızda ise hurafe; İslamın aslında bulunmadıgı halde, sonradan uydurulan, yaygınlastırılan ve dinin aslındanmıs gibi gösterilen her cesit batıl inanıs ve adetler manasında kullanılır.
Bir baska ifadeyle hurafe, dinimizle alakalı bazı hususların, bilerek veya bilmeyerek yanlıs anlasılması veya yorumlanması neticesi, baska batıl inanıs ve mahalli adetlere de karısarak ortaya cıkan seylerdir. Bu nevi asılsız inanc ve davranıslar, daha cok eski batıl din ve inanıslardan gelen kalıntılar olarak ortaya cıkmaktadır. Müslümanın inanc ve ibadetinde, ahlak ve amelinde hurafelere yer yoktur.
15. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Size iki şey bıraktım, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: Allahın "Kitâb"ı ve Allah Resûlünün "Sünnet"i."
Mâlik radıyallahu anh. Mâlik.
16. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim, benden sonra öldürülen sünnetimi diriltirse, beni sevmiş olur. Kim de beni severse, benimle beraber olur."
Ali radıyallahu anh. Rezîn.
17. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ümmetimin bozulması zamanında kim sünnetime sımsıkı sarılırsa, şehîd sevabı alır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Taberânî.
18. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Size öyle bir zaman gelecektir ki, o zamanda şu üçten daha değerli bir şey olmayacaktır: Helâl para, candan arkadaşlık yapılacak bir kardeş, uygulanacak bir sünnet."
Huzeyfe radıyallahu anh. Taberânî.
(alıntı)
BİD’A
Fıkhî terim olarak bid’a, dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetlerdir. Bazı ulema, bid’anın tarifini “Peygamberimiz (asm) den sonra ortaya çıkan her şey” diye tarif eder. Diğer bir kısım ulema ise, “Peygamberimiz (asm)den sonra ortaya çıkmış, dinle alakalı mes’elelerde ilave veya eksiltmeyi netice veren, dinin aslına zarar veren amellerdir” demişler. Bu kısım ortaya çıkışların dine zarar verenlerine “bid’a-yı seyyie”, dine zarar vermeyen adet ve gelenek nev’inden olanlarına ise “bid’a-yı hasene" namını vermişlerdir.
Nitekim Bediüzaman Hazretleri de: “Ahkâm-ı ubudiyette (ibadetlerin hükümlerinde) yeni icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ (Bu gün, sizin dininizi kemale erdirdim. Maide:3) sırrına münafi (zıt) olduğu için, merduttur (reddedilmiştir).
Fakat, tarikatte evrad ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları kitap ve sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan (yerleşmiş) usul ve esasat-ı sünnet-i seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek (değiştirmemek) şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dahil edip, fakat bid’a-i hasene namını vermiş.” diyerek bu konuya açıklık getirmiştir.
HURAFE
Hurafe lugatte; inanılmaz, uydurma, aslı esası olmayan, yalan hikaye ve rivayetler, sacma sapan sözler, efsaneler demektir. Cemisi, hurafat olarak gelir. Dini ıstılahımızda ise hurafe; İslamın aslında bulunmadıgı halde, sonradan uydurulan, yaygınlastırılan ve dinin aslındanmıs gibi gösterilen her cesit batıl inanıs ve adetler manasında kullanılır.
Bir baska ifadeyle hurafe, dinimizle alakalı bazı hususların, bilerek veya bilmeyerek yanlıs anlasılması veya yorumlanması neticesi, baska batıl inanıs ve mahalli adetlere de karısarak ortaya cıkan seylerdir. Bu nevi asılsız inanc ve davranıslar, daha cok eski batıl din ve inanıslardan gelen kalıntılar olarak ortaya cıkmaktadır. Müslümanın inanc ve ibadetinde, ahlak ve amelinde hurafelere yer yoktur.
15. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Size iki şey bıraktım, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: Allahın "Kitâb"ı ve Allah Resûlünün "Sünnet"i."
Mâlik radıyallahu anh. Mâlik.
16. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim, benden sonra öldürülen sünnetimi diriltirse, beni sevmiş olur. Kim de beni severse, benimle beraber olur."
Ali radıyallahu anh. Rezîn.
17. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ümmetimin bozulması zamanında kim sünnetime sımsıkı sarılırsa, şehîd sevabı alır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Taberânî.
18. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Size öyle bir zaman gelecektir ki, o zamanda şu üçten daha değerli bir şey olmayacaktır: Helâl para, candan arkadaşlık yapılacak bir kardeş, uygulanacak bir sünnet."
Huzeyfe radıyallahu anh. Taberânî.
(alıntı)