Bunları biliyor musunuz?

mihrimah

Well-known member
Habibullah’ın (Allah’ın (cc) Sevdiceği) ölümü

* Rahmet Peygamberi’nin (sas) Veda haccındaki konuşmasını Rabia bin Ümeyye bin Halef tarafından yüksek sesle halka aynı anda duyurulduğunu…
* Rahmetin lil âleminin (sas) bütün âlemleri yetim bırakarak ebedler alemini şereflendirmesinin ikindi vakti olduğunu... * Hatem-ün Nebi’nin (sas) vefatında ciğerparesi Fatıma’nın gözyaşları içinde: “Babacığım benim! Kendisini çağıran Rabbinin davetine icabet etti. Babacığım benim! Cennet-ü’l-Firdevs onun yeri! Ya Cibril! Başın sağ olsun” buyurduğunu…


Bâd-ı sabâ (Sabahları esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli) güzel adam ismini seviyordu

* Hz. Ali ile Hz Fatıma’nın evliliğinden Resul-i zişan’ın (sas) dört torunu olduğunu. Bunların; Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümm-ü Gülsüm” olduğunu…
* Peygamber Efendimiz’in (sas) Hasan (güzel adam) ismini çok sevdiği için ilk torununa bu ismi verdiğini. Diğer torunu doğunca da bu sefer ona “küçük güzel adam (Hüseyin) ismini koyduğunu * Peygamberimiz’in (sas) hanımlarından ikisinin kendisinden evvel vefat ettiklerini, bunlardan birinin Hz. Hatice diğerinin “Fakirlerin annesi” lakaplı Zeynep binti Hüzeyme olduğunu..


Rahmeten li’l-Âlemîn (Âlemlere rahmet olarak gönderilen) Bedir’de ne dedi?

* Bedir savaşında Müslümanların tek atı olduğunu… Sahibinin de Zübeyir bin Avvam olduğunu...
* Hatemü’l-Enbiyanın (sas) Bedirde yaptığı bir diğer sürprizin de ordusunu saf düzenine sokmak olduğunu ve bunun da Araplarca bilinmediğini... * Bedir’de esir düşüp, bir daha İslam aleyhine çalışmaması şartıyla fidyesiz serbest bırakılan cahiliyye şairi Ebu Azze bin Amr’ın Uhud’da tekrar esir düştüğünü. Tekrar af edilmesi isteğine Efendimiz’in “Muhammed’i iki defa aldattım” dedirtmemek için seni serbest bırakmam. Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz buyurduğunu…


Mahlukâtın en müntehabı (seçkini) hakkında bunları biliyor muydunuz?

* Peygamberimize hanımları içinde ilk kavuşanın; on sene sonra, Zeynep bint-i Cahş validemiz olduğunu...
* Efendimizin (sas); “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurmasının sahabileri sevince boğduğunu.. Hatta Enes bin Malik(RA)’in; “Sahabeler bu söze sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmemişlerdir” dediğini… * Katade (ra), O’nun (sas) ashabını anlatırken: “Alışveriş yaparlar, ticaretle meşgul olurlardı. Fakat Allah’ın hukukundan bir hak onlara yaklaştığı zaman ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah’ın zikrinden alıkoymazdı. Nihayet onu Allah’a döndürürlerdi” dediğini.


Saadetin vesilesi hakkında bunları biliyor muydunuz?

* Server-i Ekrem’in (sas) Habeş Necaşi’sinin gönderdiği heyete bizzat kendi elleriyle hizmet ettiğini..Bu işi kendilerine bırakmasını rica eden ashabına: “Doğrusu bunlar bizim arkadaşlarımıza ikramda bulunmuşlardı. Onlara bizzat mukabelede bulunmak istiyorum” buyurduğunu.. * Efendimiz’in (sas) Mekke fethi hazırlıklarını çok gizli tuttuğunu. Hatta Hz. Ebubekir’in seferin nereye olduğunu öğrenmek için meseleyi Hz. Aişe’ye açtığını ama onun da babasını aydınlatamadığını…
 

mihrimah

Well-known member
Habîb-i Edib* hakkında bunları biliyor muydunuz?
[SIZE=-2](*) Allah’a ve insanlara karşı çok edepli, Allah’ın sevgilisi[/SIZE]

Server-i Ekrem’in (sas) Mekke döneminde, hac için gelen kabileleri yanında birkaç kişiyle gece ilerleyen saatlerde ziyaret etmeye başlayarak Kureyşlileri atlattığını…
Resul-i Ekrem’in Mekke devrinde hac kafilelerini ziyaret edip davasına sahip çıkacak insanlar ararken şöyle dediğini; “Beni kavmine götürecek bir kimse yok mu? Zira Kureyş benim Rabbimin kelamını tebliğ etmemi engelledi.”
Allah Resulü’ne (sas) İkinci Akabe biatında ilk biat eden zatın Bera bin Marur olduğunu...

Sahabenin Medine’ye hicreti


Medine’ye ilk göç eden Müslüman’ın Ebu Talib’in yeğeni Ebu Seleme olduğunu…
Efendimiz’in (sas) İslam davetçisi olarak Medine’ye gönderdiği Hz. Musab bin Ümeyr el Abderi’nin bu şehirde “El Mukri” (Güzel Kur’an okuyan) lakabıyla tanındığını...

Taif yolculuğu


Resul-i Ekrem’in (sas) İslam’a davet etmek için 619 yılının Şevval’inde gittiği Taif’te 10 gün kaldığını... Taif dönüşünde azatlısı Zeyd’in; “Onlar (Kureyş) seni memleketinden çıkardıkları halde tekrar nasıl onların yanına gidebiliyorsun?” dediğinde Masum Nebi’nin (sas) kıyamete kadar gelecek davet erlerine şaşmaz bir ölçü olacak şu sözleri söylediğini: “Ya Zeyd! Şüphesiz Allah bu sıkıntıları bizim için rahatlık vesilesi ve çıkış yolu yapacaktır. Şüphesiz Allah dinine yardımcı olacak, peygamberini muzaffer edecektir.”
 

mihrimah

Well-known member
Fahr-i Âlem hakkında bunları biliyor musunuz?
Makrizi’nin bildirdiğine göre Mekke döneminde Allah Resulü’nün (sas) ne zaman Mekke serserilerince bunaltıldığında Ebu Süfyan’ın evine sığındığını… Onunda her defasında- müşrik olmasına rağmen- serserileri kovduğunu ve azarladığını… Onun bu cemilesine karşılık Mekke fethedilirken onun evine sığınanların emniyete alındığını…

* Ukbe bin Muayt adlı bir kâfirin Mekke döneminde Resulullah Kâbe’de namaz kılarken, elbisesiyle onu boğmaya çalıştığını. * İlk tebliğ yıllarında Müslümanların alabildiğine zorlandığını... Hatta Sad bin Ebi Vakkas’ın “Bütün bir yıl boyunca İslam’ı saklamaya çalıştık. Ve namazlarımızı kapılar arkasından sürgülü olduğu halde evlerde ve şehir civarındaki dağ aralıklarında kıldık” dediğini…
 

mihrimah

Well-known member
Nebiyy-i zîşân’ın (asm) Ebu Talip’le ilk Suriye seyahatinde 9 yaşında olduğunu…
* Bir mağaraya tefekkür ve inziva için kısa süreli çekilmenin İsmail oğullarında eskiden beri devam ede gelen bir gelenek olduğunu…

* Mahbûb-u Kibriya* hakkında bunları biliyor muydunuz?


Hz. Ebu Zer’in Efendimiz (sas)’i bulmak için geldiği Mekke’de Kureyşlilerce çok kötü dövüldüğünü, hatta “Kendime geldiğimde akan kanlarla kızıla boyanmış bir puta döndüğümü gördüm.” dediğini…
Abdullah bin Mesud’un Kâbe’de ilk defa Kur’an okuyan insan olup, bunun üzerine Ebu Cehil tarafından yüzünden kılıçla yaralandığını...

Müslüman olduğunu açıkladığı için ailesinden ilk eziyet gören sahabenin Hz. Osman olduğunu...

Hz. Enes’ten rivayete göre Allah Resulü’nün (sas); “Allah yolunda hiç kimseye bana yapılan eziyet yapılmamış ve hiç kimse benim kadar baskıya maruz kalmamıştır. Öyle bir otuz gün, otuz gece geçirdim ki, ne benim ne de yanımda bulunan Bilal’in yiyecek bir şeyimiz yoktu. Bilal’in yalnız omuzlarını örten bir gömleği mevcuttu.” buyurduğunu…

Makrizi’nin bildirdiğine göre Mekke döneminde Allah Resulü’nün (asm) Mekke serserilerince bunaltıldığında Ebu Süfyan’ın evine sığındığını… Onun da her defasında -müşrik olmasına rağmen- serserileri kovduğunu ve azarladığını… Onun bu cemilesine karşılık Mekke fethedilirken onun evine sığınanların emniyete alındığını…

Resul-i Ekrem (asm)’in Ebu Talib’in himayesini anlatma babında; “Ebu Talib ölünceye kadar Kureyş bana pek dokunamadı.” buyurduğunu...

Ukbe bin Muayt adlı bir kâfirin Mekke döneminde Resulullah Kâbe’de namaz kılarken, elbisesiyle onu boğmaya çalıştığını...

İlk tebliğ yıllarında Müslümanların alabildiğine zorlandığını... Hatta Sad bin Ebi Vakkas’ın “Bütün bir yıl boyunca İslam’ı saklamaya çalıştık. Ve namazlarımızı kapılar arkasından sürgülü olduğu halde evlerde ve şehir civarındaki dağ aralıklarında kıldık.” dediğini…

Ebu Cehil’in eziyetlerinden bunalan Allah Resulü’nün bir gün onu boğazından tutup sarstığını ve “Azaba layık olasın azaba. Yine azaba layık olasın azaba (Kıyame: 34-35)” ayetini okuduğunu. Ebu Cehil’in ise; “Beni tehdit mi ediyorsun ya Muhammed! Vallahi ne sen, ne de Rabb’in hiçbir şey yapamazsınız. Ben bu iki dağ arasında yaşayan en şerefli kişiyim.” dediğini...

Hz. Ömer’in 27 yaşında, Peygamberliğin 6. senesinde Müslüman olduğunu... Hz. Ömer’in (ra), Hz. Hamza’nın (ra) İslam’la şereflenmesinden üç gün sonra Müslüman olduğunu...
İbn-i Mesud’un (ra) rivayetine göre, Mekke’de Müslüman olduklarını ilk açıklayanların yedi kişi olduğunu… (Resulullah (asm), Hz. Ebubekir, Hz. Ammar ve annesi Hz. Sümeyye, Hz. Suheyb, Hz. Bilal ve Hz. Mikdat)
 

mihrimah

Well-known member
Muhbir-i Sâdık* hakkında bunları biliyor muydunuz?
[SIZE=-2](*) En doğru beyanlı haber verici[/SIZE]
Peygamber Efendimiz’in (sas) Habeşistan’a ilk hicret eden kızı Rukiyye ve damadı Hz. Osman (ra) için; “Bu ikisi Hz. İbrahim ve Lut’tan sonra Allah yolunda hicret eden ilk ailedir” buyurduğunu...
Resulullah’ın (sas) amca oğlu Hz. Cafer’in 27 yaşında hicret ettiği Habeşistan’dan 40 yaşında döndüğünü...

Tarihçi Suheyli’ye göre Habeş Necaşi’sinin bir zamanlar zorba amcasının zulmünden Arabistan’a iltica ettiğini ve bir süre Bedir’de kaldığını... Bunun daha sonra gelen Arap mültecileri bağrına basmasında mühim bir etken olduğunu…

Nebi-i Zişan’ın (asm) bir meselede Cafer bin Ebi Talib lehinde bir karar vermesi üzerine Hz. Cafer’in sevinçten onun etrafında dans ederek bir daire çizdiğini... Efendimiz’in (sas) gülümseyerek bunun ne olduğunu sorması üzerine; “Habeşlilerin krallarına yaptıkları bir şeref gösterisi. Necaşi ne zaman birine sevineceği bir şey verse, o adam ayağa kalkar ve onun etrafında dans eder.” dediğini…

Zübeyir bin Avvam’ın Habeş iç savaşında Necaşi ordusunda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı Necaşi Ashama bin Erma tarafından kendisine pek kıymetli bir mızrak armağan edildiğini... Onun da bunu Efendimiz’e (asm) hediye ettiğini... Allah Resulü (sas)’nün de bu mızrağı ömrü boyunca resmi merasimlerde yanında hazır bulundurduğunu...

Habeşistan’a hicret eden bazı hanım sahabelerin burada Santa Maria adlı ve içinde dinî resim ve tablolar bulunan bir kiliseyi ziyaret ettiklerinden bahsettiklerinde Resulullah’ın (sas) onlara bu resimlerin onların azizlerinin suretleri olduğunu ve Müslümanların asla onlar gibi din büyüklerine perestiş etmemeleri lazım geldiğini söylediğini…

Hüzün senesi Hz. Hatice’nin, (ra) Ebu Talib’in ölümünden üç gün(bir başka rivayette iki ay) sonra dar-ı bekaya irtihal ettiğini…
 

ARİF

Well-known member
  • Ağaç meyve için dikilir. Âlem, Muhammed-i Arabî için yaratılır.
  • Bir sınıfta öğretmen esasında yalnız bir öğrenci için dersini tam anlatır—onu en iyi anlayan öğrenci için. Bir’ler her zaman önemlidir. Bir Muhammed-i Arabî’nin ubudiyeti hatırına, koca bir kâinat yaratılmıştır.
  • Peygamberimizin hiçbir fiili yoktur ki, HÜVE’yi göstermesin, O’nu bildirmesin.
  • Bugün biz “lâ ilahe illallah”ı kolaylıkla söylüyorsak, “muhammedun resulullah”tan dolayıdır.
  • Yamaçlar kalabalık, zirveler yalnızdır. En çok istifade edilen insan olarak Resûlullah (a.s.m.), aynı zamanda, en az anlaşılan insandır da. Çünkü, onun anlattığı hakikati onun kendi iç dünyasında anladığı derecede anlayan başka bir kimse yoktur. Peygamber başka bir insandan almamış; almadan vermiştir.
  • Hz. Peygamber peygamber olduğu için öyle dua ediyor değil. Öyle dua edebildiği için Rabbimiz onu peygamber seçiyor.
  • Kap küçükse çabuk dolar. Resûlullah’ın kabı genişti ve devamlı genişliyordu. O yüzden, her daim tefekkür ve tezekkür üzere idi, o yüzden günde yetmiş kez daha da fazlasını yapamadığı için istiğfar ediyordu, o yüzden “Seni lâyık olduğun surette sena edemem. Sen kendini sena ettiğin hal üzeresin” diye Rabbine yakarıyordu...
  • Dağa çıkıp inmeyen adama dağcı demezler. Resûlullah miraca çıkmış, ama dönmüştür. Peygamber vasfı böyle bir tavrı gerektirir.
  • Resûlullah’ın ne düşündüğünü ve nasıl yaşadığını öğrenmek istiyorsan, Kur’ân’ı oku! Kur’ân, Resûlullah’ın hayatını yansıtır; neyi nasıl yaşadığını, neye nasıl baktığını, neye nasıl ve niye inandığını bize gösterir.
  • Resûl-i Ekrem’in hayatı Kur’ân’dır. Her zaman Bismillah şuuruyla yaşar, Fatiha şuuruyla devam eder…
  • “Soruyu ben sorarım, cevabı da ben bulurum. Peygambere ihtiyacım yok” demek, kendisini Resûl-i Ekrem’in ve onun getirdiği hakikatin yerine koymak demektir.
  • Resûle tâbi olmayan, kendine tâbi oluyor.
  • Nefisler peygambersiz bir din arzu ediyorlar; tâ ki kafalarına göre yorumlamaları mümkün olsun…
  • Sünnet-i seniyyesiz bir dinî anlayış, eksik ve hatta sakat bir dinî anlayıştır.
  • Aklın anladığını tashih etmek yerine Resûlullah’ın sözünü tashihe kalkışmamalı.
  • Peygamber ‘insanüstü’ olsaydı, bana rehber olmazdı. “O başkaydı, ben onun gibi olamam” diyemeyiz. Elimizden geldiğince onun gibi olmaya çalışmalıyız…
  • Peygamberimizi hatırladıkça, çok önemli bir mahluk olduğumu hissediyorum. Çünkü, benim en küçük bir halim ihmal edilmiyor.
  • Nübüvvete tâbi olmak, insanın kendisi ve kâinatla barışık olmasıyla ilgilidir.
  • Mirac Resulullah’ın 52 yıllık hayatının tasdikidir; sünnetin teyididir.
  • Mirac elliiki yıl boyu yaşanmış bir yolculuğun tasdikidir.
  • Resûlullah’ın birebir kendisine benzetmeye çalıştığı tek kişi yoktur.
 

mihrimah

Well-known member
  • Ağaç meyve için dikilir. Âlem, Muhammed-i Arabî için yaratılır.
  • Bir sınıfta öğretmen esasında yalnız bir öğrenci için dersini tam anlatır—onu en iyi anlayan öğrenci için. Bir’ler her zaman önemlidir. Bir Muhammed-i Arabî’nin ubudiyeti hatırına, koca bir kâinat yaratılmıştır.
  • Peygamberimizin hiçbir fiili yoktur ki, HÜVE’yi göstermesin, O’nu bildirmesin.
  • Bugün biz “lâ ilahe illallah”ı kolaylıkla söylüyorsak, “muhammedun resulullah”tan dolayıdır.
  • Yamaçlar kalabalık, zirveler yalnızdır. En çok istifade edilen insan olarak Resûlullah (a.s.m.), aynı zamanda, en az anlaşılan insandır da. Çünkü, onun anlattığı hakikati onun kendi iç dünyasında anladığı derecede anlayan başka bir kimse yoktur. Peygamber başka bir insandan almamış; almadan vermiştir.
  • Hz. Peygamber peygamber olduğu için öyle dua ediyor değil. Öyle dua edebildiği için Rabbimiz onu peygamber seçiyor.
  • Kap küçükse çabuk dolar. Resûlullah’ın kabı genişti ve devamlı genişliyordu. O yüzden, her daim tefekkür ve tezekkür üzere idi, o yüzden günde yetmiş kez daha da fazlasını yapamadığı için istiğfar ediyordu, o yüzden “Seni lâyık olduğun surette sena edemem. Sen kendini sena ettiğin hal üzeresin” diye Rabbine yakarıyordu...
  • Dağa çıkıp inmeyen adama dağcı demezler. Resûlullah miraca çıkmış, ama dönmüştür. Peygamber vasfı böyle bir tavrı gerektirir.
  • Resûlullah’ın ne düşündüğünü ve nasıl yaşadığını öğrenmek istiyorsan, Kur’ân’ı oku! Kur’ân, Resûlullah’ın hayatını yansıtır; neyi nasıl yaşadığını, neye nasıl baktığını, neye nasıl ve niye inandığını bize gösterir.
  • Resûl-i Ekrem’in hayatı Kur’ân’dır. Her zaman Bismillah şuuruyla yaşar, Fatiha şuuruyla devam eder…
  • “Soruyu ben sorarım, cevabı da ben bulurum. Peygambere ihtiyacım yok” demek, kendisini Resûl-i Ekrem’in ve onun getirdiği hakikatin yerine koymak demektir.
  • Resûle tâbi olmayan, kendine tâbi oluyor.
  • Nefisler peygambersiz bir din arzu ediyorlar; tâ ki kafalarına göre yorumlamaları mümkün olsun…
  • Sünnet-i seniyyesiz bir dinî anlayış, eksik ve hatta sakat bir dinî anlayıştır.
  • Aklın anladığını tashih etmek yerine Resûlullah’ın sözünü tashihe kalkışmamalı.
  • Peygamber ‘insanüstü’ olsaydı, bana rehber olmazdı. “O başkaydı, ben onun gibi olamam” diyemeyiz. Elimizden geldiğince onun gibi olmaya çalışmalıyız…
  • Peygamberimizi hatırladıkça, çok önemli bir mahluk olduğumu hissediyorum. Çünkü, benim en küçük bir halim ihmal edilmiyor.
  • Nübüvvete tâbi olmak, insanın kendisi ve kâinatla barışık olmasıyla ilgilidir.
  • Mirac Resulullah’ın 52 yıllık hayatının tasdikidir; sünnetin teyididir.
  • Mirac elliiki yıl boyu yaşanmış bir yolculuğun tasdikidir.
  • Resûlullah’ın birebir kendisine benzetmeye çalıştığı tek kişi yoktur.
Allaı olsun Arif abi..
 

sadsad

Well-known member
hoşbulduk:)bi de bana tam kullanmayı öğretseydin tam süper olacaktı hadimim:)neyse öğretirsin artık ama o zaman da tatil biter:)
 
Üst