Bismillahirrahmanirrahim

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Birtek ayet iken yüz on dört defa tekrar edilen cümlesi Bismillahirrahmanirrahim ,risale-i nur un On Dördüncü Lem’asında beyan edildiği gibi,Arşı ferş ile bağlayan ve kainatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir hakikattir ki,milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç var.Değil yalnız ekmek gibi hergün,belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak var.

Asayı Musa
 

Huseyni

Müdavim
Besmelenin bu kadar ehemmiyetli olduğundandır belki; Kur'an da, diğer tesir kitaplarında vs. biçok yerde de en başta. ve özelliklede Risale-i Nur'da hem en başta ve bir katre manasıyla birlikte.
 

mihrimah

Well-known member
Besmelenin bu kadar ehemmiyetli olduğundandır belki; Kur'an da, diğer tesir kitaplarında vs. biçok yerde de en başta. ve özelliklede Risale-i Nur'da hem en başta ve bir katre manasıyla birlikte.

Allah razı olsun..güzel değinmişsiniz yalnız sizi pek forumda göremiyoruz, yorumlarınızın devamını bekleriz. Bilgilerinizden yararlanmak isteriz inş....
 

Gül-i İkra

Well-known member
Yemek yerken besmele çekmek zikir, yediğimiz gıdaların önümüze sunanın Allah olduğunu düşünmek fikir, yemeğin sonunda Yüce Mevla’ya nimetlerinden dolayı teşekkür etmekde şükürdür.

Yedi kat gök, yer ve bunların içindekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbirşey yoktur. Fakat siz onların zikrini anlamazsınız. O çok halimdir, çok bağışlayıcıdır
 

Huseyni

Müdavim
Allah razı olsun..güzel değinmişsiniz yalnız sizi pek forumda göremiyoruz, yorumlarınızın devamını bekleriz. Bilgilerinizden yararlanmak isteriz inş....

estağfurullah, güzellikler bize değil bu sitenin yapımındaki güzel niyetlere aittir sanırım. ağır bir işim var o yüüzden sık takılamıyorum. inşallah takılan arkadaşlardan Allah bizede bir hisse verir. dualarınıza talibiz. Allah'a emanet olun.
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Bir "Besmele" Analizi

KAİNAT BİSMİLLAH DİYOR
Bedîüzzaman Hazretleri On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makam’ını Besmelenin sırlarına ayırmıştır. Birinci sırda kâinat simasında Ulûhiyet, yeryüzü simasında Rahmâniyet, insan simasında da Rahîmiyet hakikatine değinmiştir .Yani kâinattan insana, yani arştan ferşe bir nuranî satır gibi uzanan kâinatla ilgili üç İlâhî hakikat vardır. Şimdi bu hakikatler üzerinde kısaca duralım:

Kainat Simasındaki “ULUHİYET” hakikati:
Besmele bahsi, bir esmâ bahsidir. Çünkü Allah'ın adıyla başlamak, her işte, her şeyde Allah'ın ismini okumayı gerektirir.(1) Kâinata mana-yı harfi ile bakan Said Nursi “Besmelenin birinci sırrında Ulûhiyeti kâinat simasıyla ilişkilendirmiştir“Çünkü lâfza-i Celâl, Zât-ı Akdes’e delâlet eder: Zât-ı Akdes de, bütün sıfat-ı kemaliyeyi istilzam eder.”(2) ifadesi ile Allah isminin, bütün isimleri ve sıfatları içine aldığından bütün âlemlerdeki her çeşit isim ve sıfat tecellilerine bu isimle işaret etmiştir. Evet, Bismillah bütün mevcudâtın lisan-ı hal zikridir. Kâinattaki her mevcudun kendi kuvvetinin çok üstünde olan işleri yüklenmesi ile lisan-ı hal zikrinin Bismillah olduğunu Kurandaki şu ayet ifade eder.

Bilmez misin ki göklerde ve yerde bulunan kimseler, hatta güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar bütün canlılar ve insanların da bir çoğu Allah’ın yüceliğine secde ediyorlar. İnsanların çoğu hakkında ise azap hükmü kesinleşmiştir. Allah’ın zelil kıldığını aziz edecek kuvvet yoktur. Şüphesiz ki Allah ne dilerse yapar.” (3)

Üstad Hazretleri meali verilen bu ayetin kısa bir tefsirini yaparken kâinattaki her mevcudun Allah’ı hamd,secde ve tesbih ettiğini söyler. Fakat her mevcudun mazhar oldukları esma farklı olduğundan varlıkların ibadetlerinin de farklı farklı olduğunu anlatır. (4) “Kainattaki büyük cirmler, haşmet lisanıyla tesbihat yaparlar.Küçük canlılar ise rahmet lisanıyla Allah’ı anarak kainattan yükselen ulvi sesleri tatlılaştırırlar.”(5) Bu konu hakkında Nebiler Serveri buyurdular ki:"Her kim yakînen (şüphesiz) inanarak Besmele-i şerifeyi okursa, dağlar onunla beraber tesbih eder. Ancak dağların bu tesbihi duyulmaz." (6)
Arz simasındaki “RAHMANİYET” hakikati:

Said Nursi Besmeledeki Rahmaniyeti arz simasıyla, ilişkilendirmiştir. Çünkü Rahmân ismi, Rezzak mânâsına gelmekte ve yeryüzündeki bütün canlılara yapılan ihsan ve ikramı nazara vermektedir.(7) Evet, yeryüzünde çok çeşitli bitki ve hayvan gruplarının, hiçbirinin unutulmadan, karıştırılmadan, zamanında ve mükemmel bir düzen içinde yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan rızıkların ayrı ayrı tarzda verilmesi ancak rahmetin tecellisidir. Dünyada mevcudatın var oluşlarındaki hikmet ise rahmetin delilidir.(8) Hatta iman kulağı ile dinleyen insan arzımızdaki lisan-ı hal ile yapılan zikirleri duyacaktır.Rüzgarların terennüm ettiği manaları, bulutların naralarını, denizlerin dalgalarındaki Rabbani kelamları işitir. Hatta yağmurdan tut kuşa varana kadar her bir çeşit mahlukattan ulvi sesler işitir.(9)

İnsan simasındaki “RAHİMİYET” hakikati:
Risale-i Nurlarda ise Rahimiyet insan manevi simasıyla ilişkilendirilmiştir. Sebebi ise Rahîm ismi yeryüzündeki bir milyonu aşkın canlı türünden özellikle insana bakmaktadır. Zira bu türler içerisinde dünyada imtihana tabi tutulan, cennet ve cehenneme aday kılınan sadece insan türüdür. Zaten Rahîm isminin bir açıklaması “müminleri lütfuyla cennete, kâfirleri adliyle cehenneme koyan” demektir.
Kainattaki mevcudatı insanın etrafına hikmetli ve anlamlı bir şekilde toplanması ve insanın ihtiyaçlarını karşılamak için koşturulmasının iki şekilde açıklanabilir.
a-Kainattaki her şey insanı tanıyor ve biliyor bu sebeple yardımına koşuyor.
b-Kainat perdesi arkasında her şeye gücü yeten bir zatın emriyle ve izniyle tüm varlıklar insana yardım ediyor.

Bizi bilen, hikmet ve inâyet ve ilim ve kudreti içeren rahmet hakikatidir.(10) Bu hakikate karşı kul Rabbinin yüce adını zikretip, fânilere bel bağlamaktan kurtularak bütün gönlüyle yalnız Allah’a yönelmelidir. (11) Bu manayı Risale-i Nur’da Üstad Hzleri şöyle ifade etmiştir. “Hamdin en meşhur manası, sıfât-ı kemaliyeyi izhar etmektir. Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi’ bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve esma-i hüsnadan her birisinin tecelligâhı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa bırakmıştır. Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu

Allah’ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin her birisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ver her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur.

Nitekim Muhyiddin-i Arabî "Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim, kainatı yarattım." kudsi hadîs-i şerifinin beyanında: “Mahlukatı yarattım ki, bana bir âyine olsun ve o âyinede cemalimi göreyim.” demiştir.” 12

Kaynakça
1-(Senai Demirci, Birinci söz).
2-(İşârat-ül İcaz s.20)
3-(22/18 Suat YILDIRIM)
4- Sözler s.351
5- M:234
6-(Suyutî, DMensur. 1/26)
7- İşârat-ül İcaz s.25
8-Sözler, s.10
9- İşârat-ül İcaz s.70
10- Sözler, s.11
11-73/8 Suat YILDIRIM
12- İşârat-ül İcaz S.17

BİLİNMEYEN KELİMELER

ULUHİYET: İlâhlık. Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi.

ARZ: Yeryüzü, dünya.

RAHMAN : Bütün yaratıklara rızklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adâlet sâhibi. (Allah)

RAHİM : (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Muhafaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi. (Kur'an-ı Kerim'de bu isim 220 defa zikredilir.)

SİMA: Yüz, çehre. Beniz. BİRŞEYİN VARLIĞINA DELİL OLAN ESER, ALÂMET.

İNAYET: Yardım, lütuf meded etmek.

CİRM: Hacim, büyüklük. Cansız cisim. Yıldız.

HAŞMET: Hürmetten gelen çekinme.

REZZAK: Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyaçları karşılayan. (Allah)

LİSAN-I HAL: Hal dili. Bir şeyin görünüşü ile bir mânâ ifade etmesi (Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir, lisan-ı haldir.)(Bütün mevcudat, her birisi birer mahsus tesbih ve birer hususi ibadet, birer hâs secde ettikleri gibi, bütün kâinattan Dergâh-ı İlâhiyeye giden bir duâdır.)

NEBİLER SERVERİ : HZ. MUHAMMED.KAİNATIN EFENDİSİ (A.S.M.)
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Bütün kâinat 'Bismillah' der


“Bismillahir rahmanirrahim” Kur’an’ın başlangıç ifadesidir. Kur’an, besmeleyle; besmele de “b” harfiyle başlar. Rabb’imiz (cc) Kur’an’ında bize kendini tanıtırken bütün isim ve sıfatlarının inceliklerini, haşmetini de öğretir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle: Kur’an’ın o kadar ilginç ve kapsamlı bir üslubu vardır ki, bir tek sûre, kâinatı dahi içine alan Kur’an okyanusunu ihtiva eder. Bir tek âyet, o sûrenin gizli hazinelerini içine alır. Âyetlerin çoğu, her birisi birer küçük sûre; sûrelerin çoğu, her birisi birer küçük Kur’an gibidir. Bu büyük bir lütuftur ve güzel bir kolaylıktır. Çünkü herkes, her vakit Kur’an’a muhtaç olduğu halde, ya tembellikten veya başka sebeplerden dolayı, her vakit bütün Kur’an’ı okumaya fırsat bulamayanlar Kur’an’dan mahrum kalmaması için, her bir sûre birer küçük Kur’an hükmüne, hattâ her bir uzun âyet birer kısa sûre makamına geçer. Hattâ Kur’an Fâtiha’da, Fâtiha dahi besmelede derc edilmiş olduğuna ehl-i keşif müttefiktirler. Şu hakikate delil ise, ehl-i tahkikin alimlerin bu konudaki fikir birliğidir. (Bkz: Sözler, 25. Söz (Beşinci Lem’a Birinci Işık)

Her hayırlı işe başlarken okunan “Besmele”, “Ben bir ‘hiç’ hükmündeyim. Bu işi de kendim için değil, Allah rızası ve O’nun izni ve adına yapıyorum” demektir. O’nun “rızası, izni ve adı” ile yapınca kötü bir şey yapmak söz konusu olamaz. Kainat her zerresi ile “besmele” ile hareket ettiğinden, “besmeleyi” tanır, besmeleli kulları varlık âlemi sever, bu şuurla çekilen besmeleyle başlanan bir işin başarısız olması nâdirattandır. Besmele, âlemin ve Kur’anî hakikatlerin kapılarını açan bir anahtardır. Besmele, rahmet hazinesinin dünyada ve ahirette en birinci anahtarı, halis şükür ve sâfi hürmetin tercümanı ve unvanı, Hakk katında makbul bir şefaatçi, Rahmet arşına yetişmek için bir miraç vesilesidir.

Besmele, Kur’an’da ayet olarak bir yerde, Hz. Süleyman’ın (as) gönderdiği mektup hakkında geçer. (27/30). “İnnehü min Süleymâne ve innehü bismillahirrahmanirrahim”. “O Süleyman’dandır ve o bismillahirrahmanirrahimdir.
 

tamasker1

Active member
Bir Besmelede kuran hatim edilir;
Kuranın tamamı besmelenin içindedir.
Nasılmı?
Külli anlamı şu demektir; Rahimden(Varlıkların oluşum boyutlarından-Mikro Alemlerden) Rahmana(Varlıkların kendilerini müşahade ettikleri yaşadıkları Alemlere) her şeyi ezelden ebede kadar her an var eden Allahın adı ve/veya izni ile;

Tek başına hem cüzzi, hemde külli tevhid yapar ve şirkten korur.
Söylenişinde de Rahim yani varlıkların oluşum boyutu ikinci sırada zikredilir.
Birinci sırada ise içinde bulunduğumuz Rahman Alemi Zikredilir.
her ikiisnin başı Be ve üçünün bağlacı Onun Allah olan ismi ki o da tek başına yine tevhid yapar; Yine iki boyutdan.

Tüm Alemler Rahim ve Rahman boyutlarının içinde olduğu için Allahın izni ile her şey besmelenin içindedir.

Bu şekilde idrak ve anlayış ile inşallah hep hatim nasip olsun. M.IIII.M
 
Üst