Bir Bayram Yüksel Vardı…

La-Tahzen

Well-known member
Bir Bayram Yüksel Vardı…

Üstad Bediüzzaman'ın hayatı, genellikle, 'Eski Said' ve 'Yeni Said' diye iki dönemde değerlendirilir. Oysa kendilerinin de ifade ettiği bir 'Üçüncü Said' devresi vardır. Bu yıllar, Afyon Hapishanesi'nden çıktıktan sonra Emirdağ ve Isparta'da, Urfa'daki vefatlarına kadar geçen süreyi kapsıyor.

İşte bu Üçüncü Said dönemi, önceki uzun hapis ve sürgün yıllarından farklıdır. Bediüzzaman Said Nursi, deyiş yerindeyse, yalnızlık kuralını bozmuş ve yakın talebeleriyle beraber kalmaya başlamıştır. Bu dönemde Üstad'ın hizmetini gören seçkin talebeleri Zübeyr Gündüzalp, Tahiri Mutlu, Ceylan Çalışkan ve Bayram Yüksel, sonraki yıllarda Üstad'ın emanetini taşıyacak ve Nur hizmetinin gelişip boy atmasında etkin rol oynayacaklardır.

Risale-i Nur'un tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız İhsan Atasoy, bu seçkin halkadan Zübeyr Gündüzalp, Tahiri Mutlu ve Bekir Berk üzerine hazırladığı biyografik eserlerin ardından, şimdi de Bayram Yüksel'in hayatını ve ondan kalan anıları kitaplaştırdı. İhlas ve Sadakat Abidesi adlı kitapta Bayram Ağabey'in yaşamı ve tanıkların ağzından hatıralarının yanı sıra, Avrupa'daki Nur hizmetinin öncülerinden, Bayram Yüksel'le aynı trafik kazasında can veren Ali Uçar üzerine de bir bölüm yer alıyor.

Üstad ile hapiste tanıştı

Atasoy'un, kitabın adında 'ihlas' ve 'sadakat' sözcüklerine yer vermesi boşuna değil. Çünkü Bayram Yüksel, Nur'un ilk halkasını oluşturan talebeler arasında sadakat ve ihlasıyla öne çıkanlardan. Kitabın Takdim'inde, Bediüzzaman'ın bir başka seçkin talebesi Mustafa Sungur da, Yüksel'in sadakatini vurguluyor. Hattâ bir keresinde, Bediüzzaman'ın, "Japonya'ya Bayram'ı göndereceğim." demesi üzerine, "Üstad'ım, oralara tahsilli ağabeyleri gönderseniz daha iyi olmaz mı?" diye soran Mustafa Sungur, Üstad'dan şu cevabı almıştır: "Sungur, tahsil değil, ihlas hizmet eder."

1931'de Afyon'un Bolvadin ilçesine bağlı Çoğul köyünde dünyaya gelen Bayram Yüksel'in yaşadığı yer, "coğrafya kaderdir" sözünü doğrularcasına geleceğini belirler. İlkokulu son sınıftan terk eden Yüksel, 1948'de, henüz 16 yaşındayken tatsız bir olay yüzünden hapse düşer. Burada, kitap okudukları için hapse atılan Nur talebeleriyle tanışır. Aynı hapishanede tecrit edilmiş olan Üstad'la görüşmek de kendisine burada nasip olur. Bayram Yüksel, Bediüzzaman'ı ilk gördüğünde, onun, hapse düşmeden bir gün önce rüyasında gördüğü mübarek zât olduğunu fark eder. Böylece nurların halkasına dahil olur (Zaten o dönemde, dışarıda Kur'ân ve iman dersi almak, hapistekinden çok daha zordur!). Hapishane günlerinin ardından Üstad'dan izin çıkar çıkmaz Bayram Yüksel askere gider. Kore Savaşı'nda üstadının himmetiyle burnu bile kanamadan çarpışır. Hattâ ünlü Japon başkomutanına Bediüzzaman'ın yolladığı risaleleri götürür. Kore'den döndükten sonra da, kendi kucağında Üstad'ın vefat edeceği güne kadar onun en yakın hizmetiyle şereflenir.

Bediüzzaman'ın vefatından sonra o da Üçüncü Said'in ders halkasındaki öbür talebeler gibi toparlayıcı bir konum üstlenir. 27 Mayıs sonrasının kargaşa ortamını bir tür inzivada geçirdikten sonra Ankara'da, Hacıbayram'daki ünlü 27 numaralı dershanede başkentteki Nur hizmetlerinin temelini atar. Daha sonra taşındığı Isparta'da hayatının son 15 yılını hizmet için, rıza-ı İlâhi peşinde koşturarak geçirir. 1997 yılının Kasım ayında, yine hizmet için gittiği bir Avrupa seyahatinden dönüşte Mehmet Çiçek ve Ali Uçar'la birlikte şehitlik makamına yükselir. Cenaze namazını Fatih Camii'nde Fethullah Gülen Hocaefendi, Isparta'da Osman Demirci Hocaefendi kıldırır.

16 yaşında, masum çağında nurlarla şereflenip, kendisine "Nedir bir Kürt'ün peşine takılıp gidiyorsun?" diye laf atan gardiyanlara gülümseyen Bayram Yüksel'in sadakatini, dik duruşunu nasıl bir ömür sürdürdüğünü okumak insanı ürpertiyor. Üstad'ından ne gördüyse onu uygulayan, başka şeyler için, "Kardeşim, benim aklım ermez!" diyen Bayram Yüksel'in, bugün bile Risale-i Nur'un iman dersine diz çöken herkes üzerinde hakkı vardır. Mehmet Kırkıncı Hocaefendi'nin, "Bayram Ağabey'in Üstad'a verdiği bir bardak suyu, bütün ömrümde yaptığım hizmetlerin ecrine değişmem! Zira onlar kime hizmet etmişler…" sözü, galiba yoruma ihtiyaç bırakmıyor.

Bu ışıklı hatıralar demeti okundukça, Bayram Yüksel ve dava arkadaşlarının kabirlerine birer çiçek olacak. (Cem Kuleli)

 
Üst