Besmelenin muhteviyatı

þualar

Active member
Teyemmün, teberrük ve istiane gibi çok vecihleri havi; ve tevhid, tenzih, sena, celal ve cemal ve ihsan gibi çok makamları tazammun; ve tevhid ve nübüvvet, haşir ve adalet gibi makasıd-ı erbaaya işaret eden besmele, zikredilen yerlerin herbirisinde bu vecihlerden, bu makamlardan biri itibarıyla zikredilmiş ve edilmektedir.


Bu itibarla,
b129.gif
kudret-i Ezeliyenin taalluk ve tesirini celb eder. Ve o taalluk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyleyse, hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın!



FESÜBHANALLAH! Kardeşler besmelenin muhteviyatına bakın hele.
Ben uzun zamandır bu kısmı arastırıyorum, neler cıktı neler...İnş bir gün geniş bir vaktim olursa satır sarır mütaala ederiz.Aranızda acacak abiler varsa ve acarsa cok memnun olurum.Kısa bi süre sonra besmeleden imtihanım var.slm ve dua ile...
 

þualar

Active member
Evet bana gelen cevabları buraya copy yapıyorum sizde istifade edin


Ve keza, teyemmün, teberrük ve istiane gibi çok vecihleri havi(birinci sözde ki "...
Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar "Bismillâh" der, rahmet feyzinden bir süt çetmesi olur. Bizlere Rezzak namyna en latîf, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar.
Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer. "Allah namına, Rahmân namına" der; herşey ona musahhar olur." burası izah eder... kuyun keçi örnegi teyemmüne ince damarla ise istianeye örnek olabilir)
 

þualar

Active member
tevhid ise 14. sözün ikinci makamı

Biri, kâinatın heyet-i mecmuasındaki teavün, tesanüd, teânuk, tecavübden tezahür eden sikke-i kübrâ-yı Ulûhiyettir ki, Bismillâh ona bakıyor.

cemal rahmet ihsan ise...

İkincisi, küre-i arz simasında, nebâtat ve hayvanâtın tedbir ve terbiye ve idaresindeki teşabüh, tenasüp, intizam, insicam, lûtuf ve merhametten tezahür eden sikke-i kübrâ-yı Rahmâniyettir ki, Bismillâhirrahmân ona bakıyor.

Sonra, insanın mahiyet-i câmiasının simasındaki letâif-i refet ve dekaik-i şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezahür eden sikke-i ulyâ-yı Rahîmiyettir ki, Bismillâhirrahmânirrahîm'deki er-Rahîm ona bakıyor.
 

þualar

Active member
burda ise 4 maksat olan ve tevhid ve nübüvvet, haşir ve adalete nasıl işaret ettiğini izah ediyor...

Sual:
b120.gif
-1- ve
b643.gif
-2- gibi ayetlerde makasıd-ı erbaaya işaretler var mıdır?
Cevap: Evet,
b107.gif
-3- kelimesi, Kur'an'ın çok yerlerinde mezkur veya mukadderdir. Bu mezkur ve mukadder olan


b424.gif


kelimelerine esas olmak üzere
b120.gif
'tan evvel
b107.gif
kelimesi mukadderdir. Yani, "Ya Muhammed! Bu cümleyi insanlara söyle ve talim et." Demek besmelede İlahi ve zımni bir emir var. Binaenaleyh, şu mukadder olan
b107.gif
emri, risalet ve nübüvvete işarettir. Çünkü resul olmasaydı, tebliğ ve talime memur olmazdı. Kezalik, hasrı ifade eden car ve mecrurun takdimi, tevhide imadır. Ve keza,
b112.gif
-1- nizam ve adalete,
b113.gif
-2- de
 

þualar

Active member
Lafza-i celali, bütün sıfat-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü Lafza-i Celal, Zât-ı Akdese delalet eder; Zât-ı Akdesde, bütün sıfat-ı kemaliyeyi istilzam eder. Öyleyse, o lafza-i mukaddese, delalet-i iltizamiye ile, bütün sıfat-ı kemaliyeye delalet eder.İhtar: Başka ism-i haslarda bu delalet yoktur. Çünkü, başka zatlarda sıfat-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.şaret'ül İcaz)

(Allah lafza-i celali bütün esma ve sıfat-ı kudsiyeyi içine alır. Mesela meyva dediğimiz zaman içine elma , üzüm,karpuz hepsi girer. Ama elma desek bu sadece elmaya işaret eder.Bizler La ilahe illallah derken aynı zamanda Ondan başka rezzak yoktur , Ondan başka Şafi yoktur gibi bütün isim ve sıfatlarda tevhidi ilan ediyuoruz çünkü Allah lafzı tüm celali cemali isim ve sıfatlara cami ' dir )



Peygamberlere İşaret :
b107.gif
-3- kelimesi, Kur'an'ın çok yerlerinde mezkur veya mukadderdir.
b120.gif
'tan evvel
b107.gif
kelimesi mukadderdir. Yani, "Ya Muhammed! Bu cümleyi insanlara söyle ve talim et." Demek besmelede İlahi ve zımni bir emir var. Binaenaleyh, şu mukadder olan
b107.gif
emri, risalet ve nübüvvete işarettir. Çünkü resul olmasaydı, tebliğ ve talime memur olmazdı.
şaret'ül İcaz)


(
b107.gif
kelimesi ' söyle ' manasındadır ve Kuranda pek çok kez zikredilmiştir yani mezkurdur fakat pek çok yerde direk zikredilmese bile bu mana gizli olarak yer alır.Kuranda açık açık ' söyle ' emri yazmasa bile gizli olarak bu emir pek çok ayette mukadderdir. İşte besmelede de böyle bir emir zikredilmemiş olmasına rağmen bulunmaktadır. Ki buda peygamerlere işaret eder çünkü besmeleyi 'söyle' emri , tebliğ et demektir ki tebliğe ise peygamberler memurdur.

Eğer karışık geldi ise şöyle bir örnek verebiliriz. Mesela siz dersaneden sorumlu ablasınız ve ben dersaneyi biraz dağınık buldum size '' dersane biraz dağınık '' desem orada aslında gizli bir ' bunu cemaate söyle ' manası vardır . Direk ' söyle ' demem ama orada gizli olarak bu mana vardır. Ben bunu cemaatten sorumlu kimseye belirtirim ki oda gitsin cemaate bunu tebliğ etsin ...gibi )


Tevhide işaret :
Kezalik, hasrı ifade eden car ve mecrurun takdimi, tevhide imadır.şaret'ül İcaz)

(Besmelenin başında ki ' be ' arapça gramerde car harflerinden biridir.
Besmelede ki ' be' - ile - manasındadır ki burada hasr tevhide işaret eder .Yani sadece Allah ' ın ismi ile bir işe başlayın . Hasr' mahsus kılma demektir yani be sadece Allah ismine mahsus kılınmakla işaret ediyor ki Allah ' tan başka ilah yoktur ki onların isimleri ile de bir işe başlanılsın.)


Adalete işaret etmesi :

Ve keza,
b112.gif
-1- nizam ve adalete...
şaret'ül İcaz)

( Rahman ismi ( genel anlamda merhamet eden manasında ) daha çok bu dünyada tecelli eder kafir müslüman ayırt etmeden yaratılan her mahlukun hakk-ı hayatı adilane verilir. Rızık ise rızık , şifa ise şifa , hava ise hava ... Dünyada bekasına lazım tüm levazımatı kafir - mümin- hayvan nebatat ayırt etmeden karşılanması ...Bu da adalettir.

Haşre işaret :
b113.gif
-2- de haşre delalet eder...
şaret'ül İcaz)

( Rahim ismide genel anlamda merhamet eden manasındadır fakat ahirete bakar ve Allahın ahirette müminlere acıyıp merhamet etmesi manasındadır.Dolayısıyla haşre delalet eder.
ihvanimza.gif
 

þualar

Active member
Kuranda dört ana mebhas vardır.
Uluhiyet - risalet- haşir - adalet.
Adalet ise her haklıya hakkını vermek demektir.
Hak ise ikiye ayrılır :
1. Hukukullah : Yani Allah ' ın üzeririmizdeki hakları ki namaz, oruç vb emirler hukukullahtır.
2. Hukuk-u ibad : Yani kulların hakları...
Dolayısıyla Besmelede adalete işaret eden bölüm aynı zamanda ibadete ve kul hakkına da remzen işaret eden. Çünkü besmelede zikri geçen Rahman ismi tüm hakk-ı hayatlarımızı bize ihsan etmesi manasındadır öyleyse tüm bu ihsan ve ikramı yapanında biz kulları üzerinde hakları vardır.İşte bu hakların ödenmesi ise ancak ubudiyet ve ibadet ile mümkündür.(Gerçi tek bir gözün dahi şükrünü yüz sene ibadetle ödeyemeyiz ama ...)
 

þualar

Active member
Kâinat sîmâsında, arz sîmâsında ve insan sîmâsında birbiri içinde birbirinin nümunesini gösteren üç Sikke-i Rubûbiyet var.

Biri: Kâinatın heyeti mecmûasındaki

teavün, tesânüd, teanuk, tecâvübden tezahür eden Sikke-i kübra-i Ulûhiyettir ki, "Bismillâh" ona bakıyor. ...

(bu sikke ile ilgili bir iki yer paylaşacağım... 22. söz 7. lem'a)...

Göreceksin ki, o kâinatın heyet-i mecmuası üstünde, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuhla hâtem-i vahdet okunuyor.

Evet, güneş ve aydan, gece ve gündüzden, kış ve yazdan tut, tâ nebâtâtın muhtaç ve aç hayvanların imdadına gelmelerinde; ve hayvanların zayıf, şerif insanların imdadına koşmalarında; hattâ mevadd-ı gıdâiyenin lâtif, nahif yavruların ve meyvelerin imdadına uçmalarında; tâ zerrât-ı taamiyenin hüceyrât-ı beden imdadına geçmelerinde câri olan bir düstur-u teâvünle hareketleri, bütün bütün kör olmayana gösteriyorlar ki, gayet kerîm birtek Mürebbînin kuvvetiyle, gayet hakîm birtek Müdebbirin emriyle hareket ediyorlar.

İşte, şu kâinat içinde câri olan bu tesânüd, bu teâvün, bu tecâvüb, bu teanuk, bu musahhariyet, bu intizam, birtek Müdebbirin tertibiyle idare edildiklerine ve birtek Mürebbînin tedbiriyle sevk edildiklerine kat'iyen şehadet etmekle beraber...

İşte, kâinatın simasındaki bu teavün, tesanüd, tecavüb, teanuk, pek parlak bir sikke-i kübrâ-yı vahdettir.


(bu birinci sikke yani kainat simasındaki sikke-i uluhiyet VAHDET' e bakıyor. zaten ULUHİYET iştirak kabul etmez, şirketi kabul etmez vahdet şarttır... eğer VAHDET OLMAZSA kainatta değil birbirine cevap vermek yardım etmek, tam tersi fesada girerdir, intizam bozulurdu... bu birinci sikke BİSMİLLAH a yani BİRTEK Allah'a bakıyor... Herşey onun ismiyle hareket ediyor, yani bu pencereden güneş gibi vahdet parlıyor.)
 

þualar

Active member
ikinci sikke Rahmaniyet hakikatıdır

Yani, gözümüzle görüyoruz: Birisi var ki, bize, zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleriyle doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş

Öyle de, herşeyi ihâta eden Rahmaniyet hakikatı dahi, vücuda gelen ve dünya hayatına giren bütün zîhayatları ve bilhassa yeni gelenleri kemâl-i intizamla beslemesi ve levazımatını yetiştirmesi
ve hiçbirini unutmaması ve aynı rahmet her yerde, her anda ve her ferde yetişmesiyle, bedahetle hem vahdeti, hem vahdet içinde ehadiyeti gösterir....
 

þualar

Active member
ve son olarak burayı paylaşmak istiyorum... burayı altını çizdiğiniz cümleyi izah eden bir yer oldugunu düşündüğüm için paylaşıyorum...


Dördüncü Sır: Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellîsi, hitâb-ı "İyyake na'büdü" -1- demekle herkese kâfi gelmiyor; fikir dağılıyor. Mecmûundaki vahdet arkasında Zât-ı Ehadiyeti mülâhaza edip, "İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn" -2- demeye küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâzım geliyor. Ve bu sırra binâen, cüz'iyâtta zâhir bir sûrette sikke-i ehadiyeti gösterdiği gibi, herbir nev'de sikke-i ehadiyeti göstermek ve Zât-ı Ehadi mülâhaza ettirmek için, hâtem-i Rahmâniyet içinde bir sikke-i ehadiyeti gösteriyor. Tâ, külfetsiz, herkes her mertebede "İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn" deyip, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese hitâb ederek müteveccih olsun.
İşte Kur'ân-ı Hakîm bu sırr-ı azîmi ifade içindir ki, kâinatın daire-i âzamında, meselâ semâvât ve arzın hilkatinden bahsettiği vakit, birden, en küçük bir daireden ve en dakîk bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zâhir bir sûrette hâtem-i ehadiyeti göstersin. Meselâ, hilkat-i semâvât ve arzdan bahsi içinde, hilkat-ı insandan ve insanın sesinden ve sîmâsındaki dekâik-ı nimet ve hikmetten bahis açar; tâ ki fikir dağılmasın, kalb boğulmasın, ruh Ma'budunu doğrudan doğruya bulsun. Meselâ,
b447.gif
-3-

âyeti mezkûr hakikati mu'cizâne bir sûrette gösteriyor.
Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır. Fakat, o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakiki hitâbı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır; tâ ki, kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın.
Hem, sikke-i ehadiyete nazarları çevirmek ve kalbleri celb etmek için, o sikke-i ehadiyet üstünde gayet câzibedar bir nakış ve gayet parlak bir nur ve gayet şirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemâl ve gayet kuvvetli bir hakikat olan Rahmet sikkesini ve Rahîmiyet hâtemini koymuştur. Evet, o rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celb eder, kendine çeker ve ehadiyet sikkesine îsâl eder. Ve Zât-ı Ehadiyeyi mülâhaza ettirir ve ondan, "İyyake na'büdü ve iyyake nesteıyn" 'deki hakiki hitâba mazhar eder.

İşte "Bismillahirrahmanirrahim" Fâtihanın fihristesi ve Kur'ân'ın mücmel bir hulâsası olduğu cihetle, bu mezkûr sırr-ı azîmin ünvânı ve tercümânı olmuş. Bu ünvânı eline alan, rahmetin tabakâtında gezebilir. Ve bu tercümânı konuşturan, esrâr-ı rahmeti öğrenir ve envâr-ı Rahîmiyeti ve şefkati görür.
 

1876

New member
ALLAH lafzındaki LAM burada ihtisas içindir. Hamdin Zat-ı Akdes'e has ve münhasır olduğunu ifade eder.
Bu LAM ın müteallikı olan ihtisas hazf olduktan sonra ona intikal etmiştirki, ihlas ve tevhidi ifade etsin.

bu cümledeki manayıda bilen kardeşlerimizin paylaşımlarını beklioruz
 
Üst