Bayram Yüksel Kısaca Kimdir?

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
1931 yılında Bolvadin’e bağlı Kemerkaya Köyünde (eski ismiyle Çoğu Köyü) doğdu. 1947 yılında Üstad Bediüzzaman’ın hizmetine girdi. O zamanlar 16 yaşındaydı. Üstad ile pek çok Nur talebesi Afyon hapsinde bulundu. Orada da durmadan Risale-i Nur yazarak çoğaltıyorlardı. Kur’ân yazısı yazmayı Ceylan Çalışkan’dan öğrendi.

bayram_yuksel-125x125.jpg


1951′de askere gitti, acemiliğini İskenderun’da yaptı. Daha sonra çektiği kurrada Kore çıktı. Bunun üzerine Üstad’ın yanına gitti. Bayram Yüksel durumu Üstada anlatınca, Üstad çok memnun oldu.

“Ben zaten bir Nur talebesini Kore ve Japonya’ya göndermek istiyordum. Bunun için seni veya Ceylan’ı düşünmüştüm. İnkâr-ı Ulûhiyetle mücadele için Kore’ye gitmek lâzım” dedi.
Üstad Hazretleri kendi Cevşenini Bayram Yüksel’e verdi ve “Biz inayet-i Rabbâniye altındayız, hiç merak etme. Cenâb-ı Allah senin yardımcın olacaktır” dedi. Kendisine Hutbe-i Şamiye ile birlikte altı risale daha vererek Japon Başkumandanına götürmesini istedi. Savaş bittiğinde komutanlarına, Bediüzzaman’ın verdiği risaleleri Japon Başkumandanına ulaştırması gerektiğini söyledi. Subaylar dışında kimsenin Japonya’ya gitmesine izin verilmemesine rağmen, bölük komutanı ve bazı üst teğmenlerin gayretleriyle o da Japonya’ya gitti. Japon Başkumandanının bir kaç sene önce öldüğünü haber aldı. Emanetleri yetkililere teslim etti. Savaş bittiğinde Türkiye’ye döndü.


2002 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna Kore’den katılan Prof. Dr. Cemil Lee’nin: “Biz Bayram Yüksel’in Kore’de ayak bastığı topraklarda açan çiçekleriz” şeklindeki ifadesi, Kore’de o gün yapılan bu hizmetlerin bugün nasıl meyveler verdiğinin anlamlı bir örneğidir.


Bayram Yüksel, savaş bittiğinde Türkiye’ye döndü. Üstad kendisini bekliyordu ve onu hizmetine aldı. Üstad Hazretleri Bayram Yüksel’in üzerindeki asker elbisesini eskiyinceye kadar çıkarttırmadı.


Bayram Yüksel ihlâslı, samimî ve fedakâr bir insandı. Bediüzzaman Hazretlerinin şahsî hizmetlerinde bulundu, onun suyunu taşıyıp yemeğini pişirdi. Üstadının vefatından sonra da Risale-i Nur hizmetine bütün ömrü boyunca devam etti.


19 Kasım 1997′de Avrupa hizmetleri için yaptığı bir seyahat esnasında trafik kazası geçirdi; Seyyidü’l-Mürselîn’e (s.a.v) ve Üstadına kavuştu. Kabri Barla Mezarlığında bulunmaktadır.
 

OrhanCAN

Active member
Üstad Hazretleri kendi Cevşenini Bayram Yüksel’e verdi ve “Biz inayet-i Rabbâniye altındayız, hiç merak etme. Cenâb-ı Allah senin yardımcın olacaktır” dedi.

Kendisine Hutbe-i Şamiye ile birlikte altı risale daha vererek Japon Başkumandanına götürmesini istedi. Savaş bittiğinde komutanlarına, Bediüzzaman’ın verdiği risaleleri Japon Başkumandanına ulaştırması gerektiğini söyledi. Subaylar dışında kimsenin Japonya’ya gitmesine izin verilmemesine rağmen, bölük komutanı ve bazı üst teğmenlerin gayretleriyle o da Japonya’ya gitti. Japon Başkumandanının bir kaç sene önce öldüğünü haber aldı. Emanetleri yetkililere teslim etti. Savaş bittiğinde Türkiye’ye döndü.

Güller ve nurlar diyarı İsparitte merhum Bayram Ağabeyimizin (RA) birçok sohbet ve derslerini iştirak etmiştik..

Üstad (RA) hazretleri Kore'ye gönderirken kendisine ait cevşeni atletinin iç kısmına iğneletmişti...

Bayram Ağabeyimiz (RA) Kunuri meydanındaki savaşta hem güney kore ve hem de kuzey Korelilerin çatışması arasında kaldığında arkadaşlarını birer birer şehit olduğunu görmüştü.. ama kendisi hayla daha ayakta kalmıştı..

Elbiselerini baktı delik deşik olmuş ama mermilerin çekirdekleri atletinden içeri geçmemiş - geçememişti.. atletini sikeledi merminin çekirdekleri yerlere dökülmüştü..

Üstad (RA) HAzretlerinin “Biz inayet-i Rabbâniye altındayız, hiç merak etme. Cenâb-ı Allah senin yardımcın olacaktır” kelimelerini hatırlamıştı...

birkaç saat sonra ise yine bir çatışma içerisinde kendini buldu.. eline aldığı makinalı tüfeğiyle yaklaşık 10 000 mermi harcamış ama yine çembere yaramamıştı... birden aklına Üstad (RA) Hazretlerinin

--çok zorda kalırsan yardım iste ---ev kemal kal-

sözünü hatırlamış ve **yetiş Üstadım** sesiyle yeri / göğü inletmişti...

derken görünmez bir el Bayram Ağabeyimizi (RA) o bölgeden alıp başka sakin ve salim bir yere inmişti... ve sonra emanet aldığı risalelere sahiplerine vermişti..

Rabbim (CC) rahmet eylesin... bizleri şefaatına ulaşanlardan etsin..
 

OrhanCAN

Active member
en hafta Cum'a gecesi geceyi ihya etmek üzere kalktan sonraki uyuma zamanımda merhum ve muhterem Bayram Ağabeyimiz (RA) alem-i nevmde teşrif ettiler...

Güller ve nurlar diyarındaki vakıf kardeşlerle geniş ve yeşillik bir alanda bulunuyor iken bir nida duyuldu.... Bayram Ağabeyler (RA) geliyor.....


Merhum Ağabeyimiz hac görevini ifa için trenle yola çıkmışlar bulunduğumuz alandan geçeceklermiş...

Tren, bulunduğumuz meydandan daha da yukarı kısmından - yamaçtan geçmeye başlayınca kardeşlerimizle birlikte hac görevini yapacak ağabeylerimize el sallayarak uğurlamaya başladık..

Bayram Ağabeyimiz ve yanındaki diğer hac görevini yapan kardeş ve büyüklerimiz tek tip elbise (gri renkte) giyinmişlerdi.... trenin kompartıman kısmında olmayıp yük vagonu kısmındaydılar... vagonun kapıları açık ve vagonun içinde yerde bulunan yüklerin üzerinde oturmuş ve Allah'a (CC) ısmarladık nidalarıyla el sallıyorlardı... her zamanki tebessüm ve yüz ifadeleriyle birlikte Bayram ağabeyimiz ve diğer yolcular gözden kayboldular....

Üstad (RA) Hazretlerinin vezirlerinden birini görmenin hadsiz memnuniyetini ve mesrurluğunu siz kardeşlerimle paylaşmak istedim....

.... Rabbim (CC) hayr etsin inşaallah ...selam ve dualarımla....
 

mihrimah

Well-known member
Cevap: Bayram Yükse ....hatıraları

1- Üstad Hazretleri, (Mevlid-i Nebevi Gecesi hariç) diğer Leyali-i mübareki ihya ettirir, uyutmazdı. Uyuyanları ibrikle su dökerek uyandırırdı. Ayrıca, Ramazanın 15'inden sonra uyutmazdı. Üstad Hazretleri, kendi de mübarek gecelerde ve Ramazan'ın son 15 gününde uyumazdı. İmam-ı Şafii Hazretlerinden rivayet var; "15'inden sonra hususan tek gecelerde Leyle-i Kadri bekleyin diye rivayet var" derdi.

2- Bir ders esnasında 17.Lem'adaki Notalar bahsi okunurken Üstad Hazretleri'nin hazır olduğu bir derste ağabeylerden biri "Ey gafil Said" ibaresini okuyunca Üstad Hazretleri "Keçeli, beni itham etmeye hakkınız yok!" dedi. O ibare yerine "Ey gafil nefsim veya ey gafil filan" (okuyan kendi ismini söylesin) manasında sözler söyledi.

3- Üstad Hazretleri, bazı zatlara "Kardeşim, bu zaman çok acayip olmuş, parmağını versen elini, elini versen. Kolunu, kolunu versen vücudunu alır. Zaruri rızkınızı bulsanız kifayet ediniz" diyerek ders verirdi. Benimle Ceylan Ağabey'e kırlara gittiğimizde latife yapardı. Koyun sürülerini gördüğünde "İkiniz de hayat-ı içtimaiyeye girmeye mecbur olursanız ancak size çobanlığa izin veriyorum. Bazı peygamberler çobanlık yapmış" derdi.

4- Bingöl Milletvekili (Said), Üstad Hazretleri'nin yanına geliyor ve Ankara'dan çok sıkıldığını söylüyor. Üstad Hazretleri "Yok, yok! Ankara'nın her mahallesinde, her semtinde bir dershane olacak! Ankara' da en kara bir hal et hissettim. Fakat sonra Ankara nurlandı." diyor.

5- Mustafa Birlik Ağabey Üstad Hazretleri'ne "Zekât yerine Risale-i Nur Külliyatından dağıtabilir miyim?" diye sorunca, Üstad Hazretleri "Olur." dedi.

6- Üstad Hazretleri, "Tenbellik, hastalık, yorgunluk ve havalecilik nefsin desisesidir." diyor ve hiç seviniyordu.

7- Üstad Hazretleri, Risale-i Nurlar 1956'da yeni harfle basılmaya başladığında sevincinden yerinde duramıyordu. Risale-i Nur'un bayramı derdi. Büyük Sözler basılmaya başladığında bunu görsem gideceğim" Mektubat basılmaya başladığında bunu görsem gideceğim, Lem'alar basılmaya başladığında da bunu görsem gideceğim derdi. Hatta bir gün demişti Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylani Cenab-ı Al1ah'tan hizmeti için ömür istemiş; ben de Cenab-ı Allah'tan Risale-i Nurlar'ın matbaalarda tamamı basılıncaya kadar ömür istiyorum. Ustadımız sık, sık dışarıya kırlara çıkardı. Dışarıya çıktığımızda daima polis arabası bizi takip ederdi. Elinde telsiz "Bediüzzaman abdest aldı, namaz kıldı, v.s." derdi. Böylece Üstad, hem Isparta Hükümetini; hem de Ankara Hükümetini uyutuyordu. Yani daima, hedefi üzerine çekiyordu. "Ehl-i Dünya'nın nazarı bende olsun, matbaalarda olmasın" derdi.

8- Üstad Hazretleri ile beraber Sabah namazından Öğleye kadar ders yaptığımız oldu, fakat bu Arapça Mesnevi'yi okuma zamanına mahsus idi. Üstad Arapça Mesnevi'yi okurken kâinattan, mahlûkattan, mevcudattan misaller vererek izah ederdi. Türkçe Risaleleri izah etmezdi. Üstad dersten sonra ders baklavası verirdi.

9- Üstad Hazretleri, "Evlatlarım, evlatlarım Risale-i Nur dinsizlerin, komünistlerin, masonların belini kırmıştır. Risale-i Nur daima galiptir. Katiyen merak etmeyiniz yeter ki siz Risale-i Nur'a sadık kalın" diyordu.

10- Üstad Hazretleri, Risale-i Nur'un ilk telifi zamanında "Eğer mümkün olsaydı Risale-i Nur'un bir sayfasının yazılması için 10 altın verecektim." derdi. Çünkü o zaman kâtip yoktu. Hatta "çok kuşlar geldi avlayamadık" derdi.

11- Yine Üstad Hazretleri, "Acaba Risale-i Nur dairesine girip de bütün bütün daireden atılan var mı? diyor, sonra "Ben hiç hatırlamıyorum" diyordu.

12- Üstad Hazretleri, "Birbirinize haksız yere 80 sopa vursanız buradaki netice-i azime için burayı bırakıp bir yere gitmeyeceksiniz" diyordu.

13- Üstad Hazretleri, "Risale-i Nur'un şa'şalı bir devri gelecek, inşaallah. Ben görmeyeceğim, ben kabrimde temaşa edeceğim. Mustafa Sungur da benim bedelime okuyacak, ben de kemal-i memnuniyetle dinleyeceğim." diyordu.

14- Bir gün Üstadımız Barla'da gezerken “Bu zamanda neye ihtiyaç varsa Risale-i Nur'da mutlaka ona cevap verilmiştir.’’ demişti.

15- Üstad Hazretleri, "Ben kızdığım zaman kalben değil sureten hiddetleniyorum" derdi.

16- Bir gün Tahiri, Zübeyir, Sungur, Ceylan ve Bayram Ağabeylerin bulunduğu bir derste Üstad Hazretleri "Siz zannediyor musunuz ki biz 5-6 kişi ile ders yapıyoruz. Biz bu dersimizle Anadolu'daki binler cemaatlerin arasına girip ders yapıyoruz" dedi.

17- Üstad Hazretleri, "Nasıl ki Cuma akşamları camiIerde nikâh tazelerler biz de Risale-i Nur okuyarak tecdid-i iman yapıyoruz" diyordu.

18- Üstad Hazretleri, "Kardeşim dünyada benden bir menfaat, bir ümit beklerseniz veya ahirette bir şey bekliyorsanız, benim yanımda duramazsınız. Benden hiçbir şey beklemeyiniz. Ben de, aciz kusurlu bir insanım. Sırf Allah rızası için düşünüyorsanız sizi kabul ederim" derdi. "

19- Üstad Hazretleri, Tarihçe-i Hayat için 10 ordu, 20 mecmua kadar hizmet edecek diyordu

2O- Üstad Hazretleri, çok az yemek yerdi. Yediği zaman da 5 saat geçmeyince tekrar yemek yemezdi. Yemekten sonra da 2 saat geçmeyince su içmezdi. Saata bakar 10 dakika da olsa daha 2 saat olmadı diye beklerdi. Suyu çok soğuk içerdi. Soğuk suyun, zehiri izale ettiğini ifade etmişti.
 
Üst