Bayram Ağabey

tuncerr

Active member
1931 yılında Afyon'un bir köyünde dünyaya gelmiş. İlkokuldan sonra tahsiline devam edememiş. Fakat genç yaşta, Said Nursi'yle tanışmış; Risale-i Nurları okumuş, yazmış. Onu tanıdığımda gerçekten "Ağabey"di. Hem ilmiyle, hem yüce bir ahlakla bizlere numuneydi. Hiç zararı dokunmayacak bir insan, her zaman da faydalı olacak bir kimse... İslamiyet, her asırda ve her yerde üstün insanlar yetiştiriyor. Bayram Ağabey'e bakar: "Şu din ne yüce ki tahsilsiz bir köylü çocuğunu alim ve arif yapabiliyor. Bir insanı bu kadar yücelten, İslamiyet'ten başkası olamaz." diye düşünürdüm.

1970'te Ankara'daydım. O da Hacı Bayram'da 27 numarada kalırdı. Bir gün kendisiyle yola çıktık, Ulus'tan, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan, Cebeci'den dolaştık, Samanpazarı'ndan tekrar Ulus'a geldik. Hep yaya... Öğrencilere kiralık ev aradık. Kime sorduksa "Bekara ev vermeyiz." dediler. Bu sefer daha evvel kiraladığımız evlerin sahiplerine gittik, "Bize yardımcı olun." dedik. Onlar da "Bu öğrenciler kızlardan daha zararsız, elbette size ev bulacağız." deyip, yeni yeni yerler bulmuştuk. Bayram Ağabey, hep başkaları için yaşadı. Öğrencilere ev buldu, yiyecek, yatak buldu. Onları okuttu, hepsi hayatlarını en güzel şekilde düzenlediler. Bir kişinin yüzlerce, binlerce insanın hayatını kurtarmaya sebep olduğunu, onun şahsında bir daha gördüm.

Bugünün değerleriyle eline milyarlarca para geçti. Hepsini başkaları için harcadı. "Dini şahsi menfeatine alet edenler" gibi ithamları okudukça, onu da hatırlardım: "Gidip de bakınız, değil ki şahsi menfeatini düşünmek, imkanlarının bütününü, gecesini, gündüzünü, hatta sağlığını başkaları için harcayan adamı görün!" derdim.

Tereddütsüz ona para ve mal verirlerdi. Bilirlerdi ki Bayram Ağabey, hepsini başkaları için harcayacak. Dershanede kalan gençler, tahsil yapanlar, ticarette başarılı olanlar, hepsi, hepsi onun talebesiydi, o hiç birinin hocası değildi. "Allah razı olsun o, bize yeter... O razı olmazsa her şey boş kardeşim." derdi. Hatıralarını anlatırdı amma hep bulunduğu zamanı en iyi şekilde değerlendirirdi. Gelecekle de meşgul olmazdı. Diyebilirim ki afaktan kendisini tamamen çekmiş, enfüsi dairesinde mükemmeldi. O, Üstad'ın has talebelerindendi. Bunun için sadece Risale-i Nurlar'la meşgul olurdu. "On elimiz olsa Risale-i Nurlara ancak kafi gelir." derdi.

Çok güzel bir hayat yaşadı. Keşke ona daha fazla, daha fazla yakın olabilseydim. Bediüzzaman, Risale-i Nurlar, dershaneler ve ağabeyler... Bunlar çölde vahadır. Ali Uçar ve Mehmet Çiçek de öyleydi. Nur içinde yatsınlar.
 

Sergerdan

Well-known member
Hekimoğlu İsmail


Bayram Ağabey


1931 yılında Afyon'un bir köyünde dünyaya gelmiş. İlkokuldan sonra tahsiline devam edememiş. Fakat genç yaşta, Said Nursi'yle tanışmış; Risale-i Nurları okumuş, yazmış. Onu tanıdığımda gerçekten "Ağabey"di. Hem ilmiyle, hem yüce bir ahlakla bizlere numuneydi. Hiç zararı dokunmayacak bir insan, her zaman da faydalı olacak bir kimse... İslamiyet, her asırda ve her yerde üstün insanlar yetiştiriyor. Bayram Ağabey'e bakar: "Şu din ne yüce ki tahsilsiz bir köylü çocuğunu alim ve arif yapabiliyor. Bir insanı bu kadar yücelten, İslamiyet'ten başkası olamaz." diye düşünürdüm.



1970'te Ankara'daydım. O da Hacı Bayram'da 27 numarada kalırdı. Bir gün kendisiyle yola çıktık, Ulus'tan, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan, Cebeci'den dolaştık, Samanpazarı'ndan tekrar Ulus'a geldik. Hep yaya... Öğrencilere kiralık ev aradık. Kime sorduksa "Bekara ev vermeyiz." dediler. Bu sefer daha evvel kiraladığımız evlerin sahiplerine gittik, "Bize yardımcı olun." dedik. Onlar da "Bu öğrenciler kızlardan daha zararsız, elbette size ev bulacağız." deyip, yeni yeni yerler bulmuştuk. Bayram Ağabey, hep başkaları için yaşadı. Öğrencilere ev buldu, yiyecek, yatak buldu. Onları okuttu, hepsi hayatlarını en güzel şekilde düzenlediler. Bir kişinin yüzlerce, binlerce insanın hayatını kurtarmaya sebep olduğunu, onun şahsında bir daha gördüm.



Bugünün değerleriyle eline milyarlarca para geçti. Hepsini başkaları için harcadı. "Dini şahsi menfeatine alet edenler" gibi ithamları okudukça, onu da hatırlardım: "Gidip de bakınız, değil ki şahsi menfeatini düşünmek, imkanlarının bütününü, gecesini, gündüzünü, hatta sağlığını başkaları için harcayan adamı görün!" derdim.



Tereddütsüz ona para ve mal verirlerdi. Bilirlerdi ki Bayram Ağabey, hepsini başkaları için harcayacak. Dershanede kalan gençler, tahsil yapanlar, ticarette başarılı olanlar, hepsi, hepsi onun talebesiydi, o hiç birinin hocası değildi. "Allah razı olsun o, bize yeter... O razı olmazsa her şey boş kardeşim." derdi. Hatıralarını anlatırdı amma hep bulunduğu zamanı en iyi şekilde değerlendirirdi. Gelecekle de meşgul olmazdı. Diyebilirim ki afaktan kendisini tamamen çekmiş, enfüsi dairesinde mükemmeldi. O, Üstad'ın has talebelerindendi. Bunun için sadece Risale-i Nurlar'la meşgul olurdu. "On elimiz olsa Risale-i Nurlara ancak kafi gelir." derdi.



Çok güzel bir hayat yaşadı. Keşke ona daha fazla, daha fazla yakın olabilseydim. Bediüzzaman, Risale-i Nurlar, dershaneler ve ağabeyler... Bunlar çölde vahadır. Ali Uçar ve Mehmet Çiçek de öyleydi. Nur içinde yatsınlar.
 
Üst