Bakara Sûresi - Sadaka ve Zekat

Huseyni

Müdavim

blank.gif
1
﴿ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ Bu kelâmın mâkabliyle nazmını îcab ettiren münasebet ise:


Namaz عِمَادُ الدِّينِ
blank.gif
2
yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür. Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.


Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için birkaç şart vardır:

1. Sadakayı vermekte israf olmaması.

2. Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması.

3. Minnetle in’âmın bozulmaması.

4. Fakir olmak korkusuyla sadakanın terk edilmemesi.

5. Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bilinmesiyle, ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylerde de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi.

6. Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı zaruriyesinde sarf etmesi lâzımdır.

Kur’ân-ı Kerim bu şartları, bu nükteleri insanlara sadaka olarak ihsan ve ihsas etmek için يُزَكُّونَ
blank.gif
3
veya يَتَصَدَّقُونَ
blank.gif
4
veyahut يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ
blank.gif
5
gibi îcazlı bir ifadeyi terk edip, وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
blank.gif
6
gibi itnablı bir cümleyi ihtiyar etmiştir.


1. Teb’îzi ifade eden مِنْ israfın reddine;

2. مِمَّا ’nın takdimi, sadakanın kendi malından olduğuna;



[NOT]Dipnot-1 “Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler.” Bakara Sûresi, 2:3.
Dipnot-2 “(Namaz) Dinin direğidir. (Tirmizi, İmân: 8; İbni Mâce, Fiten: 12; Müsned, 5:231, 237; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:76.)
Dipnot-3 Tezkiye ederler; bir şeyi temizlerler.
Dipnot-4 Sadaka verirler.
Dipnot-5 Zekatlarını verirler.
Dipnot-6 “Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler.” Bakara Sûresi, 2:3.
[/NOT]


hâcât-ı zaruriye: zorunlu temel ihtiyaçlar; yiyecek, ev gibi
ihsan: ikram, bağış
ihsas etmek: hissettirerek bildirmekihtiyar etmek: seçmek, tercih etmek
in’âm: nimetlendirmeisraf: gereğinden fazla tüketme
itnab: sözü uzatma; yeni bir fayda için, maksadı alışılmamış şekilde uzun bir söz ile ifade etmekkantara: köprü, geçit
kelâm: âyet, sözkıvam: dayanak, direk, temel
minnet: başa kakmamuhafaza: koruma
mâkabl: öncesimünhasır: sınırlı, ait, özel
nazm: dizme, tertip edip düzenleme; Kur'ân-ı Kerîmin Allahü taâlâ tarafından dizilen mübârek sözleri, ifadelerinükte: ince ve derin mânâ
sadaka: Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardımsarf etmek: harcamak, kullanmak
sefahet: zevk ve eğlenceye düşkün olma ve malını gereksiz yere harcama; beyinsizliktakdim: öne geçirme, öne alma
teb’îz: bütünü parçalamak, bölmek, kısımlara ayırmak; bütünden bir parça, kısımîcab ettirmek: gerektirmek
îcâz: sözü kısaltma; maksadı az sözle açık ve net bir şekilde anlatma

<tbody>
</tbody>

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Bakara Sûresi - Sadaka ve Zekat - Sayfa: 73

3. رَزَقْنَا
blank.gif
1
minnetin olmamasına (çünkü veren Allah’tır, kul ise bir vasıtadır);

4. Rızkın نَا ’ya olan isnadı, fakirlikten korkulmamasına;

5. Rızkın âmm ve mutlak olarak zikredilmesi, sadakanın ilim ve fikir gibi şeylere de şâmil olmasına;

6. نَفَقَ
blank.gif
2
maddesi, alanın sefahete değil, hâcât-ı zaruriyesine sarf etmesine işaretlerdir.


Bütün muavenet ve yardım nevilerini hâvi olan zekât hakkında, sahih olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan
blank.gif
3
اَلزَّكَاةُ قَنْطَرَةُ اْلاِسْلاَمِ hadis-i şerifi mervidir. Yani, Müslümanların birbirine yardımları, ancak zekât köprüsü üzerinden geçmekle yapılır. Zira yardım vasıtası zekâttır. İnsanların heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayişi temin eden köprü, zekâttır. Âlem-i beşerde hayat-ı içtimaiyenin hayatı, muavenetten doğar. İnsanların terakkiyatına engel olan isyanlardan, ihtilâllerden, ihtilâflardan meydana gelen felâketlerin tiryakı, ilâcı, muavenettir.


Evet, zekâtın vücubu ile ribanın hurmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır.

Evet, eğer tarihî bir nazarla sahife-i âleme bakacak olursan ve o sahifeyi lekelendiren beşerin mesâvisine, hatâlarına dikkat edersen, heyet-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin iki kelimeden doğduğunu görürsün.



[NOT]Dipnot-1 Rızık olarak verdik.
Dipnot-2 Muhtaçlara dağıtırlar.
Dipnot-3 “Zekât, İslâmın köprüsüdür.” el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1:517.
[/NOT]

Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
ahlâk-ı rezile: alçak, kötü ahlâkfesat: bozgunculuk, bozulma
hadis/hadis-i şerif: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranışhayat-ı içtimaiye: sosyal hayat
heyet-i içtimaiye: sosyal yapıhikmet: sebep, sır, gaye
hurmet: haram olma, yasak olmahâcât-ı zaruriye: zorunlu temel ihtiyaçlar, yiyecek ve içecek gibi
hâvi: kapsayan, içine alanihtilâf: ayrılık
ihtilâl: karışıklık, isyan ve ayaklanma, devrim intizam: disiplin, düzen
isnad: dayandırmamaslahat: fayda, yarar
mervi: rivayet edilen, nakledilenmesâvi: kusurlar, ayıplar, hatalar
minnet: başa kakmamuavenet: yardımlaşma
mutlak: kayıtsız, sınırsız; teklik, çokluk veya nitelik gibi şeylere bakılmaksızın kullanıldığı mânâya delâlet eden lâfız; kitap kelimesi gibinazar: bakış
nevi: tür, çeşitrahmet: İlâhî şefkat ve merhamet
riba: faizrızık: Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
sadaka: Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardımsahife-i âlem: âlem sayfası
sahih (hadis): Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin olarak bilinen hadissarf etme: harcama, kullanma
sefahet: zevk ve eğlenceye düşkün olma ve malını gereksiz yere harcama; beyinsizliktemin etme: sağlama, güvence altına alma
terakkiyat: ilerlemeler, kalkınmalartiryak: güçlü ilâç, çare
vücub: kesinlik, farz olmaâlem-i beşer: insanlık âlemi
âmm: genel; sayısız şeyleri içine alan, aynı cinsten bir çok fertlere birden delâlet eden lâfız; cemaat lâfzı gibişâmil olma: kapsama, içine alma

<tbody>
</tbody>

 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Bakara Sûresi - Sadaka ve Zekat - Sayfa: 74


Birisi: “Ben tok olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne!”

İkincisi: “Sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim.”


Âlem-i insaniyeti zelzelelere maruz bırakmakla yıkılmaya yaklaştıran birinci kelimeyi sildiren ancak zekâttır.

Nev-i beşeri umumî felâketlere sürükleyen ve bolşevikliğe sevk edip terakkiyatı, asayişi mahveden ikinci kelimeyi kökünden kesip atan, hurmet-i ribadır.

Arkadaş! Heyet-i içtimaiyenin hayatını koruyan intizamın en büyük şartı, insanların tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır. Havas kısmı avamdan, zengin kısmı fukaradan hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaşmamaları lâzımdır. Bu tabakalar arasında muvasalayı temin eden zekât ve muavenettir. Halbuki vücub-u zekât ile hurmet-i ribaya müraat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-i rahim kalmaz. Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilâl sadâları, haset bağırtıları, kin ve nefret vâveylâları yükselir. Kezalik, yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek gibi tahkirler yağıyor.

Maalesef, tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebep iken, tekebbür ve gurura bâis oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mucip iken, esaret ve sefaleti intaç ediyor. Eğer bu söylediklerime bir şahit istersen âlem-i medeniyete bak, istediğin kadar şahitler mevcuttur.

Hülâsa, tabakalar arasında musalâhanın temini ve münasebetin tesisi, ancak ve ancak erkân-ı İslâmiyeden olan zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle olur.



endOfSection.gif
endOfSection.gif




acz: çaresizlik, zayıflıkavam: sıradan halk; fakirler, ilim sahibi olmayan sıradan halk
bolşeviklik: (bk. bilgiler – bolşevizm)bâis: sebep, neden
erkân-ı İslâmiye: İslâmın şartları, esaslarıesaret: esirlik
fukara: fakirlerhaset: kıskançlık
hatt-ı muvasala: iletişim hattı, iki şey arasındaki bağhavas: seçkinler sınıfı; zenginler ve aydınlar
heyet-i içtimaiye: sosyal yapıhurmet-i riba: faizin haram olması, yasaklanması
hülâsa: özetle, kısacaihsan: iyilik, bağış, yardım
ihtilâl: karışıklık, isyan ve ayaklanma, devrim ihtiram: saygı
intaç etmek: netice vermek, doğurmak intizam: disiplin, düzen
itaat: saygı duymakittihaz edilme: edinme, kabul edilme
kezalik: böylece, bunun gibimaalesef: üzülerek, üzüntüyle beraber
maruz bırakmak: karşı karşıya bırakmakmerhamet: acıma, şefkat
muavenet: yardımlaşmamuhabbet: sevgi
musalâha: barışma, barıştırmamuvasala: iletişim, irtibat
mûcip: gerektirenmüraat etme: riayet etme, uygun hareket etme
nev-i beşer: insanlık, insansadaka: Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardım
sadâ: sessefalet: perişanlık, yoksulluk
sevk etme: sürüklemesıla-i rahim: akrabalık bağı; akrabayla ilişkiyi sürdürme, alâkayı devam ettirme
tabaka-i fukara: fakirler sınıfıtabaka-i havas: zenginler sınıfı
tahakküm: baskı ve zorbalıktahkir: aşağılama, hakaret etme
taltif: iyilik ve güzellikle muamele etmekteberruat: bağışlar
tekebbür: büyüklenme, gururlanmatemin etme: sağlama, güvence altına alma
terahhum: acıma, merhamet etmeterakkiyat: yükselme, ilerleme
tevazu: alçak gönüllülükumumî: umuma ait, genel
vaveylâ: feryat, çığlıkvücub-u zekât: zekâtın farz olması
zelzele: sarsıntızulüm: haksızlık, eziyet, işkence
âlem-i insaniyet: insanlık dünyasıâlem-i medeniyet: medeniyet dünyası
şahit: delil, tanık

<tbody>
</tbody>

 
Üst