Atatürk'ün Cenaze Namazı Neden Camide Kılınmadı?

Vefa

Well-known member
Atatürk'ün Cenaze Namazı Neden Cami'de Kılınmadı???

Hatta Atatürk'ün cenaze namazı kılındı mı? Anadolu Ajansı'nın haberine bakılırsa evet, kılındı. O sırada ajansın muhabiri olarak töreni takip eden Cemal Kutay'a göre de kılındı, başkalarına göre de. İyi ama neden herhangi bir görüntü yok ortada? Madem kılındı, tek bir fotoğraf karesi olsun neden esirgendi milletten?

Bir adım daha atalım ve artık sorulmasının zamanı gelen, o ucu zehirli soruyu soralım: Atatürk'ün cenaze töreni boyunca neden hiçbir dinî simgeye yer verilmedi?

Şimdi bunu sordum ya, birtakım işgüzarlar buradan kim bilir kaç demet nane devşirecekler. Vay, Atatürk'e dinsiz dedi, falan filan. Yahu burada ölmüş bir Atatürk'ten söz ediyoruz. Kendi cenaze törenini kalkıp kendisi düzenleyecek değildi ya. Törenin birinci derecedeki sorumluları, o sırada cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ile Başbakan Celal Bayar ve bir de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'tır. Görünüş böyle. Ancak her üçünün de cenaze namazı camilerde kılınmıştı ve 'dinsel simgeler' şöyle ya da böyle eşlik etmişti son yolculuklarına.
O zaman tekrar soralım o zehirli soruyu: Atatürk'e bu 'ladinî' cenaze törenini kimler düzenledi? Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutunun etrafına o kocaman 6 adet meşaleyi kimler dikti? (Güya Cumhuriyet Halk Partisi'nin 6 okunu sembolize ediyordu bunlar. 'Meşaleler ebediyete kadar yanacaktır', diyordu zamanında yayınlanan bir dergi.)

cenaze1.jpg


Baksanıza, az kalsın, cenaze namazı dahi kılınmayacakmış. Annesi gibi dindar biri olduğu belli olan Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanım, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ı sıkıştırıp da, "Ağabeyimin cenaze namazı hangi camide kılınacak?" diye sormasa onu bile gürültüye getirecekleri anlaşılıyor. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi'ye durum sorulmuş, o da namazın camide kılınmasının şart olmadığını söylemiş: "Onun cenaze namazı" demiştir Börekçi, "tertemiz hale getirdiği bütün vatanda bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde kılınabilir."
Anadolu Ajansı Muhabiri Cemal Kutay 19 Kasım 1938 günü yaşanan o görüntülenemeyen sahneyi şöyle anlatır:

"Dolmabahçe Sarayı'ndaki hazırlıklar erkence başlamıştı. Büyük ölünün son ihtiram (saygı) nöbetini bekleyen yaverleri ve dostları, büyük üniformalı subaylar, vali ve belediye reisi, bu hazırlıklara nezaret ediyorlardı. (...) İçeride merasim başlamadan, ailesinin talebi ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitüsü direktörü Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır."
Hakkı Tarık Us ise kendi çıkardığı "Kurun" gazetesindeki yazısında ilginç bir ayrıntıya yeniden dikkatimizi çekiyor. Atatürk'ün çok sevdiği bilinen Hafız Yaşar, sandukanın başında "Türkçe ezan" okumuştur. Muhtemelen namaz sonunda da Türkçe telkin verilmiş ve yine Türkçe tekbirler getirilmiş olmalıdır.
Bu kırıntı kabilinden bilgiler şöyle bir manzara doğuruyor gözümüzde:
Makbule Hanım ağabeyinin cenaze namazı kılınmadan gömüleceğinden endişelenerek müdahale etmiş ve namazın kılınmasını istemiştir. Bunun üzerine dışarıda bir camide, muhtemelen en yakında bulunan Dolmabahçe Camii'nde cenaze namazının kılınması gündeme gelmiş, ancak "bazıları" buna, laikliğe aykırı düşeceği endişesiyle karşı çıkmışlar ve sarayda kılınmasını istemişler, Diyanet'ten de "caizdir" fetvası alınınca "sayısı mütevazi olan" bir cemaat ile (kaç kişi olduğunu bilmiyoruz, 10-15 kişi olduğu tahmin edilebilir) Türkçe ezan ve tekbirlerle kılınan cenaze namazının ardından dua edilmiş ve böylece dinî tören tamamlanmıştır.
Ancak bu sırada bütün fotoğraf makineleri ve varsa kameralar kapattırılmış ve herhangi bir görüntü alınmasının titizlikle önüne geçilmiş olduğunu hatırlatalım. Elimizde böyle bir fotoğraf olsaydı laiklik elden mi giderdi? Anlamak zor hakikaten.

Halbuki Atatürk'ün en yakın silah arkadaşlarından Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'nün son anlarında ve cenaze namazlarında açıkça 'dinsel simgeler' yer bulabilmiş ve hiç de laiklik elden gitmemiştir.
Buyurun, torunu Gülsün Bilgehan anlatsın bize İnönü'nün son anlarını:
"Aile fertleri, koruma polisleri, yakınlar sırayla yanına girip, sessizce Kur'an okuyorlardı.(...) Mevhibe Hanım kefen ve cenaze gereçlerini almıştı, yıllardır sandığında saklıyordu. Hocalar gerekli dini işlemleri yaptılar, koruma polisleri ve yakınların yardımıyla kütüphanede bekleyen tabuta yerleştirdiler. (...) Hareket etmeden önce hoca cemaate bir konuşma yaptı ve bahçe kapısına doğru omuzlarda tabutla yol alındı [ve] cenaze namazının kılınacağı Maltepe Camii'ne doğru uzun bir yürüyüş başladı."
Atatürk'e dinî motifleri de olan bir cenaze töreni düzenletmeyen İnönü'nün kendi cenazesinde normal bir Müslüman'a yapılması mutad olan son görevlerin eksiksizce yerine getirildiğini görünce şaşkınlığımız daha da artıyor.
Peki Fevzi Çakmak'ın cenaze töreni? Onunki zaten bir askerin değil, bir evliyanın cenaze töreni gibidir. Üzerine Kâbe örtüsü serilmiş, tabutu yüz binlerin elleri üzerinde taşınmış, İstanbul sokakları o gün Arapça tekbirlerle tam 7,5 saat boyunca inlemiş ve cenaze, Eyüpsultan Mezarlığı'na, şeyhinin yanı başına dualarla gömülmüştür.

En yakın silah ve çalışma arkadaşları böyle dinî törenlerle gömülürken, neden aynı tören Atatürk'ten esirgenmiştir? Şöyle yüz binlerin katılacağı muazzam bir cenaze namazı görüntüsü, onu bu milletin kalbinin daha derinlerine yerleştirmez miydi? Ve hâlâ devam edip giden "Atatürk dinsiz miydi?" tartışmasına bir son nokta konulmuş olmaz mıydı?
Yazılarımın sonuna kıymık yerleştirmeyi seviyor muyum ne? Buyurun Abdülhalık Renda, Refik Saydam, Fevzi Çakmak, Kemal Gedeleç, Celal Üner ve Nevzat Tandoğan imzalı 'protokol'e. Aktarıyorum:
"Ebedi şef Atatürk Etnoğrafya Müzesi dahilinde muvakkaten yaptırılan medfene... 31 Mart 1939 Cuma günü saat 14.00'te konulmuştur." Nasıl? Biz 21 Kasım 1938'de konulduğunu bilmiyor muyduk Etnoğrafya Müzesi'ne? Aradan geçen 4 ay içerisinde Atatürk'ün naaşı neredeydi ki?
Artık orasını da siz düşünün. Mustafa Armağan​
 
H

HATTI HUMAYUN

Misafir
rivayetlerden anlaşılıyor ki bir su içecek evet selanikte yaygın olan ve süfyanın ömrü boyunca içtiği rakıyı içe içe su tulmbası gibi şişecek karnından su aldıracak. ve böylece milyon tl leri ecnebi doktorların boğazına akıtacak böyle bir israf asrımızda görüldü. (süfyanın eli delik olacak müteşabih hadisi şerife izah bahsi 5.şua bilmana)

evet bir mikrop bir ceberutu yere sere işte böyle. Cenabı hakk en iyi hesap görendir. 5. şuada teferruatı var. elbette şeriatı ahmediye a.s.m. ve islamın kalelerini tahrip eden bu herif ve komitesi fırkaı dalledir. bunda hiç şübhe yoktur. süfyan geldi süfyan gitti. BİZ NE YAPALIM Kİ ALLAHIN VERECEĞİ AZABDAN BÜYÜK OLSUN AZİZİM. Kadiri mutlaka havaleten kısa kesiyorum. vesselam.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
rivayetlerden anlaşılıyor ki bir su içecek evet selanikte yaygın olan ve süfyanın ömrü boyunca içtiği rakıyı içe içe su tulmbası gibi şişecek karnından su aldıracak. ve böylece milyon tl leri ecnebi doktorların boğazına akıtacak böyle bir israf asrımızda görüldü. (süfyanın eli delik olacak müteşabih hadisi şerife izah bahsi 5.şua bilmana)

evet bir mikrop bir ceberutu yere sere işte böyle. Cenabı hakk en iyi hesap görendir. 5. şuada teferruatı var. elbette şeriatı ahmediye a.s.m. ve islamın kalelerini tahrip eden bu herif ve komitesi fırkaı dalledir. bunda hiç şübhe yoktur. süfyan geldi süfyan gitti. BİZ NE YAPALIM Kİ ALLAHIN VERECEĞİ AZABDAN BÜYÜK OLSUN AZİZİM. Kadiri mutlaka havaleten kısa kesiyorum. vesselam.


Bu kadar sataşmalar yeterli sanırım. Daha önce uyarılmşdınız. Ama nafile..
 
Bu kadar sataşmalar yeterli sanırım. Daha önce uyarılmşdınız. Ama nafile..

talha abi,

fakat hattı hümayun kardeşimizin yazdığı beyanat risaletünnurda var. bu ahirzaman hadisatı hakkındaki vukuatların bahis edildiği 5.şua namındaki eserden muktebes bir makale yazmış. hani biz sataşmadan ziyade ihtiyat için desek daha muvafık olur değil mi? zira bu yazılan makalesindeki beyan üstadımız said nursi r.a. hzlerinin 5.şuadaki risalesinde müteşabih hadisi şerif izahatıdır. ne ise bak talha abi, eğer bu sitede hizmet vermek istiyor isek sizin prosdörlerinize uymamız gerekiyor tamam. bu mevzuda mutabıkız fakat hakikat olan böyle mevzuatlarda da bunu bir sataşma taarruz iftira yalan nifak mahiyetli görmek mesuliyet iktiza eder kanatindeyim. madem tarafsız sırf allah rızası için bir hizmet veriyorsunuz o zaman mütevazi olmanızı size tavsiye ederim. ikazlarınızı anlamadım onun için devam ettim. bundan sonra daha dikkatli ihtiyatlı olacağım inşaallah. sizde hakikatleri beyandan kaçmayınız zira kanaatlerimiz değil risalelerden konuşuyoruz. risaleden olmayan şeylerin kıymeti ehemmiyeti olmaz. şahsi beyanattır.

ne ise allah razı olsun hizmet veriyorsunuz abi. bizde sırf livechillah allahın rızası iltifatı ve kabulü için buradayız. isbat ettiklerimiz hakikattır.

allahınkırbacı
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Belirli bir grup Atatürkü dindarlaştırmaya ve belirli bir grup ise Atatürkü dinsizleştirmeye neden bu kadar gayret ediyor ? Atatürk dindar olsa ne fark edicek dinsiz olsa ne farkedecek? Malumunuz kendisi bir dönem gecirmiş ve aradan bir asıra yakındır ölmüşdür. Bugun 21. yüzyıldayız ve günümüz şartları bir asır öncesi ile asla kıyaslanamaz. O günün şartlarına göre Atatürk liderlik yapmışdır. O zamanın liderliğini günümüze mukayese etmek akıl işi olmasa gerek.

Saniyen ; islamiyette esas olan Allah ve gönderdikleridir. Atatürkün islamı yaşaması onun islam olduğun değil islamın bir burhanı olduğunu gösterir. İslamı yaşamaması ise islamın olmadığını göstermez. İslamiyetin bir peygamberi ve kitabıdır ve bu peygamber ve kitabın burhanları cokdur. Eğer islama bir burhan ve örnek aranıyorsa Her anı ve saniyesi ile islama burhana edenler varken Atatürkü görmek yersizdir. Çünkü kendisi dinadamı değil siyaset adamıdır. Dini bizi bilgilendirmez o dini yaşadı veya yaşamadı diye islamiyet ne var olur nede yok olur. Ama siyaseti bizi ilgilendirir şahsen o devirde yaşamış gerek islam alimlerimiz gerekse devlet adamlarımız dahi siyasi görüşlerini takdir etmişlerdir.

Hulasa Atatürkün dini yaşantısını artık bir kenara bırakalım. Ahirete intikal etmiş bir devlet lideridir. Onun muhasebesi artık Allah ile onun arasındadır. Kendisi dini yaşadı yaşamadı diye onun dinde olup olmadığına bakılmaz. İslamiyetin ana kaynakları dörttür ve burhanları cokdur. Dinde bir şeyin varlığı ve yokluğu orada aranmalı. Hadiseleri Atatürke dayamak akıl işi olmasa gerek...

Herneyse Atatürkü rahat bırakalım ahirette göreceği iyi veya kötü ne varsa onu görür...
 

Niçün

Member
rivayetlerden anlaşılıyor ki bir su içecek evet selanikte yaygın olan ve süfyanın ömrü boyunca içtiği rakıyı içe içe su tulmbası gibi şişecek karnından su aldıracak. ve böylece milyon tl leri ecnebi doktorların boğazına akıtacak böyle bir israf asrımızda görüldü. (süfyanın eli delik olacak müteşabih hadisi şerife izah bahsi 5.şua bilmana)

evet bir mikrop bir ceberutu yere sere işte böyle. Cenabı hakk en iyi hesap görendir. 5. şuada teferruatı var. elbette şeriatı ahmediye a.s.m. ve islamın kalelerini tahrip eden bu herif ve komitesi fırkaı dalledir. bunda hiç şübhe yoktur. süfyan geldi süfyan gitti. BİZ NE YAPALIM Kİ ALLAHIN VERECEĞİ AZABDAN BÜYÜK OLSUN AZİZİM. Kadiri mutlaka havaleten kısa kesiyorum. vesselam.
Sana şimdi senin bir tarifini yaparım ki dillere destan olur. Öf ya, bu nasıl bir tahrik edici mesajdır. Ben de içki içerim arasıra. Keş değilim ama içerim yani!

Neyse...

Atatürk'e farklı bir cenaze yöntemi uygulanması çabası aslında Atatürk'ün dinlere olan uzaklığındandır. Kimse çıkıp da Atatürk müslümandır, işte kanıtı diyemez. Benim bildiğim Atatürk yaratıcıya inanan ama dinlere bağlı olmayan bir insandı. Bunu inkar etmek ya da bunun tersini söylemek ne Atatürk'e ne de başka bir şeye fayda verir.
 

ziyakarababa

Well-known member
kılındıysa ne olur kılın maydıysa ne olur:
bu soruyu sormadaki amaç nedir onu bile anlamış degilim:
ama ben karışmak istemiyorum:
 

duygu_bulut

Well-known member
aslında burda Mustafa Armağanın amacı yaftalamak olduğunu düşünmüyorum..kendisi yakın tarihi aydınlatmaya çalışan ve kafalara takılan tüm soruları delillerle açıklamaya çalışan bir insan...
 

Ruh

Well-known member
Bu gazeteyi hemen hemen her gun takib ediyorum...
Bu ropörtaj yayınlandıgında da dikkatle ama hayret etmeden okumuştum...

Aslında bir cok seyi aydınlatacak nitelikte.. Tabi bazı kesimlere ne kadar inandırıcı gelir bilemiyorum...

Tabi bu biraz alakalı biraz alakasız konu ile...

Yani konuşulacaksa işin ehilleri konuşsun taraftarıyım ben... Bizim daha bilmediğimiz dönen o kadar dolap var kiiiiii...

Neşe Düzel - "Mete Tunçay: ‘Atatürk dönemi yargısı içler acısı’" başlıklı yazısı - Taraf Gazetesi

Neşe Düzel - "Mete Tunçay: ‘Laiklikte, Sabetaycılık etkili oldu’" başlıklı yazısı - Taraf Gazetesi

Neşe Düzel - "Mete Tunçay: ‘Asılacak oğlunu babaya seçtirdiler’" başlıklı yazısı - Taraf Gazetesi
 

akýncý

New member
Atatürk zehirlenmiştir. rakı içtiğinden dolayı sirozdan ölmemiştir. alkole bağlı sirozda karaciğer küçülür, sulanmaz vs. zehirlenmede ilk karaciğeri vurur.
 
Üst