arapca dersleri (muhtelife)

Eyvàh!

Well-known member
اعوز بالله من الشيطان الرجيم بسم الله الرحمن الرحيم
...diyerek ilk dersimize başlayalım...

Arapçanın ne kadar güzel bir dil olduğunu, Hz. 'ın kelamı Kuran-ı Kerim'in Bu dille yazılmış olduğunu ve Cennette de bu dilin konuşulacağını hepimizin bildiğine göre bu konunun ehemmiyetine binâen bir önsöze gerek yok sanırım...

Ben konuya direk giriş yapıyorum.
Kuran-ı Kerim'e mânâ verebilmek ve bu dilde konuşabilmek için sarf ve nahiv ilmi denilen bu iki ilmi iyi bilmemiz gerekiyor.Şimdi bu ilimlerin nelerden bahsettiğini ve gayelerini elimden geldiğince kısaca açıklayayım.Yanlışım olursa bilen arkadaşların düzeltmesini istiyorum.

Sarf ilmi : Arabi kelimelerin sığaya çekilmesi yani ele aldığımız bir kelimenin mâzi,muzâri ve masdar gibi durumlarda hangi vezinlerde geleceğini, yine müzekker(erkek) ve müennes(kadın), müfred(tek,bir tane) ve daha çok kişi için hangi vezinlerde geleceğini, ve yine bu kelimelerin iğlâl ve idğâm gibi durumlarını ele alan bir arabi ilimdir.
Gayesi : Arabi kelimelerin sığaya çekilmesinde ve onların iğlal ve idğam gibi durumlarında lisanımızı hatalardan muhafaza etmektir.

Nahiv ilmi : Arapçanın grammer yapısı da diyebiliriz. Arabi kelimelerin cümle içindeki görevlerini yani bizim bildiğimiz türkçe bir cümlede özne, yüklem, edatlar, zarflar, zamirler, sıfatlar ve harfler gibi yapıları ve bunların birbirlerine olan etkilerini ve hangi sıraya göre gelebileceklerini ele alan bir arabi ilimdir.
Gayesi : Arabi kelimelerin cümle içindeki birbirlerine olan etkilerinde(Âmil,Mâmul,iğrâb) yani arabi kelimelerin okunuşundaki hatalardan lisanımızı muhafaza etmektir.

Sarf ilmi daha çok isim ve fiiller ile ilgilenirken Nahiv ilmi isim,fiil,harf ve cümle içindeki diğer öğelerle ilgilenir.Sarf ilmi arapçanın temelidir.Yani Sarfı bilmeden Nahiv ilmine geçilmez.Bu Yüzden biz de İnşaallah dersimize Sarf ilminden başlıyacağız.

Bundan sonra birçok kez kullanacağımız bazı kelimelerin tanımlamalarını da aşağıda veriyorum.

• Müfred : Tek,bir kişi demektir
• Tesniye : İki demektir
• Cemi : 3 ve daha fazla şey için kullanılır
• Müzekker : Erkek
• Müennes : Kadın, kız
• Fâil : Özne,işi yapan kişi
• Mef'ul : işlenen, Öznenin yaptığı iş kendisine etki edendir
• Muzâri : Şimdiki zaman, geniş zaman ve gelecek zaman için kullanılan bir zaman kipidir
• Masdar : Kök kelime, Mesela "konuşmak" kelimesi gibi
• Mâlum fiil : Faili Bilinen fiil.Etken fiil de diyebiliriz.
• Mechul fiil : Faili Bilinmeyen fiil.Edilgen fiil de diyebiliriz.
• Muhatab : Direk kendisine hitab ettiğimiz şahıs veya şahıslar.İkinci tekil ve çoğul şahıs.
• Ğâib : Üçüncü tekil ve çoğul şahıs.
• Mütekellim : Normalde konuşan kişiye denir.Birinci tekil ve çoğul şahıs


Şimdilik Aklıma gelenler bunlar.Sırası gelince diğer bilinmeyen kelimelerin anlamlarını da yazarım.
Böylece Arapçaya bir giriş yaparak en azından ders öncesinde arabi ilimler hakkında bilmemiz gereken bazı bilgileri de öğrenmiş olduk.İnşaallah bundan sonraki dersimizde Arabi kelimelerin sığaya çekilmesini öğreneceğiz.

Ayrıca benim sizden bir isteğim olacaktı.Sarf ile alakalı sorularımızı bu başlık altında , Arapçayla ilgili olup ta sarfla alakalı olmayan sorularımızı da farklı bir başlık altında sorarsak hem bu başlık altındaki mesajların çok fazla kabarmasını önlemiş oluruz hem de sizin sorduğunuz konuyla ilgili araştırma yapan diğer kardeşlerimizin de öğrenmek istedikleri konulara daha çabuk ulaşmalarını sağlamış oluruz.

alak.gif
'ın izniyle ben başlangıcı yaptım İnşaallah bunun devamını hep beraber getireceğiz.Benim anlattıklarıma ek olarak herkes bildiklerini bu başlık altında paylaşırsa Ancak o zaman birbirimizden istifade etmiş oluruz.İnşaallah zamanla bu ilimleri iyi bilen arkadaşlarımızın da katkısıyla arapçamızı geliştireceğiz.Gerçi ben şimdiden arapçası iyi olan bir kaç kişi biliyorum.İsim vermeyeyim ama bir ipucu verebilirim : Muhammedyldz,sako ...

Hz.
alak.gif
hepimize bu dersleri anlamayı ve başkalarına da anlatmayı nasib etsin...

Arapça dersleri - Muhtelife
Gönderen: efendioglu
Tarih: 23 Aralık 2006, 01:13:52
 

Eyvàh!

Well-known member
Arapça dersleri - دروس العربية

Arkadaşlar bu dersimizde arapça kelime çekimlerine başlıyoruz.Daha önce bu konuları hiç görmeyen kardeşlerimiz kelime çekimleri de nedir diye düşünebilir.İnşaallah elimden geldiğince hepsini açıklamaya çalışacağım.Yine benim anlatmayı unuttuklarım olursa sorabilirsiniz.

Arapça kelime çekimi demek ; ele aldığımız bir kelimeyi mâzi, muzâri, masdar, fâil, mef'ul gibi durumlarında hangi vezinde geliyorsa o şekilde okumak demektir.Meselâ :

نصر (nasara) fiili , mâzi bir fiildir.Yada fiil-i mâzi diyelim.Geçmiş zaman kipi olarak kullanılır.Anlamı da "yardım etti" demektir.Peki ben geniş zaman kipinde kullanmak isteseydim yani "yardım eder" demek isteseydim o zaman نصر (nasara) fiili nasıl bir vezinde gelecekti...?
bunun için kelimenin başına bir ي(ye) harfi getirip kelimedeki diğer harflerin harekelerini değiştirmemiz yetiyor. ينصر (yensuru) Bu fiil yapısına arapçada muzâri fiil denir.

İşte arapçada bir kök kelime vardır ve siz o kelimeye harf veya harfler ziyade ederek veya kelimenin harekelerini değişirerek geçmiş zaman, gelecek zaman, özne, emir kipi ve daha bir çok yapıda kullanabilirsiniz.Bu da tek bir kelimeyi öğrendiğiniz zaman aslında o kelimeden yola çıkarak bir sürü kelime öğrenmişsiniz demektir.

Arapçada kelime çekimleri muhtelife ve muttaride olarak iki kısımdır.şimdi bu muhtelife ne demek muttaride ne demek onları açıklayalım.

Muhtelife : Arabi kelimelerin mâzi, muzâri, masdar gibi yapılara göre çekimleri demektir.

Muttaride : Yukarıda bahsettiğimiz mâzi,muzâri,masdar gibi yapıların da kendi içlerinde müfred, tesniye, cemi, müzekker, müennes, ğâib, muhatab gibi durumlara göre çekimi demektir.

Bunları da öğrendiğimize göre elimize örnek bir kelime alarak muhtelife ye göre çekimini yapalım.Derse نصر (nasara) fiilinden başlamıştık onunla devam edelim o zaman...

• نصر (nasara) : Fiil-i mâzi."yardım etti" demektir.

• ينصر (yensuru) : fiil-i Muzâri."yardım eder, yardım ediyor, yardım edecek" anlamlarında kullanılır.

• نصرأ (nasran) : Masdar."yardım etmek " demektir.

• فهو ناصر (fehüve nâsırun) : ism-i Fâildir.Özne de diyebiliriz."yardım edici" demektir.

• وزاك منصور (ve zâke mensurun) : ism-i Mef'ul.Failin yaptığı iş kendisine etki edendir."yardım olundu veya yardım olunmuş kişi" demektir.

• لم ينصر (lem yensur) : fiil-i muzâri cehd-i mutlak."yardım etmedi "demektir

• لما ينصر (lemme yensur) : fiil-i muzâri cehd-i müsteğrak.geçmiş zamanın cemisinde "yardım etmedi" demektir.

• ما ينصر (mâ yensuru) : fiil-i muzâri nefi hal.Şimdiki zamanda "yardım etmez" demektir.

• لا ينصر (lâ yensuru) : fiil-i muzâri nefi istikbal.Gelecek zamanda "yardım etmez" demektir.

• لن ينصر (len yensura) : fiil-i muzâri te'kid-i nefi istikbal.gelecek zamanda "elbette yardım etmez" demektir.Bunun bir öncekinden(nefi istikbal) farkı te'kid yapılmasıdır.yani manayı kuvvetlendirmesidir.

• لينصر (liyensur) : Emr-i ğâib."yardım etsin" demektir.Bu birisi vasıtasıyla başka bir kimseye emir vereceğiniz zaman kullanılır.

• لاينصر (lâ yensur) : Nehi ğâib."yardım etmesin" demektir.Bir öncekinden(emr-i ğaib) farkı olumsuz olmasıdır.

• انصر (ünsur) : Emr-i hâzır."yardım et" demektir.Karşımızdaki kişiye emredeceğimiz zaman kullanılır.

• لاتنصر (lâ tensur) : Nehi hâzır."yardım etme" demektir.Öncekinden farkı olumsuz olmasıdır.

• منصر (mensarun) : Mimli masdar.Daha önce de bir masdar(nasran) geçmişti.bunun ondan farkı başında mim harfinin gelmesidir."yardım edecek zaman,yardım edecek mekan,yardım etmek" manalarında kullanılır.Mesela mekteb kelimesi mimli masdar olur.كتب (ketebe) fiilinden gelir.Ketebe "yazdı" demek.mekteb ise yazı yazılan yer anlamındadır

• منصر (minsarun) : İsm-i âlet."yardım edici bir alet" demektir.Mesela مفتح(miftah) kelimesi ism-i alet olur.feteha kelimesinden gelir.Feteha "açtı" demektir.Miftah ise "açıcı alet" yani "anahtar" demektir.

• نصرة (nasraten) : Masdar binâi merra."bir kere yardım etmek" demektir.

• نصرة (nisraten) : Masdar binâi nevi."bir türlü yardım etmek" demektir.

• نصير (nusayrun) : İsm-i tasğir."azıcık yardım edici" demektir.Ancak bunda acizlik anlamı vardır.Yani fazla yardım etmeye gücü yetmeyen,âciz kişi demektir.Mesela عبد(abede) kelimesi "ibâdet etti,kulluk yaptı" demektir.Bunun ismi tasğiri عبيد(ubeydün) olarak gelir.Ve hepimizin bildiği Ubeydullah isminin anlamı " 'ın aciz bir kulu" şeklindedir. 'a az ibadet eden kişi demek değildir.

• نصري (nasriyyün) : İsm-i mensub."Yardım etmeye mensub kişi" demektir.

• نصا ر (nassarun) : Mübâlağa ism-i Fâil."mübâlağa ile yardım edici" demektir.

• انصر (ensaru) : İsm-i tafdîl."ziyade yardım edici" demektir.Herhalde Peygamber efendimizin ashabından olan Medine halkına niçin ensar denildiğini de anlamışsınızdır.

• ما انصره (mâ ensarahü) : Fiil-i taaccüb-i evvel."aceb yardım etti" demektir.Bunu bir kişinin yaptığı iş taacübümüze gittiği zaman kullanırız.

• وانصر به (ve ensır bihi) : Fiil-i taaccüb-i sâni."ne aceb yardım etti" demektir.


Arkadaşlar ism-i fail ve ism-i mef'ul 'ün başlarında "فهو "(fehüve) ve "وزاك "(ve zâke) olarak gelen kısımlar zamirdir.Yani kelimenin aslından değildir.Sadece "ناصر "(nâsırun) veya "منصور "(mensurun) dediğimiz zaman da aynı anlamı verir.Bu zamirler bahsi ilm-i sarfın mevzusu olmayıp ilm-i nahvin mevzusudur.Bu yüzden burada bundan bahsedip te sizlerin kafanızı karıştırmayayım.İnşaallah İlm-i sarfı bitirebilirsek ilm-i nahve de geçiş yapabiliriz.

Buraya kadar elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.Yine atladığım yerler olursa veya anlamadığınız yerler olursa sorabilirsiniz.Misallerle açıklamaya başlayınca daha iyi anlamaya başlıyacağınızı umuyorum.

Böylece arabi kelimelerin muhtelifeye göre nasıl çekildiğini öğrenmiş olduk.Bundan sonraki dersimizde muttarideye göre nasıl çekilir onları öğrenmeye başlıyacağız.Muhtelifeyi ana başlıklar gibi düşünürsek muttarideyi de o her bir ana başlığın alt başlıkları şeklinde düşünebiliriz.Yani bir fiil-i mâzi ile fiil-i muzârinin muttarideye göre çekilimleri farklıdır.Muhtelifeye göre 24 tane kelime olduğuna göre ve her bir kelimenin kendine ait muttarideye göre çekimi olduğunu düşünürsek muttaride bahsinin çok daha uzun olacağını tahmin edebiliriz herhalde... şimdiden gözünüzün korktuğunu biliyorum Ama korkmanıza gerek yok.Çünkü belli bir muttaride kalıbını ezberlediğimiz zaman diğerlerini de ezberlemek çok kolay oluyor.Yani fiil-i mazinin muttarideye göre çekimini öğrendiğimiz zaman fiil-i muzarinin muttarideye göre çekimini de büyük ölçüde halletmişsiniz demektir.

Düzeltme : Arkadaşlar bir önceki mesajımda sarfla ilgili sorularınızı burada diğerlerini farklı bir başlık altında sorsanız iyi olur demiştim.Ancak sorduğu sorunun sarf konusuna girip girmediğini bilmeyen kardeşlerimiz olur.Böylece ne bu başlık altında ne de farklı bir başlık altında sorularını soramazlar düşüncesiyle bu sözümü düzeltiyorum.Arapçayla ilgili her türlü sorunuzu gerek bu başlık altında gerekse farklı bir başlık altında sorabilirsiniz.Bu yüzden tüm arkadaşlardan özür diler, anlayışınız için teşekkür ederim...

Gönderen : efendioglu
Tarih: 24 Aralık 2006, 01:18:27
 

Eyvàh!

Well-known member
Arapça dersleri - دروس العربية

Arabi kelimelerin muttarideye göre çekimlerine gelmeden önce şuana kadar öğrendiklerimizi kullanarak birkaç örnek yapalım diye düşündüm.Hem böylece bildiklerimizi misal üzerinde tatbik etmiş oluruz.

İlk misalimiz :

كَتَبَ الطَّالِبُ رِسَالَةً

Şimdi bu cümleyi bir tercüme edelim.

Burada كَتَبَ (ketebe) kelimesi fiil-i mâzi oluyor.Bundan önceki derste de bahsettiğim gibi fiil-i mâzi geçmişte yapılan bir işi ifade etmek için kullanılır.Manası "yazdı" demektir.

Hemen sonra gelen الطَّالِبُ(ettâlibü) kelimesi ism-i fâil oluyor.mâziden ism-i faile kadar çekimi :

talebe(fiil-i mazi), yâtlübü(fiil-i muzâri), talebün(masdar), tâlibün(ism-i fail) şeklindedir.

Misaldeki الطَّالِبُ kelimesinin başındaki "elif" ve "lâm" harfi sizi yanıltmasın.
Bu kelimenin masdarının manası hepimizin bildiği gibi "istemek,taleb etmek" tir.O zaman ism-i fail olarak gelen الطَّالِبُ kelimesinin anlamı da "isteyici, taleb edici" yani "öğrenci" demektir.En sondaki رِسَالَةً(risâleten) kelimesinin anlamı da "mektub" demektir.

O halde bu cümlenin anlamını hepimiz tahmin edebiliriz.


كَتَبَ الطَّالِبُ رِسَالَةً
mektub / öğrenci / yazdı


Yani "öğrenci mektub yazdı" anlamındadır.

Peki şu cümleyi kim tercüme edebilir..?

ذُو المَالِ مَحْسُودٌ
(zû mâlin mahsûdün)




Gönderen: efendioglu
Tarih: 24 Aralık 2006, 23:11:17
 

Eyvàh!

Well-known member
Emsile-i muhtelife

نَصَرَ
يَنْصُرُ
نَصْرًا
نَاصِرٌ
مَنْصُورٌ
لَمْ يَنْصُرْ
لَمَّا يَنْصُرْ
مَا يَنْصُرُ
لاَ يَنْصُرُ
لَنْ يَنْصُرَ
لِيَنْصُرْ
لاَ يَنْصُرْ
اُنْصُرْ
لاَ تَنْصُرْ
مَنْصَرٌ
مِنْصَرٌ
نَصْرَةً
نِصْرَةَ
نُصَيْرٌ
نَصْرِيٌّ
نَصَّارٌ
أنْصَرُ
مَا أنْصَرَهُ
أنْصِرْ بِهِ


خَرَجَ
يَخْرُجُ
خَرْجًا
خَارِجٌ
مَخْرُوجٌ
لَمْ يَخْرُجْ
لَمَّا يَخْرُجْ
مَا يَخْرُجُ
لاَ يَخْرُجُ
لَنْ يَخْرُجَ
لِيَخْرُجْ
لاَ يَخْرُجْ
أخْرُجْ
لاَ تَخْرُجْ
مَخْرَجٌ
مِخْرَجٌ
خَرْجَةً
خِرْجَةً
خُرَيْجٌ
خَرْجِيٌّ
خَرَّاجٌ
أخْرَجُ
مَا أخْرَجَهُ
أَخْرِجْ بِهِ

 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: arapca dersleri

24_45.gif


Nur 45. Allah (türlerine göre) her hayvanı (önce kendi şekil ve özellikleriyle ana maddesi) sudan (nutfeden) yarattı: Bunlardan kimi karnı üzerinde (sürünerek) yürür, kimi iki ayağı üzerinde yürür, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye kadirdir.

خَلَقَ : yarattı
Bu fiil sadece Allahu Taâlâ için kullanılır. Kur’an sadece bir yerde istisnai olarak İsa a.s. için kullanmıştır. İngilizcede create olarak meşhurdur.

كُلَّ : her
Genelde bu kelimeden sonraki isim tekil ve esrelidir. İngilizcede each kelimesi bunu ifade etse gerek.

دَابَّةٍ : canlı
Bu kelime “debbe” fiilinden türetilmiştir. Kur’anda epey geçer. “debbe” devinmek, yani hareket göstermek gibi manalara gelir. Hareketlilik calılığa alamet olduğundan Türkçeye de canlı olarak tercüme edilir. (Kur’andan iki örnek ayet bulun)

مِنْ : -den, -dan
Harf-i cer olarak isimlendirilir. Türkçede edat ve takı (ismin halleri) olarak bilinen harf-i cerler yaklaşık 20 tane olup en meşhurları 10 adetten daha azdır.
مَاءٍ : su
Çoğulu “miyah” olup fıkıh bablarında çok geçer.

فَ : fe
Bunun manası ile ilgili geçmiş derslere bakınız. Bir çok manası yanında bir manası da fâ-üt tefsiriyyedir. Yani açıklayıcı fâ demektir. Mesela burada Rabbimizin canlıları sudan yarattığını belirttikten sonra bu canlıların yürüme şekillerini açıklamaktadır. Yani bir yönünü…

مِنْهُمْ : onlardan
“min” harf-i ceri ve muttasıl zamir. Harf-i cerler başına geldiklerin ismin sonunu esre yaparlar. Cümle başına gelen harf-i cerler, “var” anlamı verirler. Burada olduğu gibi… (Bir örnek ayet bulun)

مَنْ : kimse
Kim(se) manasına gelen bu kelime, ara cümleler için akıllılarda kullanılır. Arapçada bir kural vardır. Eril ile dişil bir arada olduğunda eril (müzekker) ibare (kip) ve akıllılar ile akılsızlar (hayvanlar ve cemadat yani cansızlar) bir arada olduğunda akıllılar kipi esas alınır. Buradaki canlılardan murat insan, meslek, cin ve hayvanlar olduğu için insan esas alınmış ve “men” kullanılmıştır.

يَمْشِي : yürüyen

عَلَى : üzerinde

بَطْنِهِ : karnı

رِجْلَيْنِ : iki ayak
İnsan uzuvlar birden fazla olduğu zaman müennes (dişil) olur. Mesela el, ayak, kol, bacak, dirsek, diş, saç, parmak ve tırnak gibi…

أَرْبَعٍ : dört
Sayılar erillik ve dişillik yönünden 3-9 arası sayılanın zıddı ile muamele görür. Bunda da tekil esastır. Bir örnek verelim: Yukarıdaki geçen ayak kelimesi müennestir, çünkü birden fazla olan bir uzuvdur. Sayımız da bu yüzden müzekker gelmiştir. (Kur’andan 5 adet örnek ayet bulun)

مَا : şey
Yukarıdaki “men” kelimesi ile aynı mana ve vazifede olup tek farkı akılsızlar için kullanılmasıdır. Bazen çoğunluğa uyup aklı ve akılsızların bir arada bulunduğu bir zamanda vurgu akılsızlara ise “mâ” kelimesi kullanılır. Ara cümlenin başına geldiği için asıl anlamı olan “ne?” manasını yitirir ve yeni manasını alır ki, tam türkçesi yoktur. Fransızcada que ve almancada was olarak bilinir. İngilizcede bunu “what” kelimesi tam olarak karşılar. İngilizce anlamı da şöyle olur: “Allah creates what(ever) He wishes”

يَشَاءُ : diler
Dilemek ile istemek arasında fark vardır. Allah her isteğini yerine getirmez. Ama her dilediği mutlaka olur. Bununla ilgili “meşiet” ve “irade” kavramları kelam ilminde geniş yer alır. Tefsirlerden de bakabilirsiniz.

إِنَّ : muhakkak
Daha önce yazmıştık. Türkçede tam anlamı yoktur. Bu kelimenin görevi; başına geldiği ismi manaca pekiştirir ve ismin sonunu nasbeder (yani fetha/üstün yapar).

قَدِيرٌ : gücü yeter


وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِنْ مَاءٍ : Allah her canlıyı sudan yaratmıştır.

فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ : Onlardan karnı üzerinde yürüyenler vardır.

وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ : Yine onlardan iki ayak üzerinde yürüyen vardır.

وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ : Ve yine onlardan dört (ayak) üzerinde yürüyen vardır.

يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ : Allah dilediğini yaratır.

إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ : Muhakkak Allah her şeye kadirdir.
 
Üst