Alınlarda parlayan nur..

heysem

Well-known member
İş, nereden başlayıp nereye geliyor hep birlikte görelim. Yüceler yücesi olan Allah, Hazreti Âdem'i yaratınca, Muhammedi nuru ona geçirdi. O an Hz. Âdem'in alnı bu nurla elmas elmas pırıldadı ve bu Muhammedi nur, geriye kalan bütün nurları söndürdü.

Aziz ve Celil olan Allah, Hazreti Âdem'i taht üzerine çıkarıp oradan meleklerin omuzlarına yükseltti... Melekler, Allah'ın emriyle Hazreti Âdem'e gökleri tavaf ettirdiler. İlk insan ve Peygambere göklerdeki melekler âlemini seyrettirdiler... O mukaddes nur,

Hazreti Âdem(a.s) in başında 100 yıl kaldı... Göğsünde 100 yıl ve ayaklarında 100 yıl... Ondan sonra Arş'ın sahibi olan Allah, bütün mahlûklarının isimlerini Âdem Peygambere öğretti... Topyekûn meleklere de Hazreti Adem'e secde etmelerini ferman etti... Bütün melekler secde ettikleri halde, şeytan kibirlendi ve secde etmedi... Bu yüzden de lanete uğradı ve ebedi lanet halkası boynuna geçti...


Burada Âdem(a.s)'e edilen "ta'zim" secdesidir, tapma secdesi değil... Hakikatte secde yalnız Allah(c.c)'a dır, vasıtalarda "kıble" yerindedir. Görüldüğü gibi Âdem Peygamber bir kıbleden ibaret...

Caferi Sadık(r.a) den:
- Âdem'e ilk secde eden Cebrail'dir. Peşinden Mikail, sonra İsrafil ve daha sonra da Azrail... Ve en sonra mukarrebin denilen yakınlık melekleri...
Muazzez sahabelerden İbni Abbas(r.a)'ın bildirdiğine göre:
Hazreti Âdem'e secde edildiği zaman, Cuma günü zeval vaktiyle İkindi arasıydı... Peşinden Rabbi Rahimimiz, Hz. Âdem'in sol kaburga kemiğinden Hz. Havva'yı yarattı. Hz. Âdem uykudaydı. Uyanıp Havva'yı yanı başında görünce gönlü ona bir su gibi aktı ve hemen elini uzattı...

Aynı anda meleklerin haykırışı kulaklarını tırmaladı:
- Ya Âdem, hareketsiz dur!
Âdem Aleyhisselam atıldı:
- Niçin hareketsiz durayım? Allah onu benim için yarattı...
- Mehrini eda et, ya Âdem!
- Mehri nedir?
- Muhammed Mustafa'ya üç kere salavat getirmek!..

Ve Âdem Peygamber, Allah'ın Sevgilisi Cenabı Muhammed Mustafa'ya salavat getirdi... Böylece de Allah huzurunda ve Muhammedi hakikat önünde ilk nikah kıyılmış oldu...
 

heysem

Well-known member
Aziz ve Celil olan, Allah Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havvâ' ya güzel cennetin nimetlerini mubah kıldı. Sadece belli başlı bir ağacın meyvesinden yemeyi yasak etti.

Belki buğday, belki incir, belki üzüm ...
Düşmanların düşmanı!
Aşağılık şeytan, Hz. Âdem ve Havvâ' yı kıskandı ... Cennet kapısına geldi. Feryatlar ve çığlıklar koparak Hz. Âdem ve Havvâ' nın karşılarına dikildi ...
Hz. Âdem ve Havvâ, İblis' in bu hâllerinden üzüldüler ve dediler:
- Niçin ağlıyorsun?
Cevap verdi:

- Şunun için ağlıyorum ki, yakında ölüm gelecek ve siz cennet nimetlerinden ayrılacaksınız ... Size ölümsüzlük ağacını göstereyim de onun yemişlerinden tadın ve ebedi olarak diri kalın ...
Hz. Âdem ve Havvâ aşağılık şeytanın bu sözlerine kandılar ve yasak meyveye sokuldular. Evvela Havvâ elini uzattı ve dalından kopardığı meyveyi yedi. Yer yemez de:

- Ne güzel, ne hoş şey!
diyerek Hazret-i Âdem'e de yemesini telkin etti. Tek dayanakları, Allah üzerine yalan yemin edilmeyeceği idi ...
İlk defa yalan yere yemin eden de Şeytandır ve bu cinayet de insanoğluna ondan miras kalmıştır ...
Rabbi Rahimimiz Âdem Aleyhisselâm'a hitap etti:

- Ya Âdem! Sana cennetin bütün nimetlerini bağışladım ve dilediğin gibi zevk ve safâ sürmene izin verdim. Yetmez miydi ki, gittin, yasak ettiğim meyveyi yedin?
Hz. Âdem cevap verdi:
- Evet, ey Rabbim. Verdiklerin bol bol yeterdi ... Ama ben öyle sandım ki, senin mübarek ismin üzerine yalan yemin imkânsızdır ... İşte bu yüzden kandırıldım!...
Allah Teâlâ ferman etti:

- İzzet ve Celâlim hakkı için seni yeryüzüne indireyim de orada ancak mihnet ve meşakkatle geçinmenin tadını tadasın ...
İbn-i Abbas (r.a) Hazretlerinden:
Hz. Âdem'e sordu:
- Ya Âdem, niçin böyle yaptın?
Hz. Âdem cevap verdi:
- Allah' ım Bana ne olduysa Havvâ' dan dan oldu. Onun sözüne uydum ...
Yüce Allah ferman etti:
- Ben onu belâ ile gebe kalıp belâ ile doğurmaya ve her ay hayz görmeye mahkûm edeyim de görsün ...

Allah Resulû' nün sahabilerinden nakil:
Hazret-i Âdem, başını göğe kaldırmadan yüz yıl ağladı. Gözlerinin yaşından öd ağacı kokusu vesair güzel rayihalar tütüyordu. Havvâ da, ağladı ... (Hem ne ağlayış ...) Onun da gözyaşlarından karanfil kokusu vesair kokular meydana geldi ...
İnsanoğlunun atası ve peygamberlerin ilki Hz. Âdem böylece cennetten çıkarıldı. Cennetten çıkarıldığı zaman nazar edip gördü ki, Arş'ta ve cennetin her noktasında "ALLAH" adının yanında "MUHAMMED" ismi var ... Allah' ın Sevgilisine ve insanlığın Efendisine mahsus mübarek isim ... Hazret-i Adem' in gönlü yanık, içinden hicran ırmakları akıyor ...
 

heysem

Well-known member
Fakat Cenâb-ı Muhammed Mustafa' nın kendi zürriyetinden bir Resûl olduğunu ve eğer o olamasaydı yaratılışın olmayacağını öğrendi ...

Ve ellerini ulvilik âlemlerine kaldırıp yalvardı:
- Ey Rabbim! Beni bu oğlum hürmetine affet!...
Âlemlerin Rabbi'nden ferman erişti:
- Ey Âdem! Eğer bütün gökler ve yerler halkı için bu oğlan hürmetine benden rahmet ve şefaat dilesen, indi ilâhiyemde makbuldür ...
İşte Âlemlere Rahmet olanın şan ve şerefi ...
İrfan denizine gark olmuş din büyüğü seman-ı Farisi' den:

"Cebrâil (a.s) Allah' ın Resûlüne gelip dedi: Rabbin duyurdu ki, eğer İbrahim' i dost edindimse seni de sevgili edindim ve kendime senden daha keremli bir mahlûk yaratmadım. Dünya ve halkını şunun için yarattım ki, senin kerem ve faziletinin bence ne olduğunu kendilerine göstereyim. Sen olmasaydın, dünyayı yaratmazdım ..." ( Mevahibü'l-Ledüniyye ).
Burayı gönlümüzden dökülen muhabbet damlaları ile noktalıyoruz.

Ne sen, ne ben, var olduk,
Allah Resûlü olmasa.
Yana yana nâr olurduk,
Allah Resûlü olmasa.

Ne toprakta gül biterdi,
Ne de bülbüller öterdi,
Gündüz geceden beterdi,
Allah Resûlü olmasa.

Sabah, akşam, gündüz, gece,
Işık ışık, hece hece,
Çözülmezdi şu bilmece,
Allah Resûlü olmasa.

Ne arılar bal yağardı,
Ne ağaçlar dal yapardı,
Kim kırmızı-al yapardı,
Allah Resûlü olmasa.

Bülbül güle ne söylerdi,
Bize kim imdât eylerdi,
Miskin Necâti neylerdi,
Allah Resûlü olmasa.
( ALINTI)
 
Üst