Ukbaa
Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,
Nimetler iki tarzdadır biri umumi diğeri hususi olmak üzere
teneffüs ettiğimiz hava- dağlar denizler karalar gibi, birde hususi gelen nimetler var;
yediğimiz ekmek, içtiğimiz su, kazandığımız para, nimet olarak neyimiz varsa,
bunları helal dairesinde istimalimize izin var ama hayvan gibi sarf etmemize izin yok.
Buradaki kontrol kişinin aklına havale edilmiştir.
Zaten birçok noktadan istikameti sunnet-i seniyye göstermektedir.
İsraf da adeta Allah’ın ihsanını beğenmemek var.
Hafif görmekle tahkir etmek var.
İsraf eden (hâşâ) adeta diyor ki;
Ey Allah ben senin bana gönderdiğin bu nimeti beğenmedim,
göndere göndere bana bunu mu gönderdin?
Manen bu itirazı yapıyor.
Sadece israf etmeyeyim demekle ve israfa dikkat etmekle biz, nimete hürmet etmiş oluruz,
Hem manevi şükr-i örfiyi ifa etmiş oluruz,
Hem rahmet-i İlâhiye’ye hürmet etmiş ve teşekkür etmiş oluruz.
Hem mal ve beden noktasında bereket bulmuş oluruz.
Hem sıhhat bulmuş oluruz, hem zilletten ve dilencilikten kurtulmuş oluruz.
Kimseye el açarak kendimizi alçaltmamış oluruz.
Hem de nimetlerin asıl lezzetlerini tatmış oluruz.
Eğer israf edersek tüm bunlar zıddına inkılâb edecek.
Yani hem mahrum olacağız, hem zıddıyla zarar göreceğiz demektir.
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
el Fatiha
ONDOKUZUNCU LEM‘A
İktisâd Risâlesi
(İktisâd ve kanâate ve israf ve tebzîre dâirdir.)
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
كُلُوا وَ اشْرَبُوا وَ لاَ تُسْرِفُوا
(İktisâd ve kanâate ve israf ve tebzîre dâirdir.)
بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ الرّحِيمِ
كُلُوا وَ اشْرَبُوا وَ لاَ تُسْرِفُوا
Şu âyet-i kerîme, iktisâda kat‘î emredip, israftan nehy-i sarîh sûretinde men‘ etmekle,
gayet mühim bir ders-i hikmet veriyor.
gayet mühim bir ders-i hikmet veriyor.
Şu mes’elede yedi nükte var.
[Birinci Nükte]
Hâlik-ı Rahîm, nev‘-i beşere verdiği ni‘metlerin mukabilinde şükür istiyor.
Hâlik-ı Rahîm, nev‘-i beşere verdiği ni‘metlerin mukabilinde şükür istiyor.
Nimetler iki tarzdadır biri umumi diğeri hususi olmak üzere
teneffüs ettiğimiz hava- dağlar denizler karalar gibi, birde hususi gelen nimetler var;
yediğimiz ekmek, içtiğimiz su, kazandığımız para, nimet olarak neyimiz varsa,
bunları helal dairesinde istimalimize izin var ama hayvan gibi sarf etmemize izin yok.
Buradaki kontrol kişinin aklına havale edilmiştir.
Zaten birçok noktadan istikameti sunnet-i seniyye göstermektedir.
İsraf ise, şükre zıddır, ni‘mete karşı hasâretli bir istihfâftır.
İsraf da adeta Allah’ın ihsanını beğenmemek var.
Hafif görmekle tahkir etmek var.
İsraf eden (hâşâ) adeta diyor ki;
Ey Allah ben senin bana gönderdiğin bu nimeti beğenmedim,
göndere göndere bana bunu mu gönderdin?
Manen bu itirazı yapıyor.
İktisâd ise, ni‘mete karşı ticaretli bir ihtirâmdır.
Evet, iktisâd hem bir şükr-ü ma‘nevî,
hem ni‘metlerde rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet,
hem kat‘î bir sûrette sebeb-i bereket, hem bedene perhîz gibi bir medâr-ı sıhhat,
hem ma‘nevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet,
hem ni‘met içindeki lezzeti hissetmeye ve zâhiren lezzetsiz görünen
ni‘metlerdeki lezzeti tatmaya kuvvetli bir sebebdir.
hem ni‘metlerde rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet,
hem kat‘î bir sûrette sebeb-i bereket, hem bedene perhîz gibi bir medâr-ı sıhhat,
hem ma‘nevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet,
hem ni‘met içindeki lezzeti hissetmeye ve zâhiren lezzetsiz görünen
ni‘metlerdeki lezzeti tatmaya kuvvetli bir sebebdir.
Sadece israf etmeyeyim demekle ve israfa dikkat etmekle biz, nimete hürmet etmiş oluruz,
Hem manevi şükr-i örfiyi ifa etmiş oluruz,
Hem rahmet-i İlâhiye’ye hürmet etmiş ve teşekkür etmiş oluruz.
Hem mal ve beden noktasında bereket bulmuş oluruz.
Hem sıhhat bulmuş oluruz, hem zilletten ve dilencilikten kurtulmuş oluruz.
Kimseye el açarak kendimizi alçaltmamış oluruz.
Hem de nimetlerin asıl lezzetlerini tatmış oluruz.
Eğer israf edersek tüm bunlar zıddına inkılâb edecek.
Yani hem mahrum olacağız, hem zıddıyla zarar göreceğiz demektir.
İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhâlif olduğundan, vahîm neticeleri vardır.
سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
el Fatiha