Biraz Dertleşelin Mi??

HASBİHAL

Duydum ki,bu defa ki yerinizden de şikayetçiymişsiniz. Hatırlarsanız,size çok söylerdim; “Halinizden hiç şikayetçi olmayın” diye. Güzel görmek,güzel düşünmek ve hayatın lezzetinin güzel görmekten geçtiğini bilmek gerek. Evet,aslında her şeyin güzel yanı vardır ve bence çok da güzel yanı vardır;fakat,insan güzel düşünüp güzel görmesini bilmeli. Kaderin iki mekiğinden birinin adının “hikmet”,diğerinin de “rahmet” olduğunu unutmamalı. Sonra güzellik,rahat ve saadet maddi değil,tamamen manevi şeylerdir. Öyleyse,Cennet dünyaya indirilip,Cenneti de yaşasak,yine de üzülecek unsurlar buluruz. Dolayısıyla,dünyada rahatın sadece kalp selametinde yattığını bilmeliyiz.Bu bakımdan,hep kötü gördüğümüz şeylerin daha da kötüsünün olabileceğini düşünürsek,her yer,her şey güzel gelmeye başlar. O halde daima şükredici olmak lazım değil mi ?

Canınız sıkıldığında,bulunduğunuz yerdeki arkadaşlarla kaynaşamadığınızdan bahsediyorsunuz. Can sıkıntısının iki sebebinden birinin atalet,diğerinin de günahlar olduğunu gördüm ben. Ne zaman kendimde bir hafiflik duysam ve nefsim serkeşlik etmeye kalksa,derhal içimde bir sıkıntı başlar;netice sinirlenir,sabrı tüketir ve şeytanın oyuncağı haline gelirim.Olan sonunda yine bana olur.Sonra sebat yok,bizde.. İnsanlarla,hem de sevdiğimiz insanlarla bile uzun süre bir arada bulunmak dahi bizi sıkıyor. İstiyoruz ki herkes huy,mizaç,karakter ve düşünce yapısıyla bizim gibi olsun. Bu şekilde muhali talep ettiğimizden,sonunda yine biz bedbaht oluyoruz. Her şeyden çabuk usanıyor,çabuk bıkıyor ve kendi değerlendirmelerimize göre insanları idealize ediyoruz. Kendi sivriliklerimizi törpüleyip, ‘ene’mizi bir cemaatin ‘nahnü’sünün asgari müştereklerinde eritemezken, cemaatin “nahnü’sü bizim ‘ene’mizde erisin istiyoruz.Allah’da fani olup,beka bulmak şöyle dursun,ruhumuzda bile fani olamıyor; kararlarımızda akl-ı selimden çok his,evham ve o anlık halet-i ruhiyemizin tesirinde kalıyoruz.

Çok şeyi tartamıyor,her şeyin Hikmet ve Rahmet mekiklerinde dokunduğunu anlamıyor, hadiselerin ve sebeplerin gerisindeki hikmeti kavrayamıyor;dünyanın bizim için dönmesini istiyor ve sabır gibi hayatın en temel bir esas ve hakikatını devamlı hedmettiğimizden, sürekli sabır isteyen durumlarla karşılaşıyoruz. Hep,görünüşte bizden daha üstte gibi olanlara,daha huzurluymuş intibaı verenlere veya gerçekten daha huzurlu ve müreffeh olanlara bakıyor,dünyanın imtihan yeri olduğunu,manevi huzurun ruhi voltajın yüksekliğinden kaynaklandığını ve bir bedel istediğini,maddi refahın ise taleb edilmemesi gerektiğini, maddi yönden daima altımızdakilere bakmamız icab ettiğini,kaba taslak dünyadaki insanların dörtte üçünün bizden daha kötü durumda olduğunu,Afganistan,Türkistan,Filistin,Azarbeycan,Afrika ......... daki insanların halini görmüyor,görmek istemiyor,sonunda habbeyi kubbe yaparak Kader’in örsüne başımızı vuruyor ve daha bir yaralanıyoruz.Hem bak,diyen ne güzel demiş

Neş’e umduğun sağar da senden gamlıdır,
Bir dokun,bin ah işit kase-i fağfurdan...

Sonra bilmek lazım ki,dünya,dünya hayatı çilelerle güzeldir. Düz yolların insana verdiği bir tad yoktur. Güçlükle,sabırla,azim ve iradeyle tırmanılan yokuşların başında inişleri gördüğümüz zaman, söyle geriye bakıp alnımızın terini sildiğimizde duyduğumuz hazzı, indiğimiz inişler bize hiç mi hiç vermez. Kışın şiddeti olmasa baharın tadı olur mu ? Hem baharın tohumlarını sinesinde saklayan ve besleyip büyüten kışın karları,yağmurları ve soğukları değil midir ?

Gel öyleyse,güzel arkadaşlarla güzel ol! Güzellerin güzelliklerini yudum yudum tatmaya bak! O zaman, dünyanın da, inşallah ahiretin de saadeti,saadet yolları açılır. Bayram o zaman olur;gönlümüzün tadalmadığı günahların gelip gelip önüne kara perdeler çektiği,nefsimizi önüne hep utanç duvarları ördüğü bayram o zaman olur ve hem de devamlı olur. Bilsem de, hissetsem de bir türlü gerçekleştiremediğim hakikat bu... Söylemesi kolay,yazması kolay,ifadesi kolay,tahakkuku ise benim gibi ham ruhlar için zor mu zor. Belki siz gerçekleştirirseniz de bu fakire de dua ile kıyısından köşesinden Mevla nasip eder... Güzellerin hürmetine,ay yüzlülerin,servi endamlıların hürmetine onların arkasında “üç ayakla seken bir kıtmir” olmayı,hatta üzerine basıp geçtikleri zerrelerden bir zerre olmayı hayatı hicranla geçen bu biçarelerden o Rahmet-i Sonsuz esirgemez.

Kalemim zaman zaman böyle kayıyor.Ne kadar samimiyim, onu da bilemiyorum. Kokuşan, ihtimal riyasıyla yine nefsimdir... Allah tutamazsa ayakta durmak da çok zor.

Selam,muhabbet ve hürmetlerimle. :'(
 
Üst