DerTlileR!!!


Hayatlarını bir davaya vakfedenlerin hareket noktaları idealleridir. Onlar hayatlarını ideallerine göre program altına alır,his ve düşüncelerini,ideallerinin istikametinde disipline eder,arzu ve isteklerine yine bu çerçeve içinde gem vururlar. Onların yaşadıkları hayat,kendi hayatları değil,ideallerinin gerektirdiği hayattır.Onların ruh,kalb ve kafaları bu hayat tarzı, merkez ve esas alınarak akord olur. Bizim dilimizde onların ifadesi idealist,daha ciddi sesiyle dava adamı,daha samimi söyleyişiyle de “dertliler”dir.

Davaların ardına yığın yığın insanların takıldığı görülür. Ama o yığınlar içinde hayatını “ideali eksenine” oturmuş az insan gösterilebilir. O kuru kalabalıklara lügatte karşılık gelen ve onları en iyi tarif eden kelime herhalde,”sempatizan”dır.

Dava Adamları ile sempatizanlar arasındaki fark,dava adamlarının “gündelik ve dünyalık” işlerini “boş vakitlerinde” yapması,sempatizanlarınsa davalarını “boş vakitlerini değerlendirme ve bir hobi” olarak mülahaza etmeleridir.

Varlıkların varlık sebebi “en yüce varlık”, “sağ elime güneşi,sol elime ayı verseler ben yine bu davadan vazgeçmem” ifadesiyle;aynı gerçeği,dertlilerin anlayış ufkunda “gönül verilen davanın” dünyadan ve dünya üstündeki her şeyden daha ulvi olduğunu haykırmış ve meselenin bu perspektiften en parlak misali olmuştur.

“En büyük dertlinin” rahle-i tedrisinden ders ve ilham almış bir kamet-i bala,son nefesinde , “bu iman davası kadar azametli bir dava yeryüzüne bir daha gelmeyecek ve bu dava uğruna ölenlerin şerefine denk bir şeref daha dünyada vücud bulmayacaktır” derken,dertli bir ruhun fedakarlıktaki son ufkunun tercümanı oluyordu.

Aynı ideal zincirinin,asrımıza uzanan son halkasındaki “dertli”, “milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül-gülistan olur.” İfadeleriyle derdinin derdine düşmüş bir dertlinin, halet-i ruhiyesinin nasıl olması gerektiğini dile getiriyordu.

Bir dost meclisinde bir kutlu, “benim kulaklarım tıka basa tok ama kıtlıktan çıkmışçasına gözlerim aç” ifade ve tesbitiyle idealistin,ancak “yaşayan adam” olacağını vurgulamıştı. Hala kulaklarımda çınlayan bu söz,dava adamı olma iddiasındakilere bu işin realitesini haykırmaktadır.Aksi taktirde,yani sempatizan ve sempatizanlıklarla menzile varmak,maksuda ermek,hedefi bulmak çok zordur. Çünkü “inandığı gibi yaşamayanlar,yaşadığı gibi inanmaya başlarlar.”
:embarrassed: :-[
 
Üst