HİzMEt DeLisi OlMa!!??




Aşk, bilmeden daha önce gelir. Aşkı olanın başaramayacağı bir iş yoktur. Dışa açılmak ve gitmek doğum sancısı gibi bir şey. Hiç kimse olmasın demiyor. Ama o acıya seve seve katlanıyor, tatlı .bir sıkıntı.
Bir avuç deliye ihtiyaç uar. Üstat hazretleri 9- 10 yaşlarında annesinin elni öpmüş ve gitmiş. Gidiş o ğidiş, Hâlâ gidiyor. İbrahim Ethem ğibi ayrılırkeri çocuğu “ Babacığım ne zaman geleceksin dedi.” Ama o bir daha dönmeyeceğini biliyordu ve öyle gitti. Bir daha da geri dönmemek üzere.
10 günlük işi bir güne sıkıştırarak geçmişte yapamadıklarımızı hizmet adına belki kaza etmiş olursunuz. Yavaş gidiliyor, normal zaman ayağıyla yürüyoruz. Alevler hengamındaki adımlarla hareket etmeliyiz. Yaşamınızın kanı da damarı da dünyaya bir an önce yayılmak olmalı. Öyle delicesine kök salmalısınız ki dünyanın herhangi bir yerinde size vurulan bir fiske dünyayı ayağa kaldırmalı.
Herkese bir iş mesai taksimi yapılmalı. Eğer bir arkadaşımız bir iş yapıyorsa bunu üçe, dörde hatta beşe çıkarmalı, artık yaptığımız işlere karşı mümarese var, iş bilinir hale geldi, bir iki işle yetinmek abes. Allah bana benim yapmam gerekli olan şeyleri yaptım mı diye sorar, herkes vicdani muhasebesini yapacağı işlerle alâkalı tam ve doğru yapmalıdır.
Beyanın kanatları ile şahlanarak, aklı dile getirerek, mantığı kullanarak ruh-i Mııhammediyeyi aleme takdim etmek lazım. Baskıyla, silahla, kavgayla bu iş olmaz.
İlâyı Kelimetullah aşkıyla yanıp tutuşuyorsa, yaptıkları ile taş kesilebilecek konumda dahi olsa kurtuluş yolu ona açıktır. İlâyı Kelimetullah'ı, duyurma aşkı ve yolu Imam-ı Rabbani'lerin, Bediüzzman'ların yoludur. Bu yol Resûlullah'a çıkar, bu yolla Allah'a ulaşılır.
Hazreti Muhammedin (a.s.v) tanınmadığı bir dünyada yemekten, içmekten kesiliyor, tebessüm edemiyorsak o zaman onun davasına delice gönül vermişiz, demektir. Bu dava adına bir şey yapamayacaksak, İlâyı kelimetullah'ı, afak-ı aleme taşıyamayacaksak yerin altı, yerin üstünden daha hayırlıdır.
Eğer Resulullah'ı tanıma adına bir merak uyandıramıyorsak, hayatta olmamızın, varlığımızın ne anlamı var. Herkesin bu dünyada bir kere eline fırsat verilir. Herkes her an ölebilir. Bize düşen bu hayatı onun adına dolu dolu geçirmektir. Bir de boş vere faidesiz geçirmek ne hüsrandır. Müslümanların müslümanlıklarını bir daha gözden geçirmesi lazım. Bir senede bulunduğumuz mahalli halletmeniz için Mus'ab gibi yürekli olmalısınız.
Evlenme, iş, aş deyince dişinizi sıkıyorsunuz, evirip, çevirip icabında bin bir sıkıntıya giriyor ve bir çok temennalarda bulunarak o meseleyi hallediyorsunuz. Ama, İslâm'ın, dinin ihyasına gelince aynı cehdi, gayreti ve sahiplenmeyi, Allah aşkına, niye ortaya koymuyorsunuz. Bu durumunuzdan utanıyorum. Allah Resulünü tanıtma adına daha çok söyleyeceğim şey var ama söylemekten hicab ediyorum. İnsanlar kükük küçük dünyevi meselelerine karşı o kadar gayret göstermelerine râğmen benim peygamberimin davasını sahiplenmelerinden dolayı beddua etmemek için kendimi; zor tutuyorum. Eğer bu din bizim ise biz bu din için niye gerekli ceht ve gayreti gösteremiyoruz. Bugün, dine hizmetten daha önemli bir vazife yok.
Eskiden zanaat altın bir bilezik derlerdi. Artık günümüzde her meselenin daha ilmi olması gerekli. Onun için arkadaşlarımızın üst seviyede kariyer yaparak kendilerini daha iyi yetiştirmeleri lazım. Sosyal beyinlere çok ihtiyacımız var. Geleceğin dünyasında sosyal bilimcilerin yeri çok önemli. Geleceğimizin şekillenmesi adına bu sahada arkadaşlarımız mümkünse kariyer yapmalıdırlar.
Bu hayatı dolu dolu yaşayarak çok şey yapabilme, Nam-ı Celili Muhammedinin şehbal açtığını görmek, bir kişinin hidayetini duymak işte beni cennete götürseler bunun hazzını bana veremez, bunu duymak herşeyin önünde olmalı.
İman ve İslam ebedi kurtuluşun beraatı ona denk bir şey yok. İnsanlarda merak uyandırmak, onların gönüllerine girmek, vicdanlara inmek, onları davayı nübüvvete celbetmek oldukça zor ama hayatımızın gayesi. Bu hayat bu mücadele ile bir şey ifade ediyor.
Gözyaşları kalemle, mürekkeple yazılan şiirin ifade edemediğini ifade eden şiirdir. Dünyada şiire denk şiir yazılamaz. Harab olmuş bir mazinin retasyonu için çok kahramana ihtiyaç var. Kestanepazarı kürsüsünde, on tane adam olsun, derdim. Şimdi elhamdülillah Cenab- ı Hak bir çok Tarıklar, Ukbeler, Halitler verdi. Verdi ama bizim samimiyetimiz onlara yetmedi. Samimiyetin. ihlasın kolu kanadı kırık. İnandırmak çok zor.Gücümüzü aşıyor.
Dünya kadar cami var, dünya kadar namaz kılan var. Ama herkes bu iş benim işim demesini bilmiyor. Birinci işi olarak görmüyor. Bu en önemli işi sıradanlıklar içine karıştırıyoruz. Allah'a karşı vazifemizi birinci işimiz olarak ele almıyor, vefasızlığın en büyüğünü yapıyoruz. Halbuki hayatı onun adına bir dantela gibi örmemiz lazım. Onun için gitme. onun için söyleme, onun için bakma, oturma, herşey onun için olmalı. Bu güç bu işe yeter yetmez demeden aşkın bir gönülle madem Allah var, her şeye onun gücü yeter deyip, dur durak bilmeden bütün ceht ve gayretimizi ortaya koyarak bu dava için kendimizi ortaya koymalıyız. Ben biliyor ve inanıyorum ki Allah vaadini muhakkak bir nesille gerçekleştirecek. Niye bizler bu şerefe koşmayalım. Allah'ın şerefi ile şereflenmeyelim.
Hayalimde her zaman ilk havarilerin kahramanlığı, ilk müslümanların civanmertliği oldu. Acaba o kıvamı bir daha yakalayabilir miyiz diye hep ümitvar oldum. Onların soluklarını insanlığın dört bir bucağına tekrar soluklayabilir miyiz? Milletimizin ruh dünyasında bir resterasyona ihtiyaç var. Yeniden cila ve saykıl vurarak, ruhlardaki matlaşmayı, pörsümeyi gidermemiz lazım. Ruhumuzun gerçek romantizmi; dur durak bilmeden aşkın heyecanlarını bu hizmet yolunda duyma, bu yolun kara sevdalısı olma, delisi olma, mecnunu olma? Onun aşkı ile ölesiye mest olmalı ki sarhoş olup içtikçe içme saki, getir getir diyebilme.
[/i][/b]
 
Üst