GARİPLERİN MEKTUBU

SaYa

Well-known member
Gariplerin mektubu...

Alemlere Rahmet olan Sevgili Efendimiz (sav)'in, biz dünya halkına hediye edilişini kutluyoruz... Aslında yaşadığımız her yeni gün de bu aziz hediyenin sevinciyle, direnci ve sabrıyla kaplı. Biz O'nu sevdikçe, hatırladıkça, tekrar ettikçe gurbetliğimizin sızısını bir nebze olsun erteliyoruz... O'nu düşünmek bize hep güç veriyor.
Sadece güç vermek mi? Resul sevgisi, aynı zamanda yaşama sevincinin de ta kendisi. Biz O'nunla teselli ediyoruz kendimizi, biz O'nunla doğruluyoruz düştüğümüz yerden ve kırık parçalarımızı O'nunla tamamlıyoruz, bütün yenilgi ve zaaflarımızı O'nun sevgisinden umud ederek göğüslüyoruz...
Tıpkı Molla Cami'nin (Salaman ve Absal Mesnevisi) çöl ortasında aşk yemini eden Mecnun'unda olduğu gibi... "Sahrada gezen birisi, Mecnun'u çölün ortasında yapayalnız oturmuş, parmaklarını kalem gibi kullanarak kumlar üzerinde bir şeyler yazarken gördü. Dedi ki: 'Ey deli aşık, bu ne hal, birisine mektup yazıyorsun galiba? Kime bu mektup? Sen istediğin kadar yaz, kasırga kılıcı kumlara yazılı bu mektubu derhal silecektir, boşa zahmet edersin.' Mecnun cevap verdi: 'Leyla'nın güzelliğini anlatıyor ve bu yazıyla kendimi teselli ediyorum. Evvela onun halini, durumunu, tasvir ediyor, arkasından da aşkımı ve vefamı bildiren bu mektubu yazıyorum. Elimde onun adından ve bu mektuptan başka hiçbir şey yok! Ama aşağılık nefsim sadece bu sevdadan dolayı yüksektir'..."
Mecnun'un bu çaresiz ve hatta imkânsız aşkına vefası, dünyanın belki de en içli, en şaşırtıcı öyküsüdür. Çölleri, denizleri, yazları, kışları, baharı ve kasırgaları da umursamadan göğüs gerilen bir özlem... Hayret verici bir adanış...
Sevgili Efendimiz (sav)'in sünnetine bağlı kalarak yaşayan ahir zaman yalnızlarını (belki de yıldız demek daha doğru) ve sadakatlerini Mecnun'a benzetiyorum biraz. Sünnet ehlinin, Sevgili Efendimiz'e dair asırlardır gerçekleştiregeldikleri o romantik tekrar da Mecnun'un Leyla'sına olan vefasını defaatle çöle yazdığı mektuplarla imzalamasına benzemiyor mu? "Bu mektuptan başka elimde hiçbir şey yoktur Sevgili'ye dair" diyor Mecnun... Sünnet ehli de Kur'an'dan ve Peygamber Hayatından başka elinde hiçbir şey olmayan demektir. Üstelik Mecnun'a göre daha imkânsız bir sevdanın peşindedir ahir zaman yalnızları (yıldızları mı desem?)... Zira yüzünü hiç görmeyip, sesini hiç duymadıkları bir Efendi'nin izini sürmektedir onlar hem de bu karanlık dibinde asrın...
Peygamber sevgisini bu yüzden hem meşakkatli, hem de heyecanlı bir yolculuğa işaret saymak haksızlık olmasa gerek. Ahir zamanın garip, mahzun ve mazlum tüm yolcularını bu kutlu seferde tebrik eder, sabır, vefa ve direnç temenni ederim...
Mecnun'un yukarıda dillendirdiği en dik yamaç: Elimde onun adından başka hiçbir şey yok, cümlesi... Sadece bir isim için, canını yağmalatan bir aşıktır o, canlar canını bulduktan sonra ne elem, ne keder zaten... Peygamber sevgisi de diğer bütün isimlerden ümit kesmeye denk veya diğer bütün isimleri bir tek Resul'ün isminde meczederek okumak gibi... Aslında apaçık bir feda eylemi aşk... Bütün doğularda, bütün batılarda ve bütün arşlarda ve diplerin en dibinde bile -çamura batmışken çamurdan doğrularak sevgiliyi anmak diyor Molla Cami- her uzay noktasından sonsuz sayıda geçen ışınlar gibi, sevdayı çoğaltmak, çoğaltmak ve bu ışımada yok olmak... Kendinden şüphelenmek, kendini sevmemek, kendi yüzünde Sevgili'yi görmeye yemin ederek kendini iptal etmek... İşte aşk bu: Orada hukuk ve özgürlük direnişleri yok, orada diplomasi ve siyaset yok, o kapının okulu, dersliği de yok, orada matematik işlemiyor, orada "1"den başka sayı da yok... Dilin sustuğu, dillerin bittiği yer orası...
Sünnetin asırlardır tekrarlanarak devam eden yapısını, aşık olmayanlar anlayamaz ve elbette bağnazca bulurlar, akıl sır erdiremezler niçin yemeğe besmeleden sonra tuzla başladığımızı, yollardan taşları niçin kenara kaldırdığımızı, kedileri ve hastaları neden çok sevdiğimizi, gümüş yüzük takıp, kokular süründüğümüzü, başımızı örterken niçin bu kadar sevindiğimizi ve ezanları her işittiğimizde içimizdeki saatlerin niye çıngırdadığını ve her selada ne için ağladığımızı ve neyi özlediğimizi kurbanlık koçlara her baktığımızda...
Sevgili Efendimiz, sizi çok özledik! Ve elimizde isminizden başka hiçbir şey yok, Rabbimiz isminize benzemeyi ve bu benzeyişle teselli bulmayı nasip etsin biz ahir zaman gariplerine...
_________________________________________________yazarını bilmediğim için yazamadım
 
Üst