Sahip olduğumuz nimetlerin farkına varıyor muyuz?

Nevzatt

Well-known member
ai4_cennet_2x1x.jpg
Rabb'imizin bizlere büyük lütuflarından biri, belki de en birincisi, ihsan ettiği eşsiz nimetlerin farkına varmamızdır. Böylece insan hiçbir maddi imkânla elde edemeyeceği nice nimetlerin sahibi olduğunu bilir, hayatından hep mutluluk duyar, huzur hisseder.

Bu nimetlerin farkına varamayan adam ise tam aksine mahrumiyet duygusuna girer, en eşsiz ve değerli nimetlere sahip olduğunun farkına varmadan, şükrünü duymadan mahrum adam duygusuyla yaşar. Şikâyetten kurtulup da şükre yönelemez, hayatından memnun olamaz.

En-Nurulhalide kitabından özetleyerek kaydettiğim (Nimetlerin farkına varan adam) olayını bugün sorulan şikâyet soruları sebebiyle burada bir daha hatırlama gereği duydum. Bakalım, insanlar ne eşsiz nimetlere sahipler de farkına varamıyor, şükür duygusuna giremiyor, mutluluk hissi duyamıyorlar görelim.. Bir de, farkına varan kötürüm adam ise nasıl ağaçların yaprakları sayısınca şükretme sevinci duyuyor bir kıyaslama imkânı bulalım..

Gözleri görmeyen, ayakları yürümeyen bir adam yol kenarında oturduğu ağacın gölgesinde ellerini açmış büyük bir mutlululuk içinde Rabb'ine dua ederek diyor ki:

-Ey birçok zengine vermediği nimetleri bana veren Rabb'im, ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!..

Oradan geçmekte olan İsa aleyhisselam bu duayı yapan adamın, gözleri görmeyen, ayakları yürümeyen kötürüm biri olduğunu görünce yaklaşıp sorar:

-Ey Allah'ın kulu, senin üzerinde ne nimetler vardır ki 'birçok zengine vermediği nimeti bana veren Rabb'im...' diye dua ediyorsun?

Kapalı gözleriyle sesin geldiği tarafa yönelen adam mutluluk içinde anlatır:

-Rabb'im bana öyle bir kalp vermiştir ki, o kalple O'nu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiştir ki o dille de O'na şükrediyorum. O'nu tanımaktan daha büyük nimet, O'na şükretmekten daha büyük mutluluk olur mu? Halbuki, nice zenginler var ki kalbinde O'nu tanıma sevinci, dilinde de O'na şükretme mutluluğu yoktur. Ama ayakları topal, gözleri kör bu kötürüm adama Rabb'im, nimetin farkına varmayı nasip eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor da:

-Nice zenginlere vermediği nimetini bana veren Rabb'im, Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun.. diye feryat etmekten kendimi alamıyorum.

Kafa gözü kapalı; ama kalp gözü açık olan bu adamın önünde diz çöken İsa aleyhisselam, omuzlarından tutar, dudaklarını yapıştırdığı gözlerinden sevgi ile öper.

Peygamberin dudakları değen gözler anında cam gibi açılır. Şaşıran adam tebessümle baktığı İsa aleyhisselama, 'Sen, der şu ölüleri diriltip hastalara şifalar veren mucizelerin sahibi yüce Peygamber olmayasın?'der.

İsa aleyhisselam: 'Belli olmuyor mu?' deyince 'Gözlerimden belli oldu; ama ayaklarımdan henüz belli değil.' cevabını verir. Bunun üzerine 'Silkinip kalk bakalım, belki ayaklarından da belli olur.' der. Hemen silkinip kalkan adam ayaklarının da düzeldiğini anlayınca ilk sözü şu olur:

-Ey Allah'ın Nebisi, izin ver de sahip olduğum şu eşsiz nimetlerin şükrünü geç kalmadan hemen yapayım, diyerek yere iner ve secdeye kapanarak der ki:

-Ey Rabb'aim, Seni tanıyan bir kalple şükreden bir dil nimetinin şükründen acizken şimdi gören bir çift göz, yürüyen iki tane de ayak ihsan ettin, bu nimetlerin şükrünü nasıl ödeyeceğim ben?..

Bu sırada toplanan halk, İsa aleyhisselamın elini öpmek ister. Ancak Allah'ın Nebisi yerde şükür secdesindeki adamı işaret ederek der ki:

-Eli öpülecek insan, sahip olduğu nimetlerin farkına varan işte şu şükür secdesindeki insandır. Onun elini öpün!.. Derler ki,

- Onu secdeye indiren nimetlere bizler doğuştan sahibiz, ama hiç şükretme duygusuna girmedik. İsa aleyhisselamın tarihî cevabı tek cümleden ibaret olur:

- Düşünen insan sahip olduğu nimetlerin farkına varır, düşünmeyen insan da kendini nimetlerden mahrum sanır!.

- Ne dersiniz? Biz de düşünüyor nimetlerin farkına varıyor muyuz, yoksa düşünmüyor, kendimizi nimetlerden mahrum mu sanıyoruz?


Ahmed ŞAHİN
 
Üst