Gönüllerin Efendisi’ni sevmenin alametleri nelerdir?

Nevzatt

Well-known member
d2x_11x1x.jpg

Ümmetimden beni çok seven kimseler bulunacaktır ki, onlar benden sonra gelecekler. Onlardan biri beni görebilmek için bütün aile ve malını feda etmek isteyecektir.”
(Müslim)
Her soyut şeyin vücudu, var olduğu somut bazı alametlerinden anlaşılabilir; sevgi, şefkat, nefret, korku, iman, aşk vs… Bebeğinin en ufak bir gürültüsünde annesini yatağında fırlatan hâl şefkatin somutlaşması değil de nedir? Zaten ana demek de şefkatin somutlaşıp, ete kemiğe bürünmesi demek değil midir? Bunun gibi, her soyut şey somut alamet ve işaretlerle arz-ı endam eder, kendini gösterir…

Peygamber’e duyulan iştiyak da bazı emare ve işaretlerle kendini belli eder. Bir insanda bu vasıf ve haller varsa o, Peygamber’ini seviyor kanaati bizde hasıl olur. Nedir onlar? İsterseniz maddeler halinde sıralayalım.

1- RESULULLAH’I HERKESE VE HER ŞEYE TERCİH ETMEK:

Bir mümin için Allah Resulü (sas) kendi canından daha çok sevilmelidir. Kalbî alakada en büyük pay o aleyh-i ekmelü’t-tahiyya efendimiz olmalıdır. Ve bu sevgi bizi O’na her hususta itaat ve inkıyada götürmelidir. Yoksa, bir insanın Resul’ün aydınlık şehrahı haricinde bir yol, bir fikir akımı, bir ideoloji, bir izm’e kendini kaptırıp, arkasından da “Ben Resulullah’ı seviyorum” demesi kendi kendini avutmasıdır.

2- RESULULLAH’I ÇOK ANMAK:

Seven sevdiğini devamlı anar, hatırlar, yâd eder. Bir insanın hayatının her faslında Fahr-i alem’den izler bulması, O’nun adını vird-i zeban etmesi ona duyduğu iştiyakın alametidir.

3- İMAM CELALEDDİN SUYUTİ’NİN BİLDİRDİĞİ BİR ALAMET:

O’na ulaşmayı, O’na kavuşmayı çok arzulamaktır. Merhum Akif’in şöyle konuşturduğu Sudanlı gibi:

“Nasıl ki gün çıkınca bağrı yanar sahranın
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın”

Artık böyle bir mümin için ölüm korkulan bir şey olmaktan çıkar, bir vuslat gecesine dönüşür. O hep şöyle inler:

“Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta.
Ruhuma sisli, dumanlı bir kasvet yaymakta.
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta.
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta.”

4- O’NU HÛŞÛ-HÛDÛ İÇİNDE, İÇİ SIZLAYARAK ANMAK:

İshak et Tucyibi diyor ki: “Resulullah’ın ahirete intikal etmesinden sonra ashabı onu andıkları zaman huşu ve hudu içerisinde vücutları titreyerek ağlarlardı. Tabiinin çoğu da aynı şekildeydi.” (Şifa-i Şerif)

Seyyid-ül müezzinin Bilal-i Habeşi (ra)’in bir hadisesi de misal olarak ne yakıcıdır. Resul-i Ekrem’in vefatıyla Hz. Bilal’in dünyası başına yıkılmıştı. Artık Medine ona dar geliyordu. Bu dayanılmaz ızdırabı bir nebze olsun dindirmek için ayrıldı Resul’ün köyünden. Şam’a yerleşti. Aylar sonra bir gece rüyasında güneşlere taç giydiren o sultan çıkageldi: “Ey Bilal! Beni ziyarete gelmeyecek misin?” sözü onun yataktan fırlamasına yetmişti. Hemen yola koyuldu. Peygamber şehrine vardığında ilk işi Habib’in kucağına kendisini salmak oldu. Hasan ve Hüseyin efendilerimiz o gün sabah ezanını onun okumasını rica ettiler. Kıramazdı elbet Nebi’nin bu elmas yadigarlarını… Gür sesiyle başladı ezanı okumaya. “Allahüekber” sadası Medine âfâkında çınlayınca, şehrin sakinleri İsrafil sûra üfürmüşçesine yataklarından fırladı. Sanki Resulullah geri dönmüştü. Herkes gözyaşları içinde mescide koşmaya başladılar. Bilal Efendimiz “Eşhedü enne Muhammeden Resulullah”ı tamamlayamadı, gözyaşları içinde ayaklarının bağı çözüldü ve baygın bir şekilde yere yıkıldı.”(Usdül Gabe)

5- RESULULLAH’IN DOSTLARINI DOST BELLEMEK:

İman ve inançsızlık kesin hatlarla ayrılmış gece gündüz gibidir, kış-yaz gibidir, soğuk ve sıcak gibidir, birbirinden ayrıdır. Bundan dolayı bir mümin imana, imana ait şeylere sevgi besler, alaka duyar, müminleri sever. İnkar düşüncesine karşı da içinde bir tiksinti ve buğz duyar. Bu da Resul-i Ekrem’i sevmesinin alametlerindendir.



6- HER GÜN SALAVAT GETİRMEK


7- SÜNNETİNİ SEVMEK

İnsan sevdiği kişiye benzemek ister, bu psikolojik bir hadisedir. Hatta bazen çok sevdiğimiz kişileri giydikleri elbiseden konuşma üslubuna kadar taklid ederiz. Resul-i Ekrem’i seven de her hususta ona ittiba edecek ve bid’atlardan sakınacaktır.

8- KUR’AN’I SEVMEK

Sahabenin en alimlerinden İbn-i Mesud diyor ki: “Kişi kendisinin durumunu Kur’an’a başvurarak anlayabilir. Kur’an’ı, Kur’an okumayı seviyorsa, Allah’ı ve Resulü’nü seviyor demektir.”

9- EHL-İ BEYT’İ SEVMEK

Arapların güzel bir sözü var: Minel habibi ilel habibi habib “Sevgiliden gelen her şey sevgilidir.” Sevgilimiz, Efendimiz’in (sas) ev halkını, Âl-i Aba’yı, onlardan bugüne uzanan “Seyyid” denilen sülalesini sevmek de Peygamber sevgisinin sızıntısıdır. Bu konuya hadis kitapları çok yer vermişler. Numune olarak Tirmizi’den bir nakille yetinelim: Resulullah: “Kim Hasan ve Hüseyn’i severse beni sevmiş olur. Kim de beni severse Allah’ı sevmiş olur. Kim de bunlara buğz ederse, bana buğz etmiş, bana buğz eden de Allah’a buğz etmiş olur.” buyurdu.

10- DAVASINI BENİMSEMEK, OMUZLAMAK:

Bir insanın öğretisini benimsemeden, onu sevdiğini iddia etmek sevginin mahiyetinden habersiz olmak demektir. Allah Resulü’nün bize miras bıraktığı hak ve hakikati omuzlama vazifesi için cansiperane koşturmamız, aynen şanlı ashabı gibi “bu mal, bu can bu uğurda feda” dememiz, bu yolda başımıza gelebilecek sıkıntılara katlanmamız, fedakarlığımız, Peygamberimiz’e sevgimizin barometresidir. Herkes Efendimiz’in hayatını kendisine rehber edindiği ölçüde o sevgiden bir pay almış demektir.
 

iyinesil

Well-known member
teknolojinin baş döndürücülüğü mekanikleşen imandan binasib insanlığı da dipsiz bir çukura doğru sürüklemekte...
müminlik kır'atımız efendimizi rüyalarda görecek şekilde değil ise sevmek sözü bir laf u güzaftır vesselam...
 
Üst