Lahika Analizi 19: Kastamonu Lahikasi 1.Mektup

FaKiR

Meþveret Bþk.
Es Selamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Okuyalim...
Dusunelim...
Anladiklarimizi paylasalim...

[DIKKAT]Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede ihlâslı ve kuvvetli ve şanlı arkadaşlarım,

Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür ve hamd ederim ki, İhtiyarlar Risalesindeki ümidimi ve Müdafaat Risalesindeki iddiamı sizinle tasdik ettirdi.

Evet, [SUP]2[/SUP] ِللهِ الْحَمْدُ بِعَدَدِ الذَّرَّاتِ مِنَ اْلاَزَلِ اِلىَ اْلاَبَدِ sizinle otuz bine mukabil gelen otuz Abdurrahman’ı, belki yüz otuz, belki bin yüz otuz Abdurrahman’ı Risaletü’n-Nur’a ihsan etti. Hem unutulmayan, her vakit yanımda bulunan kardeşlerim, Risale-i Nur’a sizin gibi pek ciddî sahip ve muhafız ve vâris ve hakikatbîn ve kıymetşinas zâtların benim yerimde benden daha kuvvetli, ihlâslı olarak vazife-i Kur’âniye ve imaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemâl-i ferah ve sürur ve itminan ve istirahat-i kalble ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum.

Ben, sizi yazılarınızda ve hatırımdan çıkmayan hidematınızda günde müteaddit defalar görüyorum. Ve size olan iştiyakımı tatmin ediyorum. Siz de bu biçare kardeşinizi risalelerde görüp sohbet edebilirsiniz. Ehl-i hakikatin sohbetine zaman, mekân mâni olmaz; mânevî radyo hükmünde biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur’âniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur.

Mâşaallah, bârekâllah “Kerâmât-ı Aleviye”nin Risaletü’n-Nur’a imzasını bu zamanda tam tasdik ettiren kerâmât-ı kalem-i Alevî (Ali) ve Kur’ân’a çok kıymettar hizmeti ve Mu’cizat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) harika bir kerametini gözlere gösteren ve Kur’ân’ın altın bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî, değil yalnız bizleri, belki ruhânîleri ve melekleri de sevindiriyorlar.

Bu defa, elmas kalemli mübarekler tarafından bir sual var. Şimdilik cevap elimde değil. Eğer elime verilse, size gelir. Hergün hâtırımda bulunan Rüştü, Re’fet, Süleyman, B. M. ve H. K. ve Abdullah ve sair isimlerini beyan etmediğim kıymettar kardeşlerimle hususî konuşmadığımdan gücenmesinler. Çünkü hizmetinizin azameti ve ehemmiyeti ve muârızların kuvveti ve şeytaneti nispetinde ihtiyata ve dikkate mecburuz.

Hâfız Ali ile Hüsrev’in birbirleriyle ciddî bir mahviyet içinde kardeşlik irtibatları, Risale-i İhlâsın tam sırrına mazhar olduğunuzu bana ihsas etti, ümitlerimi fevkalâde kuvvetlendirdi.

Ben daha ziyade yazacaktım, fakat şimdi birisi postahaneye gitmek üzere olduğu için acele ettiğinden kısa kestim.

Duanıza muhtaç

س. ع.


• • • Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

[SUP]1[/SUP] : “Yedi gökle yerin ve onların içindekilerin Onu tesbih ettiği ve her şeyin ancak Onu övüp tesbih ettiği” (İsrâ Sûresi, 17:44) Zât olan Allah’ın adıyla. Yazılan, okunan ve kıyamet gününe kadar havada temessül eden Nur risalelerinin harfleri adedince Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.
[SUP]2[/SUP] : Ezelden ebede kadar bütün zerreler sayısınca Allah’a hamd olsun.
tip.png
[/DIKKAT]
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bu cumlede, Ustad Ihtiyarlar Risalesindeki umidim derken neden bahsetmis olabilir?

26.lemanin 12. ricasinda gecen bir umidden bahsediyor Ustad.

Ustad hazretleri yegeni Abdurrahman'i kaybettikten sonra huzunlu ve gamli bir donem yasarken Kuleonlu Mustafa Hulusi adinda biriyle karsilasiyor.

Ustad bu donemde Barla'da bulunuyor, ve birgun kapiyi kilitleyip, kendi haline cekilip, kimseyi kabul etmeme karari aliyor
O anda Kuleönü Mustafa ve Haci Osman beraber geliyorlar. Bir muddet kapida bekliyorlar ve sonrada o kilitli kapi birden bire açilmaya basliyor.

Ihtiyar Risalesinin ilgili bolumunde Ustad bu konuyu su sekilde aktarmakta:


"O zaman Barla derelerine, dağlarına yalnız gidip geziyordum. Hâlî yerlerde oturup o teessürât-ı hazîne içinde, eski zamanda Abdurrahman gibi sadık talebelerimle geçirdiğim mes'udâne hayat levhaları sinema gibi hayalimden geçtikçe, ihtiyarlık ve gurbetin verdiği sürat-i teessür, mukavemetimi kırıyordu.

Ben o hüzüngâhım olan dereden ve o hüzün-engiz hâletten, Barla'ya döndüm. Baktım ki, Kuleönlü Mustafa namında bir genç, benden ilmihâle ait, abdest ve namaza dair birkaç meseleyi sormak için gelmiş. O vakit misafirleri kabul etmediğim halde, onun ruhundaki ihlâs ve ileride Risale-i Nur'a edeceği kıymettar hizmeti [SUP]Haşiye 1 [/SUP]güya hiss-i kablelvuku ile ruhum o gencin ruhunda okudu; onu geriye çevirmedim, kabul ettim.[SUP]Haşiye 2 [/SUP]
Sonra tebeyyün etti ki, Risale-i Nur hizmetinde ve benden sonra hayrülhalef olarak, bir vâris-i hakikî vazifesini tam yerine getirecek olan Abdurrahman yerine, Cenâb-ı Hak Mustafa'yı numune olarak bana göndermiş ki, "Senden bir Abdurrahman aldım; mukabilinde, bu gördüğün Mustafa gibi otuz Abdurrahman, o vazife-i diniyede sana hem talebe, hem biraderzade, hem evlâd-ı mânevî, hem kardeş, hem fedakâr arkadaş vereceğim." der.

Buruda sunu anliyoruz: Risale i nur talebelerinden beklenen, talebelikten baska ayni zamanda birbirlerine ve Ustada biraderzade, bir manevi evlad kardes ve birar fedakar arkadas olmalaridir
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
[BILGI]Mâşaallah, bârekâllah “Kerâmât-ı Aleviye”nin Risaletü’n-Nur’a imzasını bu zamanda tam tasdik ettiren kerâmât-ı kalem-i Alevî (Ali) ve Kur’ân’a çok kıymettar hizmeti ve Mu’cizat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) harika bir kerametini gözlere gösteren ve Kur’ân’ın altın bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî, değil yalnız bizleri, belki ruhânîleri ve melekleri de sevindiriyorlar.

Bu defa, elmas kalemli mübarekler tarafından bir sual var. Şimdilik cevap elimde değil. Eğer elime verilse, size gelir. Hergün hâtırımda bulunan Rüştü, Re’fet, Süleyman, B. M. ve H. K. ve Abdullah ve sair isimlerini beyan etmediğim kıymettar kardeşlerimle hususî konuşmadığımdan gücenmesinler. Çünkü hizmetinizin azameti ve ehemmiyeti ve muârızların kuvveti ve şeytaneti nispetinde ihtiyata ve dikkate mecburuz.[/BILGI]


Bu mektubu yazarken Ustad hazretleri Eskisehir hapsinden cikip, Kastamonu vilayetine surgun ediliyor. Polis karakolunun tam karsisinda kendine bir ev tutuluyor ve daimi gozetim altinda bulunduruluyor. Burada 8 sene boyunca kaliyor. Hayatinin bu kesiminde, bu sartlar altinda Ustadin en cok onem verdigi husus , kardesler arasindaki birlik butunluk ve irtibattir
 

teblið

Vefasýz
Buruda sunu anliyoruz: Risale i nur talebelerinden beklenen, talebelikten baska ayni zamanda birbirlerine ve Ustada biraderzade, bir manevi evlad kardes ve birar fedakar arkadas olmalaridir

Aynen katılıyorum..Heleki aynı kıbleye aynı dava ya ,aynı sevdaya, yürek koymuş müminlerle bu yolda yürümek çok muazzam bir duygudur..Bazen ailenden yani akrabandan daha yakın olur ruhen insana manevi dostlarımız;

Mevlananın bir sözü vardı(inşl yanlış hatırlamıyorum galiba şöyleydi)

Anlıyorsa beni uzağım ,yakınımdır ;
Anlamıyorsa yakınım , en uzağımdır..;

Yani illaki kan bağı olması gerekmez..İman kardeşliğinin ayrı bir lezzeti var elh elh elh...
 
Üst