İbnArabî’ye Göre Son Bahar Ne Söyler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İbn Arabî’ye Göre Son Bahar Ne Söyler


Mevsimler ömrün fasıllarıdır Her mevsimin bir lisanı, manası ve mesajı vardır Gerçi hikmet ve ibret nazarıyla bakana her nakış nakkâşı işâret eder Niyâzî-i Mısrî’nin ifadesiyle “Âdeme eşyâda esmâ görünür/ Cümle esmâdan müsemma görünür

Büyük Sufî İbn Arabî hazretleri de Tedbîrât-ı İlâhiyye isimli eserinde1 mevsimlere bu nazarla bakmış ve müşahedelerini Hak ve hakikat yolcularına irfan penceresinden bir tablo gibi sunmuştur

Ona göre mevsimlerin her birinin, insanın bulunduğu yaşa göre bedene ve ruha bir takım etkileri vardır

Mevsimlerin ilki olan ilkbahar, sıcak ve rutubetlidir (hârr-ı ratb) Bu ise hayatın tabiatıdır Bu mevsimde bedende şehvet-i hayvâniyye ziyâdeleşir Nefsin hoşuna giden bu durum ruha illet olur Hak yolcusu âgâh olmalıdır İnsanın ömrünün gençlik dönemini, açan çiçekleri ile cenneti ve yeniden dirilişi sembolize eden bu mevsimde tefekkürü ziyadeleştirmek gerekir

Yaz mevsimi ise sıcak ve kurudur (hârr-ı yâbis) Bu durum, nârın yani ateşin tabiatıdır İnsan ömrünün şeyhuhet (yaşlılık) dönemini sembolize eder Bu münasebetle ihtiyarlıkta başa gelecek durumları ve nâr-ı cehennemi, mahşerin ahvâlini tefekkür bu mevsimde mü’minin gıdası olmalıdır

Kış mevsimi soğuk ve yaştır (bârid-i ratb) Bu ise âlem-i berzahın tabiatıdır Bu mevsimin soğuk ve yaş oluşu, bitki ve hayvanlarda var olan hayatiyyeti bahara kadar içinde muhafaza eder İnsan bu mevsimde dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki halini tefekkür etmeli, gıdası bu tefekkür olmalıdır “Acaba cennet bahçelerinden bir bahçede mi, yoksa cehennem çukurlarından bir çukurda mı olacağım?” diyerek ona göre hayatına nizam vermelidir

İçerisinde bulunduğumuz sonbahar ise soğuk ve kurudur (bârid-i yâbis) Bu da ölümün tabiatıdır Çünkü ölüm esnasında vücuttaki sıcaklık tükenir, damarlardaki kanlar donar ve bedene bir soğukluk hakim olur İşte bu mevsimde ruhun gıdası, tefekkür-i mevt olmalıdır

Nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye ederek rızâ-i Mevlâyâ mazhar olmak isteyenler bilirler ki, hayatın anlamını öğreten en etkili usullerin başında ölümü tefekkür gelmektedir Zira her şey zıddıyla birlikte düşünüldüğünde bir bütün ve anlamlı gelir Sûfîler, insanın aslında her nefeste, her gece ve gündüzde ölüm ve doğumu tatmakta olduğunu dile getirmişlerdir Sonbaharın solan ve ağaçlarını çıplak bırakan yapraklarında hep ölümün resmi vardır İbn Arabî hazretleri bu itibarla sonbahar tefekkürünün merkezine ölümü koyar ve bu noktadan hareketle, farkındalık çemberimizi genişletecek ruha gıda olacak tefekkür konularını tespit ve tavsiye eder Buna göre sonbaharda düşüncelerimiz şu konularda odaklanmalıdır

1
Ölümün gerçekleşmesi ve bu esnada yaşanacak “sekerât-ı mevt” denilen sarhoşluğun hali

2
Ruhun bedenden ayrılışı anında vücutta hasıl olacak acı ve elemler

3
Ölüm sarhoşluğunun başı sardığı bu halet içerinde, tevhîd ile mi yoksa şirk üzere mi son nefesin verileceği Bu zor ve sıkıntılı durumda, inâyet-i Hakk’ın vasıl olup olmayacağı

4
İnsanın ezeli ve ebedi düşmanı olan İblis’in, ölüm anında Hakk’ı tefekkürden çevirmek için ne gibi şeyler söyletmeye çalışacağı

5
Azrail’in ruhu bedenden ayırırken güzellikle mi yoksa acı ve ıstırap çektirerek mi alacağı

6
Bedenden ayrılan ruha bâb-ı semanın açılıp açılmayacağı Çünkü Allah A’raf Suresinin 40 ayet-i kerimesinde: “Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenenlere gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir”buyurmaktadır

7
Bedenden ayrılan ruh, âlem-i İlliyyîn’de mi yoksa âlem-i Siccîn’de mi olacaktır? Tabiat âleminden ibaret olan Siccîn âleminden âzade olmayan ruh urûc edemez, yükselemez
Ölümün mevsimi olan sonbaharın bu tefekkür dairesini İbn Arabî hazretleri, Alem-i Berzah’ın yani kabrin de ilerisine işâret ederek, âhiret ahvâli ile dünya hayatı arasındaki münasebete dikkat çeker

Ona göre dünya, insana hâmiledir Yani ahiret doğumu için dünya ruhun döl yatağıdır İnsan ölür ve doğum vaki olur Ruh, âlem-i berzâh’a doğar

İnsan anne karnında bir cenin iken dünya ve onun elem ve lezzeti hakkında nasıl bir şey bilmez ise âhiretin döl yatağı olan dünya hayatında da âhiret hayatının yani kabir, mahşer, cennet ve cehennemin elem ve lezzeti, sıkıntı ve nimeti hakkında tam bir bilgiye sahip değildir Dünyaya doğduğunda, dünyayı bildiği gibi, ölümle birlikte âhirete doğduğunda da Hakk’ın, Peygamberlerin ve evliyanın haber verdiklerine mülaki olacaktır

İşte sonbahar, İbn Arabî hazretlerinin işaret ettiği üzere Hakk’ın va’d ve vaîdini ve bunu hatırlatanları inkar ve ihmal edenlere her gelişinde sayısız söz söylemektedir Bu sözlerin hepsinin özeti “Her nefis ölümü tadacaktır” (Âl-i İmrân, 185) âyeti kerimesidir diyebiliriz

Tefekkür, hakikatin önündeki hicap perdelerinin arkasına açılan kapıdır ve ruha aslî hüviyetini hatırlatır Ruh, tefekkür ve ilim ile marifete nail olur ki bu onun hayat kaynağıdır

Yaratılmış her nesnenin varlık ve hayatiyetini sürdürmesine vesile olan gıdaları vardır Ehl-i tasavvuf nefsin gıdasını kısmak ve kesmek, ruhun gıdasını ziyadeleştirmek gayretinde olmuşlardır Ruhun gıdası olan tefekkür nazarıyla bakıldığında sonbahar, sonu hatırlatmaktadır

Maddeye mahkumiyetin bu denli arttığı günümüz dünyasında, sonbaharın dilini bilmek, hayatın anlam ve gayesini yeniden düşünmek hususunda bizlere büyük bir imkan sunacaktır Zira sınırsız istek ve ihtiyaçla demlenen hayale bir gün sonbahar rüzgarı esecek ve gurup kızıllığı değip yapraklara düşürecek toprağa tek tek Hayal olan bu hayata sarılık düşüp gurbetten sılaya dönüş başlayacak Aslında her gün attığımız adımlar ve aldığımız nefesler vatan-i aslîye doğru yol almak değil midir?


Yâ Rabbi! Yaşamayı bahşettiğin şu sonbahar günlerinde, tefekkür-i mevt gıdasından, âhirette ise Cemalinle ziyafetten bizleri mahrum eyleme Âmin!


Dipnot: 1)İbn Arabî, Tedbîrât-ı İlâhiyye, Tercüme ve Şerh: Ahmet Avni Konuk, Yayına Hazırlayan: Mustafa Tahralı, İz Yayıncılık, İstanbul 2001, ss 333-256

(Alıntı)
 
Üst