Selam olsun ey Nebi

Eyvàh!

Well-known member
En güzel kokan gül kokulu sevgili sana ulaşacağını bilsem bu sözlerin,bumektubun ravzana varacağını, mektubun içine içimdeki aşkını da koyardım, andıkça adını sızlayan kalbimi, selam etdikçe salavat okuyunca seni hisseden yüreğimi hepsini göndermek isterdim.
Ey Rabbimin Habibi! ama utanırdım sonra bu kadar severken seni niçin yolundan gitmediğimi sorarsan diye korkardım belki evet layık olmaya çalışıyorum sana ama bir tarafta Müslüman kardeşlerime imansızlar zulmederken onları seyredip birşey yok gibi davrandığımız için ,birileri aç yatarken tok uyuduğumuz için, sokakta onca çocuk kışın soğukta sefalet çekerken biz evimizde sıcacık köşemizde uyukladığımız için ,dünyanın dört yanında müslümanlar zulum görürken o kafirlere canımız pahasına bir kurşun sıkamadığımız için hayıflanıyor ve utanıyorum.
Biliyorum bir Ebubekir olamayız .
Bir osman , Ömer. Ali, Ayşe, Fatıma ama inanki şuan zor durumdayız dünya yalan düzen bozuk ama şuan imkanım olsa yollar açılsa kafire mermi atan bir rumeysa olurdum .
ilmini yaymaya yemin vermişiz senin varisleriniz şuan okutduğum kız talebelerim var ,ilk verdiğim ders sensin en güzel gül kokulu yar .hoşçakal denilmez sana ayrı kalınmaz senden ne olur bir daha rüyalarımı şereflendir yeniden selam olsun gönüller Sultanı
rumeysa
 

Eyvàh!

Well-known member
Hiç Böyle Bir Dostunuz Oldu Mu????

Daima düşünceli idi.Susması konuşmasından uzun sürerdi; lüzumsuz yere konuşmaz konuştuğunda ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı. Dünya işleri için kızmazdı. Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı. Kötü söz söylemezdi... Affediciliği tabii idi. İntikam almazdı. Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi. Kendisini üç şeyden alıkoymuştu; Kimseyle çekişmezdi, çok konuşmazdı, faydasız boş şeylerle uğraşmazdı. Umanı, umutsuzluğa düşürmezdi; hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz, ayıplamazdı, kimsenin kusurunu araştırmazdı. Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.Yanında en son konuşanı, ilk önce konuşan gibi dikkatli dinlerdi.
Bir toplulukta bulunduğu zaman bir şeye gülerlerse O da güler, bir şeye hayret ederlerse O da onlara uyarak hayret ederdi
Gerçeğe aykırı övmeyi kabul etmezdi.
Her zaman ağırbaşlıydı. Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı.
Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı. Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü, ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Bir gün kendisinden yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti "Sen dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi yaşa!"
Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu, yüzünde daima ışıldayan bir parlaklık olurdu.
Adet üzere sarf edilen hiçbir kötü söz ağzına almadı. Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı. Fakirlerle birlikte yerdi, öyle ki onlardan ayırt edilmezdi.Önüne ne konulursa yerdi. Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
Sabahları evinden çıkarken şöyle söylerdi: "İlahi doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa maruz kalmaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırım."
Sıradan değildi; sıradan insanlar gibi yaşadı.

ISTE O, PEYGAMBER EFENDIMIZ SALLALLAHU ALEYHI VE SELLEM İDİ...
 
Üst