Bana algılarınızı söyleyin. Size niyetinizi söyleyeyim.
eş duyumuzla gördüğümüz ve hissettiğimiz milyonlarca uyaranı beyin bir dakikada fark eder. Bu algıdır; ve bunun çok azını (8-9 tanesini) seçer ve kaydeder, bu da seçici algıdır. Seçici algılar dikkatimizi çeken şeylerden oluşur. Dikkati yoğunlaştıran ise ihtiyaçlardır
v Pişmanlıklarından mazeret harcı ile güvenlik duvarı örenler.
v Yollarını köşe başındaki oklara göre ayarlayıp, gidecekleri yere bir türlü varamayan-lar.
v Her söze kulak verip, fikir karmaşasıyla kilitlenme yaşayanlar.
v Başkalarının istediği gibi olmaktan, kendi benlik semtine henüz adım atamayanlar.
v Doğru olanın kendi bildiği olduğunu sanıp, zikzak yapa yapa yaşam bohçasını yırtan-lar.
v Sorgularıyla oluşturduğu yanlış yargılarını, doğru soru boyasına sokup, yeni bir renk ve ahenk oluşturamayanlar.
v Olumlu iz bırakayım derken, başkasının bıraktığı izi bile karıştırıp, sadece insanla-rın yollarını ve kafaları karıştırarak karmaşa oluşturanlar.
v Oturduğu yerden, en önemli işinin konuşmak ve eksikleri-yanlışları bulmak oldu-ğunu sanarak, çevresindekileri, tenkit ede ede bir şey yapamaz duruma getirenler.
v Hayat boyu insanları güvensiz ve cesaretsiz bırakan, tenkit ve aşağılama keseri ile ev-latlarını sürekli yontanlar.
v Karşısındakinde bir eksiklik görünce hemen sözleri kaydırak yapıp, onunla muhatabı-nın güvenlik alanına girerek, haklı görünmek istemenin ses yüksekliğiyle, ortalığı talan eden-ler.
v Her olayda ve durumda, kendine bakmayı unutup hep karşısındakini gören ve bun-dan dolayı da iyi iş yaptığını sanıp, arınmamış, lekeli bir yüzle toplum içinde salınanlar.
v Akıllı olmanın para kazanmak ve rahat yaşamakla eş değer olduğunu sanarak, para-nın delik deşik ettiği bedeninden değerlerin akıp gittiğini ve içinin boşaldığını fark edeme-yenler.
v Kendini okumayı bilmeyenin, başkasını okusa bile kara cahil sayıldığını bilmeyen-ler.
v Gözdeki ışığı, yüzdeki hüznü, gözyaşındaki çaresizliği göremeyenin, gönül gözü-nün kapalı olduğunu bilmeyenler.
v Ben öyle demek istememiştim, öyle anladıysan o senin sorunun diyenlerin, anlaşı-lır olamamanın iletişim kapısına vurulmuş koskoca bir kilit olduğunu ve aslında bizatihi ken-disinin sorunu olduğunu bilmeyenler.
v Duayı sadece sonuçlar için yapıp, sebep oluşturma kayığını kullanmadığından, niçin sa-hile hala varamadığını düşünüp duranlar.
v Bahçevanın yeni dikilmiş fidelerini sulamak için bilek kalınlığındaki tazyikli suyu, fi-delerin köküne tutup hepsinin can damarlarının açığa çıkıp hayattan kopmalarına sebebiyet vermesiyle, aslında hiç sulamaması arasında fark olmadığını bilmeyenler. Ve bu kuralı ço-cuklarına da uygulayarak, onlara nasıl bir sıkıntı takdim ettiklerinin farkında olmayanlar.
v Doğru cevap dairesine, doğru soru merdivenini kullanarak ulaşabileceğini bilmeyen-ler.
v Toprağın her tohumu artırarak büyüttüğünü unutup, sürekli olumsuzluk tohumu eke-rek, diken ve yabani ot büyütüp sonra da bunlar nerden çıktı diye şaşırıp kalanlar.
v Eline diken batacak diye ömür boyu gül bahçesine uğramayanların asla gül tutamaya-caklarını ve onun güzelliğinden ve kokusundan faydalanamayacağını bilmeyenler. Ve gül ekmeden gül bitmeyeceğini bilmeyenler.
v Asık suratlı olmakla ciddi olmanın aynı şey olduğunu zannedip, sürekli etrafına nega-tif elektrik yayarak, kendisini ve çevresindeki herkesi karanlık içinde bırakanlar.
v Baba olmanın bir eve girip çıkmak ve para kazanmaktan ibaret olduğunu sanıp, eşine ve çocuklarına bir tebessümü, bir tatlı sözü çok görerek, duygu ve paylaşım fakirliğinden ve sevgi açlığından ölmek üzere olduğunun farkında olmayanlar.
eş duyumuzla gördüğümüz ve hissettiğimiz milyonlarca uyaranı beyin bir dakikada fark eder. Bu algıdır; ve bunun çok azını (8-9 tanesini) seçer ve kaydeder, bu da seçici algıdır. Seçici algılar dikkatimizi çeken şeylerden oluşur. Dikkati yoğunlaştıran ise ihtiyaçlardır
v Pişmanlıklarından mazeret harcı ile güvenlik duvarı örenler.
v Yollarını köşe başındaki oklara göre ayarlayıp, gidecekleri yere bir türlü varamayan-lar.
v Her söze kulak verip, fikir karmaşasıyla kilitlenme yaşayanlar.
v Başkalarının istediği gibi olmaktan, kendi benlik semtine henüz adım atamayanlar.
v Doğru olanın kendi bildiği olduğunu sanıp, zikzak yapa yapa yaşam bohçasını yırtan-lar.
v Sorgularıyla oluşturduğu yanlış yargılarını, doğru soru boyasına sokup, yeni bir renk ve ahenk oluşturamayanlar.
v Olumlu iz bırakayım derken, başkasının bıraktığı izi bile karıştırıp, sadece insanla-rın yollarını ve kafaları karıştırarak karmaşa oluşturanlar.
v Oturduğu yerden, en önemli işinin konuşmak ve eksikleri-yanlışları bulmak oldu-ğunu sanarak, çevresindekileri, tenkit ede ede bir şey yapamaz duruma getirenler.
v Hayat boyu insanları güvensiz ve cesaretsiz bırakan, tenkit ve aşağılama keseri ile ev-latlarını sürekli yontanlar.
v Karşısındakinde bir eksiklik görünce hemen sözleri kaydırak yapıp, onunla muhatabı-nın güvenlik alanına girerek, haklı görünmek istemenin ses yüksekliğiyle, ortalığı talan eden-ler.
v Her olayda ve durumda, kendine bakmayı unutup hep karşısındakini gören ve bun-dan dolayı da iyi iş yaptığını sanıp, arınmamış, lekeli bir yüzle toplum içinde salınanlar.
v Akıllı olmanın para kazanmak ve rahat yaşamakla eş değer olduğunu sanarak, para-nın delik deşik ettiği bedeninden değerlerin akıp gittiğini ve içinin boşaldığını fark edeme-yenler.
v Kendini okumayı bilmeyenin, başkasını okusa bile kara cahil sayıldığını bilmeyen-ler.
v Gözdeki ışığı, yüzdeki hüznü, gözyaşındaki çaresizliği göremeyenin, gönül gözü-nün kapalı olduğunu bilmeyenler.
v Ben öyle demek istememiştim, öyle anladıysan o senin sorunun diyenlerin, anlaşı-lır olamamanın iletişim kapısına vurulmuş koskoca bir kilit olduğunu ve aslında bizatihi ken-disinin sorunu olduğunu bilmeyenler.
v Duayı sadece sonuçlar için yapıp, sebep oluşturma kayığını kullanmadığından, niçin sa-hile hala varamadığını düşünüp duranlar.
v Bahçevanın yeni dikilmiş fidelerini sulamak için bilek kalınlığındaki tazyikli suyu, fi-delerin köküne tutup hepsinin can damarlarının açığa çıkıp hayattan kopmalarına sebebiyet vermesiyle, aslında hiç sulamaması arasında fark olmadığını bilmeyenler. Ve bu kuralı ço-cuklarına da uygulayarak, onlara nasıl bir sıkıntı takdim ettiklerinin farkında olmayanlar.
v Doğru cevap dairesine, doğru soru merdivenini kullanarak ulaşabileceğini bilmeyen-ler.
v Toprağın her tohumu artırarak büyüttüğünü unutup, sürekli olumsuzluk tohumu eke-rek, diken ve yabani ot büyütüp sonra da bunlar nerden çıktı diye şaşırıp kalanlar.
v Eline diken batacak diye ömür boyu gül bahçesine uğramayanların asla gül tutamaya-caklarını ve onun güzelliğinden ve kokusundan faydalanamayacağını bilmeyenler. Ve gül ekmeden gül bitmeyeceğini bilmeyenler.
v Asık suratlı olmakla ciddi olmanın aynı şey olduğunu zannedip, sürekli etrafına nega-tif elektrik yayarak, kendisini ve çevresindeki herkesi karanlık içinde bırakanlar.
v Baba olmanın bir eve girip çıkmak ve para kazanmaktan ibaret olduğunu sanıp, eşine ve çocuklarına bir tebessümü, bir tatlı sözü çok görerek, duygu ve paylaşım fakirliğinden ve sevgi açlığından ölmek üzere olduğunun farkında olmayanlar.