Başörtülü Kızlar Yasak Yorgunu
• İslâm dininde başörtüsünün yeri olmadığını,
• Kur’ân’da da başörtüsünün farz olduğuna dair herhangi bir ayetin bulunmadığını,
• Başörtüsünün Yahudilikte bir gelenek olduğuna dikkat çekerek,
• Yahudi geleneğinin İslâm’ı etkilediğini iddia etmiş.
İlahiyatçı Dr. Şahin Filiz, “Dinî temeller bakımından başörtüsü, kesinlikle dinin bir emri, ya da farz ibadeti değildir. İnançla da ilgili uygulanan bir ibadet olmadığı halde, sanki dinî bir emir ve farzmış gibi yansıtılıyor. Başörtüsü takılmadığı taktirde de, dini yönden büyük cezaları varmış gibi hareket ediliyor...”
“Başörtüsünün farz olduğunu kimse iddia edemez...” diyor.
Üniversitede ders veren bir ilahiyatçının din, fıkıh, Şeriat konusunda bu kadar aykırı fikir ve görüşler ileriye sürebilmesi gerçekten çok düşündürücü ve üzücüdür.
İslâm’da kadınlar için tesettür emri bulunduğu güneş gibi parlak ve açık bir gerçektir. Bunun inkârı mümkün değildir. Kadınların başlarını örtmesi:
• Kur’ân-ı Kerim âyetleriyle,
• Peygamberimizin sahih hadisleri ve sünnetiyle,
• On dört asırlık son derece güçlü bir icmâ-i ümmetle... sabittir.
On dört asırlık İslâm tarihinde, İslâm’da kadınların başlarını örtmeleri emri bulunmadığını iddia eden:
– Hiçbir müctehid fakih,
– Hiçbir mukallid fakih,
– Hiçbir icazetli din âlimi ve hoca çıkmamıştır. Sayın doçent bu konuda kendi tarafında olan tek gerçek ve icazetli âlim gösteremez. Bazı reformcu ilahiyatçılar böyle iddia ediyorlarmış, bozacının şahidi şıracı olurmuş.
Şu anda Türkiye’de din konusunda en yetkili makam ve merci, TC Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Başkanlığın kadınların tesettürü, başörtüsü takmalarının dinî bir mecburiyet olduğuna dair iki resmi kararı bulunmaktadır:
* Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 3 Şubat 1993 Tarihli Kararı.
* 30.12.1980 tarihli, İmam-Hatip Liselerinde Okuyan Kız Öğrencilerin Kıyafetleri konulu yazı.
Bakınız, TC Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün baskılara, bütün tehditlere, bütün yıldırmalara rağmen dini gerçeği cesaretle beyan etmiştir. Yukarıda zikrettiğim iki kaynak yazılıdır, arzu edenler okuyabilirler.
Evet, İslâm dininde kadınların başlarını örtmeleri farz-ı ayn derecesinde dinî bir vazifedir.
Bu farzı inkâr eden son derece vahim bir günah işlemiş ve inancını tehlikeye sokmuş olur.
Başörtüsünün bir Yahudi geleneği olduğu iddiasına gelince: Hayır, bu bir Yahudi geleneği değildir, evrensel bir giyim tarzdır. Şu anda dünya üzerinde Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, Hindu milyarlarca kadın başlarını örtmektedir. Rusya Federasyonu’nda Ortodoks kiliselerine gidiniz, başları örtülü Hıristiyan kadınları göreceksiniz. Yunanistan’a, Sicilya’ya, İspanya’ya, Portekiz’e gidiniz, oralarda da başları örtülü kadınlar göreceksiniz.
Başörtüsü Yahudi geleneği değil, en geniş mânâsıyla evrensel İslâm’ın emri ve geleneğidir. Hazret-i Âdem’den beri usûl (temel inançlar ve hükümler) olarak din İslâm’dır. İşte başörtüsü bu kadim ve evrensel İslâm’ın emridir, farzıdır.
Sayın doçente şunu hatırlatmak isteriz: Şu anda ülkemizde başörtüsüyle en fazla mücadele edenler, Gizli Yahudilerdir. Onlara Beyaz Türkler de deniyor.
Evet, Yahudilikte kadınların başlarını örtmeleri, yabancı erkeklerle ihtilât etmemeleri, havralarda kadın erkek karışık oturmamaları vardır. Ancak bu Ortodoks Yahudilikte vardır. İzmirli sahte Mesih Sabatay Sevi, Ortodoks Yahudilikte birtakım devrimler, değişiklikler, yenilikler, reformlar yapmıştır.
• Kadınlar konusunda serbestlik getirmiştir.
• Ortodoks Yahudilikte Museviler, hangi ülkeye sığınmışlar ve orada barış ve güvenlik içinde yaşıyorlarsa cumartesi ayinlerinde o ülkenin devletine, devlet başkanına selamet duası ederler.Sabatay Sevi bunu da kaldırmıştır.
• Sabatay Sevi, Osmanlı devletinin bazı bölgelerini kendisine bağlı krallıklar olarak ilan etmiş ve bunların başına kendi adamlarını kral olarak geçirmiştir. Ortodoks Yahudiler böyle çılgınlıklar yapmazlar ve düşünmezler.
İslâm’daki başörtme-tesettür farz-ı aynının Yahudi geleneği olduğunu iddia eden İlahiyatçı doçente şunu söylemek istiyorum:
İddianız doğru değildir. Asıl gerçek, Türkiye’deki başörtüsü ve tesettür düşmanlığının ve Sabataist (Gizli Yahudi) geleneği olduğudur.
İlahiyatçılar içinde çok dostlarım var, çok muhterem ilim adamları ve araştırıcılar var. Buradan kendilerine hürmetle sesleniyorum:
İslâm’da başörtüsü farzı olmadığını, bunun Yahudi geleneği olduğunu iddia eden meslektaşınıza gereken cevabı vermeniz, sizin için yerine getirilmesi zarurî bir vazifedir. Bu hususta susmak, iddiaları çürütmemek, onları cevapsız bırakmak kesinlikle caiz olamaz. Polemik yapın, lüzumsuz tartışmalara girin demiyorum; bu doçente ilmî bakımdan cevap vermek gerekir. Aksi taktirde bütün Sünnî, dindar ilahiyat camiası töhmet altında kalacaktır.
Bu gibi hizmetleri yapmak bendenize düşmez ama başkaları yapmadığı için yapmak zorunda kalacağım. İslâm’da kadınlar için başörtüsü-tesettür farzı bulunduğu, bunun Kitab’la, Sünnetle, İcma ile sâbit bir farz-ı ayn olduğu, hiçbir Müslümanın bunu inkâr edemeyeceği gibi konuları açıklayan on altı sayfalık bir broşür bastıracağım. Bu broşür para ile satılmayacak, arzu edenler yüz adetlik paketini maliyet fiyatı olan 10 YTL’ye alıp dağıtabilecekler. Tabii ki, uygun görürlerse, beğenirlerse...
Hürriyet Gazetesi’nden çok rica ediyoruz, din konusunda böyle aykırı yayınlar yapmasınlar. Dindar halk bunları kabul etmez. Bir ara, ülkenin nüfusu bugünkünün yarısı kadar iken Hürriyet günde 1 milyondan fazla satış yapıyordu. Şimdi nüfus ikiye katlandı, satış yüzde elli düştü. Türkiye bir İslâm ülkesidir, İslâm dinine uymayan aykırı fikirler, görüşler, iddialar, propagandalar hoş karşılanmaz.
Diyanetin ilahiyatçı doçente mutlaka cevap vermesi gerekir. Birtakım güçler, politikacılar, gölgesinden korkan pısırıklar o makama baskı yaparak “sakın cevap vermeyin” diyeceklerdir...
Gerçekler söylenirse birtakım insî şeyâtîn ve ecinni çarpar... Haksız, yanlış, bozuk iddialara ilmî cevaplar verilmezse gazab-ı ilâhi çarpar, azap gelir. Tercih sizlere aittir.
_________________________________________________İKİ özel üniversite başörtüsü konusunda bir anket yaptırmışlar; üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasını isteyenler yüzde 68 çıkmış. Devlet dairelerinde, isteyen kadın memurlar başörtüsü taksınlar diyenler ise yüzde 65 imiş. Ankete göre Şeriat düzeni isteyenlerin nisbeti yüzde 9’muş. Acaba soru “İslâmî sistem istiyor musunuz?” şeklinde olsaydı yine aynı rakam mı çıkardı?
Bugün Türkiye’de sosyal barışı ve millî uzlaşmayı baltalayan birinci konu başörtüsü krizidir. Bu kriz tamamen yüzde yüz sun’î, düzmece bir krizdir. Türkiye halkının böyle bir gündem maddesi yoktur. Bunu çıkartanlar çok küçük bir azınlıktır.
Dr. Moon dinine mensup olan ünlü bir politikacımız “Üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılırsa, iki-üç yıl içinde bütün Türkiye kadınları başörtüsüne bürünür” demiş. Bürünürse ne olur yani... Kıyamet mi kopar. Demokrasilerde kadınlar ve kızlar, başlarını kapatıp kapatmamak konusunda serbest değil midir?
Aslında bu başörtüsü krizini çıkartanlar dinsizler değildir. Ülkemizde gizli bir din vardır. Bunun mensupları çok güçlüdür, çok etkilidir. Başörtüsü onların dayatması ve diretmesidir.
Bu gizli dinin mensupları kaç kişidir? Bir buçuk iki milyon oldukları söyleniyor. Gizli olduğu için sayımlarda, istatistiklerde adı geçmiyor.
Bu gizli dinin mensupları Müslüman görünüyorlar, öldükleri vakit cenazeleri camiye getiriliyor. Ancak geçenlerde garip bir şey olmuş. Bunlara mahsus mezarlığa bir cenaze getirilmiş, defin (gömülme) esnasında bir de o dinin din adamı varmış...
Türkiye’de gizli bir din olabilir... Bunun mensupları olabilir... İki kimlikli bir cemaat olabilir...Bunlar normal karşılanabilir. Lâkin, halkın yüzde birini, bilemediniz yüzde bir buçuğunu teşkil eden bir azınlığın, çoğunluk üzerinde anti-demokratik baskı yapması asla kabul edilemez.
Bilindiği gibi tesettür İslâm dininin temel farzlarındandır.
Türkiye Müslüman bir ülke olduğuna göre, hiçbir güç tesettüre riayet edilmemesi konusunda halka baskı yapamaz.
Lâiklik diyorlar. Kesinlikle doğru değildir. Başörtüsü lâikliğe aykırı olsaydı, Fransa üniversitelerinde başörtüsü serbest olmazdı. Lâikliğin vatanı Fransa’dır. Orada bütün üniversite ve yüksek okullarda başörtüsü serbestse biliniz ki, lâikliğe aykırı olmadığı için serbesttir.
“Başörtüsüyle okumak isteyenler gitsinler Arabistan’da okusunlar!..” Bu ne saçma bir tekliftir. Bir kere Arabistan’a gitmeye lüzum yok, dünyanın bütün medenî ülkelerinde başörtüsü serbesttir. Fransa’ya, İspanya’ya, İngiltere’ye, Avusturya’ya, Kanada’ya, daha bir sürü ülkeye gidip okuyabilir.İkinci husus: TC kimlik kartını taşıyan bir genç kızımız yüksek tahsil yapmak için niçin başka ülkeye gidecekmiş. Başını örter ve kendi vatanındaki üniversitelerde okur. Hem herkes dış ülkelerde yüksek tahsil yapacak maddî imkâna sahip değildir.
Biz Müslümanlar dinî emir ve yasaklarımızı başkalarıyla tartışmayız. Bizim dinimiz bize, onların dinleri onlaradır. Başörtüsü meselesi dinî değildir; hukukîdir, temel insan haklarıyla ilgilidir, demokrasi ile alâkalıdır.
Başörtüsü yasağı bir insan hakları ihlâlidir.
Başörtüsü yasağı, bütün medenî ve ileri dünyadaki uygulamaya zıt bir baskıdır.
Başörtüsü yasağı vatandaşların okuma, tahsil yapma haklarının kösteklenmesidir.
Başörtüsü yasağı millî iradenin hiçe sayılmasıdır.
Başörtüsü yasağı bir dayatmadır.
Bazı çokbilmişler “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar vermiştir, bu mesele bitmiştir, artık tartışılamaz” şeklinde konuşuyor. Sevsinler!.. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar verdi de, niçin bütün medenî ülkelerde hâlâ başörtüsü serbesttir? Bizdeki kurnazlar, AİHM’nin kararını, sanki başörtüsü yasağı haklıymış gibi göstermeye kalkışıyorlar. Biz, AİHM’nin bu kararı nasıl verdiğini, ne gibi kulisler döndüğünü, karardan önce bir Sabataistin orada nasıl gece gündüz çalıştığını, Ankara’daki siyasî iktidarın bu konuda nasıl açıklar verdiğini biliyoruz.
Efendiler! Başörtüsü yasağı insan haklarına, hukuka, demokrasiye, insafa, adalete, millî iradeye aykırıdır. AİHM’nin kararı Müslümanları bağlamaz. Bu karar yanlıştır, siyasîdir. İleride düzeltilecektir, telâfi edilecektir.
Uluslararası şöhrete sahip büyük hukukçularla işbirliği yapılarak bu kararın yanlışlığı, Müslüman Türk halkını bağlamayacağı, düzeltilmesi gerektiği bütün dünyaya ilan edilmelidir.
AİHM yanlış bir karar verecek ve İslâm’ın tesettür farzı ortadan kalkacak... Böyle düşünenler ne kadar sathî (yüzeysel), ne kadar çiğ ve ham düşüncelidir.
1980’de bu memlekette sokakta Kürtçe konuşmak yasaktı. Bir vatandaş, “Ben Kürdüm” dese tutuklanıyordu. Bu ülkede, dünyadaki bütün dillerle yayın yapılabilir, kitap ve dergi basılabilirdi ama iki dilde yapılamazdı: Osmanlı Türkçesi ve Kürtçe ile...Şu anda Kürtçe yayın yapmak serbesttir.
Ben hatırlıyorum, bu memlekette bir zamanlar Arapça Ezan-ı Muhammedî okumak yasaktı. Sonra ne oldu? 1950’de bu yasak kaldırıldı.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, anti-demokratik, insan haklarına aykırı, hukuka aykırı, millî iradeye aykırı başörtüsü yasağı da kalkacaktır. Nasıl kalkacaktır? Ama şöyle ama böyle mutlaka kalkacaktır.
Uzun yıllar boyunca böyle sun’î (yapay) bir gündem maddesi ile uğraştıkları için acaba utanacaklar ve milletten af dileyecekler midir?
Biz, Sabataycıların dinine karışıyor muyuz? Şöyle ibadet edeceksiniz, şu duaları okuyacaksınız, Ladino ve İbranice dillerini kullanmayacaksınız... gibi zorlamalar yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. O halde, onlar da azınlık olarak çoğunluğa karışmasınlar. Yok namazda Türkçe Kur’ân tercümesi okunacakmış, yok Ezan Türkçe okunacakmış, yok resmî ideolojiye uymayan dinî hükümler yürürlükten kaldırılacakmış... Bu gibi istekler ne kadar saçma, ne kadar iz’ansızcadır.
Bırakın serbestçe Müslümanlığımızı yaşayalım. Siz de Sabatay dinini yaşayın. Bize karışmamak şartıyla...