Ayetlerle Kıyamet

secde_gülü

Active member
Rahman ve rahim olan allah'ın adıyla

Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (BAKARA SURESİ / 85)

Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir. (BAKARA SURESİ / 113)

Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. (BAKARA SURESİ / 174)

İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (BAKARA SURESİ / 212)

Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (AL-İ İMRAN SURESİ / 55)

Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiç bir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. (AL-İ İMRAN SURESİ / 77)

Hiç bir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar. (AL-İ İMRAN SURESİ / 161)

Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (AL-İ İMRAN SURESİ / 180)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (AL-İ İMRAN SURESİ / 185)

"Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." (AL-İ İMRAN SURESİ / 194)

Allah; O'ndan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir? (NİSA SURESİ / 87)

İşte siz böylesiniz; dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz. Peki kıyamet günü onlardan yana Allah'a mücadele edecek kimdir? Ya da onlara vekil olacak kimdir? (NİSA SURESİ / 109)

Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (NİSA SURESİ / 141)

Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahid olacaktır. (NİSA SURESİ / 159)

Ve: "Biz hristiyanlarız" diyenlerden kesin söz (misak) almıştık. Sonunda onlar kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. Böylece biz de, kıyamete kadar aralarında kin ve düşmanlık saldık. Allah, yapageldikleri şeyi onlara haber verecektir. (MAİDE SURESİ / 14)
 

secde_gülü

Active member
Gerçek şu ki, inkâr edenler, yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa, bununla da kıyamet gününün azabından (kurtulmak için) fidye vermeye kalkışsalar, yine onlardan kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır. (MAİDE SURESİ / 36)

Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (MAİDE SURESİ / 64)

De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (EN'AM SURESİ / 12)

De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (A'RAF SURESİ / 32)

İşte o zaman Rabbin, onlara en kötü azabı yapacak kimse(leri) kıyamet gününe kadar üzerlerine mutlaka göndereceğini bildirdi.
Şüphesiz, Rabbin (ceza ile) sonuçlandırması pek çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayandır, esirgeyendir. (A'RAF SURESİ / 167)

Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. (A'RAF SURESİ / 172)

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (YUNUS SURESİ / 60)

Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi). (HUD SURESİ / 60)

O, kıyamet günü kavminin önderliğine geçer, böylece onları ateşe götürmüş olur. Sonunda vardıkları yer, ne kötü bir yerdir.. (HUD SURESİ / 98)

Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır. (HUD SURESİ / 99)

Şimdi bunlar, kendilerine Allah'ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular? (YUSUF SURESİ / 107)

Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar. (NAHL SURESİ / 25)

Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir." (NAHL SURESİ / 27)

Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir. (NAHL SURESİ / 124)

Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. (İSRA SURESİ / 13)

Hiç bir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azabla azablandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır. (İSRA SURESİ / 58)

Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım. (İSRA SURESİ / 62)

Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız. (İSRA SURESİ / 97)

Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. (KEHF SURESİ / 21)
 

secde_gülü

Active member
"Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım." (KEHF SURESİ / 36)

İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. (KEHF SURESİ / 105)

De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (MERYEM SURESİ / 75)

Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (MERYEM SURESİ / 95)

"Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için, onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim." (TAHA SURESİ / 15)

Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. (TAHA SURESİ / 100)

O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür. (TAHA SURESİ / 101)

"Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (TAHA SURESİ / 124)

Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiç bir nefis hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz. (ENBİYA SURESİ / 47)

Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden 'içleri titremekte olanlardır.' (ENBİYA SURESİ / 49)

Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. (HAC SURESİ / 1)

Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. (HAC SURESİ / 7)

Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla 'gururla salınıp-kasılarak' (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız. (HAC SURESİ / 9)

Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır. (HAC SURESİ / 17)

İnkâr edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye
kadar ondan (Kur'an'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır. (HAC SURESİ / 55)

"Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir." (HAC SURESİ / 69)

Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz. (MÜ'MİNUN SURESİ / 16)
 

Garib

Well-known member
Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir. (HAC SURESİ / 7)
ALLAH RAZI OLSUN O GÜN YÜZÜ AK OLANLARDAN OLURUZ İNŞ
 

secde_gülü

Active member
KURAN AYETLERİNE GÖRE KIYAMET GÜNÜ NELER OLACAK?
Allah, büyük bir düzen içinde yarattığı yaşamı, bilemediğimiz bir vakitte tüm düzeniyle birlikte sona erdirecektir. Varlığından şüphe duymadan kıyamet gününe iman etmek, insanı kendisi için çok daha olumlu ve kazançlı bir sonuca ****ürecektir. Zira dünyada harcadığı çabaların "boş bir çaba" olduğunu kıyamet saati ile anlayan bir insanın pişmanlığı, tarifi oldukça zor, çok şiddetli bir pişmanlıktır.

Kıyamet günü, dünya hayatının hatta tüm kainatın son günüdür, ama aynı zamanda da ahiretteki sonsuz yaşamın bir başlangıcıdır. O gün, insanların tümü yeni bir diriliş ile dirileceklerdir. O gün Yüce Allah'a iman edenler cennette ağırlanırken, iman etmeyenler cehenneme sevk edileceklerdir. Rabbimiz'in sonsuz adaletinin tecelli ettiği bu günde, tüm insanlık şahitlerin huzurunda sonsuz mekanına yerleşecektir.

Hesap Anı

Hesap anı, inanmayanların bütün ömürleri boyunca düşünmekten kaçındıkları, anlamaktan kaçtıkları, müminlerin ise hazırlanıp bekledikleri andır. Kuran da bildirildiği üzere, O gün herşey Yüce Allah'ın sonsuz gücüne ve yüksek şanına uygun olarak yaratılmıştır. Hesabın gerçekleştirilmesi için ruh ve melekler saflar halinde dizilirler. O hesap anında, insanlar arasında adaletle hükmedilecek ve konuşacak kişi sadece doğruyu söyleyebilecektir. Rabbimiz bu durumu Kuran'da şöyle haber vermiştir:
r17;Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyleyecektir.r17; (Nebe Suresi, 3
İnsanın dünya hayatı boyunca tanıyıp bildiği tüm insanlar orada olacaktır. Tanınmış, tanınmamış, zengin, fakir her kişi, kısaca kıyamet gününe kadar yaşayıp ölmüş olan tüm insanlar, aralarında hiçbir ayırım söz konusu olmadan Allah'ın huzurunda toplanırlar. Böyle bir günde, ne kazandıkları şandan ne de edindikleri itibardan eser vardır. Bu kişiler kendilerince bir devre imzasını atmış, dünya tarihinde adından çok söz edilmiş kimseler olsalar dahi, iman etmedikleri sürece, Allah'ın huzurunda pişmanlık ve azabın şiddeti ile korku içinde olacaklardır. Her kim olursa olsun iman etmemişse - aynı korkuyu yaşayacak, herhangi bir dünyevi üstünlük unsuru olmadan herkes aynı konumda olacaktır. Dünyada bir ayrıcalık olarak görülen para ve mevki, insanların biraraya toplandıkları bu günde hiçbir şey ifade etmeyecek, hayran olan da hayran olunan da aynı konumda olacaktır. Kuran'da insanların din günü Allah'ın huzurunda toplanacağını bildiren ayetlerden biri şu şekildedir:
r17;Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı, (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.r17; (Zümer Suresi, 69)


O Gün Kimse Haksızlığa Uğratılmayacaktır

İşlenen her amelin sorgulanacağı bu günün ihtişamı, Allah'ın büyüklüğüne, Adl (adil olan), Cebbar (dilediğini zorla da olsa gerçekleştiren), Kahhar (kahreden) ve Muntakim (intikam alan) sıfatlarına yakışır şekilde olacaktır. Amellerin sorgulanıp sonuçlandırılması Allah'ın adaleti ile eksiksiz olarak görülecektir. O gün kurulacak olan "duyarlı teraziler" ile herkes hak ettiği karşılığı bulacaktır. Kuran'da din gününde kurulacak olan hassas teraziler hakkında şu şekilde bildirilmektedir:
r17;Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.r17; (Enbiya Suresi, 47)
Dünya hayatı boyunca yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartılara konulur. Bu tartının ibresi, insanları sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa ****ürecek kararı belirler. Yaptıkları iyilikleri ağır gelen insanlar cennete gideceklerdir. Hafif kalanlar ise korkunç bir azapla azaplandırılacakları cehenneme atılacaklardır.

r17;De ki: "Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi biraraya getirip- toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler.r17; (Casiye Suresi, 26)

 

secde_gülü

Active member
Hesap Yerine Herkes Bir Sürücü ve Bir Şahitle Gelir

Hesap günü sorgulanma sırasında tüm insanların yanında bulunacak olan iki meleğin bilgisi Kuran'da şu şekilde verilmektedir:
r17;(Artık) her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahit ile gelmiştir.r17; (Kaf Suresi, 21)

Din günü her yer Allah'ın nuru ile aydınlanacak. Bu büyük hesap gününde tanıklık yapacak olan elçiler ve şahitler hazır bulundurulacaktır. Dünyada, Allah'a kulluk etmeleri gerektiğini insanlara hatırlatan ve öğütleyen peygamberler, elçiler ve diğer şahitler, hesap günü sorguya çekilecek insanların yanında olacaklardır. Ve Allah'ın huzurunda bulunan tüm şahitler sadece doğruyu söyleyeceklerdir. O gün hiç kimsenin, Allah'ın huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı veya imkanı olmayacaktır. Herkesin işlediği bütün hayırlar ve şerler en küçük ayrıntısına kadar ortaya çıkarılacaktır ve kişi bunların hepsinden sorguya çekilecektir. Hz. Adem'den bu yana yaşamış tüm toplumların birarada olacağı bu ortamda, sorgulamadaki düzen ve hesaptaki titizlik, Allah'ın aklının büyüklüğünü ve sonsuz adaletini bize gösterir.
İnsanın İşitme, Görme Duyuları ve Derileri de Şahitlik Eder


O gün suçlu günahkarların işledikleri kötülüklere şahit olanlar da orada hazırdır. İman etmeyenlerin aleyhine tanıklık edenlerin arasında, onların hiç beklemedikleri şahitler de vardır. Bu, insanın kendisini yalnız sandığı anlarda dahi, Allah'ın kendisini çepeçevre kuşattığına dair en çarpıcı delildir. İnanmayanların aleyhinde şahitlik yapacak olanların arasında, kendi r17;işitme, görme duyuları ve derilerir17; de olacaktır. Her biri Allah'ın izniyle konuşacak ve eksiksiz olarak söylemeleri gerekenleri, şahit olduklarını anlatacaklardır. Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insanın aleyhinde şahitlik etmesi o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da artırır. Kuran'da bu konunun bildirildiği ayetler şu şekildedir:
r17;Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. (Fussilet Suresi, 19-22)
Kişi o gün gururla ve kendince güvenle savunduğu açıklamaların geçersizliğini görecek, aleyhine şahitlik eden kendi uzuvları karşısında gizleyecek bir şeyi kalmadığını anlayacaktır. Kimsenin görmediğini zannettiği olaylar, gizli yapılan işler teker teker ortaya dökülecek, kendi bedeni bunları ikrar edecektir.
 

secde_gülü

Active member
Amel Defterinin Verilmesi

İnsanın dünya hayatı boyunca yaptığı her şey, sağ ve sol tarafında bulunan melekler tarafından kaydedilir. Hesap anı için hazırlanan defterler din gününde insanlara sunulur. Kişi yaptıklarının hiçbirini reddedemez, çünkü yaşadığı her an, amel defterine kaydedilmiştir. Herkes kendi defterinden, ahiret için neler hazırladığını öğrenir. Müminler sağ ellerine, kafirler ise sol ellerine defterlerini alırlar. Bu anda, müminlerle kafirlerin tavırları çok farklıdır. Müminler, büyük sevinç içinde defterlerini alıp, okumaları için yanında bulunanlara uzatırlar. Defterleri sol ellerine verilen iman etmeyen kişiler ise kahredici bir utanç ve korku içindedirler. Çünkü en küçüğünden en büyüğüne kadar hiçbir işin eksik bırakılmadan meleklerce yazılmış olduğu bu defter, Kuran ahlakına uygun olmayan işlerle doludur. Bu gerçek karşısında inkar edenlerin korku ve şaşkınlıkları ayette şöyle belirtilmiştir:
r17;(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.r17; (Kehf Suresi, 49)
Kıyamet saati ve sonrasındaki sonsuz yaşam, insanları bekleyen en önemli gerçeklerdir. Bu nedenle uğrunda yaşanması ve çaba harcanması gereken tek gerçek, "Allah rızasıdır". Allah, sonsuz hayatın başlangıcını son derece büyük ve ihtişamlı olaylarla gerçekleştirecektir. Bu günle karşılaşan herkes, dünya hayatının artık tamamen sona erdiğini anlayacak ve ahiretin varlığını kesin bir bilgiyle kavrayacaktır.

Hesap Gününe adım Adım Yaklaşıyoruz


Dünyadaki yaşamımızda geçen her gün bizi o hesap gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış yeni bir adımdır. Herkes, şu anda kaderinde belli olan son nefesini vereceği ana doğru biraz daha yaklaşmaktadır. Kim olursa olsun tarihte bu ilerleyişi durdurabilen olmamıştır. Ne önlem alınırsa alınsın bu ilerleyişi durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar bu yolu izleyecek ve ölümle beklemedikleri bir anda karşılaşacaklardır.
Şu unutulmamalıdır ki, her insan hesap günü Yüce Allah'ın huzurunda yapayalnız ve tek başına sorguya çekilecektir. O halde insanın yapması gereken, ölümle başlayıp, bitmeyen zamanlar boyunca devam edecek o gün gelmeden önce hazırlık yapmaktır:
r17;Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridirr17;. (Haşr Suresi, 18-19)

 

secde_gülü

Active member
KIYAMET GÜNÜ YÜZLERİ AYDINLANANLAR, SEVİNÇ VE NEŞ'E DUYACAKLARDIR. ONLAR CENNETLERE GİRECEKLER VE EBEDİ OLARAK ORADA KALACAKLARDIR.

YÜZLERİ KARARANLAR İSE ÜZÜNTÜ DUYACAKLARDIR. ONLAR HÜSRANA UĞRAYACAKLARDIR. CEHENNEM O KİMSELEDİR. VE EBEDİ OLARAK ORADA KALACAKLARDIR.

Allah Tealâ'nın Her şeyde bir işaret vardır ayetiyle bağlantılı olarak, bizim bu yaşadığımız dünyada, doğada iki büyük olay vardır. Ve her gün 24 saat içinde tekrarlanır. Gece ile gündüz; sevap ile günah arasında benzetme yapıldığında Birisi karanlıkla özdeşleşmiş, birisi aydınlıkla özdeşleşmiştir. Birisi % 100 beyaz, birisi % 100 siyahtır. Bu siyahilere tasavvufta tükenmiş insan denir. Karanlığı, zulümatı temsil ederler. Negatif olmuşlardır. Tam beyaz olmuş insanlara ise, tam-mükemmel insan denir, bunlar % 100 pozitifleşmiştir.Kıyamet günü yüzleri aydınlananları, sevap tartısı ağır gelenler olarak gündüz vaktine; yüzleri kararanları da günah tartısı ağır gelenler olarak gece karanlığına benzetmek mümkündür.

Ancak iki olay daha vardır. Onlar tan yeri ağardıktan güneş doğuncaya kadarki zaman, yarım saat, 40 dakikalık görüntüdür. Doğanın rengi o anda gridir. Bir de akşam güneş battıktan kızıllık kayboluncaya kadarki zaman 30-40 dakika yine gridir. Mutasyon olayı Allah'ın hesabı tez görme olayına da işarettir. Ayrıca insanlarla ilişkilendirirsek bir kısmında siyahlık artmakta yani akşam vaktini karanlıklara, günahlara yönelmeyi, bir kısmında beyazlık artmakta bu ise sabah vakti mutasyonunu, sevaba iyiliklere işareti belirtir. Sabah, akşam bu iki olay- gri renk, gece ve gündüz gibi tekrar eder. Gri renk nasıl oluşur? Gri, beyaz ile siyahın karışımıdır. Siyahı çok ise; koyu gri,günah artışını; beyazı çok ise açık gridir sevap artışını temsil eder. Gece-siyah, meçhulu bilinmezliği yani, negatifi temsil eder. Beyaz aydınlığı- bilgiyi yani, pozitifi temsil eder. Gerçekleri önümüze açar, gösterir.

Nitekim, sabahın grisinin sonu aydınlıktır, güneştir. Akşamın grisinin sonu karanlıktır. Tam zulûmattır, o tamamen meçhule gitmiştir, koyu cehalete gömülmüştür. Bu da doğada her gün gözlemlediğimiz bir olaydır. Gündüz çalışmak, rızkı temin etmek, gece de dinlenmek için yaratılmasının yanı sıra bunlar aslında birer simgedir, semboldür. Bu doğada olan her şeyin orijinali vardır. Ve bu doğada olan her şey, o orijinallerin işaretleri, simgeleridir.

Henüz dünyada iken bizi ilgilendiren şudur: Gri olanlar sonunda ayrışacaktır. İnsanlara ölünceye kadar bir fırsat tanınmıştır. Aralarında gri olanlar belki kurtulacaktır. Örnek vermek gerekirse haksız yere bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibi olur. Bazı istisnâlar (savaşlar gibi) hariç, savaşlarda hangi tarafın haklı olduğuna bakılır. Hangi tarafın haklı olduğunu Rabbimiz bilir.
 

secde_gülü

Active member
Kıyamet Provası

--------------------------------------------------------------------------------
Herşeyin yaratıcısı Allah’ın kitabı Kuran ışığında,

burada "KIYAMETİNİZİN" küçük bir provasını yapacağız!

Bütün safhaları değil, sadece "BİZİMLE" ilgili olan kısmı!


Şimdi bilgisayarınızın başında olduğunuza göre mutlaka bir oda içinde

bulunuyorsunuz.

O içinde bulunduğunuz odanın duvarlarını yıkın,

ve zemini dört yönde bütün ufukları kaplayacak kadar genişletin.



Şöyle bir manzarayla karşı karşıyayız. Heryer göz alabildiğine düz

bir zemin!

Ama dümdüz........

Ne bir tepe var etrafta, ne bir yükselti.



O halde yön olarak sadece yukarısı kaldı.

Yukarıda ne var?

Ve heryeri dolduran dehşetli bir ışık. Ve müthiş bir sıcaklık esiyor.

Öyle ki, terden sırılsıklam oluyorsunuz.


Burası neresi?



Evet, sur’a ikinci kez üfürülmüş, o kulakları patlatan çığlık gibi

ses, "o şimdiye kadar hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir kimsenin

bilmediği dehşetli çığlık, o ses komutu" herşeyi bir anda harekete

geçirmiş ve siz mezarlarınızdan patlarcasına fırlayıvermişsiniz!



O düz alanda, dümdüz, sonsuz alanda, gelmiş geçmiş bütün insanlarla

birlikte "saf saf", "sıra sıra", "dizi dizi", düzenli sıralar halinde

duruyorsunuz.



Herkes gibi çıplaksınız. Ama bunu ne görecek haliniz var, ne de

başkasının çıplaklığını fark edecek haliniz var.

Çünkü bedeninize çarpan o sımsıcak dalgayla, içinde bulunduğunuz bu

durumda dehşet içindesiniz!

Ne olduğunu tam olarak anlayamıyorsunuz!

Dünyada iken hiç bu kadar "afallamış" hissetmemiştiniz!





"Rüya mı??" diye düşünüyorsunuz.

Ama şu anda bu yazıyı okurken nasıl etten kemikten, hisseden, nefes

alan "gerçek mi gerçek" bir vücudunuz varsa, aynen öylesiniz,

kelimenin tam anlamıyla "yaşıyorsunuz"!



Nasıl buraya geldiniz?

O ses aniden heryeri doldurduğunda nasıl çıktınız mezardan?

Vücudunuz nasıl yeniden oluştu böyle???

Bütün hücrelerinizle, kuvvetli bir mıknatıs tarafından çekilir gibi,

sanki bir borunun içinden müthiş bir hızla geçerek nasıl geliverdiniz

bu sonsuz meydana?


?
 

secde_gülü

Active member
Duyularınız ne kadar keskinleşmiş!

Dünyada bile bu kadar net göremiyor, bu kadar net algılayamıyordunuz!



Dehşete düşmüş insan yüzleri, korkuyla dolu sızlanma sesleri!

Şaşkın bir biçimde, şok olmuş gözlerle etrafa bakanlar!

"YOK OLMAK" isteyenler!



Hiçbir şey yapamamanın ve hiçbir yere kıpırdayamamanın verdiği, bütün

duyguların adeta dev mengenelerde sıkıştırıldığı, bir çekirdeğin

içine bir dünyanın sıkıştığı anlar!

Bu sıcak, sımsıcak meydandaki bu dehşetli bekleyiş ne kadar sürecek?



Bazılarının ileride bir yere doğru sürüklenir gibi kaydığını

görüyorsunuz. Bu cehennem gibi alanda tek gölgelik yer orası.



Bazı insanlar dalga dalga o gölgeliğin altına kayıyorlar. Bir güç

onları yavaşça o gölgeliğe çekiyor.



Yüzlerine bakıyorsunuz, o yüzlerdeki serinlik hissinin binde birine,

milyonda birine, milyarda birine, trilyonda birine, trilyarda birine

sahip olmak istiyorsunuz!



Belki biraz sonra bir güç sizi de o gölgeliğin altına doğru tül gibi

kaydıracak.



Belki de meydanda kalmaya devam edeceksiniz.


Kimisi için bir an....

Kimisi için kırk yıl....

Kimisi için bin yıl.......

belki daha fazla...


Sıcak....sımsıcak....ne kadar beklediğinizi bilmiyorsunuz.

Belki o cehennem gibi meydanda! Belki de o tek gölgelikte!

Ve dünyayı hatırlıyorsunuz, birkaç saniyelik bir rüya gibi kalmış

belleğinizde o koskoca yıllar.


Ve bir ses!


Sanki vücudunuzdan geliyor! Heryer o sesle doluyor.

Nereden geliyor? Heryerden, heryerinizden, bütün hücrelerden, bütün

köşelerden, bütün noktalardan:


"İŞTE İLK YARATTIĞIMIZ GİBİ BİZE GELDİNİZ!

"İŞTE İLK YARATTIĞIMIZ GİBİ BİZE GELDİNİZ!

"İŞTE İLK YARATTIĞIMIZ GİBİ BİZE GELDİNİZ!


"FAKAT SİZ KIYAMET İÇİN YAPTIĞIMIZ VAADİ YERİNE GETİRMEYECEĞİMİZİ

SANMIŞTINIZ, DEĞİL Mİ?


"ŞİMDİ ÜZERİNİZDEN ÖRTÜYÜ AÇTIK! BUGÜN GÖRÜŞ GÜCÜNÜZ KESKİNDİR!




Bir hareketlenme oluyor o sonsuz meydanı dolduran bedenlerde.

Dalgalanıyorlar sanki.

Çığlıklar yükseliyor insanlardan!

Kulakları patlatan çığlıklar!


Herkesin üzerine doğru birşeyler inmeye başlıyor.

Dehşetli gözler daha da açılıyor...daha da....daha da.....daha da.....



Sizin üzerinize de bir şey geliyor...
Yaklaştıkça anlıyorsunuz.

Bu sizin "KİTABINIZ"!


Dünyadaki yaşamınız boyunca "SİZİN" doldurduğunuz, her saniyenin, her

salisenin, her an’ın, en ince ayrıntısına kadar kaydedildiği, bazen

düşünerek, bazen sorumsuzca doldurduğunuz


"SİZİN KİTABINIZ"!

Bir kez daha anlam vermeye çalışıyorsunuz herşeye....

Hayır, yine aynı şey!

Bu bir rüya değil!


Dünyada dahi bu kadar keskin olmamıştı hiçbirşey!

Duyularınız bu kadar açık ve berrak algılamamıştı hiçbirşeyi!

Kulaklarınız sesleri hiç bu kadar ayrıntılı duymamış, gözleriniz hiç

bu kadar derin görmemişti!



Demek GERÇEK buymuş!

Gerçeğin bu kadar TUHAF ve KESKİN olabileceğini düşünmemiştiniz.

Ve şu anda gerçek sandığınız dünyanın, dünyadaki o koskoca

yıllarınızın sizin için bir rüya gibi kaldığını yeniden anlıyorsunuz!


ARTIK RÜYADAN UYANDINIZ!

ŞU ANDA GERÇEĞİN TAM İÇİNDESİNİZ!


Ve o sonsuz meydandaki her bir insanın kitabı kimisinin sağ yanına

iniyor, kimisinin sol yanına.



Yüzlerde dehşet! Tenler zangır zangır titriyor!

İnsanların çığlıkları kulaklarınızı patlatıyor!

Kitabı sağ yanına inenler dalga dalga çekilip alınıyor. Bir ses

duyuluyor:

"EY AYETLERİMİZE İNANÇLA SARILIP MÜSLÜMAN OLAN KULLARIM!

BUGÜN SİZE HİÇBİR KORKU YOK! VE SİZ ÜZÜLMEYECEKSİNİZ!"

"SELAM! SELAM SİZE!"

"SELAM! SELAM SİZE!"

"SABRETTİĞİNİZ İÇİN SİZE SELAM OLSUN! EBEDİ KALMAK ÜZERE GİRİN

CENNETİME!"


Önlerinde ve yanlarında aniden ışıklar meydana geliyor ve onlara yol

gösteriyor.

Kitapları sol yanlarına inenlerin çığlıkları daha da yükseliyor...

Ve aynı ses onlara şöyle sesleniyor:


"İŞTE YALANLAYIP DURDUĞUNUZ ATEŞ BUDUR!

BU DA MI SİHİR? YOKSA SİZ GÖRMÜYOR MUSUNUZ???"


"İŞTE YALANLAYIP DURDUĞUNUZ ATEŞ BUDUR!

BU DA MI SİHİR? YOKSA SİZ GÖRMÜYOR MUSUNUZ???"


"İŞTE YALANLAYIP DURDUĞUNUZ ATEŞ BUDUR!

BU DA MI SİHİR? YOKSA SİZ GÖRMÜYOR MUSUNUZ???"


"GİRİN ARTIK ORAYA! İSTER SABREDİN, İSTER ETMEYİN!

ARTIK SİZİN İÇİN BİRDİR!"


"SİZ AYETLERİMİ ALAYA ALDINIZ!

EBEDİ KALMAK ÜZERE GİRİN CEHENNEMİN KAPILARINDAN!"


Kitabı sol yanından verilenlere soruluyor:

"NEDİR SİZİ BU HALE GETİREN?"

Dehşetle açılmış gözlerle şu çığlıkları atıyorlar:


"BİZ NAMAZ KILANLARDAN DEĞİLDİK! YOKSULA DA YEDİRMEZDİK!

CEZA GÜNÜNÜ YALANLARDIK! BOŞ ŞEYLERE DALANLARLA DALAR GİDERDİK!"


Ve onlar da yerlerine götürülürken O ses bir daha duyuluyor:

"HAYDİ! TADIN ŞİMDİ O YALANLAYIP DURDUĞUNUZ ATEŞİN AZABINI!"

"HAYDİ! TADIN ŞİMDİ O YALANLAYIP DURDUĞUNUZ ATEŞİN AZABINI!"



Bu arada sizi unuttuk.

YA SİZİN KİTABINIZ HANGİ TARAFINIZA İNİYOR?
 
Üst