İslâm Kardeşliğini Pekiştirmek

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Bugün İslâm dünyası, yukarıda tasvir etmeye çalıştığımız anlamda ideal İslâm kardeşliğini ayakta tutamıyorsa da, bu kardeşlik bilinci canlı olarak mevcudiyetini sürdürmekte ve mesela hacda olduğu gibi çok farklı renkleri, dilleri, mezhepleri bir araya getirmeyi başarabilmektedir.

Bu kardeşlik; ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, entelektüel birlikteliklere vücut verecek bir potansiyel imkân olmanın çok ötesinde müminler için imanî/akidevî bir mecburiyettir.


İşte, İslâm Birliğini her an kuvveden fiile çıkma potansiyeline sahip olan bu kardeşlik bilinci, ‘çağımızın Şemmas’ları’ olarak isimlendirebileceğimiz İslam karşıtı şer güçlerin tarihi kinlerini harekete geçirmiş ve Müslüman dünyayı etnik ve mezhebi çatışmaların girdabına sürükleyecek şeytani planlar kotarmalarına yol açmıştır.

Siyonist güdümlü ABD politikasının mimarlarından Yahudi asıllı -çağdaş Şemmas- Zbigniev Brzezinsky’nin şu sözü oldukça manidardır:

“Bundan sonra savaş Müslümanlarla diğerlerinin savaşı olmayacaktır; Müslümanlarla Müslümanların savaşı olacaktır.”

Bugün ABD-İsrail-İngiltere şer üçlüsü, Irak’ta tutuşturmaya çalıştıkları mezhebi(Şii-Sünni) ve etnik(Arap-Kürt-Türk) çatışma fitnesini tüm İslam dünyasına yaymak ve bütün Müslümanları bu yangında boğmak istiyor.

Osmanlı’nın inhitatı sonrasında Anadolu’da hakim iki unsur olan Türk ve Kürtlerin, İslâm sâyesinde kaynaşan kalpleriyle kardeşlik temeli üzerine kurdukları siyasî-sosyal birlik de, çağdaş Şemmas’larca torpillenmeye çalışılıyor. Müminleri birbirine düşürmek için cahilî kavmiyet duygularını sürekli canlı tutan ve muhtemelen mezhebî ve hatta meşrebî ayrılıkları da körükleyecek olan şeytani güçlerin bu amaç için bütün medyatik, psikolojik ve istihbari imkanlarını seferber ettiklerinden/edeceklerinden kuşkumuz olmamalıdır.

Bu süreçte Müslümanlar, ırk, kan, dil, renk, mezhep, meşrep değil “takvâ” ve “kardeşlik” merkezli bir söylem geliştirmeli, bu fitne ateşini Kur’ân’a sarılarak söndürmelidirler:

Kur’ân, Müslümanları, mezhep ve meşrepleriyle böbürlenmemeleri konusunda uyarmıştır:

“Yalnız O’na yönelin ve O’ndan korkun; namazı kılın ve müşriklerden olmayın. Dinlerini parçalayıp fırka fırka olanlardan (olmayın ki) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (30/31-32)

“Ve işte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir, ben de sizin Rabbinizim, benden korkun! Fakat işlerini aralarında parçalayıp çeşitli kitaplara ayırdılar. Her fırka kendilerinde olanla övünmektedir.”(23/53)

İslâm Çağı’nda ayaklar altına alınan cahilî övünme unsurlarına dönmek mi?

Allah korusun!


Gün kavmiyet ve mezhep/meşrep kaygılarını bir kenara bırakıp yegane üst kimliğimiz olan İslâm kardeşliğini, Medine modelindeki gönül bağını yeniden canlandırma zamanıdır.



Bilinmelidir ki, Müslümanlar, içine düştükleri ırkî, mezhebî, meşrebî ayrılık çukurundan, ancak Allah’ın İpi (Hablullah) olan Kur’ân’a sımsıkı sarılarak(3/103) ve kardeşlik/ümmet bilincini pekiştirerek çıkabilir ve böylece gerçek kurtuluşa erebilirler.
Notlar

1 İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihâye, II/328; Tirmizî, Sıfati’l Kıyame 44.

2 Celaleddin Vatandaş, “Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslâm Daveti”, Pınar yay. İstanbul-2005.

3 Müslim, İman 93-94; Tirmizî, Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11.

4 Buharî, İman 7; Müslim, İman 17.

5 Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı, Bakara 2/3.âyetin meal-tefsiri, 2 nolu dipnot

 
Üst