Bir Misafir,Bir Kase Çorba

Eyvàh!

Well-known member
İşte yine bir akşam güneşi Medine tepelerinde gurub etmiş, Mescid-i Nebi’de ihtimal Yatsı namazı da kılınmıştı. Akşam vaktinin hareketliliği neredeyse azalmıştı ki, Allah Rasulü’nün huzuruna Suffe ashabının ileri gelenlerinden Ebu Hureyre r.a. geldi. Allah Rasulü’nün yanına kadar yaklaştı ve:

-Ya Rasulallah! Üç günden beri bir lokma bir şey yiyemedim. Üst üste aç olarak oruç tutmaktayım. Artık dayanamıyorum, dedi.

Rahmet Peygamberi s.a.v.’in nurlu nazarları cemaatin üzerinde dolaştı ve sordu:

-Bu şahsı bu gece evinde kim misafir edebilir? Ebu Talha ayağa kalktı:

-İzin verirseniz onu ben misafir edeyim, dedi.

Sonra Ebu Hureyre’yi alıp evine götürdü. Hanımı birazcık çorba pişirmişti, onu da çocuklarına içirmeyi düşünüyordu. Ne var ki, çocuklar açlıklarında çok ısrarcı olmamışlar, ihtimal oyun onlara daha tatlı gelmişti. Ebu Talha hanımına:

-Bu gece çorbayı Allah Rasulü’nün misafirine ikram edelim. Biz nasıl olsa bugün aç olarak oruç tutabiliriz. Çocukları da uyutalım, sabah olunca bir yolunu buluruz Allah’ın izniyle, dedi,

Sofrayı kurup hep birlikte oturdular. Ancak, gecenin karanlığından yararlanarak kendileri kaşıklarını çorba kâsesine daldırmadılar. Misafire ise bunu hiç hissettirmediler. Kalplerindeki Rasulullah s.a.v. sevgisi ve O’nun hatırının heyecanı onlara yetmişti.

Gece olup misafir istirahata çekildiğinde, Ebu Talha ve hanımı, gözlerinin ve gönüllerinin önünden hiç gitmeyen Kainatın Biriciği’nin misafirini ağırlamanın huzuru içinde sabahladılar. Gözleri uyudu belki ama gönüllerindeki cömertlik Yüceler Yücesi’ne çoktan ulaşmıştı.

İşte o gecenin sabah namazıydı. Nur-u Muhammedî’nin ışıl ışıl aydınlattığı Mescid-i Nebi’de, namazın ardından o Rahmet Peygamberi s.a.v.’in nurlu nazarları cemaatin üzerinde dolaşıyordu.

Kutlu nazarlar Ebu Talha ve Ebu Hureyre r.a.’ın üzerinde yoğunlaştı. Gönülden gözlere yansıyan memnuniyet öylesine ışıldıyordu ki, Gönüller Sevgilisi’nin neredeyse mübarek dişleri görünecekti. İşte Allah’ın Son Elçisi, Kainatın Övüncü tebessüm ediyordu. Ve onlara şöyle diyordu:

-Bu gece ne yaptınız ki, hakkınızda: “Kendileri zaruret içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9) ayeti indirildi?

***

Onların o geceki davranışları, esasen her zamanki halleri idi.

Allah ve Rasulü’nün, bir de mümin kardeşlerinin isteklerini kendi isteklerine tercih etmek... Aç iken doyurmak, ihtiyaç sahibi iken giydirmek... Can bedende iken, ten ülkesini Sevgili’ye feda etmek... Ve... Sevgili tebessüm ederken, kendini O’nunla birlikte hissetmek...

İşte bu halin adı “îsar” idi ve hakiki müminlerin sıfatıydı. Bu sıfatın adını En Yüce Sevgili koyuyordu, Cenab-ı Mevlâmız koyuyordu. Bu sıfat, “...onları kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 9) ayetinde ifadesini buluyordu.
 
Üst