Allah'tan Korkan Gençler

Nevzatt

Well-known member
Fh9_seniseviyorumyarasulallahnl7x1x.gif



Yüce Peygamberimiz (a.s.m.) bir hadîs-i şeriflerinde, "Şayet Allah'tan korkan gençleriniz, ciğeri yaş hayvanlarınız, beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı" (Keşfü'l-Hafâ, 2: 163) buyuruyor.

Bu hadiste hem şiddetli bir îkaz, hem de sevindirici bir müjde vardır. Buna göre, hadiste anılan üç şey, belâların def'ine sebeptir. Allah'tan korkup günah işlemekten kaçınan gençler, her halleriyle Allah'ın irâdesine boyun eğmiş masum ve mütevekkil hayvanlar ve âdetâ bir çocuk gibi âcizleşmiş beli bükük ihtiyarlar, Allah'ın şefkat ve merhametini celbetmektedirler. Böylece, başka insanların küfür ve isyanlarından, hatâ ve günahlarından dolayı sel gibi belâ ve musibet gelecekken, rahmet ve inâyet tecelli etmektedir.

Başka rivâyetlerden anladığımıza göre, sadaka vermek ve İslâma hizmet etmek de belâ ve musibetlerin gelmesini engellemektedir. İşte gençlerin Allah'tan korkup günahlardan çekinmesi, sevaplara yönelmesi, nefis ve duygularını gemleyip ibâdet etmesi, sadaka vermek gibi güzel ve etkili bir davranıştır.

Burada denilebilir ki: Zaten bir gencin günahtan kaçınması ve ibâdetlere yönelmesi gerekir. Bunların sadaka gibi etkili olmasının hikmeti nedir?

Bir kimsenin haramlardan kaçıp farzlara yönelmesi, belirli bir sevap kazandırır. Ama aynı fiilleri genç yaparsa, hem haramdan kaçıp farzları işleme sevabı kazanır, hem de sanki nafile bir iş yapmış gibi fazladan bir hayır elde eder. Daha doğrusu, gençlerin yaptıkları hayırlara kat kat sevap verilir. Çünkü onlar, nefis ve duygularının, hevâ ve heveslerinin kötülüğe teşvik etmesine rağmen Allah korkusundan dolayı günahtan kaçınmakta ve ibâdete yönelmektedir.

Bir gencin kötülükten kaçınmasının başka güzel neticeleri de vardır. Nitekim Yüce Peygamberimiz (a.s.m.), "Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci, emsallerine üstün tutar" (Feyzu-l Kadir, c.2, s. 263, no: 1799) buyurarak, gençlerimize mühim bir müjde vermiştir.

Bugün gençlerimiz, emsalleriyle yarış hâlindedirler. Kolejlerden tutun üniversite imtihanlarına kadar, hattâ aynı sınıfta veya okulda öğrenim gören arkadaşları arasında bile sürekli bir yarış hâlindedirler. Hayatın her safhasında bir okula veya işe girmek için imtihan olunmakta, tüm gençler başarılı olmak, emsallerini geçmek için çırpınmaktadır. Genç bir öğrenci okul birincisi olmak istemekte, genç bir iş adamı daha fazla kazanmayı arzulamakta, genç bir sporcu müsabakaya katılanları geride bırakmaya çalışmaktadır.

İşte hayatta karşılaştığımız tüm yarışlarda, emsallerimizden üstün olmayı istediğimiz her yerde, bizim imdâdımıza yetişecek olan Allah'ın inâyetidir. O inâyetin üzerimizde gerçekleşmesi ise, "kötülüğe iltifat etmemeye" bağlıdır. Hangi genç kötülüğe bulaşmıyor, günahlardan kaçıyor, ibâdetlerine sarılıyorsa, o genç emsallerini geride bırakır.

Yoksa Müslüman bir genç, sadece "Bende îman kuvveti var" demekle başarılı olamaz. Elbette sözde değil, özde ve güçlü bir îman, başarının ilk ve önemli bir şartıdır. Ancak bununla birlikte kötülükten kaçınmak, iyi işleri yapmak ve yarıştığımız alanda çok çalışmak gerekmektedir ki, başarılı olunsun.
 

Garib

Well-known member
Yoksa Müslüman bir genç, sadece "Bende îman kuvveti var" demekle başarılı olamaz. Elbette sözde değil, özde ve güçlü bir îman, başarının ilk ve önemli bir şartıdır. Ancak bununla birlikte kötülükten kaçınmak, iyi işleri yapmak ve yarıştığımız alanda çok çalışmak gerekmektedir ki, başarılı olun İNŞALLAH ALLAH RAZI OLSUN AĞABEY
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
http://www.sorularlarisaleinur.com/subpage.php?s=show_qna&id=11015' Alıntı:
Atâ, kaza ve kader münasebetleri

CENAB-I HAKK’IN atâ, kaza ve kader namında üç kanunu var. Atâ, kaza kanununu, kaza da kaderi bozar hakikatinin izahı:
Atâ, bir şey hakkında verilen kararın iptali ve hükmün kaza edilmekten afvedilmesi, şeklinde tarif edilmektedir. Atâ denilince, O Rahîm-i Kerîm’in ve Gafûru’r-Rahîm’in af ve ihsanı anlaşılır.

Atânın kaza kanununu, kazanın da kaderi bozmasını şöyle açıklayabiliriz:

Bir padişahın umumî kanunları yanında bir de belli günlerde tatbik ettiği af ve atâ kanunu vardır. Padişah o günlerde, suçlulardan bir kısmını afveder, diğer bir kısmının cezalarını hafifleştirir, bir kısım raiyetinin ise rütbelerini yükseltir ve maaşlarını artırır. İşte, daha önce umumî kanunla takdir edilen ceza, rütbe ve maaşlar bu atâ kanunuyla yürürlükten kaldırılmış olur. Meselâ, bir şakînin işlediği bir suça karşılık on yıl hapis yatması takdir edilmiş olsun. Atâ kanunuyla bu cezanın afvedilmesi hâlinde artık ceza infaz edilmez ve atâ, kaza kanununu bozmuş olur. Cezanın kaza edilmemesiyle de kader kanunu, yâni onun suçuna mukabil takdir edilen on yıllık hapis cezası bozulmuş olmaktadır. İşte, bu misâl gibi, insanların işledikleri günahlara karşılık, kendilerine takdir edilen uhrevî cezalar Cenâb-ı Hakk’ın atâ kanunuyla, yâni O’nun af ve ihsanıyla kaza edilmekten alıkonmakta ve böylece atâ kanunu, kaza kanununu bozmaktadır. Aynı şekilde, kazanın bozulmasıyla kader kanunu da bozulmuş, takdir edilen ceza değişikliğe uğramış olmaktadır.

Diğer taraftan, atâ, kaza kanununun şümûlünden ihraçtır, denmektedir. Şöyle ki, bir günah için takdir edilen ceza küllî bir kanun iledir. Yâni, şu suçu işleyene şu ceza verilir, şeklindeki takdir, küllîdir. Sözkonusu suçu işleyen bir kimsenin tevbe etmesi hâlinde, günahının afvedilmesi ile kaza kanununun şümûlünden bir ihraç durumu hâsıl olmaktadır. Bu ise aynı zamanda, kader kanununu külliyetinden bir ihraç mânâsındadır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kaide, kaderin değişip değişmediği sorusunu hatıra getirmektedir. Bu noktada şunu ifâde edelim ki, İlm-i İlâhî’nin değişmesi muhaldir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hâdiseler gibi, atâ kanununun tatbikatı da o ilmin şümûlündedir. Bu kader değişmez. Değişiklikler sabit ve derin olan Levh-i Mahfûz’un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve isbat’ta olmaktadır. Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tevbe vesilesiyle ve atâ kanunu ile afvedilmekte, Levh-i Mahv ve isbat’tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Nitekim bir âyet-i kerîmede şöyle buyurulmaktadır:

“Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfûz vardır.” (Ra’d 39)


Evet Allahtan korkan gencler ata kanununa vesile olabilirler ve inşallah onların hurmetine takdir edilmiş ( Kaderi-i ilahi) olan belalar kaza kanunu ile engellenmiş olur...
 
Üst