Ecel Kapıyı Çalmadan

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

.

Ecel Kapıyı Çalmadan

Tasavvufta nefsin ıslahı için ölümün çokça hatırlanması önemli bir yer tutar. Nakşibendilik yolunda da ölüm rabıtası yapmak görev olarak verilir. Bundan maksat dünyadan nefsin tatlarını bir an olsun keserek ahiret hayatına yüz çevirmektir.

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz ölümü anmayı ölüme hazırlanmayı müminin en büyük vazifesi saymıştır. Ebu Hüreyre r.a.’ın naklettiği üzere Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yıkıp yok eden ölümü çok hatırlayın.” Çünkü ölümü anmak darda olanı rahatlatır rahatta olanı ise hesaba çeker.

Hazret-i Ömer r.a.’ın naklettiğine göre hangi müslümanın daha akıllı olduğu Rasulullah s.a.v.’e soruldu. Şöyle buyurdular: “Ölümü en çok hatırlayan ölümden sonrası için güzel bir hayat hazırlayan mümin akıllıdır.” Yine bu konuda: “Nefsine hakim olan iyi akıllı kişi ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi nefsinin boş isteklerine tabi olup ölümü unutarak gaflete dalan kişidir.” buyurmuşlardır.

Ölümü unutmak gaflet ölümü hatırlamak uyanıklıktır. Nefs ise ölümü sevmez onu hatırlamak istemez. Ne var ki insanın ölümden uzak kalması ondan kaçabilmesi mümkün değildir. Böyleyken onun varlığı bir ders bir yol göstericidir. Ebu Derda r.a. Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Bize nasihatçi ve vaaz edici olarak ölüm uyarıcı olarak zaman yeter. Zaman her şeyi birbirinden ayırır. İnsan bugün meskenlerde yarın mezarlardadır.”

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu:

– Allah bir kulunu sevdiği zaman onun halini güzelleştirir.

– Ya Rasulallah Allah kulunun halini nasıl güzelleştirir diye sorulunca da buyurdular ki:

– Eceli yaklaştığı zaman ona salih ameller yapmayı nasip eder. Böylece kendisi ve komşuları ondan razı olurlar.

Ölüm yolumuzun üzerinde bir köprüdür. Hepimiz bu köprüden geçeceğiz. Ama önce halimizin güzelleşmesi şart. Hazret-i Aişe r.a. validemizin bildirdiği hadis-i şerife göre de Rasulallah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Allah kuluna hayır vermek istediği zaman ölümünden bir sene önce kendisine bir melek gönderir. Onu doğru yolda gitmeye dinini yaşamaya muvaffak kılar. O kul en iyi halleriyle en güzel ibadetleriyle ölür. İnsanlar da onu hayırla anarlar. O kul vefat anında Allah’ın kendisine hazırladığı şeyleri görür ve bir an önce Rabbine kavuşmak ister. Çünkü bir sene boyunca o meleğin yardımıyla güzel nuranî bir hayat yaşamaya muvaffak olmuştur.”

Allah Tealâ rahmetine mazhar ettiği kulunun hatalarını temizlemeden dünyadan almaz. Ya bir hastalık verir veya bir musibet ya da geçimine darlık vererek sabretmesine ve böylece günahlarından temizlenmesine vesile olur. Bir zerre günahı kalmayıncaya kadar o kulu sıkıştırır. Eğer hâlâ günahları temizlenmediyse ölüm halinde ölümün acısını şiddetlendirir ta ki arınıncaya kadar.

Efendimiz s.a.v. buyurmuştur ki: “Eğer bir damarınız depreşir ayağınız kayar bir bela veya musibete uğrarsanız günahlarınıza kefaret olur.” Hayırlarla dolu bir hayat elbette Allah Tealâ’dan bolca ikramla karşılık bulur. Hatalarımızdan temizlenmek için başımıza gelen bela ve musibetleri de sükûnetle karşılamak hayrolur. Sabırsızlık ve isyan ise ancak durumu daha da zorlaştırır.

Bilmeliyiz ki Allah Tealâ bizi günahlarımızdan kurtarmak ve nimetlerine erdirmek istemektedir. Bizim de ölümü hatırda tutarak her an O’nun huzuruna çıkacağımızı bilerek yapacağımız bir hazırlık her ne kadar O’nun keremine bir karşılık olmasa da O’nun katında sevgi ve şefkatle karşılık bulacaktır. Allah ve Rasulü s.a.v. ölümü unutmamamızı buyurmaktadırlar. Ölüm rabıtası denilen tasavvuf ameli de bunun içindir.

Mehmet Ildırar
 
Üst