NURLARI OKUMADA ASIL BAŞARI

Eyvàh!

Well-known member
Bizler çoğu zaman, eserleri az okuduğumuzdan dert yanıyoruz. Anlayamamaktan şikayetçiyiz. Bu önemli konuyu halletmek için.. Şöyle düşünmemiz gerekmez mi: Arabesk takılmak değil; kendimizi sorgulamak lazım.

Kendim için müellifin yaptığı gibi araştırma ve ikna yolunu deneyeyim. Umarım size de faydası olur bu notların.. Ve umarım bilindik gelmez.

Ketmeden Engellerden Çıkış

Sanırım bizim okumamıza ket vuran en az şu engeller var:

1. İhtiyacı hissetmiyoruz; çünkü ya dünya cazibesi unutturuyor; veya olduk, piştik zannediyoruz. İşte aç olsak bu mutfağa koşardık.
2. Eserlerin gücünü farketmemişiz; çünkü ya anlamamışız ne anlatıyorlar; veya tanık olmamışız nasıl muzaffer oluyorlar. İşte biz kaynaklarımızın gücünden yana hayli gafiliz. Elimiz altında elmaslar hazinesi var.
3. Veya tam dava edinmemişiz; çünkü ya davayı idrak etmemişiz; veya nefis boğazımıza basıyor, başımıza vuruyor. İşte içinde evladımız yanan konağa koşmamak nasıl mümkün değilse, öyle de dava edindiği halde aksi davranmak mümkün olmazdı. Buna da dikkat..

Bunlarda birbirini doğuran döngü var bir bakıma: İhtiyacı hissetmek okumayı sağlıyor, okumak ihtiyaç hissini tahrik ediyor. Okudukça eserlerin gücünü farkediyoruz; farkettikçe mütalaaya devam ediyoruz. Davayı benimsedikçe sarılıyoruz kitaplara; sarıldıkça da dava netleşiyor zihnimizde..

Bu eserler ki Kur'an'dan nebean etmişler. Bu eserler ki tecdid yapıyor. Bu eserler ki Said Nursi gibi bir şahsiyet bunlara kapak olmuş.. Bu eserler ki -tahminim- yeryüzünde en az 4 milyon seveni ve yüzbinlerce okuyanı var. Ve sayısız şahsiyetlere imanda hizmet ve vesile olmuşlar.

Bu asır ki sağ salim içinde ömür noktalamak için Nurlar kadar bilmek gerekiyor. Bu çağ ki Risale kadar sebat ve marifet istiyor. Ben madem oturup yeniden Nurları yazamam. Madem hazır yazılmışlar; madem bu hakikatlar olmadan devrileceğim; bu köklerden beslenmem hayati bir mesele...

Yirminci mektuptaki kişi, nasıl istatistikli bir nevi coğrafya yazmak için: ya beş paralık tel ile telefon makinesini Sultanın telefon ve telgraf merkezine bağlar, her yerle görüşür, bilgi alır. Veyahut tüm yerleri gezmek veya yeni bir telefon-telgraf santralini her yere çekip Sultan kadar masraf etmek gerekecek.

Aynen onun gibi bütün bu hakikatları anlamak için, ya beş paralık akıl telimi Nurlar merkezine bağlayacağım; veya tüm bu hakikatları keşfeden ikinci bir Bediüzzaman olacağım. İkinci şık pek şık gelmiyor bana ve çok zor olduğu için mantıken makul olan birinci yolda ilerlemeliyim.. Okumalıyım. Bana bundan başka yol yok.

Risale-i Nur Ne Kazandırır

60 yaşlarında muhterem bir büyüğüm hayalen Nurlardan sormuş.. Nurlar ne kazandırdığını hakikat lisanıyla söylemiş. Söylenirken not ettim, Risale-i Nur ne kazandırır:

1. Huzur-u Daimî
2. Sağlam bir tahkikî îmân
3. İyi bir uhuvvet
4. Muhkem bir ihlâs
5. Eneye tokat
6. İsrafsız iktisat
7. Maişette bereket
8. Derin bir şefkat
9. İkna gücü
10. Geniş tefekkür
11. Devamlı faaliyet
12. Örnek bir edeb
13. Şuurlu itaat
14. Metotlu hayat
15. Toplumda güven

Daha ne olsun, Allah aşkına?


Ne Kadar Okumalı Bir arkadaşım var, Serkan. Risaleleri 5 defa tekrarlamış. Bazılarını duydum 27 kere Sözleri bitirmiş. Bazı kişiler tüm külliyatı 80 defa, hatta 120 defa bitirmiş. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin en az 600 kere(bana biraz abartı gibi geldi neyse) bitirmiş olduğunu duydum. Belki tahdis-i nimet olarak kendisi söylemiştir. Zaten günde 200 sayfa okumakla en az 40 yıl tutar. Demek ki okundukça okunuyor. Cezbe incizaba inkılab ediyor. Bir de meselenin ömürlük olduğu anlaşılıyor.

Her zaman duyduğumuz bu klasik istatistiki bilgiden sonra, şunu sorgulayayım: Neden önce perdeli, sonradan inkişaf ediyor bu eserler; neden armut piş ağzıma düş değil?

Şöyle: Bugün yirminci mektup denilen şaheser bahçesinden elim yetiştiği meyveleri koparmaya çalışıyordum. "Ve huve ala kulli şey'in Kadir ve ileyhil masir" sırlarını okuyordum.

İşte ordan aklıma geldiğine göre.. Nasıl ki her bir asker bütün ordu gücünü ardına alır ve alabilir. Her bir parça risale de bütün Risale-i Nur ordusunu ardına alıyor. Bu yüzden bütün Risaleleri (külliyatı) bütüncül bilmek ve fakat iyi bilmek gerekiyor ki derin anlamak mümkün olsun.

İşte bu birlik ve bütüncüllük içinde okumadığımız için perdeli gidiyor, anlamayınca kaçmak geliyor. Perdenin aralanması yine okumakla ve mütalaa ile olur.

Asıl mesele: Süreklilik

Yukarıda bahsettiğim arkadaşım Serkan hayli ilginçtir. Diyelim sabah uyandı, daha eserleri okuyamadan bir işi çıktı. Dışarı çıkmadan önce mutlaka şunu yapar: İlla eline eseri alır, yarım sayfa dahi olsa okur. Okumadan gitmez. Çünkü marifet çok okumakta değil, süreklilik sırrına mazhar olmakta, anlamış.

İşte bu süreklilik sırrını yakalamak için her gün -miktar çok önemli değil, ne kadar olsa kârdır- elden geldiğince okumak gerektiği kanısındayım. Her gün biraz okumak.. Bir iki paragraf bile olsa.. Yeter ki sayfa ipi her defasında yeni yeri işaret etsin. Mesele süreklilik sırrına mazhariyet.. Süreklilik sırrı.. Süreklilik..

Zaten kemmiyetten ziyade, keyfiyet önemli değil miydi? Teknik ve miktardan ziyade, ihlâs önce gelmeli değil miydi? Süreklilikten daha güzel ihlâs mı olur?

Yahu ey tenbel nefsim! İmtihan dünyasındasın; bırak arabesk takılmayı.. İnsaf et.. Herşeyin de pişip ağzına düşmesini bekleme! Bırak bu inadı.. Kolay gelsin
 
H

hatve

Misafir
ALLAH RAZI OLSUN.Gercekten cok istifade ettim.Burayi herkes okumali.......
samimi ifadeleriniz icinde ayrica tesekkurler :)
 

Sergerdan

Well-known member
M.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bazı talebelere Risale-i Nur'u anlamak üzere ve sadeleştirme hakkında sohbetinde, talebelerin kaydettiği bazı beyan ve ifadeleri:

Arapça'da 62.000 kelimenin Türkçe karşılığı yoktur. Siz isteseniz de tam tercüme yapamazsınız. Mesela Rububiyet, Uluhiyet..., gibi. Bu kelimelerin karşılğı yoktur. Arapça'dan tercüme kesinlikle orjinal olmaz ve mana bozulur. En az verim de maalesef Türkçe tercümede olmaktadır. Risaleleri anlamak için sadece dilde ısrar etmemelidir. Biraz sabır, azıcık gayret ve dikkat inşallah hedefe ulaştırır.

Kitap sadeleştirme speküle bir meseledir, mevzudur. Tercüme edilen eserler bir bakıma incil akibeti gibidir. Her sadeleştirmede bir çok tavizler verilir. Ve açılan kapı kapanamaz. Risalelerin en ağır yerleri ya Medrese-i Yusufiye'de ya da 10-12 hastalığın insanın üzerinde abandığı dönemlerde katip usulü yazılmıştır. (Katip usulü demekle; Hocaefendi Nurların tamamen ihtiyarı haricinde mahza İlham-ı İlahî olduğunu beyan etmektedir.) Yazılışında dahi bir hikmet vardır. İslam'a doymuş ve dolmuş insanlar olmak için bu kitapları mukayeseli olarak en az 5 (beş) defa okumak gereklidir. Bir ara 3 (üç) defa okunsa da olur demiştim ki Üstadım beni rüyada iken ikaz etti tekrar bu sayıyı beşe çıkardım.

Kitapları iyi bilen ağabeyleri ve kardeşleri bulmaya çalışın ve mütalaa edin. Risale-i Nurlar çok kıskançtır ve kendine aşık olmayana yüzündeki peçeyi sıyırmaz. Müellifi Muhteremin neşredilmemiş kitaplarından tutun da; Lenin'e, Freud'a, Marks'a kadar hepsini okudum. Dedim ki; onların yollarını taktiklerini de öğreneyim. Ama şimdi diyorum ki; bu kitapları (Risale-i Nurları ) en az beş defa okuyun, başka bir şey istemez!...

Risaleleri şu zamanda iyice anlamadan başka şeylere tevessül ederseniz; bir yerde mutlaka mantık hatası yaparsınız. Eğer siz İstanbul'da üçlerin, Urfa'da ikilerin elle sayıldığı bir dönemi idrak etseydiniz, şimdiki şu halde şükreder ve vefa ne demek o zaman anlardınız.

Risaleler okyanus gibidir... Bazı yerleri sahil kıyısı gibidir. Bazı yerleri 25-30 metre gibidir, -ihtisas ister. Bazı yerler vardır ki bir kaç yüz metredir ve kalp ve ruhun derece-i hayatına çıkmayan orada yüzemez. Bazı yerler bir kaç bin metre derinlikteki yerlere benzerler. Kalbi nefsine, cesedi midesine galebe edemeyenler oralarda yüzemezler. En büyük transatlantikler dahi Guamm çukurundaki merkezkaç kuvveti riskini göze almazlar. Bazı yerler Allah'ın kainata va'zettiği mizana ayna olarak Everest tepesinin zıddı. Guamm çukuru gibi derindir ki (11.000m.) orada yüzmek için Vekil-i Müceddit-i Elf-i Salis-i Aşr olmak; öyle bir dalgıç olmak lazımdır.
 

TESBIHAT

Active member
allah bızı kendı yolunda dalgın ede
allah bızı rısaleı nurlarda dalgıc eyleye
allah bızı rısaleı nurları yasayan kullarından eyleye
allah bızı rısaleı nurları anlatan anlayan sındıren kullarından eyleye
allah bızı rısaleı nurları okudugnu sanan gafıllerden eylemeye
 

Sergerdan

Well-known member
Bu âciz talebeniz Arabî görmemiş ve medrese hiç görmemiş. Eskiden yazılmış Türkçe kitapları okurdum, maddî ve manevî yaralarımı tedâvi edecek ilâç bulamazdım. Ruhum ve kalbim çok çırpınıyordu. Öyle bir dereceye gelirdim ki; her saat kendimi intihar etmeğe karar verirdim. Acaba hâlim nedir ve ne olacak? Mürşid-i kâmil nerede bulabilirim diye çok merak eder ve yeis içerisinde kalırdım.


Ben hiç bir Arabiyat görmeden, medresede beş-on sene okumadığım halde; yalnız risaleleri yazıp ciddiyetle okudum. Kendimi yirmi sene medresede okumuş gibi tahayyül ediyorum. Sebebi ise; bu âcizin, bu fakirin, bu miskinin nezdine çok Arabiyat hocaları geliyor ve benim okuduğuma hayret ediyorlar. Evvelden mürşid-i kâmil terbiyesi görmüş insanlar, geliyorlar, benden işittikleri kelimelere meftun oluyorlar. Çok hocalar, iki diz üzerine gelip risale okuyuver diyorlar.



Eğer sesim erişse, olanca kuvvetimle bağırarak, küre-i arzdaki gençlere diyecektim: "Risaleleri ciddî okumak ve yazmak, yirmi sene medresede okumaktan fâiktir ve daha menfaatlidir." Medresede okumaktaki maksad; evvelâ kendini kurtarıp, sâniyen Ümmet-i Muhammed'i (A.S.M.) kurtarmağa çalışmak değil mi? Risaletü'n-Nur ve Mektubatü'n-Nur, yirmi senelik medrese ilmini veriyor itikadındayım.


talebeniz Küçük Ali


Ey ehl-i tarikat kardeşlerim, bilhassa sizlere çok rica ediyorum, risaleleri bir defa okuyunuz. Risaletü'n-Nur ve Mektubatü'n-Nur'un her bir satırında, bir kitabın te'sirini bulamazsanız, bana ne derseniz deyiniz, kabul ediyorum.



Tekrar çok tavsiye ediyorum, okuyun! Okuyun. Okudukça, Risaleler feyzâver nurları saçıyorlar. Okudukça iştiyak getiriyorlar, usanç vermiyorlar. Başka kitapları bir iki defa okusan, insana usanç veriyor. Halbuki Risaleler öyle değil, okudukça başka başka iman halleri telkin ediyorlar...


Mustafa Hulusi (r.nh)
 
Üst