peygamberimizin hastalığı..

mSu

Member
Salat ve selam onun üzerine olsun (S.A.V.)

bir sorum olacak Peygamberimiz a.s.v. hiç hasta olmuşmudur?

hadislerlerde veya hayatında okuyanlar var mı?

bu konuda bilgisi olanlar varsa yazarsa bizde öğrenmiş oluruz...
 

Abdurrahman

New member
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

Peygamberimizin hastalığı Safer ayının son gecesinde Çarşamba günü Bakiyy kabristanına gidip döndükten sonra başlamış, on üç gün sürmüştür.
Peygamberimizin hastalığı ağırlaşıp, ağrısı şiddetlendiği zaman, kendisi Hz. Aişenin evinde bakılması uygun görüldü.
Peygamberimiz, Hz. Meymune'nin evinden; bir tarafta Hz. Abbas, öbür tarafında Hz. Ali olduğu halde, ayaklarını sürüye sürüye Hz. Aişenin evine geldi.
Peygamberimizin tutulduğu hastalıklar,zehirlenme, şiddetli sıtma ve nefes borusu tıkanıklığı idi.

Kaynak : Peygamberler Tarihi -2
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

Hz. Meymûne'nin Evinde

Resûl-i Ekrem Efendimiz âdetleri gereği Hz. Meymûne'nin evinde bulunuyorlardı. Hasta olmasına rağmen âilelerinin hakkına son derece riâyet ediyordu. Burada Efendimizin ateşi birden yükseldi. Dâvet ettiği bütün hanımları etrafında mahzun ve kederli duruyorlardı.
"Yarın hanginizin evine gideyim?" diye sordu.
Bu sualini bir kaç kere tekrarladı. Hiç bir hanımından cevap gelmedi.
Bunu sormasındaki maksad, hastalık günlerini Hz. Âişe Vâlidemizin evinde geçirmeyi arzu etmiş olmasındandı.
Peygamber Efendimizin bu arzusunu Ezvâc-ı Tâhirat ferasetleriyle anlamada gecikmediler. İttifakla Hz. Âişe Vâlidemizin evinde kalmasını uygun buldular.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Meymûne'nin evinden çıkarak, bir eli Hz. Ali'nin, diğer bir eli Hz. Abbas'ın omuzunda, onların yardımı ile Hz. Âişe Vâlidemizin evine geldi.878


875. Müsned, 6:71.
876. Sîre, 4:292; Tabakât, 2:204; Müsned, 3:489.
877. Tabakât, 2:205; Müsned, 4:149; Müslim, 4:1796.
878. İbn-i Sa'd, a.g.e., 2:232.



 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

EN YAKINLARININ LİSÂNINDAN RESÛLULLAHIN SON GÜNLERİ

Hz. Âişe, Efendimizin Hastalığını Anlatıyor


Hz. Âişe Vâlidemiz, Efendimizin hastalığı esnasındaki bir hatırasını şöyle anlatır:
"Resûlullah (a.s.m.) eve geldiği sırada başımda bir ağrı belirmişti. Ağrının şiddetinden 'Vay başım, vay başım' diye söylendim. Resûlullah bunu duyunca, 'Ne ehemmiyeti var? Neden üzülüyorsun? Eğer benden evvel dünyadan göçüp gidersen seni teçhiz ve tekfin eder namazını da kılarım' diye konuştu. Ben de, 'Benim ölümümü mü istiyorsunuz?' dedim."
Hz. Âişe, Peygamberimizin latife yaptığını birden anlayamayıp böyle konuşmuştu. Resûl-i Ekrem latifesinin sonunu şu ciddi sözlerle bağladı:
"Ey Âişe Senin başının ağrısı geçer gider. Asıl baş ağrısı benim başımın ağrısıdır. Artık ondan kurtulmak çok zor."879

Peygamberimiz ve Sıddık-ı Ekber

Her yerde her zaman Allah ve Resûlüne sadakâtın zirvesinde bulunan Sıddık-ı Ekber, Resûl-i Ekremin huzuruna çıkarak kendisine hizmet etmekten şeref duyacağını şöylece dile getirdi:
"Yâ Resûlallah, müsâade buyurursanız, hastalığınızda size hizmet etmek isterim!"
Resûl-i Ekrem, Sıddık-ı Ekberin arzusuna müsâade etmedi, ama cevabı gönlünü fethedici idi.
"Ey Ebû Bekir! Bu niyetinle bile yapacağın hizmetin sevap ve mükâfatına şimdiden nâil oldun. Ancak ben, hastalığım esnasında hizmetlerimi kızımla, zevcelerimden başkasına gördürecek olursam, onları üzmüş olurum!"

En Ağır Hastalık, En Fazla Iztırap

Hastalığın şiddeti, ateşin yüksekliği sebebiyle Peygamber Efendimiz yatağında bile rahat edemiyordu. Bir o tarafa, bir bu tarafa dönüyordu.
Başucunda bulunanlar, bu durum sebebiyle, "Yâ Resûlallah! Eğer bizden birisi bu derece ıztırap çektiğini izhar etseydi, muhakkak bizi tekdir ederdin" dediler.
Resûl-i Ekrem cevabıyla durumunu şöylece izah etti:

"Benim hastalığım bildiğiniz gibi değil, oldukça zordur. Allah Taâlâ, salih ve mü'min kullarını belânın, hastalığın ve musibetin en şiddetlilerine mübtelâ eder. Fakat o belâ, o musîbet ve o hastalık vasıtasıyla o mü'min salih kulunun derecesini yükseltir, günahlarını yok eder."
Ve Hz. Âişe Vâlidemiz şöyle der:

"Hakikaten Resûlullahın hastalığından daha zor, daha şiddetli bir hastalık görmedik."
İbni Mes'ud Anlatıyor

Abdullah ibni Mes'ud (r.a.) ise Peygamberimizin hastalığının şiddetini şöyle dile getirir:
"Nebînin (a.s.m.) hastalığında vücudu hummanın hararetinden şiddetli sarsıldığı sırada huzuruna varmıştım.

"Yâ Resûlallah! Humma hararetinden çok ıztırap çekiyorsunuz!
"Yâ Resûlallah! Bu hummanın iki kat ıztırabı var, elbette sizin için iki kat ecri ve mükâfatı vardır, dedim.
"Resûlullah, 'Evet' diyerek beni tasdik etti. Sonra da şöyle buyurdu: 'Hastalığa tutulan hiç bir Müslüman yoktur ki; Allah Taâlâ onun hata ve günahlarını, ağacın yapraklarını döktüğü gibi dökmesin."880

Ümmü Bişr anlatıyor
Hastalığı sırasında Resûl-i Ekremin ziyaretine giden Bişr bin Bera'nın annesi Ümmü Bişr de gördüklerini şöyle anlatır:

"Resûlullahı ziyarete gitmiştim. Vücudundaki şiddetli harareti görünce sormadan edemedim:
'Yâ Resûlallah! Ben böyle sıtma hiç görmedim.'
"Resûlullah (a.s.m.) bana cevaben şöyle buyurdu: 'Bizim hastalığımız herkesten daha şiddetli ve daha ziyâde olur. Fakat bunun mukabilinde kazandığımız sevap ve mükâfat da o nisbette fazla olur!'"881
Resûl-İ Ekrem Yazı Yazdırmak İçin Kâğıt Kalem İstiyor
Rebiülevvel ayının sekizi, Perşembe günü.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığının en şiddetli anları. Etrafında Hz. Ömer gibi bazı zâtlar bulunuyordu. Bu sırada,

"Bana kâğıt kalem getiriniz, size bir yazı yazayım. Tâ ki bundan sonra hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayasınız" buyurdu.882

Hz. Ömer, "Resûlullaha (a.s.m.) hastalığı baskın gelmiştir. Yanınızda Kur'an var. Allah'ın Kitabı bize yeter" dedi.
Kâğıt kalem getirip getirmemekte tereddüt ettiler.
Bazıları Hz. Ömer'in sözlerini doğruladı. Kimisi de kâğıt kalemin getirilmesini istiyordu. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, onların anlaşmazlığa düştüklerini fark edince,

"Yanımdan kalkınız, yanımda münakaşa, gürültü etmeyiniz. Beni kendi halime bırakınız"883 buyurdu.
Böylece Resûl-i Kibriyâ Efendimizin yazdırmasını arzu ettiği şey, yazılmamış oluyordu.

Hastalığının Hafiflediği Gün

Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalığı gün gün, saat saat şiddetini artırıyordu. Bir ara soğuk su getirilmesini emretti. Getirilen suyu mübârek vücudlarına döktürdü.
Bundan sonra biraz hafifleyip rahatlık hissetti. Bunun farkına varır varmaz Hz. Ali ve Hz. Fazl bin Abbas'a dayanarak Hâne-i Saadetinden Mescid-i Şerife gitti. Minbere çıkıp oturdu. Ashab-ı Kirama şu hitabede bulundu:

"Ey insanlar! Duydum ki, vefât edeceğimi düşünüp telâş ediyormuşsunuz. Hangi Peygamber ümmeti içinde ebedî kaldı ki, ben de kalayım? Bilesiniz ki, ben yakında Rabbime kavuşacağım. Ona siz de kavuşacaksınız.

"Ey Ensar! İlk Muhacirlere iyilik etmenizi tavsiye ederim.
"Ey Muhacirler! Size de Ensara iyilikte bulunmanızı tavsiye ederim. Onlar size yardımda bulundular. Sizi memleketlerine getirdiler. Sizi evlerinde ağırladılar, barındırdılar. Geçimde sıkıntı içinde oldukları halde sizi kendilerine tercih ettiler. Her kim onların üzerine hâkim durumuna geçerse onlara iyilikte bulunsun.

"Ey İnsanlar!
"Her şey Cenab-ı Hakkın ezelî idaresi dairesinde cereyan eder. Allah-ı Teâlânın kaza ve kaderine galebe etmek sevdasına kapılmayınız, çünkü mağlûp olursunuz. Cenab-ı Hakka hile yapmaya kalkışmayınız, zira zarar ve ziyana siz uğrarsınız.

"Ben size, şefkatli ve merhametliyim. Sizler yine bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Kevser Havuzu kenarıdır. Her kim Kevser Havuzu kenarında buluşmak isterse elini ve dilini lüzumsuz şeylerden sakınsın.

"Ey İnsanlar!
"Bilmelisiniz ki, günah işlemek, nimet ve kısmetlerin değişmesine sebep olur. İnsanların ekserisi salih olursa, onların âmirleri, idarecileri de adl ve insafla muamele ederler. Halk, isyan ve günaha meylederse onların idarecileri, hâkimleri de zulm ve adaletsiz iş görmeye yönelirler."884
Bu hitabesinden sonra tekrar Hz. Âişe Vâlidemizin evine gitti ve yatağına yattı.

879. Sîre, 4:292; Tabakât, 226; Taberî, 3:191.
880. Tabakât, 2:207-208.
881. A.g.e., 8:314.
882. Tabakât, 2:243; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1259.
883. Tabakât, 2:242; Buharî, 3:91; Müslim, 3:1258.
884. Sîre, 4:300; Tabakât, 2:251-252; Müsned, 3:272; İnsanü'l-Uyûn, 3:464.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
PEYGAMBERİMİZİN MÜSLÜMANLARLA HELALLEŞMESİ

PEYGAMBERİMİZİN MÜSLÜMANLARLA HELALLEŞMESİ

Resûl-i Ekrem Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde Ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti.
Yine bir taraftan Hz. Ali'ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minber'e çıkıp oturdu.

Hz. Bilal'e de (r.a.) şu emri verdi:
"Halka ilân et. Mescid'de toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu benim son vasiyetim olacaktır."

Hz. Bilâl, emri yerine getirdi. Bir anda toplanan halkı mescid almaz oldu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Allah'a hamd ve senâdan sonra Ashabı Kirâma şöyle hitap etti:

"Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır. Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun.
"Birinizin malını almışsam, gelsin hakkını alsın.
"Sakın hak sahibi, 'Şayet kısas talebinde bulunursam, Resûlullah bana darılır' diye düşünmesin! Bilmelisiniz ki, benden hakkını isteyene darılmak benim fıtratımda yoktur.
"Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir. Yâhut helâl edendir. Ben Rabbimin huzuruna üzerinde kul hakkı olmadan varmak istiyorum."885
Bir anda ortalığa hazin bir sükût çöktü. Resûl-i Ekrem Efendimiz sözlerini tekrarladı:

"Ey insanlar! Kime vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Her kimin benden alacağı varsa işte malım gelsin alsın."886

Cemaat içinden biri ayağa kalktı. "Yâ Resûlallah! Sizden üç dirhem alacağım var" dedi.

Peygamber Efendimiz, "Ben bu hususta hiç kimseyi yalanlamam ve hiç kimseye 'yemin et' diye teklif de etmem. Ancak bu üç dirhemin zimmetime nasıl geçtiğini öğrenmek isterim!" buyurdu.
Ayağa kalkan zât, "Yâ Resûlallah! Bir defasında huzurunuza bir fakir gelmişti. Bana fakire üç dirhem vermemi emretmiştiniz. Ben de verdim. İşte istediğim bu üç dirhemdir" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Doğru söylüyorsun" dedikten sonra, "Ey Fadl! Buna üç dirhem ver"887 buyurdu.

Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Mescide açılan kapıları kapatınız! Sadece, Ebû Bekir'in kapısı açık kalsın"888 buyurdu.
Emir gereği Mescid-i Şerifin çevresindeki evlerin kapısı, Hz.Ebû Bekir'inki hariç hepsi kapatıldı.889

Hz. Ebû Bekir Namaz Kıldırmaya Memur Ediliyor

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, hastalığı sebebiyle ezan okununca daima Mescid-i Şerife çıkar ve cemaata namaz kıldırırdı.

Vef'atına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescidi Şerife de çıkamaz oldu. O zaman, "Ebû Bekir'e söyleyiniz, mü'minlere namaz kıldırsın"890 diye emir vererek imamlığı Hz. Ebû Bekir'e bıraktı.*

Peygamberimizin Son Namaz Kıldırışı

Hz. Ebû Bekir, Müslümanlara öğle namazını kıldırıyordu.Bu sırada Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bedeninde bir hafiflik hissetti. Hz. Abbas ile Hz. Ali'nin yardımıyla yavaş yavaş Mescid-i Şerife çıktı.
Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz gelmekte olduğunu anlayınca, geri çekilmek istedi. Efendimiz, yerinde durması için işaret etti. Sonra Hz. Ebû Bekir'in yanına oturtulmasını emir buyurdu. Hz. Ebû Bekir'in sol tarafına götürüp oturttular. Hz. Ebû Bekir ayakta, oturmuş olan Efendimize tabi oldu.891
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Mescid-i Şerifte Müslümanlara kıldırdığı son namaz budur.

Hz. Cebrâil'in, Hatırını Sormak İçin Gelişi

Rebiülevvel ayının onu, Cumartesi günü idi.
Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu:
"Ey Ahmed," dedi. "Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği halde sana; 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor"
Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini yüreğinde duyan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz şu cevabı verdi:
"Ey Cebrâil! Kendimi baygın ve sıkıntılı bir halde görüyorum!"892

Vefâtından Bir Gün Evvel

Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.
Cin ve insin peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m.) yatağında, şiddetli ateşler içinde idi. Etrafında Ezvac-ı Tahirat vardı. Başucunda Hz. Aişe Vâlidemiz oturuyordu.
Bu sırada, Hz. Üsâme ordugâhtan gelip huzur-ı saadetlerine girdi. Efendimiz dalgın yatıyordu. Yerinden kımıldayacak hali yoktu. Hz. Üsâme, mübârek ellerini ve başlarını öptü. İçi hüzün ve keder doluydu. Azami hürmet içinde Kâinatın Efendisinin karşısında ayakta durdu. Efendimiz ona bir şey söylemedi. Sadece ellerini göğe kaldırdı ve onun üzerine sürdü. Ona duâ ettiği anlaşıldı.893
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin duâsını alan Hz. Üsâme doğruca ordunun başına döndü.

Hz. Cebrâil'in İkinci Gelişi

Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.
Hz. Cebrâil yine hatırlarını sormak üzere geldi. Bu esnada Yemen'de peygamberlik dava eden yalancı Esved-i Ansî'nin idam edildiğini haber verdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bu haberi Ashab-ı Kirama bildirdi.894

Pazartesi günü...

Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği Pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir Pazartesi gününde mübârek gözlerini dünyaya açmıştı.
Bu gün de, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi.
Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescid-i Şerife teşrif etti.
O sırada Ashab-ı Kiram saf bağlayıp Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Kâinatın Efendisi bu nurânî manzarayı görmekle son derece sevindi, hatta tebessüm buyurdu.

Kendileri de Hz. Ebû Bekir'e uyarak namazını edâ etti.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizi, aralarında mütebessim bir sîma ile gören Sahabîler bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle son derece sevindiler.895
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

Peygamber Efendimiz Hücre-i Saadetlerinde

Son günün sabah namazını Hz. Ebû Bekir'e uyup Ashabının arasında kılarak onları sevince garkeden Fahr-i Kâinat Efendimiz, namazın edâsından sonra yine Hücre-i Saadetine döndü. Yataklarına yattılar.
Bu arada kumandan Hz. Üsâme son defa kendisiyle vedâlaşmak üzere geldi. Resûl-i Ekrem, "Allah'ın bereketi ile artık hareket et!" buyurdu.896
Emri alan kumandan .Hz. Üsâme bin Zeyd doğruca ordugâha gidip mücahidlere hareket emrini verdi.

Hz. Ebû Bekir'in İzin İsteyip, Sünh'taki Evine Gidişi

Pazartesi günü, Hz. Ebû Bekir de, Fahr-i Kâinat Efendimizin durumunun bir ara iyileştiğini fark etmişti. Bunun için huzura girip, "Yâ Resûlallah! Allah'a hamdolsun! Onun lütuf ve keremiyle sağ salim sabaha çıktınız! Müsâade buyurursanız, Sünh'taki evime gideyim" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Olur" buyurdu.
Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Sünh'taki evine gitti.897


Müslümanlara Ve Ev Halkına Son Seslenişi


Son gün Pazartesi. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübârek dillerinden şu cümleler dökülüyordu:
"Ey insanlar! Karanlık gece kıtaları gibi fitneler geliyor! Ey insanlar! Siz bana karşı hiç bir şeyle delil bulamazsınız! Zira ben, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an'ın helâl kıldığını helâl, haram kıldığım da haram kıldım!

"Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye!

"Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben, sizi Allah'ın gazabından kurtaramam!"898

Peygamberimizin Hz. Fâtıma'ya Söyledikleri


Hz. Fâtıma, Resûl-i Ekremin hayatta kalmış olan biricik kızı idi. Kâinatın Efendisinin evlâd sevgisini kendisiyle tatmin ettiği tek evlâdı.
Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ, güzel ahlâkta, yürüyüşte, oturuşta, kalkışta Peygamber Efendimize en çok benzeyen evlâdı idi.
Resûl-i Ekrem hastalığının son gününde bir ara biricik kızı, güzel ahlâk ve zerâfet timsali Hz. Fâtıma'yı yanına çağırdı.
Hz. Fâtıma gelince, onu sol tarafına oturttu. Ona gizlice bir şey söyledi.
Hz. Fâtıma'yı birden bir hüzün ve keder havası kapladı. Arkasından gözyaşları boşanmaya başladı.
Peygamber Efendimiz, sonra bu güzide kızına gizlice bir şey daha söyledi. Bu sefer, biraz evvel gözyaşı döken Hz. Fâtıma birden gülümseyip sevinmeye başladı.
O sırada orada bulunan Hz. Âişe, daha sonra bunun sebebini sorunca Hz. Fâtıma şu cevabı verir:
"Önce bana pek yakında dünyadan ve benden ayrılacağını söyledi. Bunun için ağladım.
"Sonra da 'Âilem içinde en evvel bana sen kavuşacaksın' deyince de sevindim."899

Ve Artık Son Anlar

Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
Güneş, batıya doğru kayıyordu.
Peygamber Efendimizin mübârek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım! Beni, Refik-i A'lâ'ya* ulaştır" duâsını tekrarlıyordu. Bu esnada bile ümmetine irşadda bulunmaktan geri durmuyordu:
"Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız! Namaza dikkat ve devam ediniz!"900 diyordu.
Bu hazin manzara orada bulunan Hz. Fâtıma'nın yüreğini âdeta dağlıyordu. Bir ara Resûl-i Kibriyâ Efendimizi bağrına bastı: "Vay! Babamın çektiği ıztıraba" diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Bugünden sonra baban hiç bir zaman ızdırap çekmeyecektir" buyurdu ve ilâve etti:
"Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Raciûn' de."901

Hz. Cebrâil İle Hz. Azrail'in Birlikte Gelişleri

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu.
Bu esnada, Hz. Cebrâil Hz. Azrail ile birlikte geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu. Sonra, "Ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin ister" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz müsâade edince, Hz. Azrail içeri girdi. Efendimizin önünde oturdu, "Yâ Resûlallah!" dedi, "Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım. İstersen sana bırakacağım."
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Hz. Cebrâil'e baktı. O da, "Yâ Resûlallah, Mele-i A'lâ seni beklemektedir" dedi.
Bunun üzerine Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz, "Yâ Azrail! Gel, memuriyetini yerine getir"902 buyurdu.

Peygamberimizin Rabbine Kavuşması

Mübârek başları Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Yanında su kabı vardı. İki elini suya batırıp ıslak ellerini mübârek yüzlerine sürdü. Mübârek dudaklarından "Lâ ilâhe İllallah" cümlesi döküldü. Sonra ellerini yüzünden kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. "Allah'ım! Refik-i Alâ" cümlesini tekrarlaya tekrarlaya altmış üç yaşında iken mübarek ruhu Refik-i Alâ'ya yükseldi.903
Tarih: Hicretin 11. senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
Milâdî 8 Haziran 632.


885. Tabakât, 2:255; Taberî, 3:191; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:257.
886. İbn-i Kesîr, Sîre, 4:257.
887. Tabakât, 2:225; Taberî, 3:191.
888. Tabakât, 2:227-228; Müslim, 4:1854-1855.
889. Tabakât, 2:227.
890. Tabakât, 2:217
* Peygamber Efendimiz hayatında, Hz. Ebû Bekir'e on yedi vakit namaz kıldırmıştır.
891. Tabakât, 2:218; Müsned, 1:356-357.
892. Tabakât, 2:259.
893. A.g.e., 2:119-120.
894. Taberî, 3:220.
895. Sîre, 4:302; Müsned, 3:196.
896. Tabakât, 2:191.
897. Sîre, 4:304; Tabakât, 2:191.
898. Sîre, 4:303-304; Tabakât, 2:256; Taberî, 3:196.
899. Tabakât, 2:247; Buharî, 3:92; Müslim, 4:1904.
* Refik-i A'lâ; en yüksek makamlarda bulunan peygamberler cemaatı demektir.
900. Tabakât, 2:254; Müsned, 1:78.
901. Tabakât, 2:312.
902. A.g.e., 2:259; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:550.
903. Tabakât, 2:229; Müsned, 4:89; Buharî, 3:96; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:475.



www.resulullah.org
 

Abdurrahman

New member
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

Maşallah Allah razı olsun..eline sağlık.. çok güzel olmuş..

Allahım hidayet ve hidayette devam nasip et..
 

mSu

Member
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

Allah Lem'alar ve abdurahman abilerden ebediyen razı olsun vermiş oldukları bilgilerden dolayı..

arkadaşlarla bir ara sohbette geçmişti peygamperimizin hastalığı o zaman bir cevap verememiştik şimdi görüyoruz ki peygamerimizde hasta olmuş..

Allah şefaatine nail eylesin bizleri..
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

mSu ' Alıntı:
Allah Lem'alar ve abdurahman abilerden ebediyen razı olsun vermiş oldukları bilgilerden dolayı..

arkadaşlarla bir ara sohbette geçmişti peygamperimizin hastalığı o zaman bir cevap verememiştik şimdi görüyoruz ki peygamerimizde hasta olmuş..

Allah şefaatine nail eylesin bizleri..

Abi ben yazmayı unutmuşum okuduğum yerlerden aacizen anladığım kadarıyla Allah dostlarının ve elcilerinin hepsinden ziyade Habibi Zişan a.s.v'ın hastalıkları bizlerin hastalığı gibi değil..

İnsanoğlu eşittir ancak takva sahibi olanlar müstesne ..Fahri Kainat Efendimiz a.s.v. Kainatın duası olan O Zatı muhtereminde elbet takvası butun insanlıkdan daha yuksek makamdadır biiznillah makamı mahmuda da erişecekdir..

Hani Hz. Ayşe ile Peygamber Efendimiz arasında bir konuşma geciyor ya :

"Resûlullah (a.s.m.) eve geldiği sırada başımda bir ağrı belirmişti. Ağrının şiddetinden 'Vay başım, vay başım' diye söylendim. Resûlullah bunu duyunca, 'Ne ehemmiyeti var? Neden üzülüyorsun? Eğer benden evvel dünyadan göçüp gidersen seni teçhiz ve tekfin eder namazını da kılarım' diye konuştu. Ben de, 'Benim ölümümü mü istiyorsunuz?' dedim."
Hz. Âişe, Peygamberimizin latife yaptığını birden anlayamayıp böyle konuşmuştu. Resûl-i Ekrem latifesinin sonunu şu ciddi sözlerle bağladı:
"Ey Âişe Senin başının ağrısı geçer gider. Asıl baş ağrısı benim başımın ağrısıdır. Artık ondan kurtulmak çok zor."


Bu söze mukabil diyebilirm ki onların hastalığı bizlerin hastalıkları gibi değildi..Bizler bedenen hastalıklı yada maneviyeten hastalıklı oluyoruz..Hani Ustad Bediüzzaman diyor ya sendeki hastalık vazifelidir vazifesini gördükden sonra inşallah Allah şifa verecekdir demekde ..O zaman diyebilirizki bir bakıma bizler hayatımızın ceşitli safhalarında yapdıklarımızdan ötürü hastalanmaktayız...

Ben acizen söle mutaala etmekdeyim nasıl ki Resülü Zişan a.s.v Efendimize vahiy geldiğinde ceşitli hallere girmekdeydi bunada hastalık diyebiliriz cünkü vazifeli olarak geliyor ve vazfesini gördükden sonra Allah şifa vermekde ama bu hastalık ise ancak Allahın dostlarına ve peygamberlerinde görebiliriz ben gibi aciz ve gunahkar bir kulda böle bir hastalık bulmak yada firavun gibi bir dinsizde böle bir hastalığa rastlayamayız..

Aklıma geldi sölemden edemicem nasıl ki mahalle arasındaki lokantada servis yapan işcide bir garson Polat Rönesans da beş yıldızlı otelde servis yapanda bir işci ama aralarında buyuk fark vardır biri mesleğin inceliğini ve protakolunu bilir diğeri kendi keyfi nasıl istersen öle işini yapar işde bölede hastalığı mutaala edebiliriz ... O mubareklere vazifeli olarak gelen de ir hastalık ben gunahkara gelende bir hastalık arasındaki pek cok farkı sizlerde müşahade edebilirsiniz...

Sölenecek söz cok daha da yeri geldikce mutaala edebiliriz..Ancak sözün kısası diyebilirim ki Onların hastalığı ile bizlerin hastalığı bir değil..
 

muzaffer

New member
Ynt: peygamberimizin hastalığı..

allah binlerce razı olsun abim çok güzel bir yazı olmuş Rabbim bize gelen müsibetlere ve hastalıklara sabredebilmeyi ve
sabırdan sonraki sevaba nail olmayı nasip etsin inş cümlemize
 
Üst