Meleklerin Varlığındaki Hikmet

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Meleklerin yaratılışındaki hikmeti tamamıyla ancak Yüce Allah bilir. Biz şunu söyleyebiliriz: Yüce Allah, kudret ve hikmetine son olmayan bir yaratıcıdır. Nice sayısız alemler yaratmıştır. Yüce Allah kendi varlığını bilsinler ve kendine ibadet etsinler diye, insanları ve cinleri yarattığı gibi, melekleri de yaratmıştır. Bunları da alemde birtakım görevlerle görevlendirmiştir. Böylece kainatın düzenini sağlamıştır. Bu sayede Yüce Allah'ın her varlık üzerinde büyük kudreti görülüyor, her şey O'nun varlığına şahid bulunuyor, insan kendi varlığının daima üstün ve gizli kuvvetler tarafından göz altında bulunduğunu düşünerek uyanık bir halde yaşıyor.

Cebrail, Mikâil, Azrail ve İsrafil adında dört melek vardır. Bunlar meleklerin en büyükleridir. Bunların yanında birçok melekler daha bulunur. Cebrail (Cibril) aleyhisselam, Yüce Allah'ın kitablarını peygamberlere getirip tebliğ etmekle görevlidir. Mikâil aleyhisselam, yeryüzündeki rüzgar, yağmur, ekin ve benzeri olayların meydana gelmesi için görevlendirilmiştir. Azrail aleyhisselam, insanların ölme (ecel) vakitleri gelince ruhlarını almak için görevlidir. İsrafil aleyhisselam da, kıyamet gününün kopmasına ve öldükten sonra bütün insanların tekrar dirilmesine memur edilmiştir. Kimbilir bunların daha nice görevleri vardır!...


Ayrıca Hafeze ve Kiramen Katibin denilen melekler vardır. Bunlardan her insanın yanında iki melek bulunur. Biri insanın güzel işlerini, diğeri de yaptığı kötü işleri yazar. Bu şekilde insanın amel defterini meydana getirirler.
İşte her şeyi muhakkak bir hikmete bağlı olarak yaratmış olan Yüce Allah, melekleri de, bu gibi görevleri yapmak ve kendi adaletini tanıtmak, kudret ve hakimiyetini göstermek için hikmeti gereği yaratmıştır.


"Senin Rabbin her şeyi bilen yaratıcıdır."
(Hicr: 86)
 

Sergerdan

Well-known member
Nebatatın ve cemadatın yapmış oldukları şuursuz tesbihatları kimler temsil ediyor?

Bitkilerde akıl ve şuur olmadığından, onların hal dili yaptığı tesbih ve zikirleri onlara nezaret eden melekler temsil ediyorlar. Nasıl saat, kendinden habersiz olarak insanlara saati bildirir. Aynı şeklide, camit ve şuursuz varlıklar da kendileri ne yaptığını bilmeden tesbih ve tezkirleri, hem insanlara, hem meleklere, hem de Allah’a hal dili ile bildiriyorlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 

Sergerdan

Well-known member

Meleklerin varlıgındaki hikmet için başka neler söylenebilir?


Kainat cismani olarak insan için çok geniş ve büyük bir mekandır. İnsan kainat içinde adeta bir zerre mesabesindedir. Halbuki kainatın çok mekan ve tabakalarını Allah gayet mükemmel bir derecede süsleyip hikmetli bir şekilde tanzim etmiştir. Süslemek ve hikmetli tanzim etmek fiilleri ise takdir ve tahsin edici nazarları ister ve gerektirir. İnsan ise bu takdir ve Tahsin etme işinde yetersiz kalıyor. Bu yüzden Allah, kainatın o geniş ve mükemmel alem ve tabakalarını şuur sahibi sakinlerle donatmıştır.Yani kainatın her karışı için orayı seyredip, Allah’ın sanat güzelliklerini övüp ibadet edecek mahluklarla doldurmuştur. Dünya gibi semavata nispeten harabe bir yerde, her taraf hayat ve şuur sahibi varlıklar ile donatılsın ama dünyaya nispeten saraylar gibi güzel ve parlak olan semada şuur sahibi varlıklar olmasın. Bu durum Allah’ın hikmetine zıt bir durum olur. Bu yüzden Allah kainatın her yerini takdir ve tahsin edici mahlukları ile doldurmuştur ki, bu mahlukların şeriattaki adı melek ve ruhanilerdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 

Sergerdan

Well-known member

Meselâ, hamele-i Arş ve yer ve göklerin melâike-i müekkelleri ve sâir bir kısım melekler hakkında muhbir-i sâdıkın tasvir ettiği, meselâ kırk binler başlı, herbir başda kırk binler lisân ve her lisânda kırk binler tarzda tesbihât ettiklerini ve intizam ve külliyet ve vüs'at-i ubûdiyetlerini ifade eden hakikate çıkmak için, şuna dikkat et ki: Zât-ı Zülcelâl,

b672.gif



Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. (İsrâ Sûresi: 44.)

Biz dağları onun [Dâvud'un] emrine verdik ki, onunla beraber tesbih eder. (Sad Sûresi: 18.)

Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. (Ahzâb Sûresi: 72.)


gibi âyetlerle tasrih ediyor ki, mevcudâtın en büyüğü ve küllîsi dahi, kendi külliyetine göre ve azametine münâsip bir tarzda tesbihât ettiğini gösteriyor; ve öyle de görünüyor.

Evet, müteaddit eşya bir cemaat şekline girse, bir şahs-ı mânevîsi olacaktır.
Eğer o cemiyet, imtizâc edip ittihad şeklini alsa, onu temsil edecek bir şahs-ı mânevîsi, bir nevi ruh-u mânevîsi ve vazife-i tesbihiyesini görecek bir melek-i müekkeli olacaktır.
İşte bak; misâl olarak bu Barla ağzının, şu dağ lisânının bir muazzam kelimesi olan bu odamızın önündeki çınar ağacına bak, gör. Ağacın şu üç başının her başında, kaç yüz dal dilleri var; ve her dilde, bak, kaç yüz mevzun ve muntazam meyve kelimeleri var; ve her meyvede, dikkat et, kaç yüz kanatlı mevzun tohumcuk harfleri, emr-i
b473.gif
'e mâlik Sâni-i Zülcelâline ne kadar beliğ bir medih ve fasîh bir tesbih ettiğini işittiğin, gördüğün gibi,
ona müekkel melek dahi, ona göre âlem-i mânâda müteaddit diller ile tesbihâtını temsil ediyor ve hikmeten öyle olmak gerektir.
 

Sergerdan

Well-known member

Hiç hatırına gelmesin ki, şu hilkatte câri olan nâmuslar, kanunlar, kâinatın hayattar olmasına kâfi gelir.Çünkü, o cereyan eden nâmuslar, şu hükmeden kanunlar, itibârî emirlerdir, vehmî düsturlardır; ademî sayılır.

Onları temsil edecek, onları gösterecek, onların dizginlerini ellerinde tutacak melâike denilen ibâdullah olmazsa, o nâmuslara, o kanunlara bir vücud taayyün edemez, bir hüviyet teşahhus edemez, bir hakikat-i hariciye olamaz.

Halbuki, "Hayat, bir hakikat-i hariciyedir; vehmî bir emir, hakikat-i hariciyeyi yüklenemez."



Kainatta görünen bütün mahlukat ve cismani varlıklar, Allah’ın koymuş olduğu kanunlar üstünde varlığını idame ettirirler. Nasıl bir ev, sütunlar ve kolonlar üstünde durur. Aynı şekilde kainattaki bütün nizam ve ahenk de adetullah denilen kanunlar sütunu üstünde hareket ederler.

Halbuki insanların kanun diye isimlendirdiği şeyler Allah’ın kudretinin üstünde bir levha bir itibari işaretlerdir.
Mesela suyun kaldırma kanunu dedikleri şey, Allah’ın kudret sıfatının su üzerindeki tecellisinden ibarettir. İşte bu kanun, bu kudret tecellisi üzerinde bir sembol, bir vehmi isimdir.

İşte itibari ve vehmi olan bu kanunların belirgin ve şahsiyet sahibi olması, ancak meleklerin o kanunlara vekalet ve nazır olması ile mümkündür. Bu yüzden Allah kainatta her bir kanun ve adetinin üstüne bir nazır ve vekil olarak bir melek tayin ediyor. O melek, o kanunun üstünde bir levha, bir kul olarak görev yapıyor. Melekler o kanunlar üstünde vazifeli olmasa idi, biz o kanunların farkında olamayacaktık.Ya da hakiki fiiller, hakiki şahsiyetler ile temsil edilir. Yoksa, vehmi ve itibari olan kanun tesmiyesi ile temsil edilemezler.


Selam ve dua ile...

Sorularla Risale-i Nur
 
Üst