Ölenin namaz ve oruç borcu nasıl ödenir?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ


49013.jpg

Ölen kişinin namaz ve oruç borcu nasıl ödenir?
Oruç ve namaz gibi ibadetler her Müslümanın yapması gereken şahsî farzlardır.
Bunun için her Müslüman bizzat namazı kılmakla, Ramazan orucunu tutmakla kulluk görevini yerine getirmiş olur. Ölmeden önce hayatta iken, bu ibadetleri kendi yerine bir yakını veya bir başkası kılamayacağı gibi, öldükten sonra da kimse kılamaz.

Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz bu hususu şöyle dile getirirler: "Hiç kimse başkası adına oruç tutamaz, kimse de başka biri adına namaz kılamaz; ancak onun adına yemek yedirebilir."

"Yemek yedirme" meselesi ise Bakara Sûresi'nin 184. âyet-i kerimesinde ve bazı hadislerde açıklandığı gibi, tutulamayan her oruç için her gün bir fakiri doyuracak şekilde yemek yedirmektir. İbn Ömer'in naklettiği bir hadiste Peygamberimiz konu hakkında şu açıklamada bulunur.

"Bir Müslüman ölür de, üzerinde bir aylık oruç borcu kalırsa, her gün bir fakiri doyurmak üzere onun yerine yakınları yemek yedirsin." Yine İbn Abbas'ın anlattığına göre Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyururlar: "Bir kimse Ramazan'da hastalanır, sonra ölürse, oruçlarını tutamamış olursa, onun adına yemek yedirilir, kaza edilmez. Fakat adarsa velisi onun yerine kaza eder."1 Bu hadislere göre, hayatta iken oruç tutamayanların daha sonra mirasçıları onların malından her oruç için bir fidye verirler. Bunun için mirasçılarına vasiyette bulunmaları gerekir.

Oruç bir ibadet olduğu için ölen kimsenin daha önce vasiyet etmiş olması gerekir. Fakat bir vasiyette bulunmamışsa, mirasçıları fidye vermek zorunda değiller. Ancak kendiliklerinden verirlerse, sevabı ölüye ulaşır. Bu da yakınlarının ona bir ikramı sayılır.2

Ölen Müslümanın tutamadığı Ramazan oruçları, adayıp da tutamadığı adak oruçları ve sünnet olarak başlayıp bozduğu, daha sonra tutamadığı vacip oruçlar için birer fidye ayrılır. "Fidye" yukarıda da belirtildiği gibi bir fakiri bir gün doyuracak şekilde yemek yedirmek veya onun bedelini vermektir. Bu da Ramazan'da verdiğimiz "fitre" miktarıdır. Hanefî, Şâfiî ve Mâlikî âlimlerinin görüşleri bu şekildedir. Oruç şahsî bir ibadet olduğu için, bir başkasının onun yerine oruç tutulamayacağını belirtirler. Delil olarak da yukarıdaki hadisleri gösterirler.

Fakat bazı sahabiler ve tabiin alimleri ile Ahmed bin Hanbel olmak üzere Hanbelî müctehidleri, Buharî ve Müslim'de geçen şu hadis-i şerife yer vererek, ölen kişi adına oruç ve namaz gibi ibadetlerin yapılacağı görüşünü benimserler. Resulullahın huzuruna bir Sahabi geldi ve şöyle dedi: "Yâ Resulullah, annem öldü, üzerinde bir aylık oruç borcu var. Onun yerine kaza edebilir miyim?" Resulullah (a.s.m.) sordu: "Annenin borcu olsaydı, onu öder miydin?" Sahabi, "Evet" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resul-i Ekren Efendimiz şöyle buyurdu:

"Allah, borcu ödenmeye daha lâyıktır." 3 Oruç için "fidye" vermede âyet ve hadisler delil olarak getirilirken, namaz için ibadet olması dolayısıyla kıyas yoluyla aynı şekilde kılınamayan her namaz için bir fidye verilmesi bazı âlimlerce uygun görülür. Yani ölen bir kimse, kılamadığı namazlar için malından fidye verilmesini vasiyet etmişse, mirasçıları bu arzusunu yerine getirirler. Her namaz için bir fidye verirler.

1. et-Tâc, 2:78.
2. el-İhtiyar, 1:135.
3. et-Tâc, 2:78.


Mehmet Paksu
 
Üst