Giybet

Yeltegiyan

Elfidam

GIYBET


Gıybetin tarifi:

Hucurat 11. 12. ve 13. ayetler, 10. ayetteki kardeşliğin nasıl temin edileceğini izah eder. Öyle bir kardeşlik ki, orada “ihvan” yerine “ihve” kelimesi kullanılır. İhve, öz kardeşler için kullanılır. Yani ayette işaret edilen kardeşlik, öz kardeş gibi kardeş olmaktır. Kardeşliğe vurulan darbelerin mevzu olarak işlendiği yerlerden biri olan 12. ayette gıybet, kardeş‏inin ölü haldeyken etini yemek gibi tasvir edilir.
Elmalılı Merhum, bu ayetin tefsirinde şöyle der: “ Gıybet edilen kimse, orada bulunmayıp söylenen sözü bilmemesi ve o anda savunacak durumda olmaması hasebiyle bir ölü, hem de kardeş olan bir ölü konumundadır.”

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “ Allah ve Resulü daha iyi bilirler” dediler. Buyurdular ki: Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” Bir adam dedi ki, “Ya benim söylediğim onda varsa, bu da mı gıybettir?” “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”
Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dee, hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır.

Gıybetin mahiyeti;
Hz. Aişe Validemiz anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü, sana Safiyye’deki şu hal yeter” demiştim. Bundan memnun kalmadı ve şöyle dedi: “Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı, onu ifsad eder, bozardı.” Yine Hz. Aişe Validemiz der ki: “Ben tahkir maksadıyla bir insanın taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi: “Ben bir başkasını, kusuru sebebiyle, hatta bana karşılık olarak şu kadar dünyalık verilse bile söz ve fiille taklid etmem.” (Ebû Davud, Edeb 40)
Yine Hz. Aişe Validemizin anlattığına göre; bir defasında kendisi biri hakkında söz söyler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem O’na “tükür” der. Tükürünce ağzından bir et parçası çıkar.
“Ribanın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir (gıybetini yapmaktır).” (Ebû Davud, Edeb 40)
“Gıybet zinadan daha kötüdür.” Nasıl olur Yâ Resulallah? “Adam zina eder, sonra tevbe eder, Allah mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybet edilen affetmedikçe mağfiret olunmaz” (Beyhaki, Şuabu-l İman, 6740-41-42)
Bir zat demiş: “Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü, gıybet, zayıf, zelil ve aşağıların silahıdır.”


Gıybetin değişik kelimelerle ele alınışı:
Alay etme çerçevesinde gıybeti ele alırsak, Hucurat Suresi, 11. Ayet, bize bir fikir verir. Der ki; Ey iman edenler, Belki sizden bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. o topluluk, onlardan daha hayırlıdır. Kadınlar da birbirleriyle alay etmesinler. Belki, onlar kendilerinden daha hayırlıdır.
Ayıplama manasında ele alırsak, aynı surede “Birbirinizi ayıplamayın ve kötü lakaplarla lakaplandırmayın. İmandan sonra bu şekilde yapılan fısk u fücur ne kötü. Kim bu fıskından sonra tevbe etmezse, işte onlar kendilerine zulmedenlerdir.” deniliyor. Yine Hümeze suresinde, Allah, ayıplama manasına gelen lemz kelimesini kullarak, “ayıplayanlara yazıklar olsun” diyor.
Gıybeti, su-i zan dairesinde ele alırsak, yine aynı surede, “zannın çoğundan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır” buyuruluyor ve su-i zandan sakındırılarak, mahzursuz olan, günah sayılmayan zanna; yani hüsn-ü zanna teşvik ediliyor. Bir Hadislerinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Allah, bir müslümana, bir müslümanın kanını, ırzını ve ona su-i zanda bulunmasını haram kılmıştır.” (Müslim, birr 32) Yine Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Hüsn-ü zan imandandır.” buyurur.
Tecessüsü gıybete sevkedici bir amil olarak ele alırsak, Cenabı Hakk, “tecessüste bulunmayın” diyor. Yani birbirinizin ayıbını araştırmayın. Bir Hadis’te şöyle buyurulur: “Müslümanların ayıbını araştırmayın. Zira, her kim müslümanların ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını takib eder, nihayet onu evinin içinde de olsa, rezil rüsvay eder.”
Hz. Ömer radıyallahu anh’ın içki içen birini araştırması hadisesi..




Gıybet edenin yapacağı şey nedir?
Gıybeti isteyerek dinleyen, gıybet eden gibidir. Gıybet eden veya yapılan gıybeti isteyerek dinleyen, müslüman kardeşinin ölü etini yemiş gibi olduğundan ve şerefine, haysiyetine dokunduğundan ötürü önce, “Allahümmeğfir lenê ve limeniğtebnêhu”, (Allahım, bizi ve gıybet ettiğimiz şahsı mağfiret et) demeli, sonra o kardeşinden muhakkak helallik dilemeli.
Helâlleşmede Ölçü
Helâlleşme bir ahlâk haline getirilmelidir. Ve mutlaka helâllik istenen şahsa durum olduğu gibi anlatılmalıdır; Mesela: “Senden şu kadar haksız yere şunu aldım; seni gıybet ettim...” vs. gibi. Ne var ki, aynen anlatma karşı tarafta derin yaralar açacaksa, o zaman mes’ele şerhedilmeden, mutlak olarak helâllik istenmelidir. Bir zaman arkadaşlardan biri gelerek bana, “Hakkını helâl et, senin gıybetini yaptım” dedi. Tam neler söylediğini ifade edecekti ki, hemen susturdum ve hakkımı bütünüyle helâl ettiğimi söyledim.
İnsanız ve zayıf taraflarımız var. Söylenen söz içimizde bir ukde ve yara olarak kalabilir. İnsanın Cenab-ı Hakk’ın huzuruna, içinde mü’min kardeşine karşı, herhangi bir ukde varken gitmesi ise büyük bir talihsizliktir. Onun içindir ki, Efendimiz sık sık: “Bana arkadaşlarım aleyhinde hiçbir şey söylemeyin. Zira, Rabbimin huzuruna selim bir kalple gitmek isterim” der ve mü’min bir kardeşi aleyhine birşey söylemek isteyenleri böyle ikaz ederdi. (Tirmizi, Menakıb 3893 - Ebu Davud, Edeb 33) O’nda bizim için her hususta üsve-i hasene (en güzel örnek) vardır. Bu mevzuda da rehberimiz, yine Resûlullah’tır sallallahu aleyhi ve sellem.
Ayıpları Örtme
İstiyorum ki, ehl-i imandan ameli olmayanlara bile içimde en ufak bir kin olmasın. Onların hep iyi yanlarını göreyim. Kardeşlerimden birini en büyük bir günahı işlerken bile görsem, örter, görmemezlikten gelirim. İnsan nefsine karşı savcı, başkasına karşı ise avukat gibi olmalıdır.
Eğer gıybet bir topluluk ve cemaat hakkında yapılmışsa, o topluluk ve cemaatin hepsinden teker teker helallik dilenmesi lazım gelir. Aksi taktirde bu şekildeki bir gıybet, insanın iflasına sebeb olabilir. Bu da gıybetin dehşet verici boyutunu gösteren bir haldir.


Gıybetin cezası nedir?

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki;

“Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. “Ey Cebrail, bunlar da kim?” diye sordum. “Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenler, ayaklar altına alanlardır.” (Ebû Davud,Edeb 40)

“Kim bir müslümandan, gıybet ve şerefini payimal etmek suretiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun aynısını cehennemden tattıracaktır…” (Ebû Davud, Edeb 40)

“Kim bir mü’mini bir münafığa (gıybetciye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de, bir müslümana, kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin günahından paklanıp çıkıncaya kadar hapseder.” (Ebu Davud, Edeb 41)

“Kattât (söz taşıyan) (veya aynı manaya gelen nemmâm) cennete giremeyecektir.” (Buhari, Edeb 50 - Müslim, İman 169 - Ebu Davud, Edeb 38)

Gıybet ile aynı manaya gelen kelimeler:
Lemz: Genel kanaate göre, kaş göz işareti yaparak ayıplama.
Hemz: Genel kanaate göre, gıybet etme, laf taşıma, ispiyonlama. İki kelimenin de, ortak manası şudur: Kusur bulmak, ayıbı açıklamak ve ortaya çıkarmak.
Gamz: Bu da hemz ile aynı manada. Gammazlama buradan gelir.

Gıybetin caiz olduğu yerler:

Şu dört noktada, garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir:
1- Şikayet olarak bir zalimin gıybetini yaparak mazlumun hakkını almak.
2- Bir maslahat için meşveret ederek muhtemel zararı önlemek.
Tenkid
Tenkid, me‏şveretlerde kimseyi nazara vermeden yapılmalıdır. Zira, yüze karşı yapılan tenkid kırıcı, gıyaben yapılan ise gıybetin sahasına girer.

Bazı şahısların yetkili insanlar tarafından meşveret edilmesi ve bir arızanın böylelikle giderilmesi sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar:
1- O şahsın kusuru istişare edilmeden önce, has dairede bir iki insanla özel görüşülmeli.
2- Gayet hakperest olunmalı.
3- Nefis işin içine girmemeli.
4- İstişarede önce faziletleri, varsa yaptığı güzellikleri, hizmetleri anlatılmalı.
5- Şahsi bir zararımız sözkonusu ise mümkün olduğunca feragatta bulunulmalı. Bu bir Sünnet-i Seniyyedir.


2- Garazsız bir şekilde tarif etmek ve tanıtmak.
4- Açıktan açığa günah işleyip, bundan sıkılmayan fasık ve mütecahir adamı gıybet etmek. “Ne fasık, ne de mücahir (günahını açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücahir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur.” ( Buhari, Edeb 60) “Her kim haya perdesini atarsa, artık onun gıybeti yoktur.” (gıybeti caizdir.) (Beyhaki, Sünen, x, 210)

Gıybete karşı tavrımız ne olmalı?
“Bana kimse, ashabımdan biri hakkında canımı sıkacak bir şey söylemesin. Zira ben sizin karşınıza (veya Ahirette Allah’ın karşısına) içimde hiç bir şey olmadan çıkmak istiyorum.” (Tirmizi, Menakıb 3893 - Ebu Davud, Edeb 33)”
Birisi Efendimize gelerek, Hz. Halid hakkında birşeyler söylemek ister. Efendimiz tek kelime dahi söyletmeden geriye çevirir.
Günahkârı‎ Kı‎nama
Hiç kimseyi büyük-küçük günahlarından dolayı kınamayın. Bazen, “daha” bile demeden, içimden geçenlerden dolayı itab gördüğüm olmuş‏tur. Artık, birine zina isnadını, küfür isnadını siz dü‏şünün. Ta’yir(ayıplama) geri tepen bir silahtır. Ama, maalesef müslümanlar arasında bugün çok kullanılıyor.
İnsanın nefsi, kötülük gördüğü şahsın gıybetini yapmaya daha bir meyyal olduğundan, Üstad Hazretleri, 22. Mektup’ta, bizleri ikaz ederek, kendisinden kötülük görülen şahsa karşı yapılması gerekenleri gayet mantıki bir şekilde izah ve kalbi ikna eder: “Mü’min kardeşinden sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkum edemezsin. Çünkü,
Evvela; kaderin onda bir hissesi var. onu çıkarıp, o kader ve kaza hissesine karşı rıza ile mukabele etmek gerektir.
Saniyen; nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o adama adavet değil, belki nefsine mağlup olduğundan acımak ve nedamet edeceğini beklemek.
Salisen; sen kendi nefsinde görmediğin veya görmek istemediğin kusurunu gör, bir hisse de ona ver.
Sonra baki kalan küçük bir hisseye karşı en selametli ve en çabuk hasmını mağlup edecek afv ve safh ile ve ulüvvücenaplıkla mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursun.




Gıybetten kurtulmanın yolları:
1- İnsanın kendi günahlarını görmesi.
2- İnsanın günah işlemeye müsait yaratılmış olduğunu düşünüp kardeşini hoş görmesi ve ona dua etmesi. Zira mü’min günahından dolayı, kardeşine yalnız acır ve dua eder.
3- Sık sık gıybetin Ahiretteki dehşetli cezası hatırlanmalı.
4- Gıybetin bu dünyada kalbi ve toplumu nasıl kemirdiği, ne denli iftiraklara, ihtilaflara, hatta kardeş düşmanlığına sebebiyet verdiği hatırlanmalı ve ürpermeli.
5- Gıybetin mahiyeti çok iyi bilinmeli. Zira gıybet, faiz ve mahremiyle zina kadar çirkin bir günahtır.
6- Her ş‏eyden evvel, gıybet meselesi insanın içinde bir dert olarak bulunmalı. Bulunmalı ki, insanı teyakkuza ve o mevzuda duaya sevketsin.

Günümüzde meselenin arzettiği ehemmiyet:
Benlik ve Gı‎ybet
Günümüzde hizmet içinde kibir ve ucb’dan bir ölçüde kurtulma merhalesine geldiğimiz söylenebilir. Ama şu iki hususun önü bir türlü alı‎namadı‎:
1. Enâniyet,
2. Gıybet.
Hele gıybet, hele gıybet!

Kayma Noktaları‎ndan Gı‎ybet
Kitap ve sünnetin ona karşı onca tahş‏idatına, dinî, millî ve içtimaî onca zararlarına rağmen, günümüzün müslümanlarının bir türlü önemsemediği gıybet, öyle bir ruh hastalığıdır ki, ş‏ayet şimdilerde önü alınmazsa, ileride topluma yüzlerce zina ve yüzlerce ribanın günahını birden i‏letebilir.
Bir de bu i‏ş basın-yayın yoluyla yapılıp, milyonlara mal ediliyor, milyonlar ona ‏şahid tutuluyorsa, bu dalâleti irtikap edenlerin dünya-ukba felaketleri bir yana, topyekün milletin ciddi sarsı‎nt‎lara maruz kalması‎ kaçını‎lmaz olacaktı‎r.
Evet, sahib-i ş‏eriat, aleyhinde olan bir‏şeyi söylemeye gı‎ybet demiş ve onu mahremi ile zina etme kadar büyük günah saymış‎‏tı‎r. O halde, bizim aklı‎mı‎z, fikrimiz ölçü olmadığına ve olamayacağı‎na göre, bizim için takdir edilen bu ölçüler içinde hayat‎mı‎zı‎ idame ettirme mecburiyetindeyiz.
Bu konuda önemli bir kayma noktası‎ ise ş‏u: Bazı‎ları‎ sözde gı‎ybetten kaçı‎nı‎yor görünerek, arkadaş‏lar‎ hakkı‎nda “Daha neleri var neleri. Ama gı‎ybet olur diye korkuyor ve hepsini söylemiyorum.” Bu söz, o kasdettiği ‏şeyleri söylemekten çok daha büyük bir gı‎ybettir. Çünkü müphem bir isnad, sarih bin iftiradan daha büyüktür. Zira muhatabı‎n aklı‎na, acaba: Livata mı‎, zina mı‎, içki mi, kumar mı‎... vs. gibi ‏şeylerin hepsi birden gelebilir. Böylece hem ikili münasebetler, hem de içtimaî salah zedelenir. Evet, böyle diyeceğine, o zatı‎n 100 tane günahı‎nı‎ açı‎k-açı‎k söyleseydi, her halde sözleri, akla gelebilecek ‏şeylere sı‎nı‎r te‏şkil etmesi bakı‎mı‎ndan daha ehven olurdu...
Bence prensip kararı‎na varmalı‎.. hatta: “Ağzı‎mdan gı‎ybet adı‎na bir söz çı‎karsa, 3 ay muttası‎l oruç tutacağı‎m” demeli. Ve gı‎ybete giden yolları‎ baş‏tan kapamalı‎. Ben bir kerre böyle birş‏ey demiş‏ ve neticede 3 ay oruç tutmuş‏tum. Belki, muaccel ceza diye vası‎flandı‎rabileceğimiz böyle bir amel ile nefis intibaha gelir, sonrası‎nda aklı‎n hakim, nefsin mahkum olması‎ sağlanabilir. Kimbilir belki de bunun sonunda gı‎ybet etmemeyi Rabbim fı‎tratı‎mı‎zı‎n bir parçası‎ haline getirir...





Konunun özeti:
Gıybet, bir müslümanın, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!”
Gıybet ölü eti yemek gibi kerih görülen bir günahtır.
Gıybet, Hadis’in ifadesiyle ribanın en kötüsü ve zinadan daha kötü bir günahtır.
Gıybet etmeme bir iman ve irade işidir.
Gıybeti isteyerek dinleyen, gıybet eden gibidir.
Gıybet eden veya yapılan gıybeti isteyerek dinleyen, mutlaka kardeşinden özür dileyip helallik istemeli, sonra da kendisinin ve gıybetini yaptığı şahsın affı için mağfiret dilemeli.
Bir topluluğun gıybetini yapan şahıs, bütün o topluluk fertlerinden helallik dilemek zorundadır.
Fasık ve mütecahirin gıybeti caizdir.
Mazlumun hakkını almak için zalim hakkında, tarif için, meşveret maksadıyla gıybet caizdir. Yalnız sadece hak rızası istikametinde, bir maslahata binaen ve garazsız olmak şartıyla.
Gıybetçi (kattât) cennete giremeyecektir. Cehennemdeki cezası da, bakır tırnaklarıyla kendi yüzünü, göğsünü tırmalamasıdır.

Kaynaklar:
Kur’an, Kütüb-ü Sitte 5. Cilt, gıybet bahsi, 22. Mektup, Fasıl-1, Elmalılı Tefsiri,

GIYBET VE KARDEŞLİKLE ALAKALI HADİSLER

1- Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “G‎‎‎‎‎‎‎‎ıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “ Allah ve Resulü daha iyi bilirler” dediler. Buyurdular ki: Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” Bir adam dedi ki, “Ya benim söylediğim onda varsa, bu da mı gıybettir?” “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”
2- Hz.Aişe Validemiz anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü, sana Safiyye’deki şu hal yeter” demiştim. Bundan memnun kalmadı ve şöyle dedi: “Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı, onu ifsad eder, bozardı.” Yine Hz. Aişe Validemiz der ki: “Ben tahkir(küçük görme) maksadıyla bir insanın taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi: “Ben bir başkasını, kusuru sebebiyle, hatta bana karşılık olarak şu kadar dünyalık verilse bile söz ve fiille taklid etmem.” (Ebû Davud, Edeb 40)
3- Yine Hz. Aişe Validemizin anlattığına göre; bir defasında kendisi biri hakkında söz söyler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem O’na “tükür” der. Tükürünce ağzından bir et parçası çıkar.
4- “Ribanın en kötüsü, haksız yere müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir (gıybetini yapmaktır).” (Ebû Davud, Edeb 40)
5- “Gıybet zinadan daha kötüdür.” Nasıl olur Yâ Resulallah? “Adam zina eder, sonra tevbe eder, Allah mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybet edilen affetmedikçe mağfiret olunmaz” (Beyhaki, Şuabu-l İman, 6740-41-42)
6- Bir Hadislerinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Allah, bir müslümana, bir müslümanın kanını, ırzını ve ona su-i zanda bulunmasını haram kılmıştır.” (Müslim, birr 32) Yine Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Hüsn-ü zan imandandır.” buyurur.
7- Bir Hadis’te şöyle buyurulur: “Müslümanların ayıbını araştırmayın. Zira, her kim müslümanların ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını takib eder, nihayet onu evinin içinde de olsa, rezil rüsvay eder.”
“8- Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. “Ey Cebrail, bunlar da kim?” diye sordum. “Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenler, ayaklar altına alanlardır.” (Ebû Davud,Edeb 40)
9- “Kim bir müslümandan, gıybet ve şerefini payimal etmek suretiyle tek lokma dahi yese, Allah ona mutlaka onun aynısını cehennemden tattıracaktır…” (Ebû Davud, Edeb 40)
10- “Kim bir mü’mini bir münafığa (gıybetciye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de, bir müslümana, kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin günahından paklanıp çıkıncaya kadar hapseder.” (Ebu Davud, Edeb 41)
11- “Kattât (söz taşıyan) (veya aynı manaya gelen nemmâm) cennete giremeyecektir.” (Buhari, Edeb 50 - Müslim, İman 169 - Ebu Davud, Edeb 38)
12- “Ne fasık, ne de mücahir (günahını açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücahir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur.” ( Buhari, Edeb 60)
13- “Her kim haya perdesini atarsa, artık onun gıybeti yoktur.” (gıybeti caizdir.) (Beyhaki, Sünen, x, 210)

14- Ashâb'ım! Biribirinize düş‏manlık etmeyiniz, biribirinize hased etmeyiniz, biribirinizden yüz çevirip ayrılmayınız. Ey Allah'ın kulları! Biribirinizle kardeş‏ olunuz. (Kardeş‏ sevgisi gösteriniz). Bir müslümanın din kardeş‏iyle üç günden fazla küs durması helâl değildir.
15- Ebû Hüreyre radiya'llahu anh'den rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem ş‏öyle buyurmu‏tur: Ashabım, zandan (sebepsiz ithamdan) çekininiz! Çünkü sebepsiz ithâmın içinde yalan çoktur. Biribirinizin eksikliğini görmeye ve iş‏itmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araş‏tırmayınız! 16- Berâ' (İbn-i Âzib) radiya'llâhu anh'den şöyle rivâyet edilmiş‏tir: Berâ' demiş‏tir ki:
Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem bize yedi ş‏ey'i iş‏lememizi emretti. Yedi ş‏eyden de bizi nehyeyledi. Resûl-i Ekrem bize, cenâze arkasında gitmeyi, hastayı ziyâret etmeyi, dâvete icâbet eylemeyi, mazlûma yardımı, yemîni kabûl etmeyi, selâmı karşılamayı başkasına duâ etmeyi emreyledi.
17- Aiş‏e radiya'llâhu anhâ'dan Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: Allah katında insanlardan en nefret edileni davalaştığı zaman çok gaddar davranandır. buyurulduğu rivâyet edilmiş‏tir.

18- Yine İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan rivâyet olunduğuna göre:
Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: “Müslaman müslümanın din kardeşidir. Müslüman müslümana zulüm etmez; müslüman müslümanı (başına gelen musîbette) terk etmez; bir müslüman, kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar; bir müslüman bir müslümanın dünyâ darlığını giderip ş‏âd ederse, Allah da kıyamet gününde onun darlığını giderip mutlu kılar. Kim ki müslüman kardeş‏inin dünyâda ayıbını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıbını örter.” buyurmuş‏tur.
19- “Allah’ın eli cemaatle beraberdir.”

20- “Allahtan üç şey istedim, ikisini kabul etti, birini kabul etmedi. Ümmetimin ittifakını istedim kabul etmedi.”

21- “Allah için seviniz, Allah için düşmanlık ediniz, Allah için karar veriniz.”

22- “Müslümanlar birbirlerine kenetlenmiş bina gibidirler. Birbirlerine sımsıkı tutunurlar.”
 
Üst