Latif - Habis

zeyhak_

Well-known member
yonca_1.jpg
İnsanın bütünü, beden -nefs-ruh-kalp karışımından kurulduktan sonra; devamlı bir değişkenlik gösterir. Yani insan ayrı unsurları bir araya toplayan metal alaşımı gibi durgun bir yapıya sahip değildir. Tam aksine bu dört var­lık bütünümüzü hareketli bir biçimde sarar. Biz bütün olarak bu hareketli birleşiğin vasıflarını yansıtırız. Bu gerçeği hepimiz çok iyi sezeriz. Bazı anlarımızda bedenin, bazı anlarımızda nefsin, bazı anlarımızda kalbin ve ruhun ağırlığını yaşarız.


Yapımızın bu oynaklığına rağmen, 4 yapı taşının belli yönde ağırlık kazanması da kaçınılmaz bir sonuçtur.

Nefsin ağır bastığı bütünümüz, korkunç bir hırsın, his­setin temsilcisi olur.

Ruh ve gönül ağır bastığı zaman insan kompleksi; sevgi - mertlik ağırlığını korur. Ancak, her iki şekilde de dalgalanmalar sürer gider.

Bir insanda ağır basmalar uzun sürerse karaktere damgasını basar. Değişmeler onu bu derin çizgilerden ayıramaz.

İşte nefsin bütünümüze yerleşip tüm çirkinliklerini sergilediği insan yapısına habis denir.

Aksine, bütünümüzde, gönlün ve ruhun çizgilerinin sabitleşmesiyle ortaya çıkan insan tipine latif denir.

Latif ve habis; mü'min ve kâfir ayırımından ayrı bir tanımdır. Ancak, imanla daima bir gelecek bağı taşır.

Latif mizaçlı biri imanlı görünümünde olmayabilir. Fakat sonuç daima imana yöneliktir. Habis mizaçlı biri de iman perdesinde sanılır. Halbuki bu mizaçda iman oturmaz.

Latif görünüm oldukça azdır. Zaten insanların büyük, çoğunluğu, latifle habis sınırlarında titreşir durur. Yani, bazan o yana eğilir, bazan bu yana.

İnsanın yapısındaki seyyaliyet, ona sinuzoidal bir rota çizdirir. Biz latif ve habis belirtileri iyi tanırsak, kendi rotamızı tayın ve düzeltmede imkân sahibi oluruz.

Unutmamak gerekir ki; latif ve habis, kişiliklerde sabit bir nokta ya da alan değildir. Onun da üst ve alt sınırları vardır. Yani latiflik kişiliği, az - orta ya da güçlü olur. Habislik de öyle.

Habis kişiliği şöyle tanımlarız:

a) Sapkın (dâllîn) veya nasipsiz (mağdub) çizgiye sahiptir. Ya daima yanılır, ya da gerçeği bilebile sapıtır.

b) Sevimsiz, mücrim simalı, mağrur görünümdedir.

c) Gönül penceresi örtüktür. Sevgi ve sezgiden hiç nasibi yoktur.

d) Kelâm nasibi yoktur. Gerçeği rahatça anlatamaz.

e) Nefsin özellikleri bölümünde saydığımız 9 kötü huyunu fazlaca taşır.

f) Gerçek sanattan nasipsizdir (üzülmeyi, içlenmeyi bilmediğinden)

g) Gözü gönlü yaşsızdır.


Habislik yoğunlaştıkça korkunç bir kişilik çıkar.

Vermez, verene tahammül edemez.

Sevmez, sevene tahammül edemez.

Gereği bilmez, bilene tahammül edemez.

Bundan dolayı tüm iyilere, yücelere düşmandır.

Allah'ın ve O'nun sevgilisi Efendimizin düşmanıdır.O'nun âline, ehl-i beyte düşmandır.

Habisliğin zirve noktasında Nemrûd ve 'Ebucehiller vardır.

Latif tüm güzellikleri toplayandır.

a) İnsan meziyetleri bölümünde zikrettiğimiz özelliklerden çoğunu taşır

b) Güzel ve sevimlidir.

c) Gönül etkilerinin hepsi vardır: Sevgi, sezi, sanat aşk.

d) Gönlü ve gözü yaşlıdır.

e) Güzele ve güzelliğe, iyiye meftundur.

f) Tüm varlıklar ona eğiktir. Her canlı ona koşmak hizmet etmek ister. Elmadaki renk, kuzudaki teslimiyet onadır.

g) Zekidir, fakat hilesi yoktur. İyilerin mutluluğu onu mutlu eder, kendi için eza duymaz. Her takdir ona sefadır.


Latif yüceldikçe nazlı olur. Ondaki özelliklere gelince:

1) Her şeyini insanlığın saadetine feda etmiştir.

2) Kendi tepkileri bitmiş. İlahi arzu ona sefa olmuş­tur. Allah'ın dileği gibi düşünür.

3) Tüm meziyetleri toplamıştır, her nefesi bir canlı zikirdir.


Latif dizi, güneşin etrafındaki yıldızlar gibidir, iç içe gezegenlerin yörüngelerinde devrederler.

İlk dizi âliâba: Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz.li, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin.

Bir başka dizi: Hz. Ebubekir ile birlikte 4 halife, sa­habe dizisi.

Bir dizi, Hz. Dıhye, Hz.Veysel Karani.

Bir dizi nazlı yüceler: Hz. Gavs Abdülkadir Geylani, Hz.Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli, Hz. Bahaeddin Nakşî, Hz.Ahmed Rufai, Hz. Melami ve niceleri.

İşte insanlığın, fâni kişiliklerinden gerçek sonsuzluğa intikal eden sırrı insanları habis çöllerden latif bahçelere kadar seyredersiniz. Bu, hilkatin müthiş bir sırrıdır. Sonra kendinizi, bundan sonraki bölümde yollarını anlatacağımız subanalizle inceler; nerde dolaştığınızı bilirsiniz.

İsteyen çölde kalır.

İsteyen döner sonsuz bahçelere.

 
Üst