Hz. Ebu Bekir'in Şemâili ve Faziletleri

mihrimah

Well-known member
Mahmud Sami RAMAZANOĞLU(k.s.)
Ebûbekir Hazretleri (r.a.) fasih bir lisana sahip, yüzü aydın, nahif vücutlu,uzuna yakın orta boylu, kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı,seyrek sakallı idi. Aşkullah, haşyetullah, muhabbet-i Rasûlullah(s.a.v.)’dan daima mahzûn idi.
Bedenen zayıflığına mukabil kuvvet ve dirayet sahibi; cesur, cildi ince, göz pınarlarıderin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi. Sakalının üst kısmıhafif olup, sakalını kına ve benzeri şeylerle tezyîn eylediği “Şemail-iŞerif”te tarif olunmuştur. Belindeki kemeri şiddet üzere bendeylemeğemail olduğu halde, hey’et ve suretini sun’i güzelliklerle tahsin etmeğeheveskâr değildi.
Fil Vakası’ndan yani Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in doğumundan iki sene sonra doğmuştur.Kur’an’ın, hükümlerini layıkıyla bilen, meziyetlerine vâkıf, ahlâk-ıhamîde ile muttasıf, fevkalade muttaki, iffetli, âdil ve insaf sahibi, âdilve bununla beraber cesur idi.
Bir gün Hz. Ali (r.a.) meclisinde bulunanlara, “Nâsın en şecaatlisi kimdir?”diye sormuş “Sensin.” dediklerinde:
- Ben her kim ile savaş meydanınaçıktım ise öcümü aldım, demiş ve tekrar: “Nâsın en şecaatlisikimdir?” diye sormuştu. Onlar da:
- Bilmiyoruz, “kimdir”dediklerinde Hz. Ali (r.a.) de:
- Hz. Ebûbekir’dir. Bedir günü,Râsûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.)’e müşriklerden bir kimse hücûm etmesindiye bir çadır yapıldı ve, “Kim bekleyecek?” denildi. Kimse yanaşmadı.Ebûbekir kalktı. Kılınç elinde olduğu halde Rasûl-i Ekrem Efendimiz(s.a.v.)’in başı ucuna durdu. Her kim hücûm etti ise kılınç ile karşılayıpdefeylerdi. İşte nâs’ın en şecaatlisi odur, dedi.
Hz.Ebûbekir (r.a.) fıtraten halim, selim, son derece refîk ve şefîk idi.Bununla beraber vazife ve mesuliyet işlerinde zerre kadar müsamaha göstermezdi.Onun rıfk ve mülayimliği, şahsî muamelatına ait idi. Din ve millet işlerindeen küçük bir tereddüdü, en basit müsamaha ile göz yumduğu görülmezdi.Ve fakat kusurlarını i’zam etmez onlara kusurları derecesinde muamele gösterirdi.
Mücrimleritakip ve cezalandırma hususunda zerre kadar ihmal göstermemekle beraber siyasimücrimleri icâbına göre muamele ve affederdi.
Ehl-izimmetin hukukunu, emniyet ve masûniyetini gözetirdi. Gayr-i müslimlerin hiçmâbed ve kilisesini yıktırmadı. Ve onları, çanlarını çalmaktan, âyinleriniyapmaktan men etmezdi.
Hz.Ebûbekir (r.a.), Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in en sevgili dostu, nübüvvet sırlarınınen samîmi mahremi idi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), yaptığı işleri Ebûbekir Sıddîkile yapardı.
Rasûlullah(s.a.v.)’ın Hz. Ebûbekir (r.a.)’e muhabbeti başka bir neş’e iletecelli ediyordu.
İrtihalbuyuracağı sırada Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şu sözleri buyurmuştu:
“Dostluğu,yardımı itibariyle kendisine en çok minnettar olduğum arkadaşım Ebûbekir’dir.Rabbimden başka bir halîl edinecek olsam yine Ebûbekir’i dost edinirdim.Onunla benim aramda İslamiyet kardeşliği ve meveddeti vardır. Mescidin bütünkapıları kapansın, yalnız Ebûbekir’in kapısı açık kalsın.”
Amrbin As, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.)’e:
- En çok sevdiğin kimdir,diye sormuş, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de:
- “Aişe.” buyurmuş.
- “Erkeklerden en çok sevdiğinkimdir yâ Rasûlallah?” diye sormuş.
- “Âişe’nin babası.”buyurmuşlar.
- Sonra kimi seversin dediğinde:
- “Ömer”i demişler. Sonradaha başkalarını saymışlardı.
PeygamberEfendimiz (s.a.v.)’in hilafına bir hareket olup da müteessir olduklarındaHz. Ebubekir gelecek olursa derhal tebessüm eder, tessür ve iğbirarı (gücenmişliği)ortadan kalkardı.
Hz.Ebûbekir (r.a.), görüşlerindeki isabeti, muamelelerindeki doğruluğu, tecrübegenişliği, nefsine hakimiyeti, hayırhahlığı ve samimiyeti ile mâruf idi.Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in fazl-ı kemâlatından en çok istifade eden şüphesizEbûbekir (r.a.) idi. Arapların en kıymetli sözleri onun hafızasında menkuşidi ve natıkası kuvvetli idi. Arap kabilelerinin tarih ve ilim ensâbınavukufu mükemmel idi.
Hz.Ebûbekir (r.a.), İslamiyet’e vakıf olması yönüyle de şüphesiz Ashab’ınen âlimi idi. Çünkü onun kadar Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’e bağlılığıkuvvetli bir kimse yoktu. Hazarda ve seferde her yerde; başlangıçta, ortadave nihayette her zaman onunla en çok ülfet eden ve şeref-i sohbetindenistifade eden o idi.
Rasûl-iEkrem Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Dünyadahiçbir kimsenin malı benim için Ebûbekir’in malı kadar faideli olmamıştır.”
Müslümanköleleri, efendilerinin zulmünden kurtarmak için pahalı bedel mukabilindealarak âzad eylemiştir.
Hz.Ali (k.v.) diyor ki:
- Rasûlullah (s.a.v.)’ınhalifesi Ebûbekir Sıddîk (r.a.)’e, bu menzileye varıp bizi geçmeyemuvaffak olduğun bu azîm dereceyi ne ile kazandın?” diye sordum.
Hz.Ebûbekir (r.a.) dedi ki:
- Beş şey ile:
1. İnsanlarıiki kısım gördüm. Kimisi dünyayı ister, kimisi ahireti ister. Ben ise Mevlâ’yıtercih ettim.
2. Benİslam’a dahil olduğumdan itibaren doyasıya dünya taamı yemedim. Ziramarifetullah –celle celâluh- lezzeti ile meşguliyet, beni dünya taamılezzetlerine meylettirmedi.
3. İslamiyet’edahil olduğumdan itibaren dünya içeceklerini kana kana içmedim. Zira Hâlikımınmuhabbeti dünya içeceklerinden fazla geldi ve beni muhabbetullah meşgul etti.
4. İslâmiyet’eduhûlümde beni iki amel karşıladı. Dünya ameli ve ahiret ameli. Ben âhiretamelini dünya ameline ihtiyar ettim.
5. Rasûlullah(s.a.v.)’ın sohbetine bağlı kaldım. Hatta Rasûlullah (s.a.v.)’dan birsaat bile ayrılmadım. Ki, mağaraya girerken beraberdim.
Mevlâ bizleri şefaatinden mahrum etmesin. Ve’l-hamdü lillâhiRabbi’l-Âlemîn.
 
Üst