Bu Beden Bizim Mi? İstediğimiz Gibi Kullanabilir Miyiz?

zeyhak_

Well-known member
Onbeşinci Nota’nın Üçüncü Mes’elesi
Ey insan ve ey nefsim, muhakkak bil ki: Cenab-ı Hakk’ın sana in’am ettiği vücudun, cismin, a’zaların, malın ve hayvanatın ibahedir(istifade etmeye izin verilmiş olan), temlik (Mal Sahibi Etmek)değildir. Yani, istifaden için kendi mülkünü senin eline vermiş, istifade et diye ibahe etmiş. Senin gibi, idare etmekten hakikaten âciz ve tedbirden cidden cahil bir şahsa temlik etmemiş.
Çünki mülk olarak verse idi, idaresini sana bırakmak lâzım gelirdi.

Acaba en kolay, en zahir ve daire-i ihtiyar ve şuurda dâhil olan bir midenin idaresini yapamadığın halde; nasıl göz ve kulak gibi daire-i ihtiyar ve şuurun haricinde idare isteyen şeylere mâlik olabilirsin?

Madem sana verilen hayat ve hayatın levazımatı temlik değil, ibahedir. Elbette ibahenin düsturuyla hareket etmek lâzımdır. Yani nasıl bir zât, ziyafete misafirleri davet eder. Onlara, meclis ziyafetindeki eşyadan ve ziyafetten istifadeyi ibahe ediyor, temlik etmiyor. İbahe ve ziyafetin kaidesi ise; mihmandarın rızası dâhilinde tasarruf etmektir. Öyle ise israf edemez, başkasına ikram edemez, sofradan kaldırıp başkasına sadaka veremez, dökemez, zayi’ edemez. Eğer temlik olsa idi, yapabilirdi ve kendi arzusuyla hareket edebilirdi.
Aynen bunun gibi; Cenab-ı Hak sana ibahe suretinde verdiği hayatı intihar ile hâtime çekemezsin, gözünü çıkaramazsın ve manen gözü kör etmek demek olan gözü verenin rızası haricinde harama sarfedemezsin. Ve hâkeza kulağı ve dili ve bunlar gibi cihazatı harama sarfetmekle manen öldüremezsin. Ve eti yenilmeyen hayvanını lüzumsuz tazib edip katledemezsin. Ve hâkeza.
Bütün sana verilen nimetler, bu misafirhane-i dünyanın sahibi olan Mihmandar-ı Kerim-i Zülcelal’in kavanin-i şeriatı dairesinde tasarruf etmek gerektir.
Said Nursî
Barla lahikası sf.327
 

Sergerdan

Well-known member
Zeylül Habbe de: "Geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında, ahvâlinde, 'Nasıl bu nimete vâsıl oldun? Neyle müstahak oldun? Ve şükründe bulundun mu?' diye suale çekileceksin." deniliyor. Nimete vasıl olmaktan ve şükründe bulunmaktan sorguya çekilme bedihi; fakat neyle müstehak oldun sorusuyla kastedilmek istenen nedir?

Bizler nefis itibariyle çok kötü bir haldeyiz. Çünkü nefsin esasında zerre kadar hayır bulunmamaktadır. Böyle bir nefisten peygamberler bile Allah'a sığınmışlardır. Hz. Yunus'un (a.s.) "İnnen nefse leemmaretün bissui illa ma rahime rabbi" "Nefis şüphesiz ki kötülük yapmak ister. Bundan senin rahmetine sığınıyoruz." Veya yaradılış itibariyle çok basit bir şeyden halk edilmişiz. Bu iki husus noktasından düşünecek olursak, bizler gerek hayat, gerek insanlık, gerekse de Müslümanlık ve diğer nimetlere layık olacak durumda değiliz.

Bize verilen tüm nimetler onun ikramıdır. Bizler kesbimizle çalışma ve gayretimizle bu nimetleri elde etmiş de değiliz. Ve müstehakta değiliz. Müstehak, kelime itibariyle bir şeye hak kazanmak olduğuna göre, bizler neyimizle bu mükemmel nimetlere müstehak olmuşuz ki; Aklımızla mı? Fikrimizle mi? Veya kabiliyetimizle mi?-hayır hiç birisyle değil-

Ki, bunların hepsi yine Cenab-ı Hakk'ın bize ikramı. Çünkü ayette ifade edilen, "Ma esabeke min hesenetin feminellah, vema esabeke min seyyietin femin nefsike." hükmünce, "bize hayır isabet edince Allah'tan, bize zarar ve kötülükler de gelince nefsimizden" bilmeliyiz. Sadece bize verilen cüzi ihtiyarimizi kullanmaktır. Yoksa geride kalan her şey Cenab-ı Hakk'ın yaratmasıyla ve ikramıyladır. Şöyle bir bohça ve çantamıza bir baksak: Acaba orada acizlik, fakirlik, nakıslık ve kusurdan başka bir şey görebilecek miyiz? Bediüzzaman Hazretleri Barla Lahikasında konuyu şu şekilde ele alıyor:

"Ey insan ve ey nefsim, muhakkak bil ki: Cenab-ı Hakk'ın sana in'âm ettiği vücudun, cismin, âzaların, malın ve hayvânâtın ibâhadır, temlik değildir. Yani, istifaden için kendi mülkünü senin eline vermiş, istifade et diye ibâha etmiş. Senin gibi, idare etmekten hakikaten âciz ve tedbirden cidden câhil bir şahsa temlik etmemiş. Çünkü, mülk olarak verseydi, idaresini sana bırakmak lâzım gelirdi. Acaba en kolay, en zahir ve daire-i ihtiyar ve şuurda dahil olan bir midenin idaresini yapamadığın halde, nasıl göz ve kulak gibi daire-i ihtiyar ve şuurun haricinde idare isteyen şeylere mâlik olabilirsin?" (1)

http://www.sorularlarisaleinur.com/...yword=bir midenin idaresini yapamadığın halde
Selam ve dua ile...

Sorularla Risale-i Nur
 
Üst