Çintemani Sanatı

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Çintemani


Süslemelerde Kullanılan Motifler II. ÇİNTEMANİ

Çintemani için ön tanım:

Abbasiler döneminde yapılan Talaş savaşı sonunda(bu savaşta Türkler Abbasiler'in yanında yer alarak yardım ettiler), 751 yılında Türklerin İslamiyet'i din olarak seçmesinden evvel benimsedikleri inançları Şamanizm idi.Osmanlı öncesi dönemde orta Asya da göçebe olarak yaşayan Türkler'den olan Uygurlar (8.ve 9. yüzyıl)'ın günümüze değin gelebilen etnografik eserleri miras olarak bırakmışlardır.Bu eserlerde Uygur sanatının figüratif motiflerini ve bunun yanısıra budanın (ve şamanizmin) etkisiyle Üç benek(çintemani) motifinide görürüz.Uygurlar budanın üç gücünü simgeleyen Üç benek motifini saltanat simgesi olarak kullanmışlardır.Bu da bize üç-benek motifinin, bulut ve hatai motifleri gibi Orta Asya kaynaklı olduğunu gösterir.İnsan ve hayvan figürlerinin süslemelerde kullanılmasından vaz geçilmesi İslamiyetin etkisiyle son bulmuştur.Böylece bu motif Osmanlı dönemi süslemelerine de girmiş ancak taşıdığı anlam itibariyle şamanizmin etkisini yansıtan hali ile değil elbette.Öncelikle çintemani(çin-temani:Çin-beneği)adı ile erkeklik,güç,kuvvet ve saltanatın sembolü olarak pars postu ile birlikte kullanılmıştır.Üç yuvarlak;pars postundaki beneklere,iki dalgalı çizgi ise;kaplan yada pars postuna benzetilmiştir.Padişah ve şehzade kaftanlarında sıkça kullanılması bu yüzdendir.(örneğin padişah ve şehzade iç giyiminde dua yazıları ile birlikte pars postu ve çintemani motifide kumaş deseninde kullanılmış)


Padişah iç giyiminde Pars Postu deseni

ÇİNTEMANi (üç benek ) ve PARS POSTU


Çintemani, çintamani, benek, pars beneği, üç top ve Farsça’daki pelenk isimleriyle tanınır.Yanyana uzanan iki dalgalı şekil bize, kaplan ve pars postunu hatırlatır(çeşitli yayınlarda şimşek, bulut, dudak gibi değişik isimler altında da karşımıza çıkar).Özellikle XVI. ve XVII. yüzyıl saray halılarında ve kumaşlarında, yine aynı yüzyıllarda, saray tarafından dokutturulan Uşak halılarında karşımıza çıkar. Orta Asya kökenli olduğunu söylediğim bu süsleme XVI. yüzyıldan sonra çini, kumaş, halı gibi el sanatı ürünlerinde kullanılmıştır.


Biri üstte ikisi altta üç benekten oluşan düzenleme dekoratif anlamda süsleyici olarak kullanılmıştır. Bazen beneklerin içine tek tarafa daha yakın çizilen daireler onların hilal şeklini almalarını sağlar. Timur devleti dönemine ait sikkelerde görülen bu üç beneğe "Timucin" adı verilir. Bazen üç beneğin bir arada kullanıldığı örnekler olduğu gibi bazen de her iki motif ayrı ayrı kullanılmıştır.


*Tezhib Sanatında en erken örnek olarak, bugünkü bilgilerimize göre TSMK-EH 1512'deki 921/1515 tarihli 'Mantuku't-tayr' adlı yazma eserin sahife kenarlarında görülmektedir.Bu Tarih Yavuz Sultan Selim'in Tebriz'i alıp (1514), buradaki sanatkarları İstanbul'a getirmesinden sonraya rastlamaktadır.Orta Asya kaynaklı olan bu motif sanatımıza büyük bir ihtimalle Tebrizli Türk sanatkarların armağanıdır.
*dipnot:Dr.İnci Birol&Prof.Dr.Çiçek Derman;Türk Tezyini Sanatlarında Motifler Kubbealtı Neşriyat s.169

 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Gelenekten Geleceğe Çintemani

cintemani1.jpg

Fotoğraflar: Aysun Öner

Meliha Coşkun’un Gelenekten Geleceğe Çintemani başlıklı seramik sergisi Arnavutköy Art Gallery’de açıldı. Sergi 30 Mart 2008 tarihine kadar devam edecek.

Meliha Coşkun çalışmalarını şu sözlerle anlatıyor: “Kültür ve gelenek dışa vuran simgeler halinde sürekliliğini korurken, çağımızda tasarımı ve sanatı doğrudan etkileyen unsurlardan biri olmuştur. Çintemani Uygurlardan beri kullanılmış değişik kültürlerde dinlerde farklı anlamlar ifade eden bir motif olma özelliğini kazanmıştır.

cintemani2.jpg


Başlangıçta kişisel olarak çintemaniyi yorumlarken soyut düşüncelerimin beni hangi noktaya kadar götüreceğini merak ediyordum.Gelişimim sürecinde beni en çok zorlayan unsurlardan biri geleneksel olanı biçim malzeme ve teknik olarak günümüze nasıl dönüştüreceğimdi.

Kendi kültürümüz kendi ideolojimiz olduğuna göre onu geleceğin değer ve ideolojilerine göre yeniden nasıl düzenlerim ve değiştiririm diye düşünmeye başladım. Sergideki işlerimi tasarlarken geleneksel olanı çevremle, kendimle ve dünyayla ilişkilendirdim. Nesnelerin özüne inerek zihnimle dış dünya arasında gidip gelerek kendi kültürümüzden ödünç aldığım formları bugüne taşıdım. Formlar birer soyut kompozisyon elamanı olarak kullanılarak bugünkü şeklini aldı. Esas uğraştığım kırmızı ile yeşilin vibrasyonu. Kırmızı başka bir kırmızı olamazdı. Soyut formların şiddetle vurgulanması gerekiyordu. Bu renklerle oluşturduğum kontras benim yaşam karşısındaki duruşumu da ifade ediyor. Bulutlar arasında kullandığım çintemani motifini göz seklinde tasarladım.

cintemani3.jpg


Gözlerimiz en çok kullandığımız uzuvlarımızdan biri. Gözü göz olmaktan kurtararak duygularımızı ifade eden bir form haline dönüştürdüm. Görürüz, görülürüz, bakarız, görmeyiz, gözden geçiririz, gözden kayboluruz, duygularımızı anlatan bakışlar atarız, kıskançlık ve hayranlıkla bakarız, sevgi ile görürüz, gözden düşeriz gibi.

Bu motifler işlerimde gelenekten geleceğe üç boyutlu bir heykele dönüşerek insana ve kendime dair bakışımı özetler.”

 
Üst