Allah’a ibadet etmek büyük şereftir
İbrahim Havvas (ks) şöyle demiştir: "Allah-u Zülcelal'in bize iki rekat namaz kılmak için kendi huzuruna durmaya izin vermesinin şükrünü, dünyanın yaratılışından kıyametin kopuşuna kadar, ateş üzerinde namaz kılsak veya bütün cin ve insanların amellerini yapsak, yine de yerine getiremeyiz. O padişahlar padişahının huzuruna girmek ne büyük bir şeref ve ikramdır."
Allah-u Zülcelal'in azamet ve kudretini bilen İbrahim Havvas onun için böyle demiştir. Halbuki bizler bu ikramı geri çevirip O'nun huzuruna girmeyerek, kendimize haksızlık yapmış oluyoruz. Allah-u Zülcelal'in bizi huzuruna kabul etmesi, kudret ve azametiyle bize iki rekat namaz kılma izni vermesi, bizim için büyük bir nimet ve ikramdır. Allah-u Zülcelal'in biz zayıf insanlara izin vermesi, O'nun kudret ve azametinin bir göstergesidir. Allah-u Zülcelal o idraki ve şuuru hepimize versin. (Amin)
Eskiden yaşayan insanların hayatlarına baktığımızda, hepsinin bir müddet yaşayıp daha sonra öldüklerini görürüz. Tabi insan, kırk yaşına geldiği zaman, geriye dönüşün olmadığını yavaş yavaş anlamaya başlar. Bunu şuna benzetebiliriz.
Bir insan yüzmek için denize girdiğinde, nasıl unutarak kıyıdan açıldığı zaman, geriye dönüp baktığında kıyıdan çok uzaklaştığını görür. Fakat yorulmuş olduğu için geriye de dönemez. İşte hepimiz, deniz gibi hayatın içindeyiz. Ama bazılarımız kıyısında, bazılarımız ortasında, bazılarımız da hayatın sonuna yaklaşmıştır. İnsan sona yaklaşmadan önce, biraz düşünüp işlediği günahlara pişman olup tövbe ederek kendini kötü sondan kurtarmalıdır.
İnsanın beş bayramı
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem)in on yıl hizmetinde bulunan Enes bin Malik (radıyallahu anhu) şöyle demiştir: "İnsan için beş tane bayram vardır. Birinci bayramı, sabahtan akşama kadar insan günahtan kendini muhafaza ederse, o gün onun için bayramdır. Çünkü Allah-u Zülcelal'e karşı kendisine zarar verecek bir amel işlememiştir.
Bunun için Allah-u Zülcelal'in feyzine ve merhametine mazhar olmuştur. Diğer bayramların saadeti birkaç günde geçer ama bu bayramlar, insanı ebedi saadete ulaştıracaktır.
İnsan ikinci bayramını, son nefesinde şeytanın oyununa kanmayarak, iman ile ruhunu teslim ettiği gün yaşamış olur. Bu bayramdan daha büyük bayram da yoktur.
Üçüncü bayramı, sırat köprüsünde iken, zebanilerin ve kendine dünyada arkadaşlık yapıp kendisiyle mücadele eden arkadaşlarının elinden kurtulup sıratı geçtiği zamandır.
Dördüncü bayramı: Cehennemden kurtulup, cennete girdiği zamandır. İnsan için en son bayram ise: Allah-u Zülcelal'in Cemalini gördüğü zamandır."
Bu bayramlara ulaşabilmek için Allah-u Zülcelal'e bizi affetmesi için ağlamak, yalvarmak, günahlarımızdan temizlenebilmek için tövbe etmek gerekir.
Akıllı kişi kimdir?
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Bakara; 269)
Kişi ticaretteki zekasıyla, bütün dünyayı kazansa kendine mülk edinse de Allah-u Zülcelal'in ve Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem)in yanında akıllı sayılmaz.
Akıllı kimse ahiretini mamur eden, onu düşünen kişidir. Ahiretini ihmal ederek, onu tehlikeye atıp, dünyasını tam ve mükemmel olarak düzelten bir kişiye akıllı denilemez.
Biraz derin olarak düşünürsek, insanın baki olan hayatını tehlikeye atması, nefsini cehennemlik yapması, buna nazaran çok az bir zaman olan dünya hayatını, güzel bir hayat yapmaya çalışması akıl kârı değildir. Allah-u Zülcelal'in ayet-i kerimede buyurduğu ‘hikmet’in manası, ilim ve o ilimle amel yapmaktır.
Allah kıyamet gününde nasıl zahiri amellerimize göre bizi hesaba çekecekse, kalbimizdeki ve fikrimizdeki niyetlere göre de bizi hesaba çekecektir. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahit olan, bunun kötü olduğunu teyid ederse, o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahit olmadığı halde işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahit olmuş gibi manen zarar görür." (Ebu Davud)
Niyetin Allah katındaki değeri
Allah'ın rızası olmayan bir olaydan kişi hoşlanmaz ve onu istemezse, Allah bundan razı olmadığı için ben de razı değilim, diye niyet ederse, o günahtan çok uzaktır. Hadisin devamı şöyledir: "Doğuda olan bir kişi, batıda Allah'ın yasak kıldığı bir şey meydana geldiğinde onu seviyorsa, sanki o günahı yapmış gibidir." (Ebu Davud)
Sen buradayken Amerika'da Allah-u Zülcelal'in sevmediği, şeytanın sevdiği bir iş yapılıyorsa, sen de şeytanın sevdiği o işi seviyorsan, şeytanla beraber haşrolacaksın demektir.
Sevdiğin kişinin ameli ister iyi olsun, ister kötü olsun; sen evinde oturuyorken, hırsızlık yapan bir kişinin kalben hırsızlığını seviyorsan, sen de sanki onunla hırsızlık yapmış gibisin ve onunla beraber haşrolacaksın.
Sen herhangi bir yerdeyken başka bir yerde namaz kılan, Allah'ı zikreden bir kişiyi; Allah rızası için namaz kılıyor; O'nu zikrediyor, O'na secde ediyor diye o kişinin secdesini, zikrini, namazını seversen, onun ameline ortaksın, sanki sen de o ameli yapıyor gibisin. Bakınız, niyet Allah'ın yanında ne kadar önemlidir.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin. (Amin) alinti..