örtün için İSMAİL'ini kurban edebilir misin?

Garib

Well-known member
[FONT=&quot]Herkesin bir İsmail'i var

"Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar cennete ve iyiliğin en güzeline (birr) eremezsiniz..." (Al-i İmran 92)
Bu ayet nazil olunca, dinleyicilerden Ebu Talha (ra), dünyada en çok sevdiği şeyini; "Birha" ismindeki hurma bahçesini, tasadduk etmiştir. Zeyd bin Harise (ra) ise; "Seyl" ismindeki hızı ve hünerleriyle ünlü atını bağışlamıştır.
Herkes, en çok sevdiğinden ve en çok sevdiği kadarıyla, kendisinden ayırarak yaklaşmış Rabbine... Herkesin bir İsmail'i var...
Ayet; infak, tasadduk ve paylaşımı çağıran haliyle, bizleri iyiliğin en güzeline yani "birr"e davet ediyor. Ama ne olursa olsun "sevdiğimiz şeylerden ayrılmayı" dile getiriyor. Yani bilemiyorum, Ebu Talha'nın başka bahçeleri de var mıydı? İçlerinde en sevdiği bahçesini mi ikram etmişti sadaka olarak? Veya Zeyd b. Harise'nin atları içinde en çok tuttuğu belki de arkadaş bildiği "Seyl"den başkası var mıydı?.. Bilmiyorum. Ama bildiğim ismi ve künyesiyle hadis tarihine geçmiş bir bahçeden... İsmi, hünerleri ve künyesiyle dini kaynaklarda zikredilen bir attan söz ediyoruz... Sevmeselerdi zaten isim koymazlardı, sevmeselerdi zaten tasadduk etmezlerdi... Anahtar kelime; sevmek... Sevdiğinizden koparak, alıştığınızdan ayrılarak, kalbinizde yer etmişten vazgeçerek yapılan bir yürüyüş bu...
Burada; şimdiye kadar çok sevip alıştığınız ve yaşama şekli olarak benimsediğiniz bir şeyi değiştirmekten ve feragat etmekten söz ediyoruz. Ömer Bin Abdülaziz, yoksullara ve çocuklara en çok şeker dağıtmayı severmiş. Sebebini soranlara da; "Çünkü ben en çok şekeri severim" dermiş.
*
- Geniş manasıyla düşünecek olursak; sevdiğimiz, tutkuyla veya vazgeçemediğimiz alışkanlıklarla bağlı olduğumuz "şey"lerden kopmanın ruhumuzda sebep olduğu infilakların da "birr"e dair bir imkân olduğunu fark edebiliriz... Bendeniz içimizde; "hidayet" ve "birr" kavramlarının buluştuğunu düşünüyorum. Rabbinizden aniden geliveren ve kendinizi bir kuş gibi hafif hissettiğiniz hidayet sevinci ile vazgeçtiğimiz ve başkalarına bıraktıklarımız arasında mühim bir ilişki var... Sevdiğimiz halde kaybettiğimiz, sevdiğimiz halde vazgeçtiğimiz, sevdiğimiz halde bağışladığımız ve pay ettiğimiz hemen her şeyde, biraz daha değişiyoruz...İç devrimin veya rabbani hidayetin, "sevdiklerimizden vermekle" çok yakın bir ilişkisi var...
Başörtüsü yasakları yüzünden, çok sevdiği okulundan, mesleğinden veya tutkuyla bağımlısı olduğu toplumsal statü veya yaşamından vazgeçmek zorunda kalan kardeşlerim de bilsinler ki; "birr"e varmanın yolu, çok sevdiğinden vermekten geçer,,,,
Tutkuyla sevip bağlandığımız şeyleri, bizim dışımızda gelişen sebeplerle kaybediyorsak bu kaybediş bizi masum ve mazlum kılacaktır. Tutkuyla sevip bağlandığımız şeylerden kendi rızamızla vazgeçtiğimizdeyse bu kaybediş bizi, hem mazlum ve masum hem de şeref sahibi ilan edecektir. Kimi atını, kimi şekerini, kimi ise bahçesini verdi...
Siz de gençliğinizi ve hayatınızı verdiniz. Allah kabul etsin, ... Cenab-ı Hakk "birr"e erenlerden eylesin?
Siz hayatınızda hiç sevdiğiniz bir şeyi kaybettiniz mi?
Severek bağlandığınız, kaç şeyden vazgeçtiniz?
[/FONT]
[FONT=&quot]
S. ERASLAN[/FONT]
 
Üst